Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


Bit'atlardan Sakınmak

"Peygamber size ne (getirip) verdi ise onu tutun, size ne yasak etti ise ondan sakının"
(Sûre-i Haşr 7).
Allah'ın kitabında ve Resulünün sünnetlerinde bulunmayan, sonradan uydurulup dine sokulan şeylere BİD'AT adı verilmektedir.

Bid'at, Resûlullah Efendimizin asrında bulunma­yıp sonradan uydurulan; inanç, iş ve söz itibariyle sünnete aykırı olan şeydir.

Bid'at, sünnete ve meşru bir hikmete aykırı oldu­ğu için, dinimizce yasaklanmış bulunmaktadır. Bid'-atları ayak altına alıp ihmal edilen sünnetleri ihya eden insanlar, Allah ve Resulünün makbulüdür. İmam Rabbânî Müceddid-i elf-i sani (ks.) şu ikazı yapmaktadır: "Saadet ehli, terkedilmiş bulunan bir sünneti ihya eden ve işlenmekte olan bir bid'ati imha eden kimsedir. Bid'ata işlerlik kazandıran şa­hıs, dinin harap olmasına sebep olur" (Mektûbât c. 2, s. 34).

Sünnet nurdur, bid'at ise zulmet ve dalalettir. İti­kadî zulmetler ve fikri sapıklıklar, Peygamberimiz (s.a.v.)'in sünnetlerine ittibâ etmekle ortadan kalkar. Bid'atın yaşama ve yayılma istidadı gösterdiği mu­hitlerde "sünnet sarayı" harap olur. Zira bid'atın pa­yidar olması, sünnetlerin pâyimâl olmasına sebeptir. Binaenaleyh sünnetin ehemmiyetini takdir edeme­yenler, bilerek veya bilmeyerek bidatları kuvvetlen­dirmiş olurlar.

Sünneti ihmal edenlerin kalp kandilleri kararır. Böyle bir kalbin sahibi, farzları ihmal ve vacipleri terketmeye başlar. Netice itibariyle İslâm'ın binası harap olur.
Bir mü'min bid'atları terketmeyecek olursa, yap­tığı işler hayır olsa bile makbul olmaz. Çünkü bid'at, İslam'ın ruhuna ve Resulullah (s.a.v.)'in sünnetine muhalif bulunan iştir. İnsanları irşat için gönderilen Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) şöyle bu­yurmaktadır:

"Allah, bid'at sahibinin amelini; -bid'atini terk edesiye kadar- kabul etmekten imtina etti" (İbni Ma-ce c. 1, s. 19).

Tasavvuf sahasının serdarlarından bulunan ve ehl-i sünnet yolunun müdafaasına ömrünü vakfeden İmam Rabbani (k.s.), şu ikazı yapmaktadır: "Yakinen biliniz ki, bid'at ehlinin bozgunculuğu kafirin sohbe­tinden daha fazladır. Bid'at ehlinin tamamının en kötüsü, Resulüllah'ın ashabına buğz (ve düşmanlık) eden taifedir" (Mektûbât c. 1, s. 69).

Alemlere ve âdemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz (s.a.v.), ayak koyacak noktalara se­mavi işaretler dikmiş ve zat-ı muhammedilerine mah­sus yaşayışı ile en güzel hayat ve dindarlık örnek­leri vermiş, dalalet ve sapıklığı yenmiş bulunmak­tadır. Bu hususta bir hadis-i nebevide şöyle buyrul-maktadır:

"Allah, bid'at sahibinin orucunu, namazını, sada­kasını, hac ve umresini, cihadını (kötülüklerden) sarf(-ı nazar) etmesini ve adaletini kabul etmez. Ha­murdan kıl çeker gibi İslâm'dan çıkar." (İbni Mace c. 1, s. 19).

Dinimiz her yönden tamamdır, hiçbir noksanı yok­tur. İslam dininde eksiklik aramak cehaletten doğar. Allah Teala"ın Sûre-i Mâide"in 3. ayetinde "Bugün sizin dininizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak müslümanlığı (verip ondan) hoşnut oldum" buyurması karşısında yeni bir hüküm vaz etmeye kalkışmak, dalâlet ve sapıklığın ta kendisidir...

Ekmel'ür-rusül Efendimiz, bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmak­tadır.
"Kim bid'at sahibine vakarlı (bir şahısmış gibi) davranırsa, İslâm'ın yıkılmasına yardım etmiş olur" (Feyz'ül-Kadir c. 6, s. 237).


Hayatin Icinden Islam

MollaCami.Com