Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


Amerika’yı yahut nam-ı diğer Antilye’yi kim keşfetti?

Türkler, Kolomb’un keşfinden önce Amerika kıt‘aını biliyorlardı.
Tarih kitaplarında bu kıt‘anın 1492 yılında Kristof Kolomb tarafından keşfedildiği yazılıdır. Halbuki Türkler, Ondan çok önce, Amerika’nın mevcudiyetini biliyorlardı. Bu gerçek, meşhur Türk denizcisi Pîrî Reis merhûmun “Kitâb-ı Bahriye” isimli eserinde kaydedilmiş ve Amerika’nın Hicrî 870 (Miladî 1465) yılında bulunduğu bildirilmiştir. Nitekim Kanuni Sultan Süleyman Hân (rahmetullâhi aleyh)’a arz olunan eserde, şu mısralar yer almaktadır:
Lodos üstünde bulundu o diyâr
Septe'den dört bin mil uzar
Hangi tarihte bulundu işbu yer
Anlatayım, tarihçiler bak ne der:

Târih-i hicret bu idi o zaman
Tâ sekiz yüz yetmiş idi tam o an
işbu tarihte bulundu o zemin
İsmine ANTİLYE dediler hemin

Fakat Pîrî Reis (rahmetullâhi aleyh)’in büyüklüğü, çizdiği iki dünya haritasıyla, ancak 20’nci yüzyılın ikinci yarısında anlaşılabildi. 1513 ve 1528 tarihli bu haritalar, ilim dünyasında hâlâ şaşkınlık uyandırmaya devam etmektedir. Amerika’da yapılan çeşitli incelemeler, Pîrî Reis haritalarının hususiyetlerini şöyle ortaya koydu:
„ Pîrî Reis kıt‘aları; kıyıları, adaları, dağ sıralarını, ova ve nehirleri son derece doğru çizmiştir. Öyle ki, bu doğruluk, ancak uydulardan ve fezâ vâsıtalarından (uydurma: uzay araçlarından) çekilen fotoğraflarla anlaşılmştır.
„ Haritalarda gösterilen Antartika dağları, 1592 yılına kadar bilinmiyordu. Bu tarihte, ancak ses yansıtıcı cihazlarla keşfedilmişlerdir.
„ Grönland’ın tek bir ada olduğu sanılırken, Pîrî Reis, onu üç ada hâlinde göstermiş... Ve uydulardan çekilen fotoğraflar, Grönland’ın gerçekten de üç adadan meydana geldiğini ortaya koymuştur.
„ Dünyaya fezâdan bakıldığında, aşağılara doğru gelen kıt‘alarda bir büzülme görülür. Pîrî Reis’in haritalarında da aynı hususiyet mevcuttur.

.. Günümüzde, ancak uydular vâsıtasıyla doğru-dürüst bir dünya haritası çizmek mümkün olabilmişken, Pîrî Reis, hem de 16’ncı yüzyılın ilk çeyreğinde bunu nasıl yapabilmiştir? Batılı bir yazar (Erich Von Daniken), meseleyi îzah edemeyince, şöyle demekten kendini alamamıştır:
“Haritaların çizildiği çağlarda, fezâ gemileri veya uydular olmadığından, hangi usûllerle ve nasıl bu kadar doğru olarak çizildiğini açıklayamamaktayız. Düşünce sınırlarımızı aştığı ve mantık kâidelerine uymadığı için cevap veremiyoruz. Veya bütün cesaretimizi toplayarak, haritaların, bir fezâ gemisinden çekilen fotoğraflardan faydalanmak suretiyle çizildiğini ileri süreceğiz!”
(fazilet takvimi )

Veya bütün cesaretimizi toplayarak, haritaların, bir fezâ gemisinden çekilen fotoğraflardan faydalanmak suretiyle çizildiğini ileri süreceğiz!” :=))

evt din alimlerinin sohbetlerinde ki kıssara inanmayanlar var ise buyursunlar bir de bunu okusunlar

kalp gözü, evliya, maneviyat ehli vs. ifadeli anlamakta zorluk çekenler bunu uydurma niteleyenler de okusunlar...

ayrıca islamiyet bilimi engelerdiyenler, engelliş avrupa bilimin merkezi haline gelmeiştir diyenler osamanlıyı ve müslüman alimlerin neler yaptıklarını nasıl yaşadıklarını araştırsınlar acaba neyi neyle açıklayacaklar.....

ADIGÜZEL

eline sağlık ecyad zaten her gayri müslim bunu ilk biz bulduk şunu biz bulduk diye böbürleniyorlar.tarh boyunca müslümanlar ilmin ve bilimin her zaman önünde yer almışlar.her sahada ilk saflarda boy göstermişler .ama bizimkiler nedense avrupalı bilimadamlarını yere göğe sığdıramıyorlar.bir baksalar tarihe görecekler ama nafile bu saaten sonra...




Aşkta tıpkı ELİF gibidir, isminde gizlidir. Ama okunmaz, o olmadan da besmele sese gelmez, o herşeyin içindedir; hiç birşeyde görülmez

Ecnebiler,ne kadar gururlansalar da; manevi bir duanın neticesinde muvaffak olurlar.
Şöyle ki;
Üçüncü nevi duâ: İhtiyaç dairesinde zîşuurların(şuur sahipleri) duâsıdır ki, bu da iki kısımdır.

Eğer ızdırar derecesine gelse veya ihtiyac-ı fıtrîye tam münasebetdar ise veya lisan-ı istidada(kabiliyet) yakınlaşmış ise veya safi, hâlis kalbin lisanıyla ise, ekseriyet-i mutlaka ile makbuldür. Terakkiyat-ı beşeriyenin(beşerin ilerlemesinin) kısm-ı azamı ve keşfiyatları, bir nevi duâ neticesidir. Havarik-ı medeniyet(medeniyet harikaları) dedikleri şeyler ve keşfiyatlarına medar-ı iftihar(iftihar sebebi) zannettikleri emirler, manevî bir duâ neticesidir. Hâlis bir lisan-ı istidad ile istenilmiş, onlara verilmiştir. Lisan-ı istidad ile ve lisan-ı ihtiyac-ı fıtrî ile olan duâlar dahi bir mani olmazsa ve şerait dâhilinde ise, daima makbuldürler.(Risale-i Nur,24.Mektubun Zeyli)

Hem Kur'an ,بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
وَلاَ وَلاَرَطْبٍ وَلاَ يَابِسٍٍ اِلاَّ فِى كِتَابٍ مُبِينٍٍ (Kitab-ı Mübinde olmayan hiçbir yaş ve kuru yoktur.En'am,59)
ayetiyle;ehil olana kainatın maddi ve manevi sırlarını açar.Mazideki şanlı ecdadımız arasında ehil olanlar, gerek medeniyet harikalarının keşfinde gerekse coğrafi keşiflerde pek çok başarılara imza atmışlardır.Allah,ücretlerini bol eylesin.
Şimdi ise; durum malumunuzdur.Allah(cc) cümlemize uyanmak nasib eylesin.....
Yukarıdak ayetin tefsiri sadedinde istifadenize sunduğum şu ifadelere bir bakınız:

Bir kavle göre Kitab-ı Mübin, Kur'andan ibarettir. Yaş ve kuru, herşey içinde bulunduğunu, şu âyet-i kerime beyân ediyor. Öyle mi? Evet, herşey içinde bulunur. Fakat herkes herşeyi içinde göremez. Zira muhtelif derecelerde bulunur. Bâzân çekirdekleri, bâzân nüveleri, bâzân icmâlleri, bâzân düsturları, bâzân alâmetleri; ya sârâhaten, ya işareten, ya remzen, ya ibhamen, ya ihtar tarzında bulunurlar. Fakat ihtiyâca göre ve maksad-ı Kur'ana münâsib bir tarzda ve iktizayı makam münasebetinde şu tarzların birisiyle ifade ediliyor. Ezcümle:

Beşerin san'at ve fen cihetindeki terakkiyatlarının neticesi olan havarik-ı san'at ve garâib-i fen olarak tayyare, elektrik, şimendifer, telgraf gibi şeyler vücûda gelmiş ve beşerin hayat-ı maddiyyesinde en büyük mevki almışlar... Elbette umum nev'-i beşere hitab eden Kur'an-ı Hakîm, şunları mühmel bırakmaz. Evet bırakmamış. ''İki Cihet'' ile onlara da işaret etmiştir:

'''''''Devamı için bakınız:Risale-i Nur Külliyatı 20.Söz)''''''
____________________________________________________________________

Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi kat'iyetinde,gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecektir.


Serbest Kürsü

MollaCami.Com