Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


Mi'raç gecesi

MI'RÂC GECESI

Cebrâîl "aleyhisselâm" : Ey bütün yaratilmislarin en üstünü! Ey Yaratanin sevgilisi! Ey Peygamberlerin efendisi,iyilikler menba'i,üstünlükler kaynagi olan serefli Peygamber! Rabbin sana selâm ediyor.Hiçbir Peygambere,hiçbir mahlûkuna vermedigi ni'meti sana ihsân ediyor.Seni kendine da'vet ediyor.Lutfen kalk.Buyur,gidelim, dedi.Kâ'be yanina geldiler.Orada,bir kimse geldi. Gögsünü yardi.Kalbini çikardi. Zemzem suyu ile yikadi.Yine yerine koydu.

Sonra Cennetden gelen Burak adindaki beyâz hayvana binip, bir anda Kudüsde,Mescid-i Aksâya geldiler.Cebrâîl "aleyhisselâm" kayayi parmagi ile deldi.Buraki oraya bagladi.Geçmis Peygamberlerden ba'zisinin rûhlari insan seklinde orada idi.Cemâ'at ile nemâz için Âdem,Nûh, Ibrâhîm Peygamberlere,imâm olmalarini sira ile söyledi.Hiçbiri kabûl etmedi.Özr dilediler.Kusûrlu olduklarini söylediler.Cebrâîl "aleyhisselâm",Habîbullahi ileri sürdü.

Sen varken,baskasi imâm olamaz, dedi. Nemâzdan sonra,mescidden çikip bilinmiyen bir mi'râc ile, bir ânda, yedi kat gökleri geçdiler.Her gökde bir büyük Peygamberi gördü.Cebrâîl "aleyhisselâm" Sidrede kaldi ve kil kadar ilerlersem,yanar, yok olurum dedi.Sidret-ülmüntehâ ,altinci gökde bulunan büyük bir agacdir.Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" Cenneti, Cehennemi, sayisiz seyleri görüp, Refref adindaki bir Cennet yaygisi üstünde olarak Kürsî, Ars ve rûh âlemlerini geçip, bilinmiyen, anlasilamiyan, anlatilamiyan seklde,Allahü teâlânin diledigi yüksekliklere ulasdi.

Mekânsiz, zemânsiz,cihetsiz,sifatsiz olarak Allahü teâlâyi gördü.Gözsüz,kulaksiz,vâsitasiz,ortamsiz olarak Rabbi ile konusdu.Hiçbir mahlûkun bilemiyecegi,anliyamiyacagi ni'metlere kavusup,bir ânda, Kudüse ve oradan Mekke-i mükerremeye, Ümm-i Hânînin evine geldi.Yatdigi yer henüz sogumamis, legendeki abdest suyunun hareketi durmamis idi.Disarda dolasan Ümm-i Hânî "radiyallahü teâlâ anhâ" uyuklamis, birseyden haberi olmamisdi.Kudüsden Mekkeye gelirken, Kureysin kervanina rastladi.Kervandaki bir deve ürkdü, yikildi.

Sabâh olunca,Kâ'be yanina gidip mi'râcini anlatdi.Isiten kâfirler alay etdi.Muhammed aklini kaçirmis,iyice sapitmis dediler.Müslimân olmaga niyyeti olanlar da vaz geçdi. Birkaçi sevinerek Ebû Bekrin evine geldi. Cünki,bunun aklli,tecribeli,hesâbli bir tüccâr oldugunu biliyorlardi. Kapiya çikinca hemen sordular:

Ey Ebâ Bekr"radiyallahü teâlâ anh"! Sen çok kerre Kudüse gitdin geldin.Iyi bilirsin.Mekkeden Kudüse gidip gelmek,ne kadar zemân sürer dediler.Ebû Bekr "radiyallahü teâlâ anh": Iyi biliyorum. Bir aydan fazla,dedi.

Kâfirler bu söze sevindi.Aklli, tecribeli adamin sözü böyle olur,dediler.Gülerek,alay ederek ve Ebû Bekrin "radiyallahü teâlâ anh" de kendi kafalarinda olduguna sevinerek:

Senin efendin,Kudüse bir gecede gidip geldigini söyliyor.Artik iyice sapitdi diyerek,Ebû Bekre sevgi, saygi ve güvenc gösterdiler.Ebû Bekr "radiyallahü anh",Resûlullahin mubârek adini isitince,(Eger O söyledi ise, nandim.Bir ânda gidip gelmisdir)deyip içeri girdi.Kâfirler neye ugradiklarini anliyamadi. Önlerine bakip gidiyor ve (Vay canina,Muhammed ne yaman büyücü imis.Ebû Bekre sihr yapmis) diyorlardi.

Ebû Bekr "radiyallahü teâlâ anh" hemen giyinip,Resûlullahin yanina geldi.Büyük kalabalik arasinda, yüksek sesle (Yâ Resûlallah! Mi'râciniz mubârek olsun! Allahü teâlâya sonsuz sükrler ederim ki, bizleri,senin gibi büyük Peygambere,hizmetçi yapmakla sereflendirdi.Parliyan yüzünü görmekle, kalbleri alan,rûhlari çeken tatli sözlerini isitmekle ni'metlendirdi.Yâ Resûlallah "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem"! Senin her sözün dogrudur.Inandim.

Canim sana fedâ olsun!) dedi.Ebû Bekrin sözleri, kâfirleri sasirtdi.Diyecek sey bulamayip dagildilar. sübheye düsen,îmâni za'îf birkaç kisinin de kalbine kuvvet verdi.Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem",o gün Ebû Bekre (Siddîk) dedi.Bu adi almakla, bir kat dahâ yükseldi.Kâfirler bu hâle çok kizdi.Mü'minlerin kuvvetli îmânina,Peygamberin "sallallahü aleyhi ve sellem" her sözüne hemen inanmalarina,Onun çevresinde pervâne gibi toplanmalarina dayanamadilar.

Resûlullahi "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" mahcûb,maglûb etmek için, mtihân etmege yeltendiler:

Yâ Muhammed "aleyhisselâm" ! Kudüse gitdim diyorsun.Söyle bakalim! Mescidin kaç kapisi, kaç penceresi var,gibi seyler sordular.Hepsine cevâb verirken, hazret-i Ebû Bekr, öyledir yâ Resûlallah, öyledir yâ Resûlallah derdi.Hâlbuki, Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" edebinden, hayâsindan karsisindakinin yüzüne bile bakmazdi.

Buyururdu ki,(Mescid-i aksâda etrâfima bakmamisdim. Sorduklarini görmemisdim.O ânda Cebrâîl "aleyhisselâm",Mescid-i aksâyi gözümün önüne getirdi.[Televizyon gibi] görüyor,sayiyordum. Sorularina,hemen cevâb veriyordum) Yolda, develi yolcular gördügünü söyledi. Insâallah çarsamba günü gelirler buyurdu.Carsamba günü günes batarken, kervan Mekkeye geldi.Firtina eser gibi oldugunu, bir devenin yikildigini söylediler.Bu hâl mü'minlerin îmânini kuvvetlendirdi. Kâfirlerin düsmanligini artirdi.

(Rûh-ul-beyân)da (Tefsîr-i Hüseynî)den alarak ve (Bahr)de, imâmligi anlatirken, diyor ki, (Resûlullahin Mekkeden Beytül-mukaddese götürüldügüne inanmiyan kâfir olur.Göklere ve bilinmiyen yerlere götürüldügüne inanmiyan ise,dâl ve mübtedi' olur).Ya'nî sapik olur.

TAM ILMIHÂL SEÂDET-I EBEDIYYE

Selam Sevgi ve Dua Ile


Hayatin Icinden Islam

MollaCami.Com