Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


=_= Cenazeme Gelirmisin!.. =_=

Cenazeme Gelirmisin!..

Biliyorum, hiç beklemiyordun bu daveti. Birden geliverdi değil mi? Ansızın vurdu şakağına; saçaktan düşen buzdan kılıçlar gibi. Şaşırdın. Huzurunun göbeğine irice bir taş savruldu; halka halka titremede gönlünün düştüğü göl şimdi. Neşesi kaçtı vaktin; sevinçlerini pervane ettiğin mumlar titredi, bitti. Akrep ve yelkovanın ayakları dolandı; beklediğin “az sonra”lar havada asılı kaldı. Hüznün ölü kelebekleri kıpırdadı, sızılandı. Aşinâlığın tadı bozuldu; acının ketum, kekre sütunları devrildi göğsüne. Başını yasladığın uzun saatler, uzanıp uyuduğun bitmez günler vaadlerini yerine getiremeyeceklerini söylediler; yüzleri yerde, mahçup. Oyala(n)dığın ağaç gölgeleri çekildi üzerinden. Avunduğun/avuttuğun haz perdeleri parelendi. Gözlerini ıslatamadan giden yağmurlar elindeki şemsiyeyi uçurdu. Konforunu bozmamak için parmak uçlarına basa basa odana giren, kalbini kanatmadan usulca gidiveren uzak acılar yakana dolandı şimdi.

“Daha dün konuşmuştuk ama...” diyorsun. “Ama nasıl olur!”lar çekip çekiştiriyor iki yakanı.
“Hiç beklenmedik bir ölüm!” “Vakitsiz” “Erken!” “Sürpriz!”

İşine ara vereceksin bugün... Kocaman bir pürüz olup çıkıverdim karşına. Hızını kestim hayatının. Üzerine saldım kaygılarını. Köşe bucak kaçtığın korkulara sobelettim seni. Ölümle arana koyduğun duvarı yıktım.
“Ölüm bize de yaklaşırmış/yakışırmış” dedin.
“Ölmesi kanıksanmış, ölünesi bir yaştayız artık.”
“Rahmetli...” sıfatını ismimin üzerine yumuşak bir şal gibi atıvereceksin.

İki yakasında da eksiğim İstanbul’un.
Vapurların hiçbiri beklemiyor beni iskelede. Ben öldüm diye şeritleri eksilmedi otoyolların.
Hayret! Ben öldüm bu defa... Şimdiye kadar hep başkalarıydı ölen.
Gitsen de bir gitmesen de bir, bir cenaze olacak cami avlularından birinde...
Seni bilmem ama ben bu cenazeye mutlaka gitmeliyim. Ayıp olur, çok ayıp... Davetlilerin yüzüne bakamam sonra. Dediği gibi şairin, bir musallâlık saltanatım bu benim. Başroldeyim. Toprağa konulacak adam rolü benim. Ardından ağlanılacak adamı ben oynayacağım. Hiç itirazsız karanlığa uzanmak bana düştü bu defa. Üzerine toprak atılan adamı... Unutulmuşluklar altında yüzü erimeye bırakılan adamı... Hüzünlerin münasebetsiz müsebbibi olacak adamı... Ayakkabısı kendisini beklerken bağları çözülecek adamı.... Elbiseleri evden çıkarılacak adamı... Ben oynayacağım.

Yatağı soğuk kalacak adamı... Akşam eve dönmeyecek adamı... Kapıyı çalması beklenmeyecek adamı... Sofrada yeri olmayacak adamı... Adı telefon rehberinden silinecek adamı... Şehrin dudaklarından yarım ağız çıkmış bir hece gibi önemsizleşecek adamı.... Ben oynayacağım. Sevinçlerin ortasına en fazla bir hıçkırık gibi sokulsa bile hatıraların eşiğinden yüz geri edilecek adamı... Resmine bakıp bakıp da ağlanacak (yoksa ağlanılmayacak mı?) adamı... “Adı neydi... Hani..!” diye yokluğu kanıksanacak adamı... Soluk bir resimde mahzun bir tebessümün ardında aşklarını saklayan, susturan adamı... Ben oynuyorum bugün...

Sahnedeyim.
Beklerim.
En öndeki olmalısın ayakta duranların. En dik duranı.

İşte davetiyen:
Canını çok seven, her günün sabahında burada sonsuzca yaşayacağına yeniden kanan,
her lezzetin tükenişinde ölümün yanına uğradığını unutan, her hazzın zirvesinde yakasındaki ölümlü etiketini isteyerek düşüren, her yaz sıcağında içi dünyaya iyiden iyiye ısınan, doğduğu yılın rakamının büyüklüğünün kendisini kabirden uzak tuttuğunu sanarak avunan, kalbinin her atışında ölümlerden döndüğünün farkında olmayan, damarlarının bir köşesinde ansızın geliverecek pıhtılardan yapılmış veda haberleri saklayan, ayrılıkların çatlaklarından giren hüzünleri ölümün nefesi gibi yudumlayan,sevenlerinin gözlerinin ışığına sığınarak ısınan,unutulmayı, yok sayılmayı en ürkütücü uçurum bilen, güzelliğini aynaların kırıklarında arayan, toprağa girmeye üşenen, uzun süredir aramızda yaşayan dostumuz, arkadaşımız, sırdaşımız, kardeşimiz, babamız, evladımız, şimdilik unutmayacağımızı umduğumuz, bir süre unutmaktan utanacağımız, sonra unutacağımız, en sonunda unuttuğumuzu da unutacağımız ...

Senai Demirci

kardeşim eline saglık.cok dikkat cekeci, aynı zamanda insanı düsündüren kendi ile başbaşa bırakan bı yazı paylaşmışın.okurken bir anda öldüm sandım.ölmeden ölmek için bunu arasıra okumak lazım..

--------------------------------------------------------------------------------------------------
Gez dünyayı gör konya yı demişler.konyada da MERAM ı övmüşler..
meramınız MERAMımızdır...

Sagol kardeşim seninde gönlüne saglık. Rabbim bir an bile aklımızdan çıkartmasın meyt'imizi. Amin...

------------------------------------------------------------
"Ey gönül gidenden ümidini kes
Kaçan bir hayale benziyor herkes
Sanki kulagıma gaipten bir ses
Buluşmalar kaldı mahşere diyor.."

:( Ölüm aklımızdan hiç çıkmasa acep batarmıyız günah çukuruna

Teşekurler gardaşım Ellerine sağlık





كم عاقل عاقل اعيت مذاهبه وجاهل جاهل تلقاه مرزوقا هذالذي ترك الاوهام حاءرة وصير العالم النحرير زندقا

Sagol Ecyad gardaşım. Seninde yüregine saglık.:

------------------------------------------------------------
"Ey gönül gidenden ümidini kes
Kaçan bir hayale benziyor herkes
Sanki kulagıma gaipten bir ses
Buluşmalar kaldı mahşere diyor.."

Gerçekten çok güzelmiş Göksultan kardeşim ellerine sağlık. Teşekkür ederiz "

Teşekkurler kardeşim Ellerinize sağlık

Sagolun Damlasu ve Nar-ı BeyzaRica ederim kardeşlerim Sizlerinde gönüllerine saglık..

------------------------------------------------------------
"Ey gönül gidenden ümidini kes
Kaçan bir hayale benziyor herkes
Sanki kulagıma gaipten bir ses
Buluşmalar kaldı mahşere diyor.."

teşekkürler kardeşim, güzel bir konuya temas etmişsin. bence bu yazını kapının arkasına asmalı hergün evden çılmadan önce okuyup öyle çıkmalı.
ölümü hatırlamak kalbin cilasıdır. diğer bir cila da aç durmaktır.
Allah'a (c.c) emanet ol...


Serbest Kürsü

MollaCami.Com