Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
Şükürler olsun
Şükürler Olsun
Rivayet edilir ki bir gün Hz. Adem (A.S.): “Ey Rabbim! Senin nimetlerine nasıl şükredeyim?” diye münacatta bulunurken, “Sana ulaşan nimetlerin bizim tarafımızdan olduğunu hatırladığında, nimetin şükrünü eda etmiş olursun.” nidası gelmiş. Meğer çoğu zaman kime şükrettiğimizi bilmeden söylediğimiz “şükürler olsun” sözünü tefekkürle söylediğimizde Allah (C.C.) sevgisini kazanacağımız bir yolmuş şükür.
Gerçektede şükür kelimesinin manası; iyilik yapanı, yapmış olduğu iyilikten dolayı övmektir. Kısaca iyilik bilme. Ya tersi! Nankörlük yani iyilik yapanı tanımamak. Diğer taraftan şükretmek insana aciz ve her an muhtaç olduğunu da hatırlatır.
Ancak çokca şükrettiğimizi iddia ederken, başımıza gelen bir musibet hemen bizi şükürden alıkor, isyana sürükler, sanki tüm nimetler elimizden alınmış gibi. Halbuki şu hikaye ne güzel anlatır asıl nimetin ne olduğunu:
“Hükümdar bir adamı hapseder, o adamın arkadaşı ona, “Allah’a şükretsin” diye haber yollar. Adam dövülür yine arkadaşı ona, “Allah’a şükretsin” diye haber gönderir. Bir mecusi de onun yanına hapsedilir. Mecusinin ayağına zincir vurulur. Bu zincirin bir ucu da bu adamın ayağına bağlanır. Mecusi ishalden rahatsızlık çeker. Her helaya gidişinde bu da gider, o işini bitirinceye kadar başında bekler. Arkadaşı yine ona “Allah’a şükretsin” diye haber gönderir. Hapsedilen adam arkadaşına, “Ne zamana kadar Allah’a şükredeceğim, bundan daha büyük bir bela olabilir mi?” der. Arkadaşı ona “Mecusinin ayağına bağlanan zincirin bir ucunun senin ayağına bağlandığı gibi onun belinde olan zünnar (küfür alameti) senin beline bağlansaydı, halin nice olurdu? Bundan dolayı Allah’a şükret” diye haber gönderir.
Nimetin en büyüğü olan “imanı” bize nasib eden Allah (C.C.)’a şükürler olsun.