Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
İnsanlık Okulu Niçin Yok, İnsan Olabilmenin İlk Okulu: Aile
İnsanlık Okulu Niçin Yok, İnsan Olabilmenin İlk Okulu: Aile
Daha küçüktüm, benim için neyin gerekli olduğunu annem babam belirledi. Bunu yap şunu yapma dediler. Onlar büyüktü, akıllıydı, benim bilmediğim pek çok şeyi biliyordu. Ve onlar beni çok seviyordu. İyi şeyler yapmamı, iyi yerlere gelmemi istiyorlardı. Kendi bildiklerine göre, benim için iyi olacağını düşündükleri şekilde davrandılar ve yaptığımda benim için iyi olacağına inandıkları şeyleri yapmamı istediler.
Onların isteklerine kimi zaman karşı çıktım çünkü bana ters geliyordu ve zorlanıyordum. Kimi zaman yapmadım, kimi zamanda istemeyerek yaptım. Her durumda da, “sen bilmezsin”, “bunları yapman gerekli”, “mecbursun” dediler. Gerçekten de mecburdum; çünkü benim bilmediğime ve bilemeyeceğime inanmışlardı.
Benim duygularımın ve düşüncelerimin hiçbir zaman bir muhatabı olamadı. Ya dinlemediler ya da dinleyip yine bildiklerini yaptılar Hep küçük yerine kondum. Kendi zihinlerindeki kalıba ite kaka, canımı acıtarak beni yerleştirdiler. Ben büyümek istiyordum; fakat kalıp dar ve küçüktü, çıkmak için tekmelediğimde onlar da beni örselediler. Aklım ve tecrübelerim onların izin verdiği kadar büyüdü. Önce beceremezsin diye elimden alıp iş yaptırmadılar, boyum büyüdükçe alıştırmadıkları şeyleri yapmamı istediler. Yapmaya çalıştığım şeyler, acemiliğimle karşılaştı, bocalamam ve şaşırmam onları da şaşırttı ve bana “beceriksizsin yapamıyorsun” dediler.
Ders çalışmazsan hayatta başarılı olamazsın dediler, mutlu değildim fakat zorlanarak ta olsa çalıştım ve iyi not aldım. İlla diploman olsun dediler, oldu. Bir işe gir, iyi bir maaşın olsun dediler, bir işe girdim. Daha çok kazanmam ve daha iyi standartlarda yaşayabilmem için durmadan sıkıştırdılar ve yönlendirdiler. Onların beni yönlendirdikleri tarafta herkesin dilinde ve elinde para dönüyordu.
Zihinlerinden ve parmaklarının arasından insan olabilme ve kalabilme endişesi kayıp gitmişti. Anneciğimin vaktiyle “dövülüp gelme döv de gel” diye akıl verdiğin ben, şimdi çevremdekilerden “nasıl daha zengin olabilirim diye” hesap yapmakla meşgulüm.
Geçen gün “bizi hiç aramıyorsun-ilgilenmiyorsun” diye annem sitem etmişti. Zihin heybeme baktım, insanlara, anne babaya önem vermelisin diye yaptırım gücü olan bir inanç ve onların örneklik ettiği bir olayı hatırlayamadım. Ben şimdi tam da anne babamın istediği gibi oldum. Üç arkadaşımı saf dışı bırakarak patrona yakınlaştım. Bunu nasıl yaptığım da bana kalsın. Ee her oyunun bir kuralı var. Hep önde ve kazanıyor olmanın da bir bedeli olacak.
Allah ın kuralları geçerli olmazsa insanın kendisi için koyduğu kurallar işler. Nereye kadar diye soracak olursanız, birilerini tüketerek siz kazandığınızda gücünüz olduğu kadar ya da sizden daha güçlüsü çıkıp hakimiyeti ele alıncaya kadar. Bu doğru değil diye düşünecek olursanız, onu bize, “önde ol, onu bunu geç, aman para kazanacak iş yap” derken düşünmeliydi annem ve babam.
Yetmedi anne, yetmedi baba, sizin verdiğiniz ölçü hayatı kuşatmaya yetmedi. Dışarıdan bakınca kazanıyorum sırtım pek görünüyor ve karnım tok fakat anne gönlüm üşüyor. O makamı daha çok hak eden bir kişiyi saf dışı bıraktım. Acıma, merhamet, insan olabilme duyguları, hayat çemberime teğet geçti. Sesleri o kadar zayıftı ki, “yapmalısın” sesinin yanında çok cılız kaldı. Beni başarılı gösteren karnem elimde. Davranış notlarımın hepsi on.
Hangi davranış, hangi on, anlayamadım. Öğretmenim bir kere bile davranışlarıma dikkat çekmemişken, annemin babamın gözleri nottan başka bir şey görmezken, nasıl bu notlar on oldu, anlamadım ve bundan hiç haberim olmadı. Yetmedi baba, üniversitem ve işim, güçlü akıntıdan yana yol alan gemi gibi. Hayatı yaşama adına karnemde de, sizin yönlendirmelerinizde de bir şey yok baba. İyi insan olmak istiyorum bazen, hangi ucundan tutmam gerekiyor insanlığın bilmiyorum. Niçin insan olmanın okulu yok? Anne ve babacığım, sizler niçin insanlık rengi katmadınız hamuruma.
Ben yeniden, sil baştan yazılımımı değiştirmek istiyorum. Format atacağım zihnime, bu sefer okulumu ben seçeceğim, alacağım annemi babamı da yanıma, adam gibi adam, insan gibi insan olmuş bir öğretmen bulup, insanlığın alfabesinden öğrenmeye başlayacağım. Daha sonra karnelerdeki kriterleri hatta ondan önce ailelerin zihinlerindeki başarı ve evlât anlayışını düzeltip, insan olma bilincini ve eğitimin gerçek manâsını yeniden oluşturmaya çalışacağım. “Zor olur” mu diyorsunuz, insanca yaşayamamanın acısından daha zor olamaz herhalde. Ve ben yola çıktıktan sonra, hava ve iklim şartlarına razıyım.
İnsan okulu...
Sınıf: bir
Mevcut: Annem, babam ve ben
Eh artık bize müsaade, yolumuz uzun, yolcu yolunda gerek.
Çözüme Kendisinden Başlamayanlar Her Adımda Çözümden Uzaklaşır
Soru: Çocuğum istemediğim bazı hareketleri yaptığında onu uyarıyorum. Sözümü dinlemediğinde öfkeleniyorum, vuruyorum, sonra da çok pişman oluyorum.Buna nasıl engel olabilirim?
Cevap: Şiddet şiddete kapı aralar. Şiddet sevgiyi yok eder. Şiddet aradaki saygıyı ve nezaketi de ortadan kaldırır. Ayrıca şiddete uğrayan saldırganlaşır, verimi ve coşkusu tükenir. O da yeri geldikçe gücünün yettiğine şiddet uygulamaya başlar. ( bilhassa da evde kardeşlerine) Evde, şiddet göstererek büyüttüğümüz çocuklarımız, okulda, sokakta ve büyüyünce de evinde şiddet kullanacak bireyler olarak yetişiyor demektir.
Bizim çocuktan istediklerimiz çoğunlukla çocuğa göre değil de kendimize göre oluyor. Bu da çocuğu bunaltıyor. Mutlaka onun ihtiyaçlarını merkeze alarak konuşmalı ve davranmalıyız.
Çocuk yetiştirirken bizi sabretmeye sevk eden şey, dinimizin çocuk yetiştirmeye verdiği önem ve kazanacağımız sevapların yanında, nasıl davranırsak daha iyi olacağının bilgisidir. Bilgi olarak yetersiz olanlar, yeni durumlara çözüm üretemeyenler ve zihninde çocukla ve kendisinin rolü ile ilgili yanlış anlamlar taşıyanlar, daha kolay sözlü ve fiili şiddete yönelebilirler.
Tavsiyeler:
*Çocuğunuzun sizin her davranışınızdan etkilendiğini unutmayın. Sizin sevginize ve doğru yönlendirmenize ihtiyacı var. Sözlü ya da fiili şiddet, öğrenmeyi ve adaptasyonu zorlaştırır. Ayrıca iletişime ciddi anlamda zarar verir.
*Çocukla konuşarak, ihtiyaçlarını birlikte tespit edebilirsiniz. Yaş, dönem özellikleri ile ilgili bilgi edinin.
*Çocuğunuzun yerine kendinizi koyarak (empati) yapacaklarınıza karar verin.
*Kısa vadede çözüm gibi görünen kimi uygulamalar, uzun vadede ciddi tehlikeler barındırır. Zor durumda kaldığınızda profesyonel yardım almaktan çekinmeyin.
*Sebepler değişmeden sonuçlar değişmez. Bunun farkında olunması çok şeyi değiştirir.
Soru : Çocuğum iki buçuk yaşında, çok hareketli ve beni çok zorluyor, ne yapabilirim?
Cevap: Çocukların hareketliliği hele de bu yaşta çok normaldir. Bu yaş çocukları, çevreyi ve içindekileri tanımak için hiç durmadan kıpır kıpır hareket ederler. Bu, gelişmenin ve büyümenin seyrinde gittiğinin ifadesidir. Sadece içinde bulunulan ortam, çocuk gözüyle gözden geçirilmeli ve tehlikesiz hale getirilmelidir. Batıcı, delici, yutulabilecek kadar küçük cisimler, çocuğun ulaşabileceği yerlerde bulundurulmamalıdır. Ayrıca koltuk ve sehpalar oyun oynamayı ve rahat yürümeyi zorlaştırabilir. Özellikle küçük evlerde, oyun için çocuklara adeta koridor gibi küçük alanlar kalmaktadır. Bu da enerjisini boşaltmak isteyen çocuğun ihtiyacına cevap vermez. Koşmak, atlamak, zıplamak çocuk için ihtiyaçtır. Bunların yapılabileceği ortamlar oluşturulmalı, makul zaman dilimleri içinde çocuk engellenmemelidir. Normalin üzerinde hareketli, hiç durmayan ve oturmayan bir çocuktan söz ediliyorsa, bir uzmana hiperaktivite testi yaptırmakta fayda vardır. Önce iş değil, önce çocuk. Önce evin düzeni değil, önce çocuğun gelişimi için gerekli hareketlilik sağlanmalı. Çocuklu evin her zaman derli toplu durması, o evde gereksiz bir titizliğin ve oyuna izin vermeyen bir otoritenin varlığı anlamına gelir. Oyun ve hareketlilik, gelişme olgunlaşma için olmazsa olmaz bir ihtiyaçtır. Oynamayan ve hareket etmeyen çocuk sıkıntı depolar, bunu hiç unutmayalım.
Saliha ERDİM
teskkur ederım faruk kardesım.
----------------------------------------------------------------------------------------------
“..İmamı Rabbani evlatları güzeldir, imanları güzeldir, kalpleri güzeldir.."
İlginiz için teşekkürler Mat.Öğret kardeşim. Anne-baba ve öğretmenlerin uygulaması gereken hususlar... Okunmalı, diye düşünüyorum.
Evet farukaktas okunması gereken yazılardan birisi bizlerle paylaştığın için teşekkür ederiz...