Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


Bir Çanakkale Sehidinin Mektubu

Bir Çanakkale Sehidinin Mektubu


(Mektubu yazan, ihtiyat zabit (yedek subay) namzedi Ethem, Istanbul Hukuk Fakültesi son sinifina devam ederken ayni zamanda Beyazit Numune Mektebi'nde ögretmendi (1912). Gönüllü olarak katildigi Çanakkale savasi'nda bu mektubu yazdiktan iki gün sonra Maydos(Eceabad)'da sehit olmustur.)

Validecigim,

Dört asker dogurmakla müftehir sanli Türk annesi,

Nasihat-amiz mektubunu Divrin Ovasi (Nigde) gibi güzel,yesillik bir ovacigin ortasindan geçen derenin kenarindaki armut agacinin sayesinde otururken aldim. Tabiatin yesillikleri içinde mest olmus ruhumu bir kat daha takviye etti. Okudum, okudukça büyük dersler aldim.

Tekrar okudum. Þöyle güzel ve mukaddes bir vazifenin içinde bulundugumdan sevindim. Gözlerimi açtim, uzaklara dogru baktim. Yesil yesil ekinlerin rüzgara mukavemet edemiyerek egilmesi, bana, annemden gelen mektubu selamliyor gibi geldi. Hepsi benden tarafa dogru egilip kalkiyordu ve beni, annenden mektup geldi diyerek tebrik ediyorlardi.

Gözlerimi biraz saga çevirdim güzel bir yamacin eteklerindeki muhtesem çam agaçlari kendilerine mahsus bir seda ile beni tebsir ediyorlardi. Nazarlarimi sola çevirdim çagil çagil akan dere, bana validemden gelen mektuptan dolayi gülüyor, oynuyor, köpürüyordu...

Basimi kaldirdim, gölgesinde istirahat ettigim agacin yapraklarina baktim. Hepsi benim sevincime istirak ettigini, yaptiklari rakslarla anlatmak istiyordu. Diger bir dalina baktim, güzel bir bülbül, tatli sedasiyla beni tebsir ediyor ve hissiyatima istirak ettigini ince gagalarini açarak göstermek istiyordu.

Iste bu geçen dakikalar aninda, hizmet eri:

-Efendim, çayiniz, buyurunuz, içiniz, dedi.

-Pekala, dedim. Aldim baktim, sütlü çay...

-Mustafa bu sütü nereden aldin? dedim.

-Efendim, su derenin kenarinda yayila yayila giden sürü yok mu?

-Evet, dedim. Evet ne kadar güzel.

-Iste onun çobanindan 10 paraya aldim.

Validecigim, on paraya yüz dirhem süt, su katilmamis. Koyundan simdi sagilmis, aldim ve içtim. Fakat bu sirada düsünüyorum. Ben validemin sayesinde onun gönderdigi para ile böyle süt içeyim de, annem içmesin, olur mu? Þevket neden içmiyor? dedim.

Fakat yukaridaki bülbül bagiriyordu : “Validen kaderine küssün, ne yapalim. O da erkek olsaydi, bu çiçeklerden koklayacak, bu sütten içecek, bu ekinlerin secdelerini görecek ve derenin aheste akisini tetkik edecek ve çikardigi sesleri duyacak idi”

Fakat validecigim, sen yine müteessir olma. Ben seni , evet seni mutlaka buralara getirecegim.Ve su tabii manzarayi gösterecegim. Þevket, Hilmi (kardesleri) de senin sayende görecekler.

O güzel çayirin koyu yesil bir tarafinda, çamasir yikayan askerler saf saf dizilmisler. et güzel sesli biri ezan okuyordu.

Ey Allah’im, bu ovada onun sesi ne kadar güzeldi. Bülbül bile sustu, ekinler bile hareketten kesildi, dere bile sesini çikarmiyordu. Herkes, her sey, bütün mevcudat onu, o mukaddes sesi dinliyordu. Ezan bitti.

O dereden ben de bir abdest aldim. Cemaat ile namazi kildik. O güzel yesil çayirlarin üzerine diz çöktüm. Bütün dünyanin dagdaga ve debdebelerini unuttum. Ellerimi kaldirdim, gözümü yukari diktim, agzimi açtim ve dedim :

-Ey Türklerin Ulu Allah’i. Ey su öten kusun , su gezen ve meleyen koyunun , su secde eden yesil ekin ve otlarin su heybetli daglarin Haliki. Sen bütün bunlari Türklere verdin. Yine Türklerde birak. Çünkü böyle güzel yerler , Sen’i takdis eden ve Sen’i ulu taniyan Türklere mahsustur.

Ey benim Yarabbim ! Þu kahraman askerlerin bütün dilekleri; Ism-i Celalini Ingilizlere ve Fransizlara tanitmaktir. Sen bu serefli dilegi ihsan eyle ve huzurunda titreyerek, böyle güzel ve sakin biryerde sana dua eden biz askerlerin süngülerini keskin, düsmanlarini zaten kahrettin ya, bütün bütün mahveyle. ”

Diyerek dua ettim ve kalktim. Artik benim kadar mes’ut , benim kadar mesrur bir kimse tasavvur edilemezdi. Yalniz bu memleketlerde dügün olmuyor. Insallah düsman asker çikarir da, bizi de götürürler, bir dügün yapariz, olmaz mi?

Validecigim, evdeki senet vesaireyi kimselere kat'iyyen vermeyin ve sorarlarsa biz bilmiyoruz deyin. Çantayi al, sandiga koy. Ben sana vaktiyle anlatmis idim, bu dünya böyledir. Fakat sen merak etme. O parayi vermese adliyedeki adam vermezdi. Hani nasil aldik. Yalniz zaman ister.

Validecigim, çamasir falan istemem, paralarim duruyor, Allah razi olsun.

Oglun Hasan Etem

4 Nisan 1331 (17 Nisan 1915)

alinti

Selam Sevgi ve Dua Ile ::


Serbest Kürsü

MollaCami.Com