Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
Kuran-i Kerim’de birbirine aykiri sözler yoktur
Kuran-i Kerim’de birbirine aykiri sözler yoktur
SORU: Sohbet esnasinda bir arkadasimiz Kur’ân-i Kerîm’in mealden okumanin bilgisi fazla olmayan insanlar için bazi sakincalari oldugunu,mensuh (hükmü geçersiz)ayetler konusunu örnek vererek açikladi.Ben de kendisine,mensuh ayetlerin hükümlerinin diger ayetlerle ortadan kaldirilmasina karsin neden Kuran-i Kerim’den çikarilmadigi konusunu sordum.Fakat tatmin edici bir cevap alamadim.Bu konuda beni aydinlatirsaniz memnun olurum.(Ibrahim Sönmez)
CEVAP: Kuran ayetleri arasinda nasih,mensuh söz konusu degildir.Bunlar,Kuran’i bütünüyle kavrayamamis insanlarin uydurmalaridir.Ayet,Allah’in vahyi demektir.Ancak birbirine aykiri sözler arasinda nesih bulunur.Ve sadece emirlerde olur,haberlerde olmaz.Kuran, Allah’in sözlerinin degismeyecegini,Kuran’da birbirine aykiri sözler bulunmadigini vurgulamaktadir.
Kuran’da birbirine aykiri,tutarsiz sözler bulunmadigi ve Allah’in kelimelerinde de degisme olmayacagi(Kaf: 29), “Rabbinin kitabindan sana vahyedileni oku,O’nun sözlerini degistirecek yoktur”(Kehf: 27)ayetiyle de Peygamber’e gelen vahiy sözlerinin degistirilemeyecegi vurgulandigina göre Kuran’da nesih de yoktur.Size,“Kuran’da Nesih Meselesi” adli eserimi okumanizi tavsiye ederim.En faydali sey,dogru bir Kuran mealini düsüne düsüne okumaktir.
Allah’in emirlerine uyan kisi huzurlu olur
SORU: Tövbeyi bozan Müslüman sayilir mi?(Asli Kenet)
CEVAP: Tövbesi olmayan hiçbir günah yoktur.Yeter ki kul günahindan,hatasindan içtenlikle tövbe etsin,bir daha ayni günahi islemesin.Tövbe etmek,yapilan günaha pisman olup bir daha yapmamaya karar vermektir.Hemen tövbe edip namazini kil.Yüz bin kez tövbeyi bozmus olsan da yine inkâr etmedikçe dinden çikmazsin.Kendini Müslüman sayiyorsan Müslümansin ama eylemlerin Müslümanliga uymuyor.Onlari birak,Allah’in emrine bak.Huzurlu olursun.
Süleyman Ates
Selam Sevgi ve Dua Ile
Biz neshettiğimiz (hükmünü diğer bir ayetle değiştirdiğimiz)veya unutturduğumuz (geri bıraktırdığımız) bir ayetin (yerine) ya ondan daha hayırlısını yahut onun benzerini getiririz. Allah'ın herşye kemaliyle» kadir olduğunu bilmedin mi? (Elbette bildin)(Bakara,106)
Âyetlerin Lafzi Tahlili
(Nensah): Lügatta nesh, birkaç anlama gelir. Bunlardan biri, izale etmek, gidermek manasınadır. Kur'an'ın şu ayetinde de bu anlamda kullanılmıştır: «Biz, senden evvel hiçbir Resul, hiç bir Nebi göndermedik ki o (bir şey) arzu ettiği zcman şeytan onun dileği hakkında ille (bir fitne meydana) atmış olmasın. Nihayet Allah, Şeytan'ın ilkâ edeceği (o fitneyi) giderir, iptal eder...» (Hacc: 52)
Nesh'in diğer bir anlamı da nakletme, aktarmadır. Bir kitaptan diğer bir kitaba bir meseleyi aktarma gibi. Nitekim Kur'anda da bu anlama gelmiştir: «...Şüphe yokki neler yapıyor idiyseniz biz (hepsini jneleklere) yazdırıyorduk» (Câsiye 29)
Yine nesh, değiştirme anlamına da gelir. Mesela, «Kadı hükmü nes-hetti (değiştirdi)» cümlesinde olduğu gibi Nesh'in değiştirme anlamına geldiğine şu âyet işaret eder: «Biz âyeti digsr bir ayetin yerine (bunu neshe-derek) getirdiğimiz vakit...» (Nahl: 101)
Şeriatta nesh, âyetten çıkarılan bir hükmün, yeni gelen diğer bir hükümle değiştirilmesidir. Fıkıh ve Usul-ü Fıkıh alimleri nesh'i birkaç şekilde tarif etmişlerdir Biz. bu tariflerden en kısa ve veciz olan ibn-i Hâcib'in; «Nesh. şer'î bir delilin, daha sonra gelen şer'i bir delille kaldırılmasına denir» tarifini alıyoruz. • «Nünsihâ): Unutma, yani hafızadan silinme manasınadır.
Terketme anlamına geldiğini söyleyenler de vardır. Kur'an da bu anlama geldiğine işaret eder: «...Onlar Allah'ı unuttular (Ona itaati bıraktılar), O da onları unuttu (onları azabına terketti)...» (Tevbe: 67)
«(Allah da şöyle) buyurmuştur: «öyledir. Sana âyetlerimiz geldi de sen onları unuttun, işte bugün de sen öylece unutuluyorsun.» (Tâhâ: 126)
Nisyân'ın, terketme anlamına geldiği, Ibn-i Abbas (ra)tan rivayet edilmiştir: «Biz o âyeti terkettik. O'nun yerine başka bir âyet veya delil getirmedik.»
«Nünsihâ» Kurralardan birinin okuduğu gibi sonu hemze ile «nense-uhâ» da okunmuştur. «Nenseühâ»da tehir, erteleme anlamına gelir. Nitekim Kur'anda bu anlamda geldiği görülür; «(Haram ayları) geciktirmek ancak küfürde bir artış (sebebi)dir...» (Tevbe: 37). Buna göre. âyetteki bu etimle (nenseühâ) «Biz O âyeti erteledik» anlamına gelir.
Alûsi; «Âyetteki «nenseühâ» cümlesi, «biz o âyeti levh-i mahfuz'da er-Icledik. Yani indirmedik veya zihinlerden uzaklaştırdık» anlamındadır. Ki bu da «nünsihâ» gibi unutma manasına gelir. Âyetteki bu cümlenin gerek •nunslhâ» gerekse «nenseühâ» olarak okunması, unutma ve terketme anla-mine:geldiği için birdir» diyor.
(Blhayrin minhâ): Ondan daha iyisi yani kolayı anlamındadır. Buna göre âyetteki bu cümle «değiştirdiğimiz bir âyetin yerlim) ondan daha iyisini (getiriz)» anlamındadır.
(Veliyyln velâ naşirin): Veli dost (yâr) ve nasır,
yardımcı manasınadır. Buna göre âyetteki bu cümle «sizi, Allah'ın azabındım koruyacak Ondan başka ne bir yâr, ne de bir yardımcı vardır» ma-ıııınına gelir.
(Yetebeddelil küfre): Bir şeyi alıp diğerini yerine koyma anlamındadır. Küfrü alıp imanın yerine koyma gibi. Allah (cc)'ın şu nyetl bu anlamı te'yid eder: «Onlar doğru yolu bırakıp sapıklığı, mağfirete bedel azabı satın almış kimselerdir. Onlar ateşe karşı ne de sabırlıdırlar!,» (Bakara: 175)
(Sevâessebil): Sevâe kelimesi, herşeyin ortası anlamın ıluritr «Derken o (bizzat) bakıp bunu o çılgın ateşin ta ortasında gördü.» (saffat: 55) âyeti de bu manaya işaret eder.
«Sebil» kelimesi ise. hernekadar yol anlamındaysa da, âyette doğru yol manasına kullanılmıştır.
Âyetlerdeki Şer’i Hükümler
Birinci Hüküm: Nesh'in, Semavi Dinlerde Olması Caiz Midir?
Fahreddin er-Râzî, neshle ilgili olarak: «Biz ehl-i sünnet vel cemaata göre nesh, naklen doğru olduğu gibi, aklen de doğrudur. Yalnız yahudi-lerden nesh'in aklen doğru olduğunu kabul edenlerin yanında reddedenler de vardır. Neshi aklen kabul edenler, bu defa naklen kabul etmemektedirler.
Müslümanlardan bazı kişilerin de neshi inkar ettiği rivayet edilir.Cumhur (alimlerin çoğu) neshin doğru olduğunu şöyle isbat ederler: «Hz. Muhammed'in (sav) peygamberliği bütün delillerle isbatlanmıştır. O'nun peygamberliği, getirmiş olduğu şeriat'ın daha önceki şeriatları neshetmesl ile de geçerlilik kazanır, öyleyse neshin doğruluğu da isbatlanmış olur. Nesh, geçmiş şeriatların tümünde olduğu gibi yahudllerin şeriatlarında da vardı. Mesela: Tevrat'ta, Hz. Adem (sov)'e oğullarını kızlarıyla evlendirilmesinin emredilişi yazılı iken daha sonra bu emrin bütün semavi kitapların ittifakıyla yasak edilişi, yani kaldırılması gibi. Tevrak'taki bu ifade, Yahudi şeriatında da nesh'in olduğunu gösterir.»
Cessâs, tefsirinde; «Fakihlerin dışındaki müteahhir alimlerden biri; «Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV)'ln şeriatında nesh yoktur. Onun seriatındaki neshe ait ifadeler geçmiş peygamberlerin şeriatlarının neshi hakkındadır. Mesela: Cumartesi gününün kaldırılıp Cuma gününün konması ile daha önce Mescidi Aksa'ya doğru yönelinerek namaz kılınırken Kabe'ye yönelinerek namaz kılınmasını emreden hükmün gelmesi gibi. Bizim peygamberimiz, peygamberlerin sonu ve O'nun şeriatı da kıyamete kadar bakidir» der.
Halbuki bu iddianın sahibi (Ebu Müslim el-lsfahani) bu görüşü ile Ehl-i Sünnet vel Cemaattan çıkmaktadır. Zira Ehl-i Sünnet Vel Cemaattan hiç kimse, böyle bir iddiada bulunmamıştır. Saha-be-i kiramdan zamanımıza kadar bütün alimler, peygamberimizin şeriatında neshin olduğuna ve akla da uygun geldiğine hükmetmişlerdir. Başlangıcından günümüze kadar gelen nakillerden şüphe etmek, ilmen mümkün olmadığı gibi, nesh hakkında gelen âyet ve hadislerin te'vil edilmesi de gayr-i kabildir. Bu iddia sahibi, neshedilen ve nesheden âyetlerin hükmünde, bir çok yanlışlıklar yaparak ümmetin icmâından çıkmıştır. Bu adamın nakli tümlerdeki bilgisinin azlığı ve bu konuda ümmet arasında asırdan asra nakledilenlerden haberdar olmaması, O'nun böyle yanlış bir İddiada bulunmasına sebep oluyor zannediyorum» demektedir.
Ebu Müslim el-lsfahani'nln delilleri
A. Ebu Müslim; «Cenab-ı Allah (cc) Kitabını vasfederken «Ki ne önünden, ne ardından O'na hiçbir bâtıl (yanaşıp) gelemez» (Füssılet: 42) buyurmaktadır. Eğer Kur'anda nesh olsa, yeni gelen âyet, eski âyetin batıl olduğunu beyanla hükmünü kaldırması gerekirdi» der.
B. ikinci delil olarak; «Siz neshettiğiıniz bir âyetin yerine...» âyetinden murat, Tevrat ve İncil gibi diğer semavi kitapların neshidir. Kur'an’daki herhangi bir âyetin neshi anlamına gelmez. Veya neshten maksat, Ievh-i mahfuzdan semavi kitaplara nakildir. Çünkü nesh kelimesi, bir ya-ıının birkaç suretini çıkarmaya da denir.» demektedir.
C. Üçüncü delil olarak da: «ikinci delildeki âyet, neshin olduğunu göstermez. Belki nesh olursa büyük bir hükümden daha hayırlı bir hükme geçiş olur. Buna da nesh denir. Bu ise Kur'an-ı Kerimin herhangi bir hükmünün tamamen kaldırılması demek değildir. Binaenaleyh bu âyet, diğerlerinin anladığı gibi bir neshin varlığına delalet etmez.» diyor.
Ebu Müslim'in birinci deliline cevap: Onun delil olarak getirdiği: «Ki ne önünden, ne ardından ona hiçbir bâtıl (yanaşıp) gelemez?....» âyetinden maksat; insanlar tarafından diğer semavi kitaplarda yapılan tahrifat veya değişikliğin Kur'anda yapılmayacağını göstermektedir. Kur'an öyle mucizeli bir kitaptır ki, Onda birbirine aykırı hükümler bulunmadığı gibi, birbirini tekzip eden emirler de bulunmaz.
«Onlar hala Kur'anı gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer O Allah'tan başkası tarafından olsaydı elbet içinde birbirini tutmayan birçok (şeyler) bulurlardı» (Nisa: 82) âyeti de, Ebu Müslim'in yukarıdaki âyeti yanlış anladığını gösterir.
ikinci ve üçüncü delillerine cevap: ikinci ve üçüncü delilleri ise, hiçbir hüccete dayanmadan yapılan cok zayıf tevillerdir. Çünkü bilfiil bir çok şer'i hükümler neshedilmişlerdir.İki misal vermekle yetineceğiz. Biri Kıble'nin, diğeri de kocası ölen kadının iddet müddetinin neshedilmesi gibi.
Neshin isbatı hususunda Cumhur'un delilleri
Cumhur, neshin varlığını bir çok delille isbatlamaktadır. Bu delilleri kısaca aktarıyoruz.
Birincisi: «Biz neshettiğlmiz (hükmünü diğer bir âyetle değiştirdiğimiz) veya unutturduğumuz (geri bıraktırdığımız) bir âyetin (yerine) ya ondan daha hayırlısını yahut onun benzerini getiririz...» âyeti, nesh'in varlığını açıkça gösterir.
İkincisi: Alimler, «Biz bir âyeti diğer bir âyetin yerine (bunu neshe-derek) getirdiğimiz vakit -ki Allah neyi indireceğini çok iyi bilendir- dediler ki: «Sen ancak bir iftiracısın.» Hayır onların pek çoğu bilmezler» (Nahl: 101) âyeti; Allah (cc) tarafından hükümlerin ve âyetlerin değiştirilebileceğini cok açık olarak bize gösterir. Ayetteki «Biz bir âyeti diğer bir âyetin yerine getirdiğimiz vakit» cümlesi, bir hükmün kaldırılıp, yerine diğer bir hükmün getirilmesini ifade eder. Kaldırılan âyet, ister hükmüyle ister lafzıyla kaldırılsın, bu neshin ta kendisidir.» derler.
Üçüncüsü: «insanlardan (yahudi ve müşriklerden) birtakım beyinsizler: «(Müslümanların namazda kıble edinip) üzerinde durdukları (devam ettikleri eski) kıblesinden çeviren (sebep) nedir?» diyecekler. De ki (Habi-bim) «Doğu da Allah'ın batı da, O, kimi dilerse doğru yola iletir.» (Bakara: 142)
«Biz yüzünü (vahye intizar ve iştiyakından) çok kere göğe doğru evirip çevirdiğini muhakkak görüyoruz. Şimdi seni herhalde hoşnut olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. (Namazda) yüzünü artık Mescld-i Haram tarafına (Kabe semtine) çevir...» (Bakara: 144) âyetleri, müslümanların daha önce. namaz kılarken Mescid-i Aksa'ya yönelerek namaz kıldıklarını gösterir. Bilahare o hüküm neshedilerek Mescid-i Haram tarafına yönelmek emredilmiştir.
Dördüncüsü: Cenabı Allah (cc) kocası ölen kadının tam bir sene Id-det (birsene kimseyle evlenmemeyi, gösterişli elbise giymemeyi, yabancı erkeklerle perde arkasından da olsa konuşmamayı, kendisini daha güzel gösterecek zînet eşyası takmamayı ve zaruri ihtiyacı olmadıkça sokağa Çıkmamayı) beklemesini emreden «Sizden zevceler (ini geride) bırakıp ölecek olanlar eşlerinin (kendi evlerinden) çtkarılmayarak yttma kadar faide-lenmesini (bakılmasını) vasiyet (etsinler)...» (Bakara: 240) âyetinin hükmünü, dört ay ongun iddet beklemeyi emreden: «İçinizden ölenlerin (gende) bıraktıkları zevceler kendi kendilerine dört ay on gün beklerler...» (Bakara: 234) âyetiyle neshetti.
Beşincisi: Allah (cc), savaşta bir müslümanın sabır ve sebat göstererek on kişi karşısında durmasını emreden: «...Eğer içinizden sabır «e sebata malik yirmi (kişi) bulunur onlar Ikiyüze galebe ederler...» (Enfal 65) ayetinin hükmünü, ikiye karşı bir kişiyle durmayı emreden: «Şimdi Al-leh sizden (yükü) hafifletti. Bildi ki size muhakkak bir zaaf vardır. O holde e(er içinizden (azimli) sabırlı yüz (kişi) olursa ikiyüzü yenerler, Allah'ın izniyle...» (Enfâl: 66) âyetiyle neshetti.
Bunlar ve bunlara benzer âyetler. Kur'an-ı Kerim'de çoktur. Vo neshin olacağına işarettir. Herhangi bir hususta neshin kabul edilmemesine gerek yoktur. Alimler, kesinlikle neshin varlığında ittifak (icmâ) etmlşlar dir. Hz. Ali (ra) bir kimseye «neshedilen ve nesheden âyetleri blllyormıı sunuz?» diye sordu. O kişi, «hayır bilmiyorum» deyince Hz. Ali (ra) covo ben: «Öyleyse sen helak olmuşsun ve halkıda helak ediyorsun» diyerek neshin önemini göstermiştir.
Allâme Kurtubi; «Neshi delilleriyle birlikte bilmeye, her ilim adamı mecburdur. Neshi, yalnız beyinsiz cahiller reddeder. Kur'andaki hüküm âyetlerinden herhangi bir hükmün alınması, helal ve haramın bilinmesi on cak neshi bilmekle mümkündür. Ne yazık ki, son zamanlarda İslâm'a girdiklerini iddia edenler, onu inkâr etmektedirler. Bunlar islâm alimlerinin icmâı (ittifakı) ile neshin, islâm şeriatında olduğu bilgisinden mahrumdurlar.»
Sözlerine devamla: «Akıllı alimler arasında peygamberlerin şeriatlarının tümünün, halkın din ve dünya işleriyle ilgili maslahatlarını ihtiva ettiği konusunda ittifak vardır. Tüm maslahatları kapsama, her işin sonunun neye varacağını bilen bir zatın işidir. O zat da maslahata göre emirlerini değiştirebilir. Mesela: Bir hastalık üzerinde durup bütün teşhisler sonunda hangi ilacın öncelikle verilmesine karar veren tabib gibi. Bu konuda Allah (cc), irade ve arzusunun tecelli ettiği şekilde, dilediği zamanda, takdir ettiği hükmü göndermiştir. Zira Cenab-ı Hak. ezelde kullarının ne yapacaklarını ve hangi yollarda yürüyeceklerini kemaliyle bilmektedir. Nesh ise, Allah (cc)'ın Kitabının kendi tarafından değiştirilmesidir. Bu değiştirme, ilim ve iradesinin değiştirilmesi anlamına gelmez. Çünkü onları değiştirmek veya böyle bir şeyi düşünmek O'nun hakkında mümkün değildir.» (Ahkam Tefsiri)