Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
Neden Türk'ün Türk'ten baska dostu yoktur?
Neden Türk'ün Türk'ten baska dostu yoktur?
Kusatilmislik duygusu neden bize bu kadar hakim? Bu duyguyu iki türlü disari vuruyoruz.
Hemen her yerde ülkenin komsulari ve sorunlari düzeyinde haberleri, kanaatleri millilestiren bir refleks devreye giriyor.
Ermenistan'in 'Kars Antlasmasi'ni kabul ediyoruz' açiklamasini yeterli bulmayan bir basin, hatta haber dili, Irak'ta Türkiye Kürtlerinin yönetime aday olmalari meselesine yaklasma biçimi, Ermeni soykirimi iddialarina verilecek yaniti "hodri meydan" havasina sokma egilimi, AB ülkelerinin Türkiye'ye yönelik tavirlarinda sorunu sadece biz ve öteki, ötekinin kötü niyeti üzerine oturtma çabasi...
Örnekleri çogaltmak mümkün. Gazetelerin sayfalari her gün bu tür haberlerle dolu...
Diger yandan tek tek Türklerin Bati'daki öykülerini, kendi kimligini kendi kendine kanitlamak istercesine, daha da öte Fatih Terim örneginde ayan beyan yasandigi gibi Bati'yi Dogu'dan degil, Bati'nin içinden fethetme duygusunu siyasilestirircesine arama, tarama, bulma ve yayma refleksi...
Bayramin son günü sadece Sabah Gazetesi'nin birinci ve ikinci sayfalarinda bu tür 4 haber vardi, özellikle ikinci sayfa sadece bu haberlerden olusuyordu.
Bana öyle geliyor ki, burada derin bir sorun var.
Bu sorunun yakin tarih kökenleri, itici gücünü olusturan "ruh hali" ne olursa olsun, kendisini basin, siyaset düzeyinde biteviye yenilemesi, ciddi ve bugüne dair bir zihniyet meselesini karsimiza çikariyor.
Bu zihniyet meselesinin çesitli halkalari var.
Bu halkalardan bir kismi Mehter Marsi esliginde ülkenin farkli inanca sahip vatandaslarina yönelen siddet egilimlerini kusatiyor.
Bir kismi istenmeyen her gelismenin, dogal degisim sürecinin ürettigi sarsintilarin dis güç ve dis müdahaleyle açiklanmasina kadar gidiyor.
Sag ya da sol, muhafazakar ya da liberal olmak "durum"u degistirmiyor; bu zihniyet halkasinin gücü belki de buradan geliyor.
Bu halkanin ardinda toplumun yapisi, davranislari, degerleri itibariyle degismez, dogal bir düzene sahip oldugu varsayimi var. Buna bagli ikinci varsayim, bu dogal düzeni bozan her tür girdi ya da müdahalenin toplum disi olarak görülmesidir... Toplum disi olan ise iki kökene sahiptir: Dis güçler ve onlara paralel görüsleri dile getiren iç güçler, baska bir deyisle iç düsmanlar.
CHP lideri Baykal'in, 29 Ocak Kurultayi öncesinde ayni zihniyetin temel araçlarindan birisini kullanmasi, partisinin dis güçler tarafindan ele geçirilmek istendigini belirtmesi, bu "durum"un tipik örneklerinden...
Kazanmak isteyen ya da kaybetme noktasina gelen her aktörün dis güçlerden söz etmesi, aslinda mevcut siyasetsizligi dogrulama, yeniden üretme girisiminden öte bir islev görmüyor.
Siyasetsizlik, tartismanin, tartisma üzerinden siyasi aktörlerle toplumun bulusmasinin, sorunlarin degisim ilkesi içinde ele alinmasinin engellenmesidir.
Uzun yillar Türkiye suni bir devlet alani siyaset alan ayrimiyla kimi toplumsal sorunlari devlet alani içine hapsederek, görüntüde demokratik ama özü otoriter bir yapinin yarattigi sorunlarla bogusmustur. Ne var ki, bir kez görülmektedir ki, sorun sadece bir devlet sorunu degil, bir siyasi kültür sorunudur.
Demokratiklesme süreci zihniyetin bu halkasina bir nester darbesi atmakta, hastaligin derinliklerini ortaya koymaktadir.
Ancak bilmek gerekir ki, bu halka pekistigi kadar, kamuoyuna açildikça esnemekte ve parçalanmaktadir.
A.Bayramoglu
Selam Sevgi ve Dua Ile :)