Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
Peygamber (s.a.v), ashabına
Ayetten hitabın ruha olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Kabir azabının, bedene değil, ruha olduğunu aşağıdaki hadis açıkça göstermektedir.
“Mi’raca çıkarıldığım vakit, öyle bir kavmin yanından geçtim ki bunlar bakırdan
tırnaklarıyla yüzlerini ve göğüslerini tırmalıyorlardı. Cebrail’e; “Bunlar kimdir?” dedim.
“İnsanların, etlerini yiyen, gıybet edenler ve namuslarına tecavüz edenlerdir, dedi” (120)
Burada, Peygamberimizin (s.a.v) azap içinde gördükleri, o şahısların bedenleri değil,
ruhlarıdır. Bedenler çürüyüp gitmiştir.
Mü’min, kabrinde yemyeşil bir bahçe içinde bulunur. Kabri yetmiş zir’a genişletilir.
(Kabrin şu kadar genişletilmesi, ölünün ruhunun geniş bir makam içinde bulunması
demektir.) Ve içi, ayın ondürdüncü gecesi gibi aydınlatılır.
Peygamber (s.a.v), ashabına
hitaben: Biliyor musunuz; “Kim benim zikrimden (Kur’an’dan) yüz çevirirse, onun
hakkında dar bir geçimdir ve biz onu kıyamette kör olarak neşrederiz” ayeti kimin
hakkında inzal buyurulmuştur? dediler. Allah ve Rasulü bilir denildi. Buyurdu: O, kafirin
kabrinde göreceği azaba dairdir. O kafire doksan dokuz “Tınnin” musallat olur. “Tınnin”
nedir biliyor musunuz? dediler. Hayır. Buyurdu ki: O, yedi başlı bir yılandır. Kafirleri,
kabirlerinden kaldırıldıkları zamana kadar ısırırlar, sokarlar ve şişirirler. (121)
Hz. Peygamber (s.a.v), kabir azabından Allah’a (c.c) sığınmıştır. Zeyd b. Sabit diyor ki:
“Peygamber (s.a.v) ile Neccaroğullarının çevirmesinde bulunuyorduk. Kendileri katırın
üstünde idiler. Biz de kendisinin yanında idik. Birden, katırı ürküp saptı, az kalsın
kendilerini düşürecekti. Bakım ki, yanımızda altı yahut beş ya da dört kabir var.
Buyurdular ki:
— Kim bu kabirlerin sahiplerini biliyor? Bir adam:
— Ben, dedi.
— Bunlar ne zaman öldüler? dedi.
— Şirk devrinde öldüler ya Rasulallah, dedi.
— Bu ümmet de kabirlerinde imtihan edilir. Eğer gömülmekten vazgeçecek olmasaydınız,
benim işittiğim kabir azabını size de işittiririrdim, dedi. Sonra yüzünü bize doğru
çevirerek:
— Cehennem azabından Allah’a sığınırız, dedi.
— Cehennem azabından Allah’a sığınırız dediler.
— Kabir azabından Allah’a sığınırız, dedi.
— Kabir azabından Allah’a sığınırız, dediler.
— Açık ve gizli fitnelerden Allah’a sığınırız, dedi.
— Açık ve gizli fitnelerden Allah’a sığınırız, dediler.
— Deccal fitnesinden Allah’a sığınırız, dedi.
—Deccal fitnesinden Allah’a sığınırız, dediler.” (122)
Peygamberimizin (s.a.v), ashabına kabir azabından Allah’a sığınmayı öğrettiğini anlatan,
bazı kimselerin, kabirlerinde azab edildiklerini bildiren hadisler vardır. Peki, ruh, kabrin
içinde midir ki, kabirde azap edilsin?
Ruhun azaba, uğratılması için kabrin içinde olması gerekmez mi? Hadislere göre, temiz
ruhlar serbesttir. Diledikleri yere giderler. Fakat günahlı ruhlar tutuklanır, azaba
sokulurlar. Bunun, uzun yıllar içinde yaşadığı beden kalıbı ile de manevi bağlantısı vardır.
Onu düşünür, onun yanına gelir, onun halini görür. Hem böyle bedenini dışarıdan görür,
hem de ruh kendisini bedenin içinde hisseder. Çünkü, kendisi bedenden ayrılmakla
beraber yine de şeffaf bir bedene, kendisini diğer ruhlardan ayıran latif bir cisme, bir şekle
sahiptir. Bu şekil, dünyadaki bedenin şeklidir ama ondan daha güzel veya daha çirkindir.
Esas şekil o şekildir. Binaenaleyh bedenden ayrılan ruh, yine kendisini bedende hisseder.
Aynı zamanda kabirde bulunan bedenin yanına gelir. Kabrinin çevresinde bulunur ama
oraya da bağlı değildir. Başka yerlere de gider. Basiret gözü açık olanlar, o beden içinde
yaşamış ruhun, azapta mı, nimette mi olduğunu görebilirler. Hatta bazı hayvanların dahi
azapta olanları görüp hissettiklerine dair hadisler vardır. İşte Allah’ın Rasulü (s.a.v) bazı
kabirde bulunanların azaba uğradıklarını söylemiştir. Fakat onların cesetlerine azap
ediliyor dememiştir.(122-a
Kabir azabının bedene değil sadece ruha olduğu meselesi,hakkında şu karşı bilgileri incelerseniz;
Ruhun ve cesedin ni'met ve azapta ortak olduğunu görebilirsiniz.Şöyle ki:
İmam Ahmed,Vehb bin Münebbih'den rivayet ettiğine göre,Hizkil(a.s) şöyle demiştir.
Bir melek bana geldi,beni yüklendi,bir araziye bıraktı.Orası bir savaş meydanı idi.Orada binlerce ölü vardı.Etleri çürümüş,kemikleri birbirini bırakmıştı.Ben onları çağırdım.Her kemik,bulunduğu ekleme geldi.Sonra üzerlerine et bitti.Sonra,cilt geçirildi.Ben de bakıyordum.Bana denildi ki:
Ruhlarını çağır.Ben çağırdım,baktım,her bir ruh cesedine gitti.Ben ne durumda idiniz? dedim.Onlar:
Biz ölüp hayat bizden ayrıldığında,karşımıza Mikail isminde bir melek çıktı,bize,''amellerinizi getirin,ücretlerinizi alınız,size sizden öncekilere ve sizden sonrakilere yaptığınız ve yapacağınız kanun budur,dedi.
Sonra amellerimize baktı,gördü ki,biz putlara tapıyormuşuz.Bunun üzerine,cesedlerimize kurtları musallat etti.Ruhlarımız,elem çekmeye başladı.Ruhlarımıza gam ve kederi musallat etti, cesetlerimiz elem çekmeye başladı.İşte biz,şimdiye kadar,böyle azap çekiyorduk.(Kabir Alemi,İmam Celaleddin Es-Suyuti,Kahraman Yayınları,s.396)
________________________________________________________________________
Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi kat'iyetinde,gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecektir.
Gözünüzden kaçmış olmalı?
http://www.mollacami.com/konu/nedir-kabir-12613.html#comment-39805
__________________________________________________________________________
Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi kat'iyetinde,gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecektir.