Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
MUHAMMEDİ DURUŞ
Muhammedî Duruş
Allah Rasûlü Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in “âlemlere rahmet”(21/107) olarak, tüm insanlığa “aydınlık saçan bir ışık”(33/46) olarak gönderildiği “kutlu doğum” demlerini idrak ediyoruz. Bu vesileyle O’nun(s.) bütün insanlar için, hayatın her alanında nasıl bir kapsayıcı örneklik teşkil ettiğini anlamaya çalışmalı, sîretini, sünnetini, tebliğini, değişim mücadelesini.. yeniden öğrenerek duruşumuzu tayin ve tashih etmeliyiz.
İçinde bulunduğumuz “bunalım çağı” ile, Allah Rasûlü’nün insanlığa “üsvetün hasene: en güzel örneklik”(33/21) olarak gönderildiği “cahiliye çağı” arasındaki benzerlik âşikâr. Arif Nihat Asya’nın mısralaştırdığı gibi; küfrün ve şirkin yeryüzünde altın çağını yaşadığı, Ebû Cehillerin, Ebû Leheb’lerin kıtalar dolaştığı bir devirde yaşıyoruz. Şirk temeline dayalı egemen küresel hayat tarzı, insanlığı Tevhîd’den mahrûm, teksîr’e mahkûm hâle getiriyor. Teksîr yani insanların Allah’ın dışında tanrılar/ilâhlar edinip bunlara her gün yenilerini ilave etmesi kişilikleri parçaladıkça parçalıyor, bireysel ve toplumsal buhrânı derinleştirdikçe derinleştiriyor. Güçlünün zayıfı ezip sömürdüğü, yönettiği küresel zulüm düzeni; fuhşun, içkinin, kumarın ayyuka çıktığı, kız çocuklarının ‘diri meyyit/yaşayan ölü’ hale getirildiği küresel ahlakî çürümüşlük, insanlığı topyekün hüsrân’a ve helâk’e sürüklüyor.
“Cehâlet”in böylesine yeryüzüne egemen olduğu bir çağda insanlığa gönderilen O “model insan”, sadece, Allah’tan aldığı mutlak hakikatin bilgisini insanlara duyurmakla kalmadı; hayatını onunla inşâ ederek “yaşayan Kur’ân” oldu ve ümmetine de bunu tavsiye etti: “Karanlık geceler gibi işler karıştığı zaman Kur’ân-ı Kerîm’e sarılınız.”
Çağa egemen seküler dünya görüşü ve hayat tarzının bütün işleri ve ilişkileri karmakarışık hale getirdiği, insanlığın âfâkını zifiri karanlığa gömdüğü bu “zulümât çağı”nda O’nu an/la/maya, O’nun her alanda/kapsayıcı bir model olan “huluqun azîm: mükemmel ahlâk”ı ile ahlâklanmaya(68/4) ve O’nun bizim için “güzel bir örneklik: usvetün hasene” (33/21) teşkil eden değişim mücadelesini, inkılâpçı duruşunu günümüze taşımaya ne kadar da muhtacız!
Evet, O, bir yandan kendini Kur’ân’la terbiye ederek akleden kalbini Kur’ân’la yıkayıp düşünce ve davranış kalıplarını Kur’ân’la şekillendirirken; aynı zamanda Yüce Rabbinin “(Ey Resulüm!) Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır! Ve onlarla en güzel şekilde mücadele et.” (16/125) emrine uyarak vahyî gerçekliği bilgece ve güzel va’z ü nasihatlerle tebliğ ediyor, cehaletin zifiri karanlığında yaşayan câhillerin ayak diremelerine, inatçı zorbalıklarına ve kaba saldırılarına karşı da en güzel bir tarzda mücadele ediyor, “inkarcılara karşı Kur’ân’la büyük bir cihad”(25/52) veriyordu..
Bu bağlamda, Kur’ân’da “usvetün hasene: güzel örneklik” kavramının iki yerde geçtiğini; bunlardan birinin(33/21) Hz. Peygamber(s.) ve beraberindeki müminlerin Hendek (Ahzâp) kuşatması karşısındaki örnek duruşunu, sebatını, kararlılığını ve Allah’a teslimiyetini (bkz: 33/9-23) vurguladığını, diğerinin de(60/4 ve 6) Hz. İbrahim(a.s) ve beraberindeki müminlerin zihinsel duruşunu, akidevî direncini vurguladığını görmek ibret vericidir:
“Andolsun, sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için Allah’ın Rasûlünde güzel bir örnek vardır.” (33/21) “Mü’minler (düşman) birliklerini gördükleri zaman dediler ki: ‘Bu, Allah’ın ve Resulü’nün bize vaad ettiği şeydir; Allah ve Resulü doğru söylemiştir.’ Ve (bu,) yalnızca onların imanlarını ve teslimiyetlerini artırdı.”(33/22)
“İbrahim’de ve onun beraberinde olanlarda sizin için gerçekten güzel bir örnek vardı. Hani onlar, kavimlerine demişlerdi ki: ‘Biz, sizden ve Allah’ ı bırakıp taptığınız başka şeylerden uzağız. Sizi reddediyoruz. Allah’a bir olarak inanıncaya kadar bizimle sizin aranızda ebedi düşmanlık ve buğz belirmiştir. ... Ey Rabbımız; Sana tevekkül ettik ve Sana yöneldik. Dönüş de ancak Sana’dır’.” (60/4)
Bugün, Allah Rasûlü(s.)’nün ve atası İbrahim(a.s)’in bu zihnî ve fiilî duruşlarını “en güzel örneklik” olarak kuşanmaya her zamankinden daha fazla muhtacız.
Şu karanlık Cahiliye çağında İbrahimî ve Muhammedî duruşu kuşanabilenlere ne mutlu!
Kaynak: Vakit Gazetesi 4 Mayıs 2004
abdullah yıldız
Hoşuma giden bir yazıyı sizlerle paylaşmak istedim.
SELAMETLE
ALLAH-Ü TEALA nın rahmeti üzerinize olsun
Allah razı olsun kardeşim paylaşımın İçin...