Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
firttix'e cevap ve ilave sorular...
(Alkollü Gazozlar ve Usta Provokatörler! forumu çok uzamış olduğu için ayrı başlık açtım)
firttix'e cevap ve yeni sorular...
“Neyi sormak istediğimi anlayamamak” gibi muğlak bir ifadeye gerek yok. Neyi sorduğum gayet açık. Ama üzülerek görüyorum ki demagoji yöntemini seçmişsiniz.
Yardımcı olup düzeltmeye çalıştığım hatalarını bile eğip bükme çabasına girmişsiniz. Hadi teşekkür beklemiyorum, tamam, fakat hiç olmazsa nefsaniyeti bir tarafa bırakmanız gerekmez mi?
Ne demek, “Yani siz de İmam-ı Muhammed'in böyle bir ictihadından haberdar olduğunuzu ifade ediyorsunuz.” Ben sana o mevzudaki bilgi eksikliğini hatırlatıyorum; “bundan benim de haberim var” gibi bir şey söylemiyorum ki..? Haberim ve bilgim olmasa senin eksiğini nasıl tamamlayabilirdim? Hele hele bu sözlerinin devamı, külliyen egoistlik kokuyor!
Benim yazdıklarımda çelişki filan yok. Sen kendi çelişkilerine bir göz at da lütfen kendine gel! Senden teşekkür filan da bekleyen yok, bunu da kafandan sil ve rahatla.
Demişsin ki, "görüş" tabiri içi farklı doldurulabilecek bir kavram, çünkü Müctehidlerin bu konuda "ictihad"ları olur, şahsi görüşleri değil.”
Bu ne demek? Müçtehidin içtihadı/istinbatı kendi re’yi/görüşü değil de nedir peki? Usûlü Fıkıh’la ünsiyetini tazelersen; re’y ve içtihadın, bir mesele hakkında müçtehidin, şartları muvacehesinde tefekkür neticesi olarak söylediği söz ve ortaya koyduğu çıkar yol, kısacası hal çaresi demek olduğunu görürsün.
İslam hukukunda Kur’an ve Sünnet’te hükmü sarahaten belirtilmeyen bir mesele hakkında, kıyas yolu da dahil olmak üzere, umumi kaidelere göre hüküm vermeye re’y denir. Bir nevi içtihattır. Ehlü’r-re’y, ortada açıkça bulunmayan veya o ana kadar karşılaşılmamış fıkhi-hukuki hadiseler üzerinde içtihatlarını/re’ylerini ortaya koyarlar…
Bunları, günümüzün nevzuhur “müçtehit taslakları”yla, “naylon müçtehitler”iyle de karıştırmamak lazım. Bahis mevzuu ettiğimiz zümre, “hakiki müçtehitler”dir. Onlar, şer’i deliller olan Kur’an ve Sünnet ilimlerine bitamamiha ve bikemaliha vakıftırlar. Gramerinden edebiyatına… bütün yönleriyle Arap lisanını mükemmel bilirler. Hüküm çıkarma usûllerine sahiptirler. İnsanların ihtiyaçlarını nazar-ı itibara alırlar, şer’î hükümlerin maksat ve gayelerini bilirler. Bu işe fıtrî istidat ve kabiliyetleri vardır, iyi niyete sahiptirler. Ayrıca ilm-i ledünne de mazhardırlar.
Binaenaleyh yukarıda geçen sözünüzün ne kadar tutarsız-geçersiz ve demagojiye yönelik olduğu aşikârdır. Lütfen böylesine önemli bir meseleyi bu denli basite irca etmekten hazer ediniz.
Ben sormuşum: “Kefir konusunda Şeyhayn'in (rahımehümallah) içtihatlarıyla amel edenlerin durumları nedir?” Bu sorunun cevabıyla teflîk-ı mezâhib meselesinin alakası nedir? Çünkü bu husus “teflîk-ı mezâhib” tasnifine girmez… O ayrı ve farklı bir mesele... Merak edersen, nakilde bulunduğun yerlerden o hususta bilgi edinebilirsin. Olmadı, sitemizde bu hususta gayet sıhhatli bilgiler var, oralara bakabilirsin.
Yanlış anlaşılmasın; ben hayatımda kefir filan içmiş değilim, rengini de tadını da bilmem. Merak da ettiğim yok. Sadece Hanefi mezhebindeki usûlü hatırlatarak (ki bir mesele hakkında Şeyhayn’in içtihadı ayrı, İmam Muhammed’in re’yi farklı ise hükmün neye göre verildiği hususu), İmam-ı A’zam ve İmam Ebû Yusuf’un (rahımehümallah) içtihatlarıyla amel edenlerin durumunu sordum. Bu da gene bilgi eksikliğini tamamlaman için hatırlatma mahiyetindeydi. Yoksa hak mezheplerden birine uymamız gerektiği esasını tekrarlaman için değil. Onda kimin ne kuşkusu olabilir ki?
Lütfen meseleyi-meseleleri birbirine karıştırmayın. Yoksa sağlıklı netice almamız imkânsız hale gelir. Her konuda değil, ama ihtiyaç olan her alanda tabii ki farklı içtihatlardan yararlanır-yararlanabilir insanlar. Misalleri saymakla bitmez… Bu da Rasûllüllah Efendimizin (s.a.v.) mübarek ifadeleriyle, ümmet için rahmettir-kolaylıktır.
“Sahabe, ilim, ictihad, vera ve akıl bakımından bizden üstündür. Onların reylerini çok beğeniriz. Bize göre, bizim reylerimizden evladır. (Risale-i kadime)” Öncelikle ismini vererek nakilde bulunduğun bu eserin; sayfa, yayın yeri ve yayın yılını rica ediyorum. Sonra da buradaki re’y’den kastınızın ne olduğunu…
“-İskilipli Atıf Hoca, sözünü ettiğiniz kitabında tütün için ne diyor?” soruma “el-cevap: bilmiyorum” demişsin. Güzel. Ama bana kalırsa, kendisine bu derece itibar ettiğin bir zatın o husustaki söylediklerini de en azından “merak” etmen gerekir. Öyle değil mi?
“-Boza için ne diyorsunuz?”dan kastımın, “senin bu husustaki şahsi görüşün nedir” gibi bir ucube olmadığı-olamayacağı malum değil mi? Ne diye lafı eğip büküyorsun? Buna bağlı olarak son sorum; Ebussuud Efendi merhum Ehl-i Sünnet midir ve boza ile alakalı hükmü nedir? Bu hususta ona mı yoksa başkalarına mı uymamız lazım?
firttix kardeşim..
1. İttisaf ettiğiniz sıfatların hatırlatılmasından niçin rahatsızlık duyuyorsunuz? Çünkü bundan önceki yazışmalarınız-üslubunuz tam da bu yöndeydi. Geç te olsa o tarzın bu siteye yakışmadığını idrâk etmeniz sevindirici.
2. Sorulardan kastım, sizi aşağılamak filan değil. Hem niye olsun! Tek amacım; bir mü’min olarak size, sırf Allah rızası için zahiri ve batıni cihetten yardımcı olup özellikle de tartışma, üstünlük sağlama (hadi tekebbür demiyeyim) gibi manevi hastalıklardan kurtulmanıza vesile olmaya çalışmaktı.
3. Sonuç: Yediğimiz üzümden sizin de istifade etmenizi temin gayretiydi.
***
ADIDAGÜZEL kardeşim, neye “katıldığının” farkında mısın? Benim yapmaya çalıştığım tartışmaya mahal vermek (senin ifadenle: tartışma ya mehil verecek) gibi bir şey değil.
Peki üyeler arası paylaşım yaparken, neden hakka-hukuka uymuyorsunuz? Başkalarının “hırsızlık” yapması, ahlak kurallarının dışına çıkması sizin de bu yanlışları yapmanızı meşru mu kılıyor? Gördüğüm kadarıyla bir kısım üyelerin siteden duydukları rahatsızlık bu. Yoksa kimse sizin sözünü ettiğiniz hususlarda herhangi bir huzursuzluk filan çıkarttığı yok. Huzursuzluk varsa, buna sebep sizin söz konusu basit ahlaki ve hukuki kurallara uymamanızdır.
***
GÖZYAŞI nickli kardeşim. Sana bir diyeceğim yok. Söylediklerine katılmayacak bir kardeşimizin olabileceğini sanmıyorum. Hepsi doğru şeyler. Fakat gördüğüm kadarıyla siz de probleme biraz dışardan bakmışsınız. Sağlık olsun. Önemli değil.
Selametle..
Allah razi olsun esra çiğdem kardeşim..
Ömrüne bereket, kalemine-kelamına kuvvet..
Sorduklarınla öyle meselelere temas etmişsin ki; bilenlere bilgilerini tazeletecek, bilmeyenleri meraklandırıp öğrenmeye sevk edecek, manevi açıdan terbiyelerini ikmal ve itmama teşvik edecek türden..
Kısacası hepsi de âli ilimlerle tasavvufi neşveleri ilgilendiren konular olduğu için, kuşkusuz sağlam temel gerekli..
İyi ki de bu ilimlerden az veya çok, kısmetimiz oranında nasiplenmişiz..
Yoksa inan; ne dediğini, ne demek istediğini bile anlamamız imkansız..
Acizane kanaatim; yazanlar böyle yazmalı.. Bilmeyenlerin düzeyine inmek yerine, onları kendilerinin bulunduğu seviyeye çekmeli, çekmeye çalışmalı.. En azından gayretleri, hedefleri ve metotları bu olmalı..
Gerçekten bu konularda dopdoluyum.. Iztırap yüklüyüm. Çok şeyler yazmak isterim, ama, bir mesaj için de sanırım bu kadarı kâfi..
Selam ve dua ile..
Yorumlar tartışma tarzı da olsa, seviyeli ve bilgili kişi veya kimseler arasında cerayan ettiğinde, bu rüzgardan takip edenlerde çok şeyler kapabiliyor.
Değerli kardeşimizin üslup ve bilgisinin takdir ediyor, teşekkür ediyorum.
Selam ve dua ile...
ANKEBUT-57 kardeşimiz demiş ki:
"Yorumlar tartışma tarzında da olsa, seviyeli ve bilgili kişi veya kimseler arasında cerayan ettiğinde, bu rüzgârdan, takip edenler de çok şeyler kapabiliyor.
Değerli kardeşimizin üslup ve bilgisini takdir ediyor, kendisine teşekkür ediyorum."
***
Evet ben de kardeşimizin değerlendirmelerine aynen katılıyor, hepinizin ellerine-gönlüne sağlık diyorum.
Fî emânillâh...
Allah razi olsun kardeşim.
Çok önemli bir mezhep prensibini hatırlatmışsın.
Ayrıca bunun yanında pekçok ilmi-edebi-ahlâki metoda işaretle usul hatalarına dikkat çekmişsin.
İnşaallah polemik illetine maruz kardeşlerimiz gereken dersi çıkartırlar da, kendilerine bir çekidüzen verirler.
Selametle..
esra çiğdem ve diyerleri site içinde rahatsızlığı olan arkadaşlar
msn adresim : adidaguzel@mollacami.com
mail adresim : adidaguzel@gmail.com
bir kezdaha veriyorum ulaşamadık diyenler için ne rahatsızlığınız varsa buralardan ulaşa bilirsiniz sitede bu yazılarınızda yok fakat şahsım adına yapılan hakaret vari sözleri yayyınlamamı beklemiyorsunuz sanırım...
sitede yönetim dışında sitede hiç kimsenin bir üyeyi yazılarından dolayı veya ifadelerinden dolayı cezalandırmaya kalkışmamasını rica ediyorum varsa bir huzursuzluk lütfen yönetime bildiriniz..
Adıdagüzel;
Rahatsızlğın-huzursuzluğun, hataların-yanlışların ne olduğu, yapılması gerekeninse nasıl olması icap ettiği, -gayet net olarak- defalarca gerek özel ve gerekse genelde anlatıldı. Burada da kardeşimiz zaten en açık bir tarzda dile getirmiş. MSN'ne, e-mail'ine daha ne yazmasını bekliyorsun! Şayet çok istiyorsan; muhafaza için buradan kopyalar, özeline alırsın...
Bundan sonrası senin işin! Reçete ortada... Onu uygulamak ise, başta sen olmak üzere kardeşlerimizin huzursuzluğuna sebep olan diğer kişilere terettüp eden bir vazife...
Tutturmuşsun bir hakaret! Kim sana hakaret ediyor? "Vak'anın vukuu üzere ifadesi" ne zamandan beri "hakaret" oldu! İnsafla dönüp kendi yaptıklarına bir baksana! Ömründe hiç mi "nefis muhasebesi" diye bir şey duymadın? Ya da Batılıların tabiriyle, "oto kritik!"
Sitede kim kimi cezalandırıyor? Burası bir ilmi-edebi cevelengâh! Ne babanın ne de Hopalı'nın çiftliği!.. Herkes sepetindeki pamuğu döker; onun üzerinde kimin söyleyeceği bir sözü varsa söyler... Eteğindeki taşları döker...
Artık şu "cezalandırma" filan gibi bu ortamda gülünç ve de ayıp kaçan lafları -lütfen- sözlüğünden çıkart! Burada herkes karınca kadrince bir şeyler yapmaya, hizmet vermeğe çabalıyor! Nefsini tatmin etmeğe değil!
Velhasıl; istenilen belli, yapılması gereken belli... Atılması icap edense, doğru yönde doğru adımlar...
Artık yeter! Üyeleri itham etmekten, huzursuz etmekten, kendini "fildişi kule"de vehmetmekten bir an evvel vazgeçmelisin!
Tamam mı benim sevgili "yönetici" Adıdagüzel kardeşim...
Halis hocam bir sürü kişinin girmiş olduğu bir sitede kendi aramızda bu tür konuşmaların siteye olumsuz etkisi olduğunu belirtmek isterim. Uyarılarınızı yapmıştınız, zannedersem dikkate de alındı. Artık kaynak belirtilmeden yazı yazılmıyor. Hala mevzuyu uzatmanın gereksiz olduğunu düşünüyorum. Yöneticilere karşı eleştirel tarzda yazılarınız az öncede belirttiğim gibi olumsuz etki uyandırıyor. Sanırım onlarda bu yüzden yazıları siliyorlar. Bence tartışmaları fazla uzatmamamız lazım. Esra kardeşim sizde kişilerin isimlerini tek tek yazıp cevap vermişsiniz. Bence sizinde bu diyaloğu devam ettirmeniz anlamsız olmuş. Herkes herkesin fikir ve düşüncelerini benimsemekk zorunda değil. Böyle yazıların bir daha yazılmama temennisiyle
güvercin
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------
İNSANI TÜKETEN YOLLAR DEĞİL; ERİŞEMEĞİ MUTLULUKLARDIR:( sevgi ve muhabbetle güvercin
Güvercin kardeşim; öncelikle yazdıklarını yadırgadığımı ifade edeyim.
Neden?
Çünkü meseleyi kaşıyan, tekrarlayan ben değilim. Dikkat edersen ben, sanki karşısındakileri kör-sağır ve de anlayış fukarası yerine koyup hâlâ aynı nakaratları karalamaya çalışan zihniyete cevap verdim. Bunun "olumsuz etkileri" düşünülüyorsa, böylesine egoistçe ve çocukça tavırlar sürgit devam ettirilmez. Kaçamak, imalı-tarizli cevaplar verme yerine, adam gibi çıkar özür dilersin (tabii özür diliyorum diye, özründen büyük kabahatlere girmemeye dikkat edersin); önceden yapılan hataları düzeltir, yenilerine meydan vermezsin. Bu işin yolu-yordamı budur!
Özelden-özelden diye ısrar etmelerinin sebebi nedir biliyor musun? Perde arkasında denilenleri-yapılanları kimse görmüyor, onlar da yapılan ikazları olmamış farz edip yollarına devam ediyorlardı.
Çok açık söylüyorum: "Tartışma"yı uzatan ben değilim. Bunu göremiyorsanız, size de başkalarına da diyeceğim bir şey olamaz. Senden de ricam; lütfen bunlara alet olmamaya çalış.
Ne demek, "Herkes herkesin fikir ve düşüncelerini benimsemekk zorunda değil." Kim kime fikrini kabul ettirme çabası içerisinde ki? Yapılanın ne olduğunu sanırım tekrarlamak artık zait olur; zira Mısırdaki sağır sultan bile duydu, gördü! Bu durum, o dediğiniz kategoriye asla girmez.
Şunu hepinizin bilmesini isterim; ben bu ikazları yaparken zevk aldığımdan değil, yapmakla mükellef olduğum inancıyla yapıyorum... Prensibim; başladığım işi, gayesine ulaşıncaya kadar sabır ve sebatla sürdürmektir. Yapılan bir operasyon yarım-yamalak bırakılırsa, faydadan ziyade zarar verir bünyeye...
Measselam...
Forumda yazan kardeşlerimiz üç gruba ayrılıyor,
1- Faydalı olmak adına çalışanlar.
2- Faydalı olsa da, biraz heyacanın verdiği etki ile âni ataklar yapıp, gerisini getiremeyenler.
3- Faydalı olmanın yanı sıra, bu ikisi arasında, iki tarafı da incitmemek için çırpınanlar.
Ama şimdilik biz bunları bir kenara bırakıp, objektif olarak bakmaya çalışalım. Esra rumuzlu kardeşimizin tartışmayı bu şekil ayrı bir başlıkta tekrar gündeme alması -tartışmanın uzaması gibi sebepler bir yana- gerekli olan bir durum idi ve gereğini yapmış.
Yazdığı bu yazıyı defâatle okudum. İlmi kıstaslara aykırı bir yön göremediğim gibi, doğruluğunu su götürmez şeylerden müteşekkil olduğu da bir gerçek. Zaten kimsenin, olayın ilmi boyutuyla bir alıp veremediği de olmasa gerek. Orası çözümlendi!
Çözümlendi ama nasıl? Sadece ilmi kıstasları dile getirmesi yetmedi. Yetemedi...
Yetseydi zaten diğer başlıkta, Halis Hocam'ın yazdıklarından bu yana, mâlâyani ile iştigal tarzında ki yazıların şu an yerinde olmaması gerekirdi.
İşte bu tartışmanın sen-ben kavgasından çıkarılıp, esas hak ettiği sahaya getirilebilmesi için birilerinin hatası ortaya konmalıydı. Yoksa ne yazarsan yaz, karşıdaki de yazmaya devam edecek ve ortalık tozdan dumandan görünmez olacaktı.
Herşey ortaya dökülse de işin mecrası, şairin de dediği gibi; "Tamburam ne çalar, ben ne söylerim" sözünden veya hepimizin bildiği, Hocanın birinin uzun uzun teyemmüm bahsini anlattıktan sonra cemaattan birinin çıkıp, "Her şey tamam da hocam, su bulamayınca ne yapacağız?" tipi sorusundan öte geçmeyecekti.
Geçmedi de...
Ve sonunda bir kardeşimiz çıkıp, meselenin izahının yanı sıra kişilerin hatasını da (gerektiği gibi) izhâr etmekten çekinmedi. Böylece herşey, "Karanlık gecedeki ay ışığı" gibi ayan-beyan ortaya çıktı.
Herkesin hatası olur. Bunun dile getirilmesi, dile getirilmesinden ziyade çözüme kavuşması için her zaman özel görüşmeler yetmez zannımca.
Çoğunuz buranın "Olmazsa olmaz" topluluğunu teşkil ediyorsunuz. Bu tür vakâların olması da normaldir. Herkes kendine lazım olanı, kovasının alabildiğini doldurur burdan. Gerek site yöneticilerinin gerekse Hoca Efendilerin hizmetleri takdire şayan. Hepsine teşekkür ediyorum.
Selam ve sevgiler....
Yukardaki yazıyla ilintili fakat burada olmayan iki mesajı, konunun bütünlüğü açısından önem taşıdığına inandığım için aynen aktarıyorum.
1. esra.cigdem
Aşağıdaki mesajı "Cemreler" başlıklı yazının altına yazmıştım, ama bir türlü cevap alamayınca bari bir de buraya (Alkollü Gazozlar ve Usta Provokatörler!) kopyalayayım istedim. Özelime de gönderseniz kabulüm.
********************************************************************
Sözünü ettiğim mesaj aynen şöyle:
"Oysa onlar bir eseri bile düzgün okumayı becerememişler....." diyen firttix kardeşimiz kendini fena kaptırmış olacak ki, sözlerini şöyle sürdürmüş:
"bir bilgi,bir örnek.... "Öğle namazının vakti,imam-ı Muhammede göre, asr-ı evvele kadardır...."
Yani kendi deyimiyle, o da onca fıkıh kitabında yazılanı düzgün okumayı becerememiş, örneği de yanlış vermiş.
Doğrusu:
"Asr-ı evvel Hanefi mezhebinden İmameyn yani İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed'le birlikte Eimme-i Selase'nin (İmam Şafii, İmam Malik ve İmam Ahmed b. Hanbel rahımehümüllah) görüşleridir."
olması gerekiyor; bunu kendilerine hatırlatmak ve diğer okurların da hafızalarında yanlış kalmamasını sağlamak istedim. Teşekkür beklemiyorum.
*******************************************************************
Ek bilgi:
Bilindiği üzere İmameyn hazretleri, İmam-ı A'zam'ın (rahımehümüllah) usûlü çerçevesinde hareket etmekle birlikte, zaman zaman ondan farklı içtihatlarda da bulundular. Üç müctehidin ictihadlarının farklılığı durumunda mezhep görüşünü İmam-ı Azam'ın ictihadı belirler.
Ne var ki bu usûl kaza (yargı) ile alakalı hususlarda bozulur. Kaza ile ilgili meselelerde tecrübeli olduğu için bu sahada mezhep görüşünü İmam Ebû Yusuf'un ictihadı belirler.
İmam-ı Azam'ın ictihadı karşısında İmameyn'in ictihadlarının birleşmesi durumunda ise, mezhep görüşünü İmameyn'in içtihatları temsil eder.
*******************************************************************
Birkaç sorum olacak:
-Kefir konusunda Şeyhayn'in (rahımehümallah) içtihatlarıyla amel edenlerin durumları nedir? Teknik bilgilere gerek yok internette fazlasiyle var.
-İskilipli Atıf Hoca, sözünü ettiğiniz kitabında tütün için ne diyor? Onu da merak ettim. Bende kitabı yok. Varsa onu da bildirirseniz iyi olur.
Son olarak;
-Boza için ne diyorsunuz?
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
2. Firttix'in cevabı:
Yani ben de merak ettim neden cevaplandırmamışım diye. Yazıları tekrar gözden geçirdim. Neyi sormak istediğinizi tam olarak anlayamadım kusuruma bakmayın.
Kefirle ilgili bir bahisde örnek olsun diye bir bilgi nakletmişim ve demişim ki: "Öğle namazının vakti,imam-ı Muhammede göre, asr-ı evvele kadardır...."
Siz de diyorsunuz ki: örneği de yanlış vermiş. Doğrusu:"Asr-ı evvel Hanefi mezhebinden İmameyn yani İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed'le birlikte Eimme-i Selase'nin (İmam Şafii, İmam Malik ve İmam Ahmed b. Hanbel rahımehümüllah) görüşleridir."
Yani siz de İmam-ı Muhammed'in böyle bir ictihadından haberdar olduğunuzu ifade ediyorsunuz.
Demek ki, benim örneğim yanlış değil. Siz kendi yazınızda kendinizle çelişiyorsunuz.
Şunu deseydiniz sizi anlardım: Evet, naklettiğiniz gibi Öğle namazının vakti, imam-ı Muhammede göre, asr-ı evvele kadardır ayrıca aynı ictihatta imam-ı Ebu Yusuf ve diğer üç mezhep imamları da ortaktır.
İşte o zaman katkınız için teşekkür ederdim.
Yani yazıdaki ifade yanlış değil. Konu asr-ı evvel olmadığı için ayrıntılara girilmemiştir. Bunu da telafi ederiz inşallah.
demişsiniz ki:
" ....İmam Muhammed'le birlikte Eimme-i Selase'nin (İmam Şafii, İmam Malik ve İmam Ahmed b. Hanbel rahımehümüllah) görüşleridir."
"görüş" tabiri içi farklı doldurulabilecek bir kavram, çünkü Müctehidlerin bu konuda "ictihad"ları olur, şahsi görüşleri değil.
demişsiniz ki:
Kefir konusunda Şeyhayn'in (rahımehümallah) içtihatlarıyla amel edenlerin durumları nedir?
Ehl-i Sünnet itikadına sahip bir insan için bu zamanda amelde 4 hak mezhep vardır.
Kefir hakkında Ehl-i Sünnet alimlerinden naklettiğim bilgiler 4 hak mezhebden biri olan Hanefi mezhebine göredir ve hüküm kefirin haram olduğu yönündedir.
Yani bu hak mezheblerden birine uymak lazımdır. Her konu için başka başka ictihadları arayıp bulmak, kendi kafasına göre zaruret olmadan bazı konularda başka mezhebe uymak, bazı konularda ise diğer mezhebe uymak, mezhebleri birleştirmek veya mezhepsizlik cerayanına insanı götürebilir bu ise felakettir. (konunun çok tafsilatı var)
İmam-ı Şafii hazretleri buyuruyor ki:
Sahabe, ilim, ictihad, vera ve akıl bakımından bizden üstündür. Onların reylerini çok beğeniriz. Bize göre, bizim reylerimizden evladır. (Risale-i kadime)
demişsiniz ki:
-İskilipli Atıf Hoca, sözünü ettiğiniz kitabında tütün için ne diyor?
el-cevap: bilmiyorum
demişsiniz ki:
Son olarak;
-Boza için ne diyorsunuz?
Bu ne biçim soru böyle. Ben kimim ki ne diyeyim. Evet bu tip soruları soran oldukça ortalık müctehid taslakları ile dolmaya devam edeceğe benzer. Adamlar sabah akşam bana göre benim mülahazama göre (benim düşünceme göre) diyip duruyorlar zaten. Bu müctehid taslaklarından bazıları hıristiyanları cennete göndermeye kalktı. Bilenler bilir ama yazık oluyor.....
soru şöyle sorulsaydı keşke:
Boza hakkında Ehl-i Sünnet alimleri ne buyuruyor, bilginiz var mı?
el cevap: Taze boza içmek caizdir. Ekşiyerek alkol teşekkül ederse o zaman günah olur.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
3. Bu cevaba bizim cevabımız da yukardaki, "firttix'e cevap ve ilave sorular..." başlıklı ana yazıdır. Esra Çiğdem
Teşekkürler Ankebut kardeşim...
Mesajında tahlil ve tenkit kavramlarının hakkını vermişsin... Terkipte biraz daha dikkat ve çaba göstermen gerektiğinin, sanırım sen de farkındasın. Ama potansiyel kabiliyet ve istidadın açık. İfade ve imlâ yönünle ilgili bir şey söylemiyorum; onu zaten kendin halledebilecek birikime sahipsin. Yeter ki biraz daha itinalı yazmaya ya da yazdıklarını tekrar gözden geçirme alışkanlığını kazanmaya bak... Hatta daha sonra gözüne ilişen hataları bile olduğu gibi terk etmek yerine tashihlerini yaparsan iyi olur. Gerçi "Mecelle"miz, "Kadîm kıdemi üzere terk olunur" demiş ama, o ayrı bir fasıl.
Hasılı, bu kısa değerlendirmenin sonunda seni gönülden tebrik ediyor; bu mevcut kabiliyet ve istidadını, -derslerini ihmâl etmeden bolca okuyarak- sürekli tekâmül ettirme yönünde yürümekten geri kalmamanı tavsiye ediyorum.
Eskilerin güzel ifadesiyle, "Gayret bizden tevfik Allah'tan"...
Selam ve sevgilerimle...
Allah razi olsun esra çiğdem kardeşim.. Ellerine sağlık ilmine bereket..
Verdiğin cevaplarla da, sorduğun sorularla da okuyanı bilgilendiren bir yol seçmişsin. Allah cc ilim ve ihlas yolundan ayırmasın cümlemizi..
Selam ve dua ile..