Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


:::: Fast Food ::::

Fast Food

Hadise meşhur: Hafızam beni yanıltmıyorsa, cilt cilt iri boy kitaplar yazan, yaşını başını almış şöhretli bir yazar, bir akşamüstü evinin balkonundan caddeyi temaşa etmektedir. O esnada motosikletli bir grup nevzuhur, hevai, hızlı genç, cadde üstündeki fast food dükkanlarından birinin önünde aniden durup kısa sürede yiyecek ve içeceklerini almışlar ve tekrar motosikletlerine atlayıp bir yandan yiyeceklerini dişleyip (muhtemelen hamburgerlerini), bir yandan da içeceklerini (muhtemelen coca coca’larını) hüpleterek hızla yollarına devam etmişlerdir. Manzarayı şaşkınlıkla seyreden yazar, zamane gençlerinin şöyle adamakıllı oturup da yemeklerini (bu hayati ihtiyaçlarını) yemeye bile vakit ayırmadıklarını, her şeyi ayaküstü geçiştirmeyi yaşama biçimi haline getirdiklerini ibretle fark etmiştir. O günden sonra sayfa adedi kabarık, ciltli, büyük ve yoğun kitaplar yazmayı bırakıp, adeta bir solukta okunabilecek, bir gömlek cebine dahi sığabilecek, seyreltilmiş cep boy kitaplar kaleme almayı yeğlemiştir..
Elbette şimdi, hep alışılageldiği üzere düz bir akıl yürütme ve modern reflekslerle sözlerimin devamının şöyle getirmemi bekleyeceksin ey okuyucu:
Eh, malum, hız çağından yaşıyoruz. Her şey ama her şey; bilimden teknolojiye, felsefeden sanata, politikadan pratik yaşam koşullarına kadar her şey, baş döndürücü bir hızla değişmekte ve dönüşmektedir. Dünya konjonktüründe, global ölçekte, strüktürel ve fonksiyonel olarak yatay ve dikey açılımlarıyla, gerek enformatik, gerek medyatik ve gerekse imajinatif olmak üzere pek çok alandaki değişim ve gelişimleri ülkemizin yüksek menfaatleri ve kalkınma stratejileri için sıcağı sıcağına takip etmeliyiz. Ancak böyle davrandığımızda milli gelirin artmasını, refah seviyesinin yükselmesini, enflasyonun düşmesini, devletin bütün kurumlarının işlemesini sağlayabiliriz. Bu şekilde daha çok tüketen modern bir toplum olarak yarınlara güvenli ve sağlam adımlarla yürüyebiliriz. Bunu gerçekleştirebilmek için en birinci çare, şu şarklı taraflarımızdan, sırtımızda bir kambur gibi duran geri kafalılığımızdan tıpkı yazının başında aktarılan hadisedeki söz konusu yazar gibi kurtulmalıyız. En başta kendimizi modern çağın bütün aksamına ayak uydurabilecek, tüm değerlerini donanabilecek, geleceğin siber yaşamına katılabilecek güçte ve yeterlilikte olduğumuza inandırmalıyız. Biz de aynen o yazar gibi ağır ve yoğun yanlarımızı bir kenara bırakıp, hafif, hızlı ve pratik olmayı becerebilmeliyiz. Memleketin ve dünyanın kurtuluşunun formülü burada yatmaktadır vs. vs. vs..
Evet, belki her gün yüzlerce çeşidine muhatap olduğun (gazete köşelerinde, televizyon ekranlarında, radyo mikrofonlarında, dergilerin sayfalarında) bu türlü anlamsız lakırdılara karnımın ziyadesiyle tok olduğunu bilmeni isterim sevgili okuyucu.
Bu tarz düşünmenin, konuşmanın ve yazmanın ne kadar “hızlı”, ne kadar “çerez”, ne kadar “ucuz” ve “pratik” bir “geyik”, bir oto-replik olduğunu hatırlatmak isterim sana. Bir zihni sürmenaj, bir düşünce ishali yani…
Şu sorgulamayı yapmak mutlak surette gereklidir bir defa : Fast food’çu gençlere bakarak ağır, yoğun ve hacimli kitaplar yazmayı terk eden o yazar, hafif ve pratik şeyler yazmaya başladı diye gerçekten mukteza-yı hal’e mutabık davranıp hikmete mi tabi olmuştur? Yoksa “niceliğin egemenliği”ne boyun eğip, yazdıklarını yine ayaküstü hızlı ve çiğnemeden tıkınılan aparatif nesnelere mi dönüştürmüştür? Kitaplarının iki kapağını hamburgerin iki dilimi yapıp, arasına yazılarını mayonez, ketçap ve saire olarak sıkmış değil midir? Kendi ruhunu ve beynini “tüket-at” cinsinden asitli içeceğe inkılap ettirmiş değil midir?

Ellerine emeğine sağlık kardeşim...



Aşk da tıpkı ELİF gibidir, isminde gizlidir. Ama okunmaz, o olmadan da besmele sese gelmez, o herşeyin içindedir,hiçbirşeyde görülmez..

Kaç hakiki Müslüman gördümse hep makberdedir
Müslümanlık bilmem amma galiba göklerdedir (M.A.E)
_____________________________________________________
.gerçekten çok önemli bir konuya değinmişsin.paylaşımın için allah razı olsun

Kendi ruhunu ve beynini “tüket-at” cinsinden asitli içeceğe inkılap ettirmiş değil midir?
buna benzer bir cümle kurmayı düşünüyordum ama yazarımız özetlemş zaten...
evet aynen öyle olmuştur :(

ama zararın neresinden dönülürse kardır...bizler elimizden gelen gayretin de ötesinde çalışmalıyız...


Makaleler

MollaCami.Com