Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
iRMAK-Kadem-i pakini ol Hazret-i Sah-i Rüsulün
iRMAK-Kadem-i pakini ol Hazret-i Sah-i Rüsulün
iRMAK
N'ola tacim gibi basimda götürsem daim,Kadem-i pakini ol Hazret-i Sah-i Rüsulün(1.Sultan Ahmed Han)
Ortalik toz duman.
Kopan firtina; öylesine siddetli ki, dallari ile yere kapanip kapanip dogrulan agaçlari bile köklerinden söküp havaya savuracak gibi. Göz, bir karis ötesini seçmiyor.
Bir ara amansiz firtina uslanir gibi olunca göge dogru dönerek yükselen hortum, sakin sakin tüten bir duman haline geliyor. Derken duman, bulutlara dogru süzülerek gözden kayboluyor ve bu defa bir ates yigini fark ediliyor.
Ve ab-i hayat gibi piri. piri. bir irmak.
Bir ses duyuluyor:
-Kim bu sudan adalet, ölçü ve güzellikle içerse kanar; kim hirsla kullanirsa bela bulur!...
Bu rüya, Mürsed ibni Külal'i gecenin bir yarisinda korku ile uykudan kaldirmisti.
Sani dört bir yani tutmus olan bu padisah, uyandiginda alaninin boncuk boncuk ter, saçlarinin suya girmis kadar islak oldugunu gördü... bir rüya hali yasamisti ama neler görmüstü; rüyada ne vardi, hatirlamiyordu...
O, sabah, o gün ve daha kaç gün düsündüyse de rüyayi bir türlü hatilayamadi.
Hatirlayamadikça da huzursulugu artti. Öyle ki bu yüzden devlet isleri bile aksar oldu.
Aralarinda oglu ve kardesi de bulunan kahinler dahi ona yardim edememis; rüyanin ne oldugunu bilememislerdi.
Rüya, padisaha dert olmustu. Basina bir sey geleceginden korkuyordu. Bu halden azicik kurtulmak, can sikintisini atmak için birgün ormana ava çikti.
Sik agaçlar arasinda zamanin nasil geçtigi belli olmuyordu.
Herkesin kendini av heyecanina kaptirdigi bir anda mürsed ibni Külal, gördügü ceylani avlama telasi ile yolunu kaybederek askerlerinden uzaklara düstü.
...Saatler geçmis, ne ceylani vurabilmis ne de yolu bulmustu; açlik ve bitkinligi son haddinden idi.
Bu vaziyette iken yorgun gözleri, ileride dagin eteginde bir ev oldugunu farketti.
Bütün kuvvetini toplayarak daga dogru gitti; eve yaklastiginda kapidan ihtiyar bir kadin çikarak O'nu hürmetle karsilayip davet etti.
Mürsed, tesekkür ederek eve girdi.
Yasli kadinin gösterdigi sedire oturmasi ile uyuyup kalmasi bir oldu...
Gözlerini açtiginda bas ucunda bekleyen yirmi yaslarinda bir kiz gördü. Kiz mürsed'e:
-Padisahim hos geldiniz. Evimiz sizinle sereflendi. Geçmis olsun; Allah sizi her türlü dertten korusun.
Tesekkür ederim.
-Zati devletleri yemek emrederler mi?
Misafir, bir an için "acaba bir oyuna mi geliyorum" diye düsündü. Kiz karsisindakinin tereddüdünü anladi ve:
-Padisahim, yüksek hatiriniz hosça tutunuz. Canimiz ugruna feda olsun. Kiliniza zarar gelmesini istemeyiz, deyince Mürsed rahatladi.
Küçük ve sade dag evi huzur ve emniyet dolu idi. Ev sahibesi iyi, olgun ve ölçülüydü...
Açik kapidan süzülen rüzgar, baygin bir kir çiçegi kokusunu odaya tasiyordu.
Padisah sordu:
-Beni kabul eden yasli kadin anneniz mi?
-Evet, annemdir,
-isminiz ne?
-Ufeyra!
-Benimkini de biliyor musunuz?
-Tabii padisahim. isminiz Mürsed ibni Külal. Yalnizca isminizi degil gördünüz ve derdine düstügünüz rüyayi da biliyorum.
Padisah, heyecandan az kalsin ayaga firlayacakti. Zor hakim oldu kendine.
-Cabuk anlat, hemen!
Kiz sükunetini bozmadan saymaya basladi... firtina, duman, ates irmaktan güzellik ve çirkinlikle içenler.
... Ufeyra söyledikçe Mürsed, tek kam hatirladi. Kus kadar hafifledi. Sanki kaybettigi çok degerli bir seyi yeniden bulmustu:
-Senin herhangi bir insan olmadigin belli. Öyle olsaydi zaten bu issiz daglarda ne aradin. Ayri ve üstün bir tarafin olmali. O yüzden rüyami yorumlamani da istiyorum. Bunu yapabilir misin?
-Ondan kolay ne var padisahim?
Bunu dedikten sonra, karsidaki divanin kenarina oturarak anlatmaya basladi. Bal renkli bir ikindi günesi, küçük pencerenin camlarindan girerek odayi bakira çalan mbir renge boyuyordu.
-"Firtina ve hortom padisahlara isarettir. Duman; padisahi çekemeyenleri ima deyor. Ates; münafiklik demek. 'irmak' yeni bir dinin gelecegine müjde; 'ses' o dini teblig edecek Peygambere alamet, sudan güzel güzel içenler Peygambere tabi olacaklarin sembolü, suyu hirsla kullananlar ise O'na isyan edecekler manasindadir.
Mürsed, duyduklarindan derin hayrete düsmüstü: Renkten renge girip çikti. Hiç isitmedigi seyler dinliyordu.
-O Peygamber nasil biridir?
-Su yerleri, su gökleri yaratan Allah için söylüyorum ki O' hak Peygamberidir.
-Peki, gelecegini söyledigin Peygamber, insanlara neler bildirir?
Konusmaya disaridan ötüsen kuslarin sesi karisirken Ufeyra, hürmet uyandiran agir basliligi ile cevaplandirdi:
-O, alehisselatü vesselam, insanlari puta, tasa, topraga tapmaktan vaz geçerek herseyi yoktan vareden ezeli ve ebedi Allah\'a kul olmaya, namaz kilmaya, oruç tutmaya, zekat vermeye, hacca gitmeye, güzel huy edinmeye ve günah islememeye çagirir.
Hangi millete mensuptur?
-Araptir ama kendi milleti de O'nunla savasacaktir.
-Nasil olur; kendi öz milleti onunla mücadele edecekse, dostu kim olacak?
-O, Allah'in en mekbul kulu ve en üstün Resulü olan Muhammed aleyhisselamdir... birinci dostu Cenb-i Hak, ikincisi de \'na eksilmez imanlarla bagli ve gözünü kirpmadan canlarini yoluna feda edecek arkadaslaridir.
Gün, ufkun gerisine çekilirken orman ve vadiler derin ve koyu gölgeleri örtünmeye hazirlaniyordu.
Mürsed, simdi sevinçler içindeydi; hayirli biri olmaliydi ki rüyada O'na bir hak din ve Peygamberin gelecegi haber verilmisti.
Vakit geç olmak üzereydi, yolun tarifini alarak tesekkür edip atina bindi; cins at, öne dogru firlamak için sabirsizlanirken Mürsed ibni Külal:
-Anne selam söyle; o davet etmeseydi bu güzel müjdeyi alamazdim!
-Güle güle padisahim; yolun açik olsun!
Rüzgar gibi uçan atli, az sonra alaca renkli karsi tepelerden kaybolup görünmez oldu.
Alinti
Selam Sevgi ve Dua ile :)