Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
:::*SOME ROSES HAVE NO SCENT!*::::
BAZI GÜLLERİN KOKUSU YOKTUR!:::
Sisli ve sitem yüklü bir çarşamba sabahından merhaba kardeşlerim.
"Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer" diye bir atasözü var bildiğiniz gibi. Bu sözü bu zamana göre ve benim bahsedeceğim konuya göre düşünecek olursak biraz değiştirmek istiyorum.; "Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yeme imkanı bulamayabilir."
Fırtınaların dinmek bilmediği bir dönemde yaşıyoruz. İnşallah bizlerde fırtanaya kapılan yaprak misali ordan oraya sürüklenip durmayız. Allah doğru yoldan ayırmasın.
SEVMEK güzel şey. Buna kimsenin bir itarı yok. Ancaak bu SEVGİ tümcesini yerinde ve zamanında kullanmak ve de boşa harcamamak gerek.
Bu değerli nimeti israf etmemek de gerek. Nitekim biz MÜSLÜMANlara israftan kaçınmamız emredilmiştir. İSRAF'ı sadece maddî açıdan değerlendirmemek gerekir ki MANEVÎ yöndende israftan kaçınmak lazım.
MANEVÎ duyguların israfı nasıl olur???
Bence;
Allah-ü Teâlâ'nın bizlere haram kıldığı şeylere sevgi beslemek bir israftır. Bunlar: içki, kumar, uyuşturucu, zina..vb... Bunlara bir de bizlere haram kılınan insanları da eklersek tamamlanmış olur.
Mesela, Bir bayana; babası, eşi,dayısı, amcası, dedesi, erkek kardeşi ve oğlu dışındaki tüm erkekler HARAMdır. Bir bayanın kendisine haram olan bir erkeğe karşı sevgi beslemesi de İSRAFtır.
Her Müslüman her Müslümanı sever. Bu sevgi din kardeşliğinden dolayıdır. Fakat benim bahsettiğim SEVGİ; günümüzde gençlerin (çoğunlukla üniversitelilerin ki artık buna liselileride ekleyebiliriz) ağzından düşmeyen AŞK, TUTKU ve İHTİRAS kelimeleri ile bütünlük oluşturan sevgidir. Nitekim bir cinsten insanın karşı cinsten bir insana karşı oluşturduğu bu duygular (şeytani dürtüler) genellikle gözlerin sık sık karşılaşması ile başlar ve bilinmez bir yolculuğa çıkar.:(
Ki bu olayıda dinimizde GÖZ ZİNASI olarak görürüz. Zinanın ise her çeşidi GÜNAHtır.
"Yabancı kadını görüp, azab-ı ilahiden korkarak, başını ondan çevirene Allahü teâlâ ibadetin tadını duyurur."
(Hadisi Şerif)
“Yabanci kadina sehvetle bakma şeytanın zehirli oklarından bir oktur. Kim onu Benim korkumdan dolayı terk ederse, kalbine öyle bir iman neşvesi ve halâveti atarım ki, onun zevkini gönlünün derinliklerinde duyar.”
(Hadis-i Kudsi)
(www.zehirliok.com)
Nefisleri tatmin etmek içinse bu olaylara belirli kılıflar uydurulmaya başlanır. Terziliği de iyi becerdiğine inanan kul (sümme haşa!) Allah-ü Teâlâ 'nın yerine kendisini koyarak günahını affedici sebepler aramaya başlar. Ki bu sayede vicdanını ve nefsini hoş tutar.
Hatta bu iş zamanla gelişerek; şimdi gençlerin çokça belirttiği ÇIKMAK ve FLÖRT gibi anlamı olmayan saçma sapan bir olayın içine girilir. Zira bu gibi olaylarla her zaman karşılaşmak mümkün maalesef.
Hatta bazıları daha da ileri giderek İMAM NİKAHI kıyıp aynı evde yaşama cüretini dahi gösterebiliyor. (Gerçi çoğu kişi kınadığım bu olaya bile gerek duymadan MODERNLEŞME(!) ve ÖZGÜRLEŞME(!) adı altında aynı evde yaşam iğrençliğini rahatlıkla yapabiliyor ya...) Sonra (çok affedersiniz) okul WC'lerindeki tıkanıklıklar... (VASAT Kİ NE VASAT) Ayıkla pirincin taşını...
Ne diyebilirim ki... Bu tür insanlar ve özelliklede bayanlar evlendiklerinde eşlerinin yüzüne nasıl bakıyorlar? Daha doğrusu bakabiliyorlar mı?
Bir GÜLü misâl vermek gerekirse; Her erkek taze koparılmış (ki bu kendisi tarafından) bir GÜLün kokusunu mu çok sever; Yoksa birisinin koparmış olduğu ve elden ele geçmiş, sonrada kendisine ulaşmış bir GÜLün kokusunu mu daha çok sever?(Tabii kokusu kalmışsa) Sizce hangisi? (Bu misal bayanlar içindi. Ancak aynı şey erkekler içinde geçerli. Fakat güzel bir örnek bulamadığım için bu örnekle yetindim:))
Neyse kardeşlerim bu mevzu hayli derinleşmeye meyilli...
Kötü ahlâktan korunmak için şu duâyı sürekli okumak gerekir;
Allâhümme innî eûzü bike min-münkerâtil-ahlâkı vel-â'mâli vel-ehvâl
=Ya Allah, ahlâkın, işlerin, hevâ(ve hevesat)ın çirkininden SANA sığınırım.=
Allah heğimizi ıslah etsin kardeşlerim! Peygamber Efendimiz(S.A.V.) buyurmuşlar; Bir münker ile karşılaştığınız da ilk önce elinizle olmuyorsa dilinizle müdahale edin. Olmuyorsa eğer kalban buğz edin. Kalben buğz etmek imanın en küçük derecesidir.
Nefsimiz artık o kadar çok alışmış ki, bizler ancak imânın en küçük mertebesiyle yetiniyoruz. Allah (C.C) affetsin.
Bazen düşünüyorumda galiba Fatih Sultan Mehmed'in bedduası, Abdülhamid Han'in ise ahı tutuyor.
Belki biliyorsunuzdur;Sultan Fatih İstanbul'u fethettiğinde ve Ayasofya yı camiî yaptığında Ayasofya nın bir daha kilise olmasına müsade eden millete bedduada bulunmuş. Bu beddua ya tuttu yada tutmak üzee:(...
Aslında kardeşleim demem o ki; bizlere çooook büyük sorumluluklar düşüyor. İnş bu sorumlulukları taşıyabilir ve muvaffak oluruz.
Allah sizlerden razî ve memnûn olsun kardeşlerim. Yazıyı okumanız kaç dakikanızı aldı bilmiyorum ama okumak için zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. Hakkınızı helal ediniz.
Sürçi lisan ettiysem ve birilerini istemiyerek kırdıysam affola.. Hayırlı günler dilerim:)
selametle güvercin24...
Bu arada şunuda belirtmek istiyorum; AŞK asıl mânâsını kaybetmiş ve farklılaştırılmıştır. Şimdilerde "aşk" kavramı okadar çok basitleştirilmiştir ki halbu ki dinimizde "aşk" ulaşılması en zor ve kmetli bir duygudur bence.
Kardeşelrim yukarıdaki yazımda bazı düzenlemeler yaptım. Okuduğunuz için sağolun:D:D:D
selametle...
"Efendim, Müjdecim, Kurtarıcım, Peygamberim! Sana Uymayan Ölçü Hayat Olsa Teperim" (N.F.Kısakürek)
ahhh güzel kardeşim ne güzel yazmışsın Allah razı olsun.
şu wc lerdeki tıkanıklık yüreğimi fena sızlattı.. :'(
bir kardeşim kim sevmezki çocukları demişti de aklıma geldi işte bunlar sevmiyor :'(
zina yolu ile çocuk sahibi olup sonra çöp gibi atıyorlar :'(
bir deee gizli nikah kıyıyor sonra yine hamile kalıp yine atıyor :'(
kanayan yaradır bu hemde çok derin yara :'(
evet güllere deyinmişsin
solmasın baharda açan güller sahipleri alıp ömrünce koklasın.amin....
sevgi ve dualarımla...
Sağol kardeşim.
solmasın baharda açan güller sahipleri alıp ömrünce koklasın.
Amin kardeşim.
sealmetle...
"Efendim, Müjdecim, Kurtarıcım, Peygamberim! Sana Uymayan Ölçü Hayat Olsa Teperim" (N.F.Kısakürek)
Bu içler acısı durumu çok güzel dile getirmişsin kardeşim.Bu acı gerçekleri okuyunca yüreklerin sızlamaması elde değil...
Belirttiğin gibi "AŞK"kavramı basitleştirilip,nefsin esiri olmak sanki "AŞK" mış gibi algılanıyor.
"Eğer sen çölde yetişen bir gül olsaydın,seni susuz bırakmamak için hep ağlardım.Eğer gözümdeki bir damla yaş olsaydın seni kaybetmemek için hiç ağlamazdım Ya Rasülallah" Hz Ebu Bekir(r.a.)
Hallac'ı darağacına götürdüklerinde "İşte yiğitlerin miracı" dedi.Asmadan önce ellerini ve ayaklarını kestiler,kanlı kolunu yüzüne sürmeye başladı."Ne yapıyorsun?" diye sorduklarında:"Abdest alıyorum,aşkta abdesti sahibinin kanıyla alınacak iki rekat namaz vardır"dedi va ruhunu teslim etti...
Ve daha nice Allah dostunun aşkı yanında nefsin esiri olmuş kişilerin bir an için nefislerini tatmin etmeleri hiç aşk olur mu?
Allâhümme innî eûzü bike min-münkerâtil-ahlâkı vel-â'mâli vel-ehvâl
=Ya Allah, ahlâkın, işlerin, hevâ(ve hevesat)ın çirkininden SANA sığınırım.=
Allah razı olsun sende kardeşim.o kadar iğrenç sayılacak durumlar varki günümüzde ben gördüğünde bazı şeyleri tiksiniyorum.adam yaşlı 40-50 yaşında evli bide gidiyo aile dostunun 14 yşındaki kızı seviyo.bu nasıl iş ya.çok güzel anlatmışsın herşeyi Allah razı olsun senden.Allah karşımıza ahlaklı insanları çıkarsın inşllah.selametle
Allah cümlemizden razı olsun kardeşim. Sağolun.
selametle....
"Mü'min, kulluk elbisesi günahlarla yıprandığında, onu tövbe iğnesiyle yamayandır. Talihli kişi, tövbesi üzerine ölendir."(H.Ş)
Yazıda ve yorumlarda batıl;fazlaca tasvir edilmiş olduğunu düşünüyorum.Bu kadar tasvire gerek olmayabilir.''Batılı tasvir,safi zihinleri idlaldir(sapıtmaktır)
Gençlik gidecek... Sefâhette gitmiş ise, hem dünyada, hem âhirette, binler belâ ve elemler netice verdiğini ve öyle gençler ekseriyetle su-i istimâl ile, isrâfat ile gelen evhamlı hastalıkla hastahanelere ve taşkınlıklariyle hapishanelere veya sefaletha-nelere ve manevî elemlerden gelen sıkıntılar-la meyhanelere düşeceklerini anlamak ister-seniz; hastahanelerden ve hapishanelerden ve kabristanlardan sorunuz. Elbette hastahanelerin ekseriyetle lisan-ı hâlinden, gençlik sâikasıyla isrâfat ve sû-i istimâlden gelen hastalıktan eninler, eyvahlar işittiğiniz gibi; hapishanelerden dahi, ekseriyetle gençliğin taşkınlık sâikasıyla gayr-ı meşrû dairedeki harekâtın tokatlarını yiyen bedbaht gençlerin teessüflerini işiteceksiniz. Ve kabristanda ve mütemadiyen oraya girenler için kapıları açılıp kapanan o âlem-i berzahta, -Ehl-i keşfilkuburun müşahedâtiyla ve bütün ehl-i hakikatın tasdikıyla ve şehadetiyle- ekser azablar, gençlik sû-i istimalâtının neticesi olduğunu bileceksiniz.
Hem nev-i insanın ekseriyetini teşkil eden ihtiyarlardan ve hastalardan sorunuz. Elbette ekseriyet-i mutlaka ile esefler, hasretler ile "Eyvah! gençliğimizi bâd-ı heva, belki zararlı zâyi ettik. Sakın bizim gibi yapmayınız." di-yecekler. Çünki beşon senelik gençliğin gayr-ı meşru zevki için, dünyada çok seneler gam ve keder ve berzahta azab ve zarar ve âhirette cehennem ve sakar belâsını çeken adam, en acınacak bir halde olduğu halde,
اَلرَّاضِى بِالضَّرَرِ لاَ يُنْظَرُ لَهُ(Zarara rızası ile gidene merhamet edilmez)
sırriyle hiç acınmaya müstahak olamaz. Çünki: Zarara rızasiyle girene merhamet edilmez. Ve lâyık değildir.
Cenab-ı Hak bizi ve sizi, bu zamanın cazibedar fitnesinden kurtarsın ve muhafaza eylesin, âmin.(Risale-i Nur,Gençlik Rehberi)
Amin...Denizlerdeki damlalar adedince amin..................
______________________________________________________________________
Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi kat'iyetinde,gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecektir.