Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
müslümanlar ne zaman "müslüman" olacak
Bunu Kur'an dile getiriyor. "Ey iman edenler! İman edin..." diyor. Bir başka ayet "İslâm'a topyekün girin" diyor.
Bu ne demek? "Taklidi iman ettiniz, bu imanı tahkike çevirin; bilinçsiz iman ettiniz, bilinçlenin; İslâm size babanızdan ve atanızdan miras kaldı, hak edin!" demek.
Dahası "Pazarlıklı iman etmeyin!" demektir, "Yüzde şu kadar Allah'a iman edeyim, ama yüzde şu kadarcık da pazarlık payım olsun, havalarında olmayın!" demektir.
Bu ayetleri ne münasebetle mi hatırladım? İngiliz gazeteci Yvonne Ridley'in mülakatında söylediği o insanı çarpan sözleri münasebetiyle.
Biliyorsunuz Ridley, Sunday Express gazetesinin muhabiri olarak Afganistan'da bulunuyordu. Şimdi 43 yaşında olan Ridley, Afganistan'a kaçak ve yasa dışı yollardan girmek isterken 28 Eylül 2001'de Taliban tarafından kaçırılmıştı. Yoksul bir İngiliz ailenin kızıydı. Taliban'ın elinde sadece 10 gün esir kaldı. Taliban, yani şu "Müslümanların bedevileri", onun namusunu namusu gibi korudu, kılına dokunmadı ve dokundurtmadı.
Ridley'in 9 yaşındaki kızı Daisy'nin ağzından "Lütfen yaş günüme kadar annemi bırakın!" mesajı yayımlanınca, Ridley bırakıldı. Taliban kendisinden bir tek söz almıştı. İslâm'ı ve onun vahyi olan Kur'an'ı inceleyecekti.
İşte burada durmalı.
Bu tavır, Müslüman'ın kendi değerlerine güveninin eseridir. Zorla Müslüman etme yok, "İncele, bilgi sahibi ol, gündemine al" teklifi var. Tehdit değil, teklif yani.
Taliban sözünde durunca Ridley de sözünde duruyor. Çıkar çıkmaz İslâm'ı öğrenmek için harekete geçiyor. Ne mi yapıyor?
Kur'an'a başvuruyor. Başkasına değil, Allah'ın kitabına. O muciz-i beyan olan Kur'an'a. O hidayet güneşi olan Kur'an'a. Okuyor, okuyor. Ve sonuç göz kamaştırıcı: Kur'an onun tasavvurunu, aklını, şahsiyetini, hayatını inşa ediyor. Onu "İslâm kadını" etmeye yetip de artıyor bu.
"Kur'an sizi nasıl etkiledi?" sorusuna verdiği cevaba bakın: "Nefes kesiciydi. Kur'an sanki bir hayat kılavuzu. Okuduğum her şeyden çok etkilendim. Özellikle kadın haklarından. Çünkü hep bize Müslüman kadınların baskı altında olduğu anlatılırdı."
Allah aşkına! Bilmem kaç yıllık Müslümansınız. İslâm kardeşliği hakkında siz de dahil etrafınızdaki kelli felli Müslümanlardan kaçta kaçı şu cümleleri kuracak bilinç seviyesine sahiptir? İşte bunun sırrı Kur'an'dadır. İşte o sözler: "Biz birlik olursak çok güçlü oluruz. Günde beş defa biz böyleyiz. Günde 24 saat, haftada 7 gün böyle olsak (namazda saf tuttuğumuz gibi hayatta da birlik olsak) hiç kimse bizim topraklarımızı işgal edemezdi. Kardeşlerimize işkence yapamaz, çocuklarımızı katledemezdi. Bize hiç kimsenin gücü yetmezdi ve bize saygı duyarlardı. Bizleri terörize edemezler ve bizlere saygı duyarlardı. Guantanamo'ya insanlarımızı kilitleyemezlerdi".
İki şeye dikkat! Birincisi, kadının "biz" tasavvurundaki Kur'aniliğe! Fatiha'daki "biz"i nasıl da kavramış? Kırk yıldan beri namaz kılan birçok anadan doğma Müslüman'dan daha iyi. Bir de "bizim topraklarımız" diyor. Allah aşkına, kaç anadan doğma Müslüman Irak'tan, Afganistan'dan, Sudan'dan söz ederken "Bizim toprağımız" diye konuşur? Kafası Misak-ı Milli ile sulanmamış olmak için, ille de İngiliz mühtedisi olmak mı lazım?
Ridley bir de kitap yazmış: "Cennete Gidiş Bileti". Konusu İslâm şehitleri. "Çünkü" diyor, "kitabı Cenin şehitlerine adadım". Kardeşim benim... Ve ey Kur'an, ey gök sofrası! Sen, ne muhteşemsin!
Kur'an Ridley'i inşa etti. Darısı anadan doğma Müslüman olmanın keyfini yaşayan bizlere... Bunca yıl Müslüman olup da, daha Kur'an'ı baştan sona bir kez anlayarak okuma zahmetine (!) katlanmamış olan gafil Müslümanlarımıza...