Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
Bazen Kurban Gerekir...
Birinci Kosova Savaşı’ydı…
Bir tarafta Osmanlı ordusu, diğer tarafta haçlı ordusu Kosova’da karşı karşıyaydı.
Haçlılar çok önceden gelmiş tüm tepeleri tutmuşlardı.
Her yerde onlar vardı. Adeta karınca sürüsü gibi tüm Kosova Meydanı Haçlı askerleriyle kaynıyordu.
Sultan I. Murat atına atladı ve meydana hâkim bir tepeye çıktı.
Yapılması gereken tüm hazırlıkları yapmıştı.
Tüm sebepler yerine getirilmiş, tüm gerekenler yapılmıştı.
Sıra dua etmeye gelmişti.
Yardım ancak ve ancak her şeye hâkim olandandı.
Yardım ancak ve ancak Yüceler Yücesi Mevla’dandı.
İki rekât namaz kılıp ellerini açtı:
“Allah’ım! Mübarek Resulünün(s.a.v) hürmeti içün, müminlere yardım et!” dedi.
Ve devam etti: “Senin adına savaşan Müslümanları muhafaza buyur. Bilmeyerek günah işlemişsem, lütfuna sığındım, beni affeyle.
Günahlarımı Müslümanlara ödetme. Büyük Allah’ım, İslam’ın ve Müslümanların üstüne gelecek belalar bana gelsin. Onları koru. İslam’ın buradaki zaferi benim kurban olmama bağlı ise, ben kurban olayım. Şehitlikten başka bir düşüncem yoktur. Ben şehit olayım, yeter ki İslam ordusu zaferle dönsün.”
Dua içten gelirse kabule şayan olur, derlerdi.
Bu dua içtendi. Kim bilir belki de tüm perdeleri aşmıştı.
Tüm engeller aradan bir bir kaldırılmıştı.
Çok geçmedi ki, Kosova’da zafer kazanıldı.
Sultan I.Murat, harp meydanını gezmeye çıktı.
Her yer ölü ve yaralılarla doluydu.
Padişah, yaralı düşman askerlerinin tedavi edilip, ölülerin gömülmesini emretti.
“Aman! Çok dikkat edesüz!”
Hiç kimsenin incinmesini ve üzülmesini istemiyordu. Müslüman ya da kâfir, insan olan herkese değer verilmeliydi.
Yaralar sarılmalı, ihtiyaçlar giderilmeliydi.
Bu sırada Miloş Kabiloviç isimli bir Sırp asilzadesi, padişahın yakınlarından birine, Müslüman olmak için padişahla görüşmek istediğini söyledi.
Padişah’a durum bildirilince, dudaklarında tarifi imkansız bir tebessüm: “Getirin!” dedi,
“Müslüman olmak isteyen birini reddedemeyiz.”
Miloş’u Padişaha götürdüler.
Miloş, hain düşüncelerle gelmişti.
Miloş, plan yapmış, Miloş, Sultan Murat’a kıymak istemişti.
Sultan Murat, dua etmişti.
Sultan Murat, “Ya Rab! Müslümanları koru!” demişti.
“Ya Rab! Onlara gelecek bela bana gelsin!”
“Ya Rab! Ordum muzaffer olsun!”
“Ya Rab! Bir kurban gerekse o ben olayım!”
“Ya Rab! Senin yolunda şehit olayım!”
Dua kabul olmuştu.
Dua, perde perde engelleri aşmış Sultanlar Sultanı’na, Yüceler Yücesi Mevla’ya ulaşmıştı.
Miloş, padişahın eteğini öpmek ister gibi yapıp, kolunun içine sakladığı hançeri hızla çıkardı!
O an Padişah’ın gözlerinde ışık, dudaklarında tebessüm vardı.
Hançer, kalbine doğru yol alırken o tebessüm ediyordu.
Dudaklarından dökülen son söz yine Rabbine götürüyordu.
Ve kirli ellerden gelen temiz ölüm.
Kanlı hançer, Sultan I. Murat’ın kalbine sapladı.
Padişah, yakınında bulunanların kolları arasına düştü.
Savaştan önce yaptığı duada, “Ya Rabbi, Sen beni kurban eyle, yeter ki zaferi Müslümanlar kazansın!” demişti.
Şimdi duası kabul olmuş ve şehitlik makamına yükselmişti.
Gülümseyen dudakları kımıldadı.
“Kader” diye fısıldadı.
“Yerimize oğlumuz Beyazıd geçsin.”
Asya kardeşim uzun bir aradan sonra tekrar hoşgeldin , sefalar getirdin.:))
Allah (c.c.) razı olsun kardeşim. Çok güzel bir yazıyla dönüş yaptın. İşte o mübareklerin yüzü suyu hürmetine ayaktayız. Hala minarelerimizde ezanlarımız susmamışsa , hala nefes alabiliyorsak önce Rabbimin sonra onların sayesinde. Onlardaki şuuru İnşaallah tekrar yakalarız.
Selametle...
------------------------------------------------------------
"O erler ki;gönül fezasındalar,
Toprakta sürünme ezasındalar.
Ne cennet tasası ve ne cehennem;
Sadece Allah'ın rızasındalar.. "
Ah öyle bir kurban olsak Allah yolunda...Ne varki Kurban olmak her koça nasip olmaz ki
Çok güzel bir yazı. Elinize sağlık.
çook beğendim, daha önce hiç duymamışım:(
teşekkür ederim HZ.ALLAH razı olsun.