Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
kürtajla alakalı
ziyaretimin sebebi hem üyeyim hemde bakmaya pek vakit bulamıyorum siz bütün mollacami üyelerine ve yorumcularına bi su alim var.lütfen ciddi bir cevap bekliydört veya 5 haftalık hamik hamile bir kadın çocuğunu aldırmak istiyor.
bunun fıkıhdaki hükmü nedir.sizlerden acele cevap bekliyorum.
Dinimize göre, özürsüz çocuk aldırmak haramdır, yasaktır. Ancak, ananın veya süt emen diğer çocuğun ölümüne sebep olan bir özür varsa, uzuvları teşekkül etmeden çocuk aldırmak caiz olur. Kütüb-i sittedeki, “İnsan, anne karnında nutfe olarak 40, kan pıhtısı olarak 40, et parçası olarak da 40 gün kalır. Bundan sonra ruh verilir” mealindeki hadis-i şerifini de esas alan âlimler, bir özürden dolayı, 1 aydan 4 aya kadar kürtaja izin vermişlerdir. Dört ayı geçmiş ise, sakat doğacağı tespit edilmiş bile olsa aldırılamaz. (Redd-ül Muhtar)
Dinimizde fakirlikten dolayı iyi bakamamak, besleyememek korkusu, kürtaj için özür olmaz. Din bilgilerinin öğrenilmesinin yasaklanması sebebiyle o ülkelerde yaşayan Müslümanların çocuklarına din bilgisi öğretememek, İslam terbiyesi ile yetiştirememek korkusu kürtaj için özür olur. (Fakirlikten korkarak, rahmindeki çocuğu öldürmek, haksız yere cana kıymak, yani cinayet olduğu gibi, evlat hakkını da tanımamaktır, büyük günahtır.
Meşru bir özür varsa doktor açısından da mahzuru olmaz.
Cenine ruh üflendikten sonra (yüzyirmi gün) kürtaj ya da düşük yapma annenin hayat tehlikesi dışında hiçbir sebeple câiz değildir. Hayat tehlikesini de ancak âdil (yani Islâmi her şeyiyle düstûr seçmis ve farz ibadetlerini yapan) bir doktor tesbit edebilir. Ruh üfleninceye kadar ise kürtaj ve düşürmenin sebepsiz yere yapılması yine haramdır, ya da bazılarına göre mekruhtur. Sebep varken yapılmasm ise bazı âlimler câiz görmüşlerdir. Ortamın bozuk olup çocuğun Islâm terbiyesiyle yetiştirilememe ciddi endişesi ve gebeliğin, emzirmekte olan kadının sütüne zarar vermesi bu tür sebeplerden sayılmıştır. Doğumun zor olması, hayatî tehlikeye dönüşmedikçe, kürtaj ve düşürme için bir sebep sayılamaz. Becerikli ebeler doğumu belli ölçüde kolaylaştırabilirler.
Kur'an-ı Kerim'de, hesap gününü düşünen mü'minlerin arzuları izah edilirken: "Onlar ki "Ey Rabbimiz" derler. Bize zevcelerimizden ve nesillerimizden gözlerimizin bebeği olacak (salih insanlar) ihsan et!.. Bizi takva sahiplerine rehber kıl" (Furkan Suresi: 74) hükmü beyan buyurulmuştur. Salih evladın yetiştirilmesi, anne ve baba için en büyük nimettir. Bu nimeti elde edebilmek için, her türlü külfete ve meşakkete razı olmak gerekir. İslam fıkhında nikah; nüfusun artmasına vesile olduğu için, hem ibadet, hem muamelat olarak değerlendirilmiştir. (1) Bu tesbitten sonra, anne karnındaki ceninin hakları konusuna geçebiliriz. İslam alimleri; anne rahmindeki ceninin, bazı haklarının bulunduğunda müttefiktirler. Elbette cenin müstakil değil, anneye tabi olan bir varlıktır. Ancak miras ve vasiyet gibi meselelerde, ayrı bir canlı olarak değerlendirilmiştir. Şöyle ki: bir Müslüman; karısı hamile iken ölse, anne rahminde bulunan çocuğu asabesine dahil edilir. (2) İslam dini, ceninin korunmasına özel bir önem vermiştir. Resul-i Ekrem (sav) Huzeyl Kabilesi'nden iki kadının kavgası sonucunda ortaya çıkan cenin cinayetini hükme bağlamıştır. Hamile kadının karnına vuran kimsenin akilesine hitaben: "Kalkınız!.. ceninin diyetini veriniz" (3) buyurduğu sabittir. Bunun miktarı beş yüz dirhem gümüştür. Muteber kaynaklarda; "Resul-i Ekrem (SAV)'in döneminde, beş dirheme bir koyun satın alınabildiği" kayıtlıdır. (4) Dolayısıyla ceninin diyeti (Gurre) yüz koyunun bedeline denk bir miktardır. Bu miktar dikkate alındığı zaman, anne rahmindeki cenine ne kadar değer verildiği anlaşılır. Hamile olan bir kadın; ilaç içmek veya kasden karnına vurmak suretiyle düşük yaparsa, gurre vermesi vacip olur. Müftabih kavil şudur: Rahiminde bulunan cenini kasden öldüren kadın; beşyüz dirhem gümüşü (bir kilo, altıyüz gram) bir yıl içerisinde ödemek durumundadır. (5) Kocası bunu alıp-almamakta muhayyerdir. Ayrıca tevbe etmesi gerekir. Meselenin özü budur. Birbirimize dua edelim.
(1) İbn-i Abidin-Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar-İst: 1983 C: 5 Sh: 247
(2) İbn-i Nüceym-El Bahru'r Raik-Kahire: 1311 C: 8, Sh: 389
(3) Sahih-i Müslim-İst: 1401 C: 2, Sh: 1309 vd. K. Kasame: 11.
(4) İmam-ı Serahsi-El Mebsut-Beyrut: ty C: 2, Sh: 150, Ayrıca Mecmuatu'l Enhur (Şerhu Damad) İst: 1316 C: 1, Sh: 197
(5) İbn-i Hümam- Fethu'l Kadir- Beyrut: 1318 C: 8, Sh: 326
اللهم بارك لنا رجب و شعبان و بلغنا رمضان
Gerekli olan cevabı kardeşimiz vermiş zaten. Gerekli bilgiler
burada da mevcut. Ziyaret etmenizde fayda var.