Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
ALLAH RASULÜNÜN TEŞRİFLERİYLE KAİNATTA DEĞİŞENLER
Rasul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin dünyaya teşrifleri tüm insanlığa, mahlukata ve kainata rahmet olmuştur. Doğumu öncesinde, doğumu esnasında ve sonrasında bir takım hadiselerin gerçekleştiğini çeşitli siyer kaynakları haber vermektedir.
Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz kişilik olarak kainattaki varlıkların en şereflisidir. O insanlık haysiyetinin kaybolduğu, fıskın, fücurun, sefahat ve dalaletin, kötülük ve ahlaksızlığının, putperestliğin itibar gördüğü bir zamanda Arabistan'da dünyaya teşrif etti. Onun zuhuru, adeta hayvanî bir hayata dalmış sîneleri bu hayattan hakiki insanlık; izzet, şeref ve haysiyetine kavuşturacak bir ikbal müjdecisi oldu. Efendimiz insanları muhabbet deryasına götürecek olan yegane rahmet pınarı idi. Kainatın Efendisi sallallahu aleyhi ve sellem putların hakimiyetine, gönüllerin ifsadına, her türlü haksızlığa ve insanlık dramına son verecek peygamberler zincirinin son halkasıydı.
Bu sebeple O'na "Hatem'ül-Enbiya"(1) denmişti. Peygamberlerin son incisi Nebi sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin getirdiği nurlu ışığından insanlar faydalanacak ve bu ışık zifiri karanlıkları aydınlatacak bir meşale olacaktır. O'nun varlığının kainatın varlık sebebi olarak gösterilmesi de bu sırra işaret etmektedir.
DOĞUMUYLA MEYDANA GELEN HARİKULADE OLAYLAR
Bu mevzuda asıl üzerinde durulması gereken olaylar, kainatın Efendisi sallallahu aleyhi ve sellemin insanların ruhunda meydana getirdiği değişikliklerdir. Harikulade olaylar adı altında siyer kitaplarımızda yer alan hadiseler akıl ve basiret sahiplerini düşünmeye sevk edecektir. Teberruken Nebi sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin doğumuyla meydana gelen olayları şu şekilde sıralayabiliriz:
Dünyaya teşriflerinde bir yıldızın doğması ki, kainatın Efendisi sallallahu aleyhi ve sellemin doğumunun gecesinde bir yıldız parlamıştır. Yahudi âlimleri bu yıldızdan ahir zaman peygamberinin dünyaya geldiğini anlamışlardır.(2) Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kendisinden bahsederek şöyle buyurmuştur:
"Ben dedem İbrahim'in duası, kardeşim İsa'nın müjdesi ve annemin rüyasıyım"(3)
İsa aleyhisselam ise İsrailoğullarına,
"Benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim demişti." (4) İsa aleyhisselamın bu müjdesi insanlara bir ümit kaynağı olmuştur.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin annesi Âmine hamileydi. Bir gece rüyasında: "Sen bu ümmetin efendisine hamilesin!" diye müjdelenmesi ve çocuğun doğduğunda "Muhammed" olarak isimlendirilmesinin(5) emredilmesi, kainatta meydana gelecek yeni olayların habercisinin olağan üstü bir şahsiyet olacağını ortaya koymaktaydı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in doğumu ile meydana gelen harikulade olayların beyanında merhum Zekai Konrapa:
“Kabe içinde bulunan putlar yüz üstü düşüp kırılmış, Medayin Şehri'nde Kisra (İran hükümdarı)'nın sarayı sarsılmış ve 14 sütun yıkılmış, İstahrabat şehrinde ateşe tapanların, bin yıllık ateşgede(tapınakta yaktıkları ateş)leri sönmüş, Sava Gölü kurumuştur.” demektedir.
Bunlar gibi daha nice olayların hakikati, bazı alimler tarafından şöyle açıklanmıştır: Kırılan putlar, dünyaya gelen Zat'ın zifiri karanlığı (şirki) ortadan kaldıracağını, ruhlarda pak, nezih ve saadet dolu tevhid (tek Allah) inancını bayraklaştıracağını gösteriyordu.
Yıkılan Kisra'nın sarayı değil, bütün İran'ın saltanatı, Bizans'ın satveti, Çin'in azametiydi. Sönen ateş, Mecûsîlerin ateşgedelerinde parlayan alevi değil, bütün dünyada küfrün ateşiydi. Kuruyan Sava Gölü değil, putperestliğin hakimiyeti, zerdüştlüğün kuvveti, Hıristiyanlığın üstünlüğüydü.(6) Nitekim on dört sütunun yıkılışının sırrı, İran Devleti'nin on dört hükümdarının idaresinden sonra Kadisiye'de Hatem'ul-Enbiya Efendimiz'in ordusu tarafından İslam topraklarına katılması ile açığa çıkmıştı.(7)
Kainatın bu olaylarla değişimi, Busra saraylarından Şam bölgesine ve batıdan doğuya kadar her tarafı aydınlatan bir nurun yükselişi, Efendimizin olağanüstü bir şahsiyet ve peygamberlerin son incisi olduğunun bir göstergesidir.
KAİNATA GÖNDERİLEN RAHMET BULUTU
Kainatın Efendisi Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellemin peygamberliği ve rahmeti evrenseldir. Belli bir zaman ve belli bir bölge ile sınırlı değildir. Allah Teâlâ:
"(Rasûlüm!) biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik."(8)
"De ki: Ey insanlar! Gerçekten ben sizin hepinize, göklerin ve yerin sahibi olan Allah'ın elçisiyim."(9)
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin de Kur'an-ı Kerim gibi kainata gönderilmiş ve evrensel olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü o, insanlığın yararına olan güzel ahlak esaslarını Kur'an ışığında ortaya koymuş, zatında üsve-i hasene (güzel örnek)(10) olarak yaşamış, yaşatmış ve yaşatacak örnek nesiller yetiştirmiştir. Aile hayatından toplum ve devlet hayatına varıncaya kadar O'nda merhamet, şefkat ve sevginin derin izleri görülür.
Ashap tarafından müşriklere beddua etmesi istendiğinde o rahmet ve merhamet Peygamberi sallallahu aleyhi ve sellem:
"Ben lanetçi olarak gönderilmedim. Ben yalnız rahmet olarak gönderildim."(11) buyurdu.
O, ilahî haşre kadar kainata gönderilen rahmet peygamberiydi. Çok sevdiği yurdu ve çıkmayı hiç düşünmediği Mekke'den çıkaranlara bile merhamet etti. Kendisini taşlayan Taiflileri, öldürmeye karar veren Ebu Süfyan'ı ve karısı Hind’i, amcası Hamza'yı şehid eden Vahşi 'yi ve tüm Mekkelileri affetti. Bu merhamet örnekleri O’nun kainata rahmet olarak gönderilmesinden başka ne ile açıklanabilir?
Hatem'ün-Nebiyyin Efendimiz yalnız inananları değil, kendisine inanmayanları da düşünüp, akıbetlerinin acısını içinde hissediyor ve onların hidayete ermeleri için adeta kendisini helak edercesine çalışıyordu. Allah Teâlâ:
"(Rasulüm!) Onlar iman etmiyorlar diye neredeyse kendine kıyacaksın!"(12)
"Rasule düşen vazife ancak tebliğ (duyurma)dır." (13)
Peygamberler dizisinin son incisi Efendimiz'in hayat değiştiren cihadının temelinde merhamet ve sevgi vardır. Bu sevgi ve merhamet ümmetine düşkünlüğünün bir işaretidir. Kur'an-ı Kerim'de:
"Andolsun size kendinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, mü'minlere karşı rauf (çok şefkatli), rahim (çok merhametli)dir."(14)
Allah Teâlâ bu iki ismi efendimize de vermiş ve diğer peygamberlere vermediği bu isimleri sadece O’nda birleştirmiştir. Allah Teâlâ kullarına nasıl şefkatli ve merhametli ise Allah Rasulü de o derece ümmetine şefkatli ve merhametlidir. Ümmetinin hayrını ve iyiliğini ister. Allah'ın rızasını ve cennetini kazandırmak için tüm gücüyle çabalar; ümmetinin sıkıntıya düşmesi O’nu üzer ve O’na ağır gelir. Çünkü O, kainata rahmet ve gufran vesilesiydi. O, mü'minlere hidayet, münafıklara öldürülmekten kurtuluş, kafirlere de toptan azap edilmeyişi ve hemen azabın verilmemesi açısından rahmetti. Geçmiş kavimlere henüz peygamberleri hayatta iken toplu halde azap geliyordu. Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz kendisini tarif ederken şöyle buyuruyor:
"Ben Muhammed'im, Ben Ahmed'im, rahmet peygamberiyim, tevbe peygamberiyim ve savaşlar peygamberiyim."(15)
Beşerî ilişkilerde şefkat, rahmet ve sevgi çerçevesinde zirveyi temsil eden Peygamberimiz, düşmanlarının helâkini istemediği gibi bunun da ötesine geçerek, kendini üzen ve yaralayanlar için lanet etme yerine hidayet duası ediyor:
"Rabbim kavmime hidayet ver. Zira onlar bilmiyorlar." diyordu.
İnsanları müjdeleyen ve uyaran(16), şahid, hidayet ve hak din ile gönderilen(17) Allah'ın Rasulü peygamberler zincirinin son halkasına(18) uyabildiğimiz takdirde ilahî muhabbet ve mağfirete erişeceğimiz müjdesi verilmiştir(19). Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz nurlandıran bir ziya(20) olarak gönderilmiştir. O, Rasul'üs-Sakaleyn ve Ulu'l-Azim peygamberlerdendir.(21)
O'nun tebliği kıyamete kadar geçerli olacağından O sünnet-i seniyyesi ile her zaman dipdiridir.
RAHMETİ ELDE ETMENİN YOLU
Saymakla sonunu getiremeyeceğimiz özellikleri ve güzellikleri ile kainatın efendisi, peygamberlerin son incisi, şefkat ve merhamet abidesi Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellemin sünnetini, güzel modelliğini, insana yönelik tebliğ ve irşadını, zaman ve mekan sınırlarını aşan, her dönem ve yörede geçerliliği devam eden söz ve davranışlarını doğru olarak öğrenmek ve yaşamak bizim yolumuz olmalıdır.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin söz ve davranışları her çağda ve yörede yaşayan insanlar için bir rahmet ve saadettir. Kainattaki düzenin ve insan özünün odak noktası olan tevhidin tüm peygamberler ve Hatem'ün-Nebiyyin tarafından ısrarla üzerinde durulması insana verilen değeri ve görevini anlatmaktadır. Değerinin ve görevinin ne olduğunu anlayan insan,
"Sözlerin en güzeli Allah'ın kitabına, yolların en güzeli Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin yoluna"(22) sarılacaktır.
Allah Teâlâ'nın kitabına, Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellemin yoluna tutunan asla sapıtmayacak aksine evrensel rahmete kavuşacaktır. Kaliteli müslüman olmamızın yolu da İslam'ı bu iki kaynaktan öğrenip yaşamaya bağlıdır.
(ZİYA ÖKÇE)
--------------------------------------------------------------
Dipnot:
1- Ahzab 33/40
2- Suruç, Salih, Peygamberimizin Hayatı, İst. 1981 Yeni Asya Yayınları s. 61
3- Ahmed bin Hanbel, IV, 127
4- Saf61/6
5- İbni Hişam, Sire 1, 158-166
6- Konrapa, M. Zekai, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, s:44, Erkam Yayınları
7- Suruç, Salih a.g.e, s: 62-63
8- Enbiya 21/1 07
9- Araf 7/158
10- Ahzab 33/21
11- Müslim, Birr 87, Ebu Davud, Sünnet: 10
12- Şuara 36/3, Kehf 17/6
13- Maide, 4/92-99 Âl-i İmran 3/20
14- Tevbe: 9/128
15- Ahmet Bin Hanbel, Müsned V, 405
16- Sebe 34/28
17- Fetih 48/8-9
18- Ahzab 33/40
19- Âl-i İmran 3/31
20- Ahzab 33/21
21- Şura 42/13
22- Buharî, Edeb 122