Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
Bunları biliyor muydunuz ?! (4)
Türkiye ve Osmanlı Tarihinden İbretli Olaylar !!!
Kin
İkinci Dünya Harbi sonlarında yapılan lise mezunlarının olgunluk imtihanlarında sorulan "Ormanlar ve Ormanların faydaları" isimli kompozisyon sualine talebelerim bazılarının enteresan bir şekilde:"Türkiyemiz ormanlık bir ülkeydi, fakat o zalim padişahlar, yurdumuzu ormansız bıraktılar , gibi cevaplar verdiklerini . . .
Sebep olarak da; bu zavallı öğrencilerin öylesine bir kin terbiyesi içinde yetiştirilerek Osmanlı'yı kötülemeye öylesine alıştırıldıklarını ve böylece eğer bir fırsatını bulup da padişahlara hakaret ederlerse iyi not alacaklarına inandıklarından dolayı böyle cevaplar verdiklerini... (27)
Ecdad Nesline Hürmet
Merhum Adnan Menderes'in, İstanbul'un imarı faaliyetlerinin başlatıldığı l950'li yılların birinde, gece yarısı cennetmekan Sultan Abdülhamid Han'ın muhterem kerimeleri Ayşe Osmanoğlu ile annesi Müşfika Kadınefendi'nin kaldığı evin kapısını çalarak gizlice içeri girip her ikisinin de ellerini öptükten sonra :
"Siz bize veli nimetlerimizin emanetlerisiniz. Fakat maalesef sizlerle bugüne kadar alakadar olamadım. Çok özür dilerim Çevremiz böyle tavırları hazmedemeyecek insanlarla dolu!... " dediğini... Daha sonra da, Osmanlı'nın bu aziz analarına, kimseye muhtaç olmamaları için, içinde 10.000 lira bulunan bir zarf bırakıp ayrıca tahsisat-ı mestureden (örtülü ödenek) maaş bağladığını ve 2 7 Mayıs'da bu paranın kesildiğini... (28)
Peygamber Evine Benzeyen Ev
Gönüller sultanı Mevlana Hazretleri'nin hizmetçisine: Bu gün evimizde yiyip içecek birşey var mı?" diye sorup, hizmetçisinin de "Hayır hiç birşey yok" diye cevap vermesi üzerine sevince garkolup ellerini Yüce Dergah'a açarak:
"Allahım, sana şükürler olsun ki, evimiz bugün Peygamber evine benziyor" diye Muhammed Mustafa'nın(sav) yolunun tozu olduğunu gösterdiğini,,. (29)
Eşsiz Misafirperverlik
Osmanlı askeri teşkilatını Avrupa'ya tanıtmış olmakla meşhur Comte de Marsigli'nin, Türk toplumunun misafirperverliği ile alakalı olarak :
"Türkler hiçbir din farkı gözetmeksizin bütün yabancılara karşı son derece misafirperverdirler. Ana yollar civarındaki köylerde oturanlardan hali vakti yerinde olanlar öyleden evvel ve akşamüstü gezintiye çıkıp yolcu bulmaya çalışırlar. Eğer bulacak olurlarsa evlerine davet ederler ve hatta çok defa misafirin hangi evde
ağırlanacağını tayin ederken kavgaya bile tutuşurlar." dediğini (30)
Vahşetin Böylesi
1096 yılında Haçlıların Kudüs'e girerek 40. 000 Müslümanı kılıçtan geçirdikten sonra Gödofroi dö Buygom' un Papa II Urban' a yazdığı mektupta:
`Kudüs'te bulunan bütün Müslümanları katlettik, malumunuz olsun ki, Süleyman Mabedi'nde atlarımızın diz kapaklarına kadar Müslüman kanına batmış olarak yürüyoruz. " diyerek barbarlıklarını belgelediklerini...(31)
İnsanlığın En Muhteşem Harikası
Osmanlı içtimai yapısı üzerine uzman olan Erlanyen Üniversitesi profesörlerinden Hutterrohta :
"Osmanlı Devleti, geniş topraklarını ve üzerindeki çeşitli kavimleri, Topkapı Sarayı'ndan mükemmel bir şekilde idare ediyordu. O saray da batıdaki en mütevazi bir derebeyinin sarayı kadar bile büyük değildi. Bu nasıl oluyordu?" diye sorulduğunda, Profesör Hutterroht'un:
"Sırrını çözebilmiş değilim. 16. asırda Filistin'in sosyal yapısı üzerinde çalışırken öyle kayıtlar gördüm ki hayretler içinde kaldım. Osmanlı, üç yıl sonra bir köyden geçecek askeri birliğin öyle yemeğinden sonra yiyeceği üzümün nereden geleceğini planlamıştı. Herhalde Osmanlı, devlet olarak insanlığın en muhteşem harikasıdır" diye cevap verdiğini. . .(32)
Enderun Okulu
Üç kıtada altı asırlık bir hükümranlık şanlı ecdadımızın devlet ve medeniyet mirasının sırlarının bulunduğu ve dünyanın en büyük arşivi olan Osmanlı Arşivi'ni, bizler doğru dürüst incelememişken, bine yakın Amerikalı ile yüze yakın İsrailli tarihçinin yıllarca didik didik ettiğini. ..
Bugün ABD'de sadece "Enderun okulu" hakkında hazırlanan uzman eserlerin ve doktora tezlerinin sayısının 350 tane olduğunu. . .(33)
Ziya Gökalp'in Ölümü
Türkçülük fikrinin ünlü simalarından biri olan Ziya Gökalp'in hayatının son anlarında Fransız hastanesinde yatarken ebedi aleme intikal etmeden bir gece önce, mukaddesata galiz küfürler ederek başını duvarlara vura vura öldüğünü
Cesedinin de hastane morgunda Hıristiyan geleneklerine göre muamele yapılarak kaldırıldığını... (34)
Sözünün Eri Olmak
Mehmet Akif Ersoy'un sözünün eri bir insan olduğunu ve söz verdiği şeyi yerine getirmek için ölümden başka hiçbir şeyin onu engellemediğini...
İstanbul Vaniköy'de oturan bir ahbabı ile öyleden bir saat önce buluşmak için sözleştiklerinde, o gün yağmurlu, fırtınalı bir gün olup her tarafı sel bastığı halde Mehmet Akif' in binbir zorlukla sırılsıklam vaziyette söz verdiği yere vaktinde geldiğini, fakat arkadaşının gelmemesi üzerine çekip gittiğini... Ertesi gün. özür dilemek için gelen arkadaşını dinlemeyip: "Bir söz ya ölüm veya ona yakın bir felaketle yerine getirilmezse mazur görülebilir" diyerek tam altı ay o arkadaşıyla konuşmadığını... (35)
Biliyor muydunuz?
KAYIKTAN KORKAN ŞAİR
On yedinci asrın ünlü şairlerinden Cevri Çelebi İstanbul'da doğdu, yaşadı ve öldü. Bie kerecik olsun kayığa binmedi. İstanbul'dan Galata'ya, Tophane'ye geçmesi gerekiyorsa, Kağıthane'yi atla dolaşır, Alibey Deresi köprülerinden geçerdi. Üsküdar'a, Kadıköy'e ise hiç geçmediği kaydedilir.
ÇOBANLAR PROFESÖR OLDU
Orta çağ boyunca Balkanlar ve Orta Avrupa iki gücün arasındaydı. Ya Avrupalı devletlerin, yahut da Osmanlı'nın hakimiyetine gireceklerdi. Avrupalılar ele geçirdikleri yerlerde, ne kendilerinden başka mezhepe ne de halkların dillerini muhazaya hakkı tanıyorlardı. Almanlarr doksan sene hakim oldukları Çekistan'da (Çekoslovakya) şehirlerde ve büyükce meskun alanlarda Çekce bilen bir kişi bırakmamışlardı. 1918 yılında Almanlar Çekistan'dan çekilmek mecburiyetinde kalınca, Çek hükümeti dağlardançobanları getirtip, Prag Üniversitesinde Çek dili profesörü yaparak, tekrar Çekceyi ihya etmek zorunda kaldı.Almanlar Çekistanda 90 yıl kaldıkları için dağlardaki çobanlara ulaşamadılar, eğer Osmanlı'nın Sırbıstan'da kaldığı gibi dört yüz yıl Çekistan'da kalsalardı, Almanlar dağlarda da bir tane çoban bırakmazdı. Bugün Çek dilinin ve Çek milletinin yerinde yeller eserdi. Halbuki Osmanlı hiç kimsenin dinine ve diline dokunmamıştır.
PEHLİVANIN ÖLÜMÜ
Türk gücünün timsali cihan pehlivanı Kara Ahmed, Aksaray'DA Yeşiltulumbada bir kahvede kalp krızi neticesi öldü.Ölürken sarıldığı demir parmaklığın 9 çubuğu hamur gibi birbirini geçmişti. Bu çubukları sonra demir küskü ile açıp düzeltemediler ve eritmek mecburiyetinde kaldılar.
SU İÇERKEN BOĞULDU
Sultan İkinci Abdülhamid Han devrinde Haliç sandalcılarından Hasköylü Salih 15 defa deniz kazası geçirmişti. Bunların hepsinde ölümden güç de olsa kurtulmuştu. Bir gün Eyüp'te kahvede su içerken boğuldu.
OSMANLININ AZAMETİ
Sultan Üçüncü Osman Han 1754'te Leh kralına bir name göndermişti. Kral, nameyi almış ve üç kere öperek başının üstüne koymuştu. O sırada kralın yanında bulunan devlet erkanı da başlarını açarak saygı duruşuna geçmişlerdi.
Selametle..
Sevgili Farfa kardeşim;
Bulunduğunuz katkılardan dolayı teşekkür ediyorum.
Selametle..