Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
İmanın Sahih Olmasının Şartları
1-İmanda şüphe olmamalıdır.Zira,iman şek ve şüphe kabul etmez.Şüphe ile iman bir arada bulunmaz.O halde,inanılması gereken şeylerin tamamına şeksiz,şüphesiz ve kesin olarak iman edilmesi gerekir.Cenab-ı Hak Kur'an-ı Kerim'de müminleri şöyle tarif etmektedir:
إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أُوْلَئِكَ هُمُ
الصَّادِقُونَ
Müminler ancak Allah'a ve Resûlüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlardır. İşte doğrular ancak onlardır. (Hucurat,15)
İman etmiş olabilmek için ilk başta kalben şüpheyi atmak şart olduğu gibi;imanın devam ve bekası için de şüpheden uzak olmak şarttır.İman esasları ile ilgili olarak,''Bunlar doğru mu,değil mi?Aslı var mı yok mu?diye şüphe etmek,kesin bir şekilde kalbin huzur ve sükun içinde tasdik etmesi manasında olan iman ile ters düşer.Bunun için,imanda kesinliği ifade etmek,şek ve şüpheyi gidermek için Kur'an'da ''ikan'' tabiri kullanılmıştır.''İkan'' şek ve şüpheden uzak ve yakini olarak inanmak demektir.Şek ve şüphe içinde olan bir kimsenin kalbine iman yerleşmemiştir.
Yazıma devamı ümid ediyorum...
2-Erkan-ı İmaniyenin hepsine birden iman etmek zaruridir:
Zira,iman edilecek şeylerin bir kısmına inanıp,bir kısmına inanmayanın imanı geçerli değildir.İman,bütünlük ister ve iman esaslarının hepsine birden inanmayı gerektirir.
Bu konuda;
قُلْ آمَنَّا بِاللّهِ وَمَا أُنزِلَ عَلَيْنَا وَمَا أُنزِلَ عَلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ وَالأَسْبَاطِ وَمَا أُوتِيَ مُوسَى
وَعِيسَى وَالنَّبِيُّونَ مِن رَّبِّهِمْ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّنْهُمْ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ
De ki: Biz, Allah'a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve Ya'kub oğullarına indirilenlere, Musa, İsa ve (diğer) peygamberlere Rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onları birbirinden ayırdetmeyiz. Biz ancak O'na teslim oluruz.(Ali İmran,84) başta olmak üzere;
Bakara 85,136,137,285,Nisa 136,137,150-153,Enam 159,Hicr 91-94,Rum 31-32 ayet-i kerimelerine bakınız.
Devam etmek ümidiyle......
3-İman,ye's halinde olmamalıdır.
Hayattan ümid kesip,ölümle karşı karşıya gelmeden ve ilahi azapla karşılaşmadan önce iman edilmesi gerekir.Zira,ye's halindeki bir iman,insana fayda sağlamaz.Firavun'un imanı gibi...Misal olarak;
فَلَمَّا رَأَوْا بَأْسَنَا قَالُوا آمَنَّا بِاللَّهِ وَحْدَهُ وَكَفَرْنَا بِمَا كُنَّا بِهِ مُشْرِكِينَ
Artık o çetin azabımızı gördükleri zaman: Allah'a inandık ve O'na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik, derler.(Mümin,84
فَلَمْ يَكُ يَنفَعُهُمْ إِيمَانُهُمْ لَمَّا رَأَوْا بَأْسَنَا سُنَّتَ اللَّهِ الَّتِي قَدْ خَلَتْ فِي عِبَادِهِ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْكَافِرُونَ
Fakat azabımızı gördükleri zaman imanları kendilerine bir fayda vermeyecektir. Allah'ın kulları hakkında süregelen âdeti budur. İşte o zaman kâfirler hüsrana uğrayacaklardır.(Mümin,85)
Ayrıca:Nisa 17-18;En'am 158;Yunus 90-92 ayet-i kerimelerine bakınız.
4-İman şirk karıştırılmamalıdır.
Allah katında mümin olabilmek için,insanın tevhid üzere bulunması gerekir.İmanına şirk karıştıran kimsenin,imanı sahih değildir ve böyle bir kimse hidayete ermiş sayılmaz.Cenab-ı Hak bu konuda şöyle buyurmaktadır:
الَّذِينَ آمَنُواْ وَلَمْ يَلْبِسُواْ إِيمَانَهُم بِظُلْمٍ أُوْلَـئِكَ لَهُمُ الأَمْنُ وَهُم مُّهْتَدُونَ
İnanıp da imanlarına herhangi bir zulüm(şirk) bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır.(En'am 82)
Ayrıca:Yunus 105 ve Yusuf 106'ya bakınız.
5-İman esaları kalb ile tasdik edilmelidir.
Zira,imanın mahalli kalbdir.Bu sebeple,imanın sahih olabilmesi için bir insanın sadece dili ile iman ettiğni söylemesi yeterli değildir;kalb ile tasdik etmesi de gerekir.Cenab-ı Hak bu konuda şöyle buyurmaktadır:
وَمِنَ النَّاسِ مَن يَقُولُ آمَنَّا بِاللّهِ وَبِالْيَوْمِ الآخِرِ وَمَا هُم بِمُؤْمِنِينَ
İnsanlardan bazıları da vardır ki, inanmadıkları halde «Allah'a ve ahiret gününe inandık» derler.(Bakara,8)
Bu konu hakkında ayrıca;Mücadele 22;Nahl 106 ve Maide 41.ayeti kerimelerine bakınız.
6-İman eden kimse,dinden olduğu kesinlikle bilinen bir hükmü inkar veye tekzib etmemelidir.Mesela;bir kimse dinin bütün hükümlerine iman ettiği halde,hırsızın elinin kesilmesi veya kısasa kısas gibi hükümlerden birini inkar veya tekzib ederse mü'min sayılmaz.Çünkü,bu adam,hakikatte Allah'ı,Kur'an'ı ve Hz.Muhammed(asm)'ı inkar ve tekzib etmiş olur.
7-İman eden kimse,ahkam-ı ilahiyyenin icra ve tatbikine taraftar olmalıdır.O halde,bir kimse ahkam-ı ilahiyyeyi tasdik ettiği halde,o ahkamın icra ve tatbikine taraftar olmazsa kafir olur.Mesela;bir kimse,Allah'a ahirete,Peygambere ve Kur'an'a iman ettiğni söylediği halde;''Faizin yasak olması,hırsızın elinin kesilmesi,kısasa kısas gibi herhangi bir hükm-i ilahinin icra ve tatbikine taraftar değilim derse ve böyle inanırsa kafir olur.
Cenab-ı Hak,bu konuda şöyle buyurmaktadır:
وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا
أَنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ
''Her kim,Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse,yani ahkam-ı ilahiyyeyi tasdik etmezse veya tasdik ettiği halde o ahkamın icra ve tatbikine taraftar olmazsa veya o ahkama sed çekerse,bu sıfatları haiz olan kimseler kafirlerin ta kendileridir.(Maide,44)
Evet,ahkam-ı ilahiyyeyi icra,tatbik ve onlarla amel etmemek ayrıdır;o ahkama inanmamak,onları beğenmemek,icra ve tatbikine taraftar olmamak veya onları sedd-u bend etmek bütün bütün ayrıdır.
Birincisi,günahtır.Çünkü,amel,imandan bir cüz'değidir.
İkincisi ise;küfür ve inkar olup imanın bütünlüğüne zıttır.Zira,peygamberlerin asıl vazifesi,ahkam-ı ilahiyyenin tatbiki iken,böyle bir inanca sahib olmayan bir kimse,o ahkamı tasdik etmemekle veya tasdik ettiği halde taraftar olmamakla veya o ahkamın icra ve tatbikine sed çekmekle peygamberlere isyan etmiş olur.Peygamberlere isyan ise;Allah'a isyan hükmündedir.Bu ise;küfrün ta kendisidir.
8-Ahkam-ı İlahiyyenin belli bir zamanla mukayyed(kayıtlı)olmadığına,o ahkamın zamanlara hükmettiğine inanmak da imanın sıhhatinin şartları arasınada yer alır.
O halde,bir kimse ahkam-ı ilahiyyeyi belli bir zamana hasredip o ahkamın kıyamete kadar devam edeceğine inanmazsa,kafir olur.Mesela;bir kimse Kur'ana iman ettiğini söylediği halde,Kur'an'ın mıhkem ahkamından olan ''cihad,tesettür ve Yahudi ve Hristiyanlarla ilgili ayetlerin'' Kur'an'ın nazil olduğu devre ait olduğuna;bu asırda ise bu hükümlere ihtiyac kalmadığına inanırsa;o kimse kafir olur.Halbuki,ahkam-ı ilahiyye zamanla mukayyed değildir.Ezelden gelmiş,ebede gidecektir.Şu ayete bakmak lazımdır:
وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ صِدْقًا وَعَدْلاً لاَّ مُبَدِّلِ لِكَلِمَاتِهِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Ey Ekreme'r-Rusül!Rabbin Teala'nın kelimesinden ibaret olan Kur'an, va'dinde sadık ve hükmünde adil olması bakımından tamam oldu.Asla noksan kalmadı.Çünkü,ihbarında yalan ve ahkamında asla zulüm yoktur.Gerek geçmiş ümmetler hakkında,gerek kıyamete kadar zuhur edecek hadisat hususunda vermiş olduğu haberleri vakıa mutabıktır,asla hulf yoktur.Emir ve nehiy,helal ve haram gibi bütün ahkamı adalete muvafıktır.Rabbin Teala'nın kelimatını tebdil ve tahrif ve kıyamet gününe kadar ahkamını tagyir edici yoktur.Zira,senin bi'setinle emr-i nübüvvet ve risalet tamam ve bab-ı vahiy münsed oldu.Binaenaleyh,sen,enbiyanın hatemi ve rusül-i kiramın seyyidi oldun.Allahu Teala,kullarının sözlerini duyar ve işlerini bilir.(En'am,115)
9-Yine bir kimsenin imanının sıhhati için dinin bütün hükümlerini beğenerek kabul edip hiçbir hükm-i ilahiyi küçümsememelidir.Ahkam-ı İlahiyyeden yüz çevirmemeli,dini hükümleri alay konusu yapmamalı ve ilahi emir ve yasakların hepsinin hak olduğunu kabul etmelidir.
Bir insan,iman ettiğini söyledği halde Allah ve Rasulünün hükümlerinden yüz çevirir,kabul etmez ve ahkam-ı ilahiyyeyi beğenmezse,iman etmiş sayılmaz.Mesela;namazı beğenmeyen veya tenbellikten dolayı değil,Allah'a karşı inad olsun diye kasden nmazı ifa etmeyen kimse mü'min olmaktan çıkar.Şu ayetlere bakınız k:
(Bazı insanlar:) «Allah'a ve Peygamber'e inandık ve itaat ettik» diyorlar; ondan sonra da içlerinden bir gurup yüz çeviriyor. Bunlar inanmış değillerdir.(Nur,47)
Bu âyet göstermektedir ki sırf lisanen «Allah’a ve Peygamber’e inandım» demek, mümin olmak için yeterli ve geçerli değildir. Bu, münafıkların tutumudur. Müminler ise, dilleri ile söylediklerine kalben de inanır; ayrıca ibadetleri ve her türlü davranışları ile imanlarını isbat ve te’yid ederler. İmam Gazâlî’nin dediği gibi, amelsiz mümin, bütün hayatî faaliyetleri durmuş, sadece nefes alıp vermekle canlılık emaresi gösteren komadaki insan gibidir. Bunun yaşadığı hayatın kıymeti ne ise, ibadetten ve güzel davranışlardan yoksun kimsedeki imanın kıymeti de odur. Ayrıca, hakiki müminin bir diğer özelliği de, karşılaştığı her meselede, her anlaşmazlıkta, Allah ve Resûlünün hükmü ne ise ona razı olması ve gönül hoşluğu ile ona uymasıdır. Bunun aksine davranmak, müteakıp âyette de işaret buyurulduğu gibi münafıkların işidir.
وَإِذَا دُعُوا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ إِذَا فَرِيقٌ مِّنْهُم مُّعْرِضُونَ
Onlar, aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Peygamber'e çağırıldıklarında, bakarsın ki içlerinden bir kısmı yüz çevirip dönerler.(Nur,48)
وَإِن يَكُن لَّهُمُ الْحَقُّ يَأْتُوا إِلَيْهِ مُذْعِنِينَ
Ama, eğer (Allah ve Resûlünün hükmettiği) hak kendi lehlerine ise, ona boyun eğip gelirler.(Nur.49)
أَفِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ أَمِ ارْتَابُوا أَمْ يَخَافُونَ أَن يَحِيفَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ وَرَسُولُهُ بَلْ أُوْلَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ
Kalplerinde bir hastalık mı var; yoksa şüphe içinde midirler, yahut Allah ve Resûlünün kendilerine zulüm ve haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır, asıl zalimler kendileridir!(Nur,50)
إِنَّمَا كَانَ قَوْلَ الْمُؤْمِنِينَ إِذَا دُعُوا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ أَن يَقُولُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Resûlüne davet edildiklerinde, müminlerin sözü ancak «İşittik ve itaat ettik» demeleridir. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.(Nur,51)
وَمَن يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَيَخْشَ اللَّهَ وَيَتَّقْهِ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَائِزُونَ
Her kim Allah'a ve Resûlüne itaat eder, Allah'a saygı duyar ve O'ndan sakınırsa, işte asıl bunlar mutluluğa erenlerdir.(Nur,52)
10-Mü'min,Allah'ın azabından emin olmamalı ve rahmet-i İlahiyyeden ümid kesmemelidir.
Yani,mü'min havf ve reca arasında yaşamalıdır.Şu ayetlere bakınız:
أَفَأَمِنُواْ مَكْرَ اللّهِ فَلاَ يَأْمَنُ مَكْرَ اللّهِ إِلاَّ الْقَوْمُ الْخَاسِرُونَ
Allah'ın azabından emin mi oldular? Fakat ziyana uğrayan topluluktan başkası, Allah'ın (böyle) mühlet vermesinden emin olamaz.(A'raf,99)
وَلاَ تَيْأَسُواْ مِن رَّوْحِ اللّهِ إِنَّهُ لاَ يَيْأَسُ مِن رَّوْحِ اللّهِ إِلاَّ الْقَوْمُالْكَافِرُونَ
Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden ümit kesmez.(Yusuf,87)
قَالَ وَمَن يَقْنَطُ مِن رَّحْمَةِ رَبِّهِ إِلاَّ الضَّآلُّونَ
(İbrahim:) dedi ki: Rabbinin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser? (Hicr,56)
s.s ...Elbetteki Rahman ve Rahim olan Allah'tan ümit kesilmez..Ancak onun rahmetinin genişliği mü'minleri rehavete yöneltmesin ki..Cennet ucuz olmadığı gibi cehennemde lüzumsuz değil vesselam...iman esaslarını hakkıyla bilen ve yaşayanlardan olmak duasıyla...selametle..... 7
Amenna:)
Allah arzı olsun kardeşim.Allah emeklerini zaî etmesin kardeşim.
SELAMETLE..
Allah razı olsun kardeşim elin kolun dert görmesin.rabbim en yakın zamanda insanları doğru yola ulaştırsın.yolumuz RABBİMİZİN yolu,yol göstericimiz KURAN,ışığımız peygamber efendimiz Hz. MUHAMMET MUSTAFA (S.A.V.S) bundan ötesi yok.doğru yol bu.bir kusurum olduysa affola.Allaha emanet olun