Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
Veli mi Deli mi..?
Hazreti Geylani'ye müracat ettim, sual eyledim:
"Üstadım, şeyhim efendim; kimdir veli, nasıl bir şeydir; bir yerlerinde bir alamet var mıdır, sevgili PİRİ REİS'in tabiriyle "Öngüt denen angut" veli olabilir mi?
Büyük Üstad, önce tebessümle -Allahualem- sonra teessürle va'z etti:
"Allah'ın veli kulları, diğer insanlara nisbetle sağır ve kördürler; kalbleri Allah'a yakınlık peyda edince başkasının sözünü duymaz olurlar, başkasını görmez olurlar. Yakınlık onları mestu hayran eder, ilahi heybet onları kendilerinden geçirir. Muhabbet onları mahbublarının huzuruna bağlar..
Artık onlar Celal sıfatıyla Cemal sıfatının tecellileri arasında bir mevkidedirler, ne sağa ne de sola meyletmezler. Onların, ötesi olmayan bir önü var; insanlar, cinler, melekler ve sair yaratıklar onlara hizmet eder. İlim ve hikmet onların vasıtası, fazilet onların gıdasıdır. Ünsiyet onların susuzluğunu giderir. Allah'ın fazl-u kereminden yerler, dostluk şarabından içerler. Halkın sözü onları meşgul etmez.
Evet, onlar bir vadide, halk da ayrı bir vadidedir. Halka, Allah'ın emrettiğini emrederler. Peygamberlere vekaleten, halkı Allah'ın menettiği şeylerden men'ederler. Hakikatde Peygamberlerin varisleri bunlardır. Tek meşguliyetleri, halkı Hakk'ın kapısına doğru çevirmektir. Eşyayı layık olduğu yere korlar. Hikmetle hareket ederler, fazilet erbabına yakışan ne ise onu verirler, kimsenin hakkını almazlar, kendi nefisleri için bir şeyler ayırmazlar. Yalnız Allah için severler, Allah için buğzederler. Evet her şeyleri Allah içindir, başkası için değil...
Bu saydığımız üstün vasıflar kimde tamamlanırsa, ilahi sohbet onun için tamamlanır, necat ve felah kapıları ona açılır. Artık onu insanlar da, cinler de, melekler de, yerler ve gökler de sevmeye başlar.
Şimdi sana sesleniyorum, ey münafık; Ey halka ve sebeplere kulluk eden, Hakk'ı unutan bedbaht! İçinde bulunduğun, iç aleminde taşıdığın kötülüklerle beraber velilerin mevkiini ele geçirmeye çalışıyorsun... Bu çaba beyhude... ÇÜnkü senin ne bir kerametin, ne de bir şerefin... Önce dosdoğru Hakk'a teslim ol, sonra tevbe et, sonra da bu hususlarda bilgi edin ve ihlas üzere amel etmeye koyul; yoksa hidayeti bulamazsın...
Cenab-ı Allah, Peygamberlerini kendi Kelamiyle, veli kullarını ise kendi hadisiyle terbiye eder. Hadisten murad (velilerin kalbine yapılan ilhamdır.) Çünkü Veliler Peygamberlerin varisleri, halife ve hizmetçileridirler.
Allah'ın velileri, O'nun huzurunda edep makamındadırlar. Hak'tan sarih bir izin olmadıkça hareket etmezler, bir adım bile atmazlar. Kalplerine açık bir müsaade ilhamı vaki olmadıkça mubah şeylerden yemezler, giymezler, nikah yapmazlar ve hiçbir sebepde tasarrufta bulunmazlar. Onlar Hak ile beraberdirler; kalbleri ve gözleri evirip çeviren yegane mutasarrıf ile kaimdirler. Rablerine şu dünyada kalbleriyle, ahirette cisimleri ile kavuşmadıkça hiçbir kararları olmaz. Yani gönül rahatlığına erişemezler, Allah'a kavuşmadıkları müddetçe...
Ey bilgisizlik batağında kalanlar, size sesleniyorum: Edep ve Terbiyeyle alimler meclisine girin, kemal-i edeple o mecliste oturun. Ariflerin meclisinde de edeple oturmayı, nezaketle susmayı ihmal etmeyin. Veliler duydukları ile amel ederler. Bu amel onları Aziz ve Celil olan Allah'a yaklaştırır. Çünkü onlar ilahi, öğüdü vasıtasız olarak kalbleriyle duyarlar; bu da ancak halktan uzak, Halık'a yakın ve O'nun huzurunda uyanık bir halde bulunmakla gerçekleşir.
Evet, kalbin bu yolda sıhhat buldu mu, artık sen ebediyyen halktan uzak yani onlardan gaip ve onlara karşı uyku halinde olursun. Hak ile uyanık bulunursun. Halk halvette iken sen celvette bulunursun. Hakk'ın açık yolları ve O'nun hikmetleri gizli olarak sana gelir. İlahi sır kalbe doğru meyleder. Kalb de nefs-i mutmainne'ye meyleder. Nefis de dile doğru meyleder. İşte kim halka karşı konuşursa bu sıfatla konuşsun.. Böyle bir sıfat taşımıyorsa sussun...
Genç kardeşim!
Hazret-i Muhammed s.a.v.) kendisine peygamberlik verildiği halde bunu yıllarca gizli tuttu. Ona:
"Ey Peygamber sana Rabbinden indirilen vahyi tebliğ et!" denildi de ondan sonra tebligata başladı. Sen ise birşey gördüğün zaman onu hemen açıklıyorsun, bir türlü gizleyemiyorsun... Evinden bir bohça elbiselik senin önüne düştü de bunun nereden geldiğini düşünmeden hemen kapını açıp "gelin benden elbise satın alın!" dedin. Belki o bohça komşuna ait bir emanet olabilirdi.
Unutma ki dört şey kalbin düzelmesine medar olur:
1- Yenilen lokmaya dikkat etmek,
2- İbadet için zaman ayırmak,
3- Kerameti muhafaza etmek (gizli tutup etrafa duyurmamak).
4- İnsanı Allah'tan alıkoyan şeyleri terketmek...
Ey tenbeller, ey cahiller, ey gafiller; Size sesleniyorum, bir müddet sonra onun haberini daha iyi bileceksiniz. Yani ölüm haberi size gelince onu kesin olarak bilir ve öğrenirsiniz."
Bir de Tevekkül :
Allah'ı bırakıp kendisi gibi bir mahluka güvenip bağlanan kimse mel'undur ve yine mel'undur. Ne yazık ki halkın çoğu bu lanettenkendini kurtaramamıştır. Pek az kimseler Allah'a güvenip bağlanmıştır. Kim Allah'a güvenip dayanırsa gerçekten o en sağlam kulpa tutunmuştur. Kendisi gibi bir muhluka dayanan ise, suyu avuçlayana benzer; elini açınca içinde birşey görünmez..
Evet, Şeyh Abdulkadir Geylani hazretleri aynen böyle buyurdu.. ve anladığım kadarıyla, "ben öyle bir şarlatanı işaret filan etmedim!" diyor.. yanlış mı algıladım yoksa..
Duamiz olmasa ne ehemmiyetimiz var!
BU GÜZEL PAYLAŞIMIN İÇİN TEŞEKKÜRLER BELENGAZ...
ELLERİNE SAĞLIK.TÜM DOSTLARA FİKİRLERİNİ İLETMEK İÇİN ÇOK ÇALIŞTIĞIN BELLİ.ÇÜNKÜ TÜM YAZILARIN ÖZENLE İTİNAYLA SEÇİLEREK YAZILMIŞ.YÜREĞİNE,GÖNLÜNE SAĞLIK.HAAAA BİRDE GÖZLERİNE:))
SELAMETLE...............