Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


Bal Serbetiii

Bal Serbetiii


PEYGAMBERE BAGLILIK

Mekke'nin fethinden sonra Islâm'i kabul edenler arasinda Hz. Ebû Bekir'in babasi Ebû Kuhâfe de bulunuyordu.Yasi sekseni asmis,âmâ bir kisi olan Ebû Kuhâfe,Hz.Peygamber'in huzurunda hidayete ermekte geç kalmisligini telâfi edercesine askla kelimei sehadet getiriyordu.Bu esnada sevinmesi gereken"Siddiyk"(yürekten tasdik edip,sorgusuz sualsiz baglanan)lakapli Ebû Bekir agliyordu.Fakat bu aglayis bir sevinç aglayisi degil üzüntü aglayisiydi.Bu, meclisteki herkesin hayretine sebep olmustu.Sordular:

- Ey Ebû Bekir,neden sevinilecek bir günde gözyasi döküyorsun? Cevap verdi:

- Allah'in Resulünün en büyük arzusu amcasi Ebû Talibin müslüman olmasiydi.Fakat bu dilegi bir türlü gerçeklesmedi. Ben isterdim ki su anda benim babamin yerinde sehadet getiren Ebû Talib olsun,babamin Müslüman olmasindan dolayi benim gönlüm hosnud olacagina,amcasinin Müslüman olmasindan dolayi Allah Rasûlünün gönlü hosnud olsun.Iste bu olmadigi için agliyorum.

O NE YAPARSA DOGRUDUR

Peygamberimiz(s.a.v)azadli kölesi Zeyd bin Hârise'yi çok severdi.Oglu Üsame'yi de.Babayi da ogulu da gerektiginde kollardi.

Hz.Ömer bir gün ganimet mali dagitiyordu.Oglu Abdullah'a üç verirse Üsame'ye dört veriyordu.Abdullah bunun sebebini ögrenmek istedi:

- Ben Üsame'nin katilip da benim katilmadigim tek gaza (savas,cihad) hatirlamiyorum.Neye dayanarak ona benden fazla veriyorsun?

Hz.Ömer söyle açiklamada bulundu:

- Hz.Peygamber onun babasini senin babandan,Üsame'yi de senden çok sever ve kollardi.O'nun her isinde muhakkak bir hikmet vardir.Ben O'nun sevdigini kendi sevdigime tercih ederim.

BAL SERBETI

Bir Ramazan'da Medineli bir müslüman Halife Hz.Ömer'i iftar yemegine davet etti.Yemek sirasinda yalniz Hz.Ömer'e bir kab içinde bir içeceksunuldu.Hz.Ömer sordu: "Bu nedir?" Ev sahibi cevab verdi: "Bal serbetidir efendim,sizin için ayirmistik da..." Hz.Ömer onu içmeyi reddederek söyle dedi: "Benim yönetimini üstlendigim halkin çogu içmek için henüz kuyu suyunu bile bulamazken ben burada bal serbeti içemem."

EN BÜYÜK CÖMERT

Önemli bir sefer hazirligi yapiliyorduPeygamberimiz herkesten yapabilecegi yardimi en üst sinirda yapmasini istedi.Hz.Ömer bu istege uyarak büyük miktarda bir yardimla Hz.Peygamberin huzuruna çikti.Hz.Peygamber sordu:

- Ya Ömer,malinin ne kadarini yardim olarak getirdin?

Hz. ömer cevap verdi:

- Tam yarisini getirdim ya Resulallah,size getirdigim kadar da geride var.

Biraz sonra Hz.Ebû Bekir geldi.O da büyük bir yardimda bulundu.Hz. Peygamber ona da sordu:

- Malinin ne kadarini getirdin? Cevap verdi:

- Tamamini getirdim ya Resulallah,evimde Allah ve Resulünün sevgisinden baska bir sey birakmadim.

Bunun üzerine Allah'in Resulü söyle buyurdu: - Allah yolunda fedakarlikta Ebû Bekir'i kimse geçemeyecek.

BIR MUSIBET...

Kumandanlarindan biri bir zafer dönüsü Halife Hz. Ömer'in huzuruna çikti.Yaninda kisa boylu,tiknaz biri bulunuyordu. Hz. Ömer "Bu kim?" diye sordu.Kumandan anlatti: "Efendim bu benim sag kolumdur.Hangi görevi verdimse basari ile tamamladi.En gizli haberleri yerine ulastirdi.Bazen bir orduya bedel hizmet gördü.Zaferlerimi onun sayesinde kazandim diyebilirim."

Aradan zaman geçti,ayni kumandan halifenin huzuruna yeniden çikti.Ama maglup bir kumandan olarak Halife sordu:

- Hani sag kolun nerede?

- Sormayin ya Ömer,ihanet etti,düsman tarafina geçti.

Hz. Ömer bu defa konustu:

- Allah'tan baska hiç kimseye dayanmamak gerektigini geçen sefer söyleyecektim vazgeçtim.Bir musibet bin nasihattan yegdir diye düsündüm.

ADAMIN ÖNEMI

Halife Hz.Ömer bir mecliste hazir bulunanlara sordu:

- Eger dileginiz hemen kabul ediliverecek olsa ne dilerdiniz?

Birisi, "Benim falan vadi dolusu altinim olsun isterim.Onu harcayarak Islâm'a daha çok hizmet edeyim diye" dedi.Bir baskasi,"Su kadar sürüm(davar, koyun, keçi),mal ve mülküm olsun isterdim.Gerektikçe onlari sarfederek dine yararli olayim diye" dedi.Herkes buna benzer seyler söyledi.Hz. Ömer hiçbirini begenmedi.Bu defa meclistekiler,Hz.Ömer'e sordu:

- Ya Ömer peki sen ne dilerdin? Cevap verdi:

- Ben de Muaz,Salim,Ebû Ubuyde gibi müslümanlar yetissin isterdim.Islâm'a onlar vasitasiyla hizmet edeyim diye.

GURURA KARSI ILAC

Halife Hz.Ömer bir gün kirbasini(su tulumu, su kabi) sirtina yüklenmis,Medine'nin en kalabalik sokaklarinda dolasiyordu.Babasinin sirtinda kirba ile dolastigi oglu Abdullah'in da gözüne ilisti ve kendisine yetisip sordu:

- Baba sen ne yapiyorsun,koskoca halife sirtinda kirba tasir mi,tasitacak kimse mi bulamadin?

- Oglum,bunu tasitacak adam bulamadigim için veya baska bir mecburiyet dolayisiyla tasiyor degilim.Nefsime gurur gelir gibi oldu,kendimi begenir gibi oldum,sirf onu küçültmek için bu yola basvurdum.


HZ. ALI'NIN BÜYÜKLÜÐÜ


Birgün ashab Peygamberimiz(s.a.v)'den Hz. Ali'yi niçin çok sevdigini sordu.Hz Peygamber o anda mecliste bulunmayan Hz. Ali'yi çagirmaya adam gönderdi ve orada bulananlara sordu:

- Birisine iyilik etseniz,o da size kötülük etse ne yapardiniz? Cevap verdiler:

- Yine iyilik ederiz.

- Yine kötülük yapsa?

- Biz yine iyilik ederiz?

- Yine kötülük yapsa?

Ashab cevab vermedi,baslarini öne egdiler.Bunun anlami kötülüge kötülükle mukabele etmesek bile iyilik yapmaya devam etmeyiz,demekti.

Bu sirada Hz.Ali o meclise geldi.Rasulullah Hz. Ali'ye sordu:

- Ya Aliiyilik ettigin biri sana kötülük etse ne yapardin?

- Yine iyilik ederdim.

- Yine kötülük yapsa?

- Yine iyilik yapardim.

Hz.Peygamber soruyu tam yedi defa tekrarladi.Hz.Ali yedi defasinda da "yine iyilik ederdim" diye cevap verdi.Ashab,

- Ya Rasulallah,Ali'yi çok sevmenizin sebebini simdi anladik,dediler.


HZ. ALI'NIN RÜYA YORUMU

Ashabtan(Peygamberimizin arkadaslari)Abdullah oglu Cabir bir rüyasinda,büyük ineklerin küçük inekleri sagdigini, hastalarin saglari ziyaret ettigini,kuru bir çay kenarinda yemyesil bahçeler bulundugunu,minberde (camilerde imamin hutbe okudugu yer)koca koca putlar durdugunu gördü.Bu, siradan bir rüyaya benzemiyordu.Bunun önemli bir mesaji olmaliydi.Bu rüyayi yoracak kisi olarak ilk defa Hz.Ali aklina geldi.Hz. Peygamberin "Ilim beldesinin kapisi" diye niteledigi Hz.Ali ancak güvenilir bir açiklama getirebilirdi.Bu düsüncelerle rüyasini yordurmak üzere Hz. Ali'ye müracaat etti. Rüyasini tane tane anlatti ve

ne anlama geldigini yormasini rica etti.Hz. Ali "Yanlis yorumdan Allah korusun" diyerek söze basladi ve söyle devam etti."Büyük ineklerin küçük inekleri sagmasi,yetki ve mevkilerini halki soymak için kullanan görevlileri(amir ve memurlari);hastalarin saglari ziyaret etmesi,yoksullarin hallerini arzetmek için zenginlerin pesinde kosmasini; kuru çay kenarinda bulunan yemyesil bahçeler,uzaktan veya disardan bakildiginda çok büyük sanilan ve öyle ünlenmis ama aslinda içleri kupkuru çölden ibaret olan ilim adamlarini; minberde duran koca koca putlar ise,layik olmadigi halde ilmin,dinin ve devletin yüce makamlarina yükselmis kimseleri ifade eder."


GERCEK NEDEN

Hz.Ali'nin halifeligi sirasinda,Hz.Osman'in sehid edilmesiyle sonuçlanan fitne,fesad daha da artti.Bu durumdan üzülen,sikayetçi olan bir mümin Hz. Ali'ye gelip sordu:

- Ya Ali neden Hz.Ebû Bekir ve Ömer zamaninda meydana gelmeyen bu olaylar senin zamaninda meydana geliyor, müminler birbirine düsüyor?

Hz. Ali cevap verdi:

- Hz. Ebû Bekir ve Ömer zamaninda biz vardik,ama bizim zamanimizda onlar yok.


TITIZLIGIN BÖYLESI

Islâm dünyasinda Kur'an'dan sonra en güvenilir kaynak Sahih-i Buhari adindaki hadis kitabidir.Ismail el-Buha- ri'nin Hz.Peygamberin hadislerini toplamaya kendini vakfettigi,yeni bir hadis duymak ve almak için dere tepe dolastigi,günlerce, haftalarca yol katettigi siralardaydi. Kendisine birçok sahabi ile görüstügü bilinen birinden söz edildi.Cok zaman yaptigi gibi uzun bir yol katederek bahsedilen adami buldu.Fakat adami buldugu sirada kazigindan bosanmis olan devesini bos torba ile aldatarak yakalamaya çalistigina sahit oldu.Bu halde hiçbirsey sormadan geri döndü.Niçin bos döndügünü, birkaç hadis not etmedigini soranlara söyle cevap verdi:

- Ben devesini aldatarak yakalamaya çalisan adamin rivayet edecegi hadise güvenmem.

MAL SEVGISI KALBI KAPLAMAMALI

Büyük fikih(hukuk)bilgini, anefi mezhebinin kurucusu Imam-i Azam Ebû Hanîfe'nin (VIII. yüzyil)ilmi faaliyetleri yaninda ticaretle de mesgul zengin bir zat oldugu malumdur.Bu büyük insan,gündüz ögleye kadar mescitte talebelerine ders verir, ögleden sonra da ticari isleri ile ugrasirdi.Bir gün ders verdigi sirada bir adam mescidin kapisindan seslendi:

- Ya imam, gemin batti!...(Imamin ticari mal tasiyan gemileri mevcut)

Imam-i Azam bir anlik tereddütten sonra

- Elhamdülillah dedi.

- Bir müddet sonra ayni adam yeniden gelip haber verdi:

- Ya imam,bir yanlislik oldu batan gemi senin degilmis.

Imam bu yeni habere de:

- Elhamdülillah, diyerek mukabele etti.Haber getiren kisi hayrete düstü:

- Ya imam, gemin batti diye haber getirdik "Elhamdülillah" dedin. Batan geminin seninki olmadigini söyledim yine "Elhamdülillah" dedin. Bu nasil hamdetme böyle?

Imam-i Azam izah etti:

- Sen gemin batti diye haber getirdiginde iç âlemimi, kalbimi söyle bir yokladim.Dünya malinin yok olmasindan, elden çikmasindan dolayi en küçük bir üzüntü yoktu.Bu nedenle Allah'a hamdettim.Batan geminin benimki olmadigi haberini getirdiginde de ayni seyi yaptim.Dünya malina kavusmaktan dolayi kalbimde bir sevinç yoktu.Dünya malina karsi bu ilgisizligi bagisladigi için de Allah'a sükrettim.

IMAM-I ÂZAM VE KADILIK

Zamaninda Imam-i Azam ile herhangi bir konuda tartismaya girip de galip çikan görülmemistir.Hem derya gibi ilmi,hem de herkese nasip olmayan zeka ve mantigi sayesinde hepsinden kendisi galip çikiyordu.

Abbasi Halifesi Me'mun Imam-i Azam'i Kufe'ye kadi yapmak istiyordu.Imami çagirdi ve bu niyetini açikladi.Imam-i Azam yönetimin yanlisliklarina alet olmamak için bu teklifi kabul etmedi.

- Ben kadilik yapamam, dedi.

Halife de herkes de kabul ederdi ki ondan iyi kadilik yapacak bulunamazdi.Bu nedenle Halife sert çikti:

- Yalan söylüyorsun,sen kadilik yaparsin!

Imam-i Azam akan sulari durduracak su cevabi verdi:

- Eger ben yalan söylüyorsam,yalan söyledigim için kadilik yapamam,çünkü yalancidan kadi olmaz.Eger "yapamam" dedigim zaman dogru söylüyorsam,sözümün geregi olarak kadilik yapamam.O halde her iki halde de kadilik yapamam,

KÂFIR MI MÜMIN MI?

Imam-i Azam'in da bulundugu bir mecliste birisi söyle bir soru sordu: "Bir adam ki,cenneti istemez,cehennemden korkmaz,ölü eti yer,rüküsüz secdesiz namaz kilar, görmedigine sahitlik eder,fitneyi sever,hakki istemez,bu adam kafir midir,mümin mi?" Mecliste bulunanlar agiz birligi etmisçesine "Bunlar kafirin sifatlaridir,böyle bir adam kafirin ta kendisidir." dediler.Imam-i Azam susuyordu: "Ya imam sen ne dersin?" dediler.Imam-i Azam,"Bunlar müminin sifatidir,böyle biri müminin ta kendisidir" dedi.

itiraz ettiler: "Ya imam nasil olur, mümin cenneti istemez mi,cehennemden korkmaz mi?.." diye. Imam tek tek açikladi: "Gerçek(bilinçli)mümin cenneti istemez,sahibini (Allah'i) ister,cehennemden korkmaz,sahibinden korkar,ölü eti dediginiz baliktir,görmedigine sahitlik eder,çünkü Allah'i görmez ama kesin inanir,rükusuz secdesiz kildigi namaz

cenaze namazidir,fitneyi sever,çünkü fitneden maksat mal ve evladdir,(Kur'an'da mal ve evladin müminler için fitne -imtihan- oldugu belirtilmistir); hakki istemez, çünkü haktan kasit ölümdür,mümin de olsa ölümü temenni etmez."

SEN BIR KIZINI VERMEZSIN DE...

Kufe'de bir adam üçüncü Halife Hz.Osman için "Yahudiymis" diye tutturmustu.Herkes bunun asilsiz oldugunu,imkansiz oldugunu söylüyor ama adam bir türlü ikna olmuyordu.Bu konu Imam-i Azam'a da duyuruldu."Adami bu saçma inancindan kimse caydiramadi,sununla bir de siz görüsseniz" dendi. "Hay hay" dedi Imam-i Azam,bir aksam bu kiza dünürlüge diye adamin evine gitti.Dereden tepeden konustuktan sonra sözü esasa getirdi:

- Biz Allah'in emri,Peygamberin kavliyle kizina dünür geldik.

- Kime istiyorsunuz kizimi,ögrenebilir miyim?

- Kizini istedigimiz kimse son derece ahlâkli,dürüst çok zengin ve alabildigine cömert,Kur'an'i ezbere biliyor ve sürekli okuyor...(Bunlarin hepsi Hz. Osman'in nitelikleri)

Adam sözünü kesti:

- Yeter,bunlardan bir tanesi bile kizimi vermek için yeterli meziyettir.

- Ama bu damat adayinin bir kusuru var,kendisi Yahudi.

-Adam parladi:

- Nasil olur,benim kizimi bir Yahudiye istersiniz?

Imam-i Azam için artik tasi gedigine koymanin zamani gelmisti:

- Sen bir kizini yahudiye vermezsin de Hz.Peygamber iki kizini birden bir Yahudiye nasil verir? deyince adamin artik bir inat ve itiraza mecali kalmadi,bilinen gerçegi kabul etti.(Hz.Osman peygamberimizin damadiydi,önce bir kiziyla evlenmis,o ölünce diger bir kiziyla evlenmisti. Bunun için Hz.Osman'a "Zi'nNureyn'' (Iki nur sahibi) denmistir.)

ATES DÜNYADAN GIDIYOR

Abbasi'lerin ünlü halifesi Harun Resid zamaninda yasamis olan Behlül Dana (VIII. yüzyil) dönemin evliyasindandi. Zaman zaman aklindan zoru olan kimselere has tavirlar takinir,herkes de bundan dolayi kendisini deli sanirdi. Ama bunu maksatli yapardi.Behlül daima Harun Redis'in yakininda bulunur,çesitli sebepler hasil ederek onu uyarirdi.Bir gün Behlül,üstü basi toz toprak içinde uzun bir yolculukan gelmis olmanin belirtileri ile Harun Resid'in huzuruna çikti. Harun Resid sordu:

- Be ne hal Behlül,nereden geliyorsun?

- Cehennemden geliyorum ey hükümdar.

- Ne isin vardi cehennemde?

- Ates lazim oldu da ates almaya gittim.

- Peki, getirdin mi bari?

- Hayir efendim getiremedim.Cehennemin bekçileriyle görüstüm,onlar "Sanildigi gibi burada ates bulunmaz, atesi herkes dünyadan kendisi getirir" dediler.

BEHLÜL DIVÂNE

Birgün adamin biri Behlül'e akil danisti:

- Ey Behlül Dana,ben zengin olmak istiyorum, bana ne tavsiye edersin?

Behlül bir an düsünüp cevap verdi:

- Demir al,demir sat.

Demir ticareti eski çaglardan beri kârli bir is olarak biliniyordu.Cünkü demir hiç fire vermeyen,daima üstüne koyan bir maddeydi.Adam Behlül'ün tavsiyesine uyup demir ticaretine basladi ve gerçekten kisa zamanda diledigi gibi zengin biri oldu.Zengin olduktan sonra Behlül için "Bu ne budala adam,verdigi akilla herkes köseyi dönüyor,

kendisi fakirlikten kiriliyor" diye düsündü.Bir zaman sonra Behlül'ün karsisina çikti,yeni bir akil danisti:

- Ey Behlül Divâne (Dana yerine aptal yerine koyarak divane diyor) ben demir alip satmaktan yeterince zengin oldum. Biraz da baska bir is yapayim. Bu sefer ne tavsiye edersin?

Behlül adamin içini disini bildiginden onu kötü niyetine kurban edecek bir tavsiyede bulundu: - Sogan al, sogan sat.

Sogan ticaretinin de riskli islerden biri oldugu bilinir. Sogan devamli fire veren bir nesnedir.Adam sogan ticaretine baslayinca kisa zamanda iflas bayragini çekti ve kötü kalbliliginin cezasini pahali bir biçimde ödedi.

CARSI PAZAR AGALIGI

Behlül Dana birgün Harun Resid'den bir vazife istedi.Harun Resid de ona çarsi pazar agaligini(denetimini)verdi. Behlül hemen ise koyuldu.Ilk olarak bir firina gitti.Birkaç ekmek tartti hepsi normal gramajindan noksan geldi.Dönüp firinci ya sordu: "Hayatindan memnun musun,geçinebiliyor musun, çoluk-çocugunla agzinin tadi var mi?" Adam her soruya olumsuz cevap verdi.Memnun oldugu bir sey yoktu. Behlül birsey demeden ayrildi ve bir baska firina geçti.

Orada da birkaç ekmek tartti ve gördü ki bütün ekmekler gramajindan fazla geliyor,eksik gelmiyor.Ayni sorulari bu firinin sahibine de sordu ve her soruya olumlu cevap aldi. Bundan sonra baska bir yere ugramadan dogru Harun Resid'in huzuruna çikti ve yeni bir vazife istedi.Harun Resid, "Behlül daha demin vazife verdik sana ne çabuk biktin?" dedi.

Behlül açikladi:

- Efendimiz çarsi pazarin agasi varmis.Benden önce ekmekleri tartmis,vicdanlari tartmis,buna göre herkes hesabini ödemis,bana ihtiyaç kalmamis.

SARAYDA IFTAR

Harun Resid bir Ramazan günü Behlül'e tembih etti:

- Aksam namazinda camiye git, namaza gelen herkesi iftara davet et.

Aksam oldu,namaz kilindi,namazdan sonra Behlül 5-10 kisilik bir grupla çika geldi. Harun Resid sasirdi:

- Behlül bunlar kim? Ben sana namaza gelen herkesi saraya iftara çagir diye tembih etmedim mi? Sen o kadar cemaatin arasindan bir sofralik bile adam getirmemissin..

- Efendimiz, siz bana camiye gelenleri degil,namaza gelenleri iftara çagir dediniz.Namazdan sonra bendeniz cami kapisinda durdum,çikan herkese hocanin namaz kildirirken hangi sureyi okudugunu sordum.Onu da yalniz bu getirdigim kisiler bildi. amiye gelen çoktu ama namaza gelen demek ki yalniz bunlarmis.

SENIN ISIN DAHA ZOR

Behlül Dânâ'nin menkibelerinden kitaplar meydana getirilmistir.Bunlarin hepsi insanlari iyilige,dogruluga, Allah rizasini kazanmaya özendirici bir nitelik tasir.Türk halki arasinda da bunlardan bir bölümü bilinmekte ve anlatilmaktadir.

Bir hac ibadeti sirasinda Harun Resid ve Behlül yüksekçe bir yere oturup oradan ibadet ve dua eden ve bu arada aglayip gözyasi döken insan selini seyrediyorlardi.Behlül Dana halifeyi uyarmak için yeni bir firsat yakalamisti. Dedi ki:

- Ey müslümanlarin halifesi,bütün bu aglayip sizlayan insanlar kendi nefislerinin günahlarinin hesabini verip veremeyeceklerini bilmedikleri için aglasiyorlar.Halbuki sen kendi nefsinin hesabi yaninda bütün bu insanlarin da hesabini vereceksin.

GERCEK ZENGINLIK

Baslangiçta Türkistan taraflarinda bir bölgenin hükümdari yani dünya sultani iken vâkî olan bazi ikazlarla hükümdarligini birakip maneviyat sultani olmaya azmeden, bunu da gerçekten basaran Ibrahim Edhem(VIII. y.yil)dünya malina karsi o kadar tenezzülsüzdü ki kimseden bir sey istemez ve beklemezdi.Nefsini yokluga ve mahrumiyete o derece alistirmisti ki bir benzerine rastlanamazdi. Birgün büyük velilerden çagdasi ve hemsehrisi Sakik Belhi ile karsilasti ve ona sordu:

- Ey Sakik nasil geçiniyorsun? Sakik Belhi cevap verdi:

- Bulunca yiyoruz,bulmayinca sabrediyoruz.Ibrahim Edhem:

- Horasan'in köpekleri de ayni seyi yapiyorlar,bulunca yiyorlar,bulmayinca sabrediyorlar, diye karsilik verdi.

Belhi sordu:

- Peki siz ne yapiyorsunuz?

- Biz bulunca dagitiyoruz,bulmayinca sabrediyoruz.

Bizim Ibrahim Edhem Hazretleri hakkinda söylemek istedigimiz bu degil.Ibrahim Edhem'in, amaç edindigi ve ulasmayi basardigi yokluk ve mahrumiyeti o derece asikar, o derece göze batici idi ki görenlerde kendisine yardim hissi uyandiriyordu.

Varlikli bir kisi Ibrahim Edhem'e yardim etmek istedi. Ibrahim Edhem:

- Yardimini gerçekten zenginsen kabul ederim,dedi.

Adam gerçekten zengin oldugunu, bir seye ihtiyaci bulunmadigini söyledi.Büyük veli sordu:

- Ne kadar paran var?

- Üç bin altinim var.

- Dört bin olmasini istemez misin?

- Elbette isterim.

- Besbin olmasini?

- Isterim.

- On bin altinin olsa çok sevinirsin degil mi?

- Süphesiz çok memnun olurum.

- Zengin oldugunu söylüyorsun ama,sen gerçekte zügürdün birisin. Sen,on bin degil yüz bin altinin olsa yine kanaat etmez fazlasini istersin. Kanaati olmayan insan zengin sayilmaz.Gerçekten zengin olsaydin yardimini kabul edecektim.

TEVEKKÜL BÖYLE MI OLUR?

Büyük velilerden Sakik Belhi (VIII. yyil)bir kitlik senesinde,herkesin kara kara düsündügü bir ortamda,zengin bir adamin kölesinin sakir sakir oynadigina sahit oldu. Yanina yaklasti ve sordu:

- Herkes kitlikla,açlikla karsi karsiya olmaktan inler dururken sen neye güvenerek böyle oynayabiliyorsun? Köle cevap verdi:

- Herkesten bana ne? Benim için bir tehlike söz konusu degil.Benim efendimin 7-8 tane köyü var,her ihtiyacimiz o köylerden saglaniyor.

Bu açiklama Sakik'i adeta bir samar gibi sarsti.Cünkü kendisi de kitliktan dolayi endise içindeydi.Ama köle onu uyandirdi ve kendi kendine söyle dedi:

- Hey Sakik kendine gel!Su köle nihayet bir insan olan efendisine bunca güveniyor,kendini emniyet içinde hissediyor.Sen ki bütün canlilarin rizkini garanti eden Allah'a inaniyor,tevekkül ediyorsun,Bu nice tevekküldür ki rizik endisesi içindesin?

Alinti

Selam Sevgi ve Dua ile

niteç namso
ALLAH C.C. razi ve memnun olsun baye yumuşadık.......


Hayatin Icinden Islam

MollaCami.Com