Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
Kadınlarla El Sıkışmak
Peygamberimiz kadınlarla el sıkışmamıştır. Kendisine her hususta uyp itaat edeceklerine dair biat eden erkeklerle müsafaha yapmış, fakat kadınların ellerine dokunmamıştır.
Onlardan sadece dilden almış ve bir kaba su koydurarak, kadınlara o kabın içine ellerini sokmalarını söylemiştir. Onlar o kabın içine sokmuşlar, Peygamberimiz de onların ellerini soktukları kaba ellerini sokmuştur. Sözleşme alması böyle olmuş ve asla kadınların ellerine dokunmamıştır.
Allah Resülü kadar nefsine hakim olacak kimse bulunmadığı halde, o yüce Peygamber kadınlarla musafaha yapmamış (el sıkışmamış) ümmetlerine en doğru ve herkesin ortak
olacağı yolu göstermiştir. Aklı olan ibret alır, nefse uyan, yolda kalır.
Bazı kimseler, kalblerinin temiz olduğunu ileri sürerek, Resülüllah efendimizin yapmadığı işleri işlemeye devam etmektedirler. Bu iddianın sahipleri için iki ihtimal mevcuttur:
Ya bu gibi laflarla asıl maksatlarını gizleyip, nefsani arzularının devamını istemektedirler.
Bu ihtimalde, hem elin zinası, hemde dilin yalanı vardır.
Veya erkeklik duygusundan mahrumdurlar. Bunun üçüncü ihtimali yoktur.
Bir elektrik sobasının fişi prize takıldığı zaman, tellerde kopukluk yok cereyan da varsa, muhakkak ocakta kızma ve çıtırdamalar başlayacaktır. Bunun aksini düşünmek, gündüze
gece demek kadar abestir.
Kadın sahabilerden Ümeyme binti Rukayka anlatıyor:
Bir kaç kadın, biat etmek üzere Resülüllah (s.av.)'e geldik.
Bizden, Mumtehine süresi, ayet 11 de sayılan maddeleri kabul etmemizi istedi. Biz de kabul ettiğimizi söyledik. Bize "Elinizden geldiği gücünüzün yettiği kadar, bunları yerine getirin," dedi. Biz de Allah ve Resülü, bizi bizden daha çok kayırıyor, dedik ve " Ya Resülallah, elimiz sıkmayacak mısın?" dedik. Resülüllah " Ben, kadınların elini sıkmam,
bir kadın için ne demişsem yüz kadın için de aynıdır,"buyurdu.
Her yönüyle izdivaç vemahremiyetleri
Ali EREN
keşke günümüz erkekleride Peygamber efendimiz gibi nefislerine hakim olabilseler ama nerde.Hz. Allah nefsin kötü isteklerinden bizleri muhafaza buyursun.
Mühim bir konuyu "hatırlattığınız" için teşekkürler. Allah razı olsun..
"Sabır, yüzü ekşitmeden acıyı yudum yudum içine sindirmektir."(Cüneyd-i Bağdadi Hz.)
ahir zaman diye buna deniyor işte el sıkmak bi tarafa günümzde neler yapılıyor artk Allah yardımcımız olsun nefsimizin şerlerinden bizi korusun
Şimdikiler bırakın el şıkışmayı neler neler yapıyorlar.Allah yardımcımız olsun.
Ben bu yolla 2 sene önce tanıştım Allah ayırmasın bu yolla tanışmadan önce imam hatibe yazılmaya karar verdim şu anda imam hatip üçüncü sınıfda okuyorum geçen gün dil bilgisi dersinde öğretmenimiz kadın ve zahiri birisi sınıfa geldi konumuz sohbetti sonra baktım hocada bişey var arkadaşa dedim bak hoca bişey dicek ama çekiniyo sonra nasıl diceni bilemedi bir süre sonra ben size nasıl tokalaşılır öğrettimmi dedi tabi hemen ben anladım ve konuştu konuştu en sonunda içinizde kadınlarlan tokalaşmıyanınız varmı dedi ben varım hocam dedim kadınlarla tokalaşmayı sevmemdedim çünkü az sonra başıma gelecekleri bili yodum neyse başkası çıkmadı ardından hadi bakim nasıl tokalaşıyonuz dfedi ve herkesle tokalaşmaya başladı sonra sıra bana ngeldi ve tolga istemiyosun ama tokalaşalım dedi ve ben elimi uzattım mecburen tokalaşmak zorunda kaldım imam hatip lisesi ve notlarım.
kardeşim nerde peygamberimiz gibi nefse hakim olan insan Allah insanları islah etsin içinde ümmeti muhammedi
buraya mesaj yazıp yoollamak el sıkışmaktan bin beter zormuş siz evvela burayı kolaylaştırın...
Kendimizi kadın yada erkek olarak (el şıkışma )konusunda kendimizi esirgiyoruz Allaha şükür.Fakat sokakta,alışverişte, dolmuşta,otobüste para alıp verirken ve ya herhangi bir nedenden dolayı kadın ve erkeğin el temasını engelmek için eldiven giyilmesi yaygınlaştırılmalıdır.Hepinizden Allah Razı Olsun
Kendimizi kadın yada erkek olarak (el şıkışma )konusunda kendimizi esirgiyoruz Allaha şükür.Fakat sokakta,alışverişte, dolmuşta,otobüste para alıp verirken ve ya herhangi bir nedenden dolayı kadın ve erkeğin el temasını engelmek için eldiven giyilmesi yaygınlaştırılmalıdır.Hepinizden Allah Razı Olsun
Evet yazilanlari okudum tabii herkes kendince birseyler yazmaya calisiyor, günümüzde kendini korumak cok zor imkansiz denecek kadar zor illede bir yerden fire veriyoruz Allah hepimizin günahlarini affetsin.
Saygilarimla
tokalaşmak.....eldiven giymek ....bu kadarmı insanımızın niyeti kötü...
Dini bilgilenme konusunda bence diyanetin ilmihalini okumalıyız öncelikle.Bilgi kaynaklarımız öncelikle Kur'an'ı Kerim daha sonra ilmihaller olmalı
Tokalaşma ve Kucaklaşma
Burada insanî ve sosyal ilişkilerin çok yaygın bir yönü olan ve dostluk, sevgi ve saygı tezahürü olarak kabul edilen el sıkışma, el öpme ve sarılıp kucaklaşma gibi konulara değinmek yerinde olur. Toplumdan topluma ve geleneklere göre değişen ve farklı anlam ifade eden bu tür davranışlar hakkında Kur'an ve Sünnet'te açık bir hüküm yer almaz. Ancak konu bir yönüyle dinin kadın erkek ilişkilerine, mahremiyet ölçülerine ve cinsî hayata ilişkin olarak getirdiği düzenlemelerle ilgili olduğu gibi, bir yönüyle de dinin sosyal bütünleşmeyi destekleyen kural ve tavsiyeleriyle ilgilidir. Konu birinci açıdan ele alındığında çekimser davranma ve bazı kayıt ve sınırlamalar getirme ihtiyacı doğmakta, ikinci açıdan ele aldığında ise konuyu toplumların inisiyatifine bırakıp ilke olarak desteklemek temayülü ağır basmaktadır. Günümüz İslâm âlimlerinin bu tür yeni meselelerde farklı görüşler öne sürmeleri bu açı ve gerekçe farklılığından kaynaklanmaktadır.
İnsanların uygun vesilelerle sevgi ve saygı belirtisi olarak tokalaşmaları, birbirlerini kucaklamaları, din kardeşliği, akraba sevgisi ve komşuluk ilişkileri gibi ilkeler açısından esasen çok olumlu birer davranıştır. Bununla birlikte, daha önce cinsî hayata ilişkin haramlar ve helâller konusunda temas edildiği üzere, İslâm'da karşı cinsler arası ilişkilerde mahremler (birbiriyle evlenmeleri dinen câiz olmayacak ölçüde yakın akraba) ve mahrem olmayanlar ayırımı da yapılarak bazı ölçüler ve sınırlamalar getirilmiştir. Bu yasaklama ve kısıtlamalar ilke olarak karşı cinsler arası ilişkilerde söz konusu olmakla birlikte muhtemel sapmaları, aşırılık ve yanlışlıkları önleme düşüncesinden hareket eden bazı fakihler erkeklerin ve kadınların kendi cinsleriyle kucaklaşmasını hoş da karşılamamış, mekruh görmüşlerdir. Fakat Hanefî fakihlerin çoğunluğu ile diğer bir kısım fakihler ise, bunda bir sakınca olmadığı görüşündedir. Bu bilginler görüşlerini, Hz. Peygamber'in Hayber'in fethi günü Habeşistan'dan dönen amcazâdesi Ca`fer b. Ebû Tâlib'i büyük bir sevinçle karşılamış ve onu kucaklamış olması hadisesiyle desteklemişlerdir.
Esasen bu tür davranışların hükmünü, "İslâm'da kucaklaşma yoktur" gibi kategorik ifadelerle hemen kestirip atmak veya başka dönemin şart ve gelenekleri dikkate alınarak verilmiş hükümleri öne sürerek ispatlamaya çalışmak doğru değildir. Aksine, öncelikle davranışın salt mahiyetine bakıp onu genel ilkeler açısından test etmeli, daha sonra, içinde yaşanılan toplumda mevcut örf, âdet ve gelenekler açısından durumuna bakmalı, ondan sonra o davranış hakkında bir değer yargısında bulunmalıdır. Eğer örf, âdet ve gelenek farklı bir muhtevada oluşmuş ve farklı bir yönde gelişmiş ise, daha farklı bir kültür ve geleneğe sahip önceki dönem fakihlerinin bu konuya ilişkin açıklamaları aynen değil de korumak istediği amaç yönüyle ele alınmalıdır. Bazı Batı ülkelerinde iki erkeğin, kucaklaşıp öpüşmelerinin, onların eşcinsel olduğu anlamına gelebileceği, aynı davranışın Türkiye'de de aynı mânaya gelmesini gerektirmeyeceği için, kucaklaşmanın hükmünü Avrupa'daki anlamına göre değil, Türkiye'deki mânasına göre belirlemek gerekir.
Günümüz müslümanları arasında benzer bir sorun da, kadınlarla erkeklerin el sıkışmaları hususunda yaşanmaktadır. Konu mevcut şartları ve toplumsal ilişkileri ve değişimi de göz ardı etmeyen bir yaklaşımla ele alınıp değerlendirildiği vakit, kadın ve erkeğin el sıkışmasının gelenek ve görgü kuralları açısından ve dinî hüküm açısından ayrı ayrı ele alınması gerekli olur.
Toplumların veya belirli kesimlerin kültür ve geleneğinde böyle bir tokalaşma âdeti yoksa, kadınla erkeğin el sıkışması kadının mahremiyeti, dokunulmazlığı açısından olumlu karşılanmıyor veya erkeğin kıskançlığını mûcip oluyorsa, bu durumu sosyal bir realite, bu tutumu en azından bir insan hakkı şeklinde kabul edip böyle bir çekimserliğe saygı duymak gerekir. Bu, konunun gelenek ve kültür boyutudur. Böyle olduğu için de kendisi elini uzatmadıkça tokalaşmak için kadınlara el uzatılmaması ve emrivâki yapılmaması, kadınların tokalaşmaya zorlanmaması, kadının tokalaşmak için erkeğe elini uzatması halinde tokalaşılması hemen hemen bütün kültürlerde yaygın bir nezaket ve âdâb kuralıdır. Onun değişimiyle birlikte buna bağlı davranışlar da biçim değiştirebilecektir. Ancak gelenek ve kültür farklılığı toplumların zenginliği olup onlar arasında ileri ve geri, gelişmiş ve ilkel diye ayırıma gidilmesi, bu tür nitelendirilmeler yapılması yanlış olduğu kadar izâfîlik de taşır. Bu itibarla topluma bu veya şu yönde kültür değişimi empoze etmek, bu yönde politikalar oluşturmak yerine bunu toplumların tabii gelişim ve değişim sürecine bırakmak en uygun olanıdır.
Kadın ve erkeğin birbirleriyle tokalaşmasının dinî hükmü ise, konunun bir diğer boyutudur. Elbette ki bu tür konularda örf ve âdetin, gelenek ve törelerin oluşumunda dinin birinci derecede etkisi vardır. Aynı yargının tersi de mümkündür; yani toplumların kültür ve geleneğinde mevcut çekimserliğin giderek dinî bir atmosfere taşınmış olması da muhtemeldir. Böyle bir davranışın dinen günah, mekruh veya haram olduğunu söyleyebilmek için bunun din açısından gerekçelerini ortaya koymak gerekir. Özetle belirtmek gerekirse, kadın ve erkeğin tokalaşmasını yasaklayan bir âyet olmadığı gibi Hz. Peygamber'in bu yönde herhangi bir sözü de yoktur. Resûlullah'ın kadınlardan biat alırken onlarla tokalaşmamış olması, o toplumda kadınlarla tokalaşma âdetinin mevcut olmadığından, Resûl-i Ekrem'in kadınlarla tokalaşmayı câiz görmediği şeklinde değil de kadınlarla biatlaşmada toplumun kültürüne uygun bir usulü uyguladığı şeklinde anlaşılmalıdır. Bu sebeple, bu yöndeki rivayetlerden sarih bir yasaklama hükmü çıkarmak doğru olmaz. Ancak o dönemde kadınlarla erkeklerin tokalaşmaları gibi bir âdetin bulunmadığı bilinmektedir. O halde tokalaşmanın günahlığı hükmü nereden çıkmıştır? Yaygın olarak kabul edilen bir fıkıh kuralına göre, harama götüren şey de haramdır. Başka bir ifadeyle bir şeyin vesilesi, kendisi hükmündedir. Tokalaşmanın günahlığı/haramlığı hükmü bu kuralın işletilmesiyle elde edilmiştir. Şöyle ki; İslâm dini zinayı kesin olarak yasaklamış, zinaya götürücü yolları da mümkün olduğu ölçüde kapatmaya çalışmıştır. Bunun için zina sadece cinsel temastan ibaret sayılmamış, aralarında evlilik bağı bulunmayan kimselerin cinsel içerik ve amaçlı birtakım davranışları da yasak kapsamında mütalaa edilmiştir. Ancak bu yasaklamanın ne gibi davranışlara kadar uzanacağı, arada kurulacak sebep-sonuç ilişkisine göre değişebilecek niteliktedir. Nitekim kadın ve erkeğin tokalaşmayla gerçekleştirdikleri yakın teması zinaya götürücü bir sebep, bu konuda ilk adım olarak görenler kadın ile erkeğin tokalaşmasının haram olduğu hükmüne varmışlardır. Bu tokalaşmanın zinaya götürme ihtimali zayıfladığında hüküm de haramlıktan mekruhluğa indirilmiş, daha doğrusu bunu zayıf bir ihtimal olarak görenler ihtimalin derecesine göre tokalaşmanın tenzîhen veya tahrîmen mekruh olduğunu söylemişlerdir. Bu çizgi devam ettirilecek olur da eğer tokalaşmanın zinaya götürmesi muhtemel görülmezse, bu takdirde onun mubah olduğunu söylemek mümkün olur. Öte yandan tokalaşmanın zinaya götürme ihtimalini taşıyıp taşımadığı hususu da, genel ve kategorik olarak değil, belki toplumun çeşitli kesimlerine, insan ilişkilerinin ve davranışlarının biçimlerine ve ortamına göre değişkenlik gösterebilecek bir husustur. Benzeri bir durum mahremler arası ilişkilerde de geçerlidir. Dinin açık ilkelerinde, emir ve yasaklarında bu tür bir görecelik söz konusu olmazken onları koruyucu mahiyetteki dolaylı sınırlama ve tedbirlerde bundan söz edilebilir. Bu itibarla fertlerin, dinin bu önlemlerle korumak istediği ilkeleri ve sakındırmak istediği hususları bilmesi ve davranışlarını ona göre ayarlaması, bu konuda bireysel inisiyatif ve sorumluluğa alan bırakılması gerekir.