Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


BİRDEN HİSSETTİM SENİ-Ferudun ERGAN

BİRDEN HİSSETTİM SENİ

Birden
Bir gül bahçesi açtırdın beynimde
Yaprak yaprak hissettim seni
Yüzüme alevin vurdu
Durdum öylece.

Telaşlı bir kuş uçtu
Yitik duvara yüzü
Bir çocuk ağlıyordu
Birden
Yıldırım moru oldu
Yeşil gözleri
Yıkıldı gül yüzüne.
Yağmur yağmurdu kirpikleri
Düştü göğsüme.
Evet
Damla damla hissettim seni.

Birden
Gönlümün yatağı doldu
Zirvelerden gelen
Irmaklar gibiydin
Evet öyleydin bir tanem.
Berrak berrak hissettim SEN'i.

şair:
Ferudun ERGAN
Osmaniye
23.9.07
18:50

Sevmenin Bir Yolu
Mutlaka Vardır.

Sevgiden muradınız; Muhabbetullah ve Muhabbetullah'ı netice veren kemalattır. tahmin ederim.Kainattaki bütün kemalat ise;Kamil-i Mutlak olan Zat-ı Akdesi İlahiyyeye mahsustur vesselam....

Katkı olur düşüncesiyle.......

Seyyid Şerif-i Cürcânî, Şerhü’l-Mevâkıf’ta demiş ki, "Sebeb-i muhabbet ya lezzet veya menfaat, ya müşâkelet (yani meyl-i cinsiyet), ya kemâldir. Çünkü, kemâl mahbub-u lizâtihîdir." Yani, ne şeyi seversen; ya lezzet için seversin, ya menfaat için, ya evlâda meyil gibi bir müşâkele-i cinsiye için, ya kemâl olduğu için seversin. Eğer kemâl ise, başka bir sebep, bir garaz lâzım değil. O, bizzat sevilir. Meselâ, eski zamanda sahib-i kemâlât insanları herkes sever onlara karşı hiçbir alâka olmadığı halde istihsankârâne muhabbet edilir.

İşte, Cenâb-ı Hakkın bütün kemâlâtı ve Esmâ-i Hüsnâsının bütün merâtibleri ve bütün fazîletleri, hakiki kemâlât olduklarından, bizzat sevilirler; "mahbubetü’n-lizâtihâ"dırlar. Mahbub-u bilhak ve habîb-i hakiki olan Zât-ı Zülcelâl, hakiki olan kemâlâtını ve sıfât ve esmâsının güzelliklerini kendine lâyık bir tarzda sever, muhabbet eder. Hem, o kemâlâtın mazharları, aynaları olan san’atını ve masnuâtını ve mahlûkatının mehâsinini sever, muhabbet eder; enbiyâsını ve evliyâsını, hususan Seyyidü’l-Mürselîn ve Sultanü’l-Evliyâ olan Habîb-i Ekremini sever. Yani, Kendi cemâlini sevmesiyle, o cemâlin aynası olan Habîbini sever; ve Kendi esmâsını sevmesiyle o esmânın mazhar-ı câmii ve zîşuuru olan o Habîbini ve ihvânını sever; ve san’atını sevmesiyle, o san’atın dellâl ve teşhircisi olan o Habîbini ve emsâlini sever; ve masnuâtını sevmesiyle, o masnuâta karşı, "Mâşaallah, bârekâllah, ne kadar güzel yapılmışlar!" diyen ve takdir eden ve istihsan eden o Habîbini ve onun arkasında olanları sever; ve mahlûkatının mehâsinini sevmesiyle, o mehâsin-i ahlâkın umumunu câmi’ olan o Habîb-i Ekremini ve onun etbâ ve ihvânını sever, muhabbet eder.

Hayatının sırr-ı hakikati şudur ki: Tecellî-i Ehadiyete, cilve-i Samediyete aynalıktır. Yani, bütün âleme tecellî eden esmânın nokta-i mihrâkiyesi hükmünde bir câmiiyetle, Zât-ı Ehad-i Samede aynalıktır.
Şimdi, hayatının saadet içindeki kemâli ise, senin hayatının aynasında temessül eden Şems-i Ezelînin envârını hissedip, sevmektir. Zîşuur olarak Ona şevk göstermektir, Onun muhabbetiyle kendinden geçmektir, kalbin göz bebeğinde aks-i nurunu yerleştirmektir


Vedûd ismine mazhar olan muhakkikîn-i evliyâ, "Bütün kâinatın mâyesi, muhabbettir. Bütün mevcudâtın harekâtı, muhabbetledir. Bütün mevcudâttaki incizab ve cezbe ve câzibe kanunları, muhabbettendir" demişler.(Risale-i Nur'dan)

Cenab-ı Hak(cc), kendi muhabbetine yol bulanlardan eylesin...

___________________________________________________________________



Andolsun Zikirden sonra Zebur'da da :''Yeryüzüne salih kullarım varis olacaktır'' diye yazmıştık.(Enbiya,105)


HOŞGELDİNİZ (ilk selamlaşma)

MollaCami.Com