Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
"SAGA ÇEKTiM BEKLiYORUM"
SaGa Çektim, Bekliyorum?
(sizofrenik bir yolculuk)
Dr. YUSUFKARAÇAY
Yusuf Karaçay
sizofreni, zihin bölünmesi anlamina gelen bir hastalikti.
Biyolojik ve genetik faktörlerin yanisira, özellikle eGitimde tutarsizlik, verilen çeliskili mesajlar yahut belirsiz, anlamsiz, korkutucu olaylar ruhsal dünyada bir parçalanmaya yol açabiliyor, bu da sonunda gerçeklerden tamamen kopmayi ve bir hayal dünyasinda
yasamayi netice verebiliyordu.
Bu delikanli o noktaya gelene dek neler yasamisti kimbilir?
"Ben iyiyim doktor abi, ben iyiyim, hiçbir seyim yok. SaGa çektim, bekliyorum." Böyle demisti Hüseyin, daha odaya ilk girisinde. Onsekiz yasindaydi. sizofreni hastasiydi. Gözlerinde hayalet görmüsçesine bir korku ile hiçbir sey görmüyormus gibi bos bir bakis yer deGistiriyordu. Çocuk gibiydi tavirlari.
Büyümeyi reddetmis, zamani geri çevirip küçük bir çocuGun o problemsiz, saf dünyasina dönmüstü sanki. Artik mücadeleyi birakmis, dis dünyaya kapilarini kapatmisti. Kendisine ait bilinmez bir dünyadaydi. Neyi neden yaptiGini, ne zaman ne yapacaGini kestiremiyordu ailesi. insanlardan kaçiyor, bazen kendi kendine birseyler konusup gülüyordu. Ama, gariptir, halinden memnun görünüyordu. Ve yerli yersiz ayni sözü tekrarlayip duruyordu: "iyiyim ben, iyiyim. SaGa çektim, bekliyorum."
sizofreni, zihin bölünmesi anlamina gelen bir hastalikti. Biyolojik ve genetik faktörlerin yanisira, özellikle eGitimde tutarsizlik, verilen çeliskili mesajlar yahut belirsiz, anlamsiz, korkutucu olaylar ruhsal dünyada bir parçalanmaya yol açabiliyor, bu da sonunda gerçeklerden tamamen kopmayi ve bir hayal dünyasinda yasamayi netice verebiliyordu. Bu noktaya gelene dek neler yasamisti kimbilir?
ÇocukluGundan ilk hatirladiGi, babasindan yediGi bir tokatti. Oyundan eve biraz geç gelmis, evdekiler onu çok merak etmislerdi. "Geldim iste, sevinin" dercesine masum bir neseyle yüzüne baktiGi babasinin öfke dolu bakislari, yediGi tokat esnasinda gördüGü yildizlara karismisti. Neye sinirlenmisti babasi, bilemedi. Çok korktu ve yataGina gidip aGladi.
Babasinin ?asabi? olduGunu, bazen isten gergin geldiGini, o yüzden ufak seylere sinirlendiGini, ?aslinda iyi bir insan? olduGunu zamanla annesinden öGrenmisti. iyi de, kendisinin ne kabahati vardi ki? Hem babasi ?Sizin için çalisiyorum, ablanin ve senin geleceGiniz için yoruluyorum? demiyor muydu? Bizim için çalisip yorulduGu ve sinirleri bozulduGu için bizi dövmesi nasil isti? Bizden intikam mi aliyordu yoksa? Neden ki?
Bazen ?aslan oGlum, akilli oGlum? derdi babasi kendisine, bazen de ?salak, haylaz!? Ne zaman nasil tepki alacaGini bilemiyor, güvensizlik içini kemiriyordu. Babasina bile güvenemeyecekse, bu dünyada kime güvenebilirdi ki?
Annesi, babasinin aksine, çok sefkatliydi. Bir o kadar da evhamli. Devamli pesinde dolasir, ?Hasta olacaksin? der, baska sey demezdi. Bu asiri ilgiden boGulacak gibi oluyordu bazen. Ama seviyordu kendisini ve dövmüyordu ya; yetebilirdi bu. Bu sevgi uGruna bazen kisiliGini feda etmesi gerekiyordu ama, olsundu. Hep sevildiGini bilmek güven vericiydi zira. Ama hayir; maalesef her zaman sevmiyordu annesi onu. Uslu olduGu zamanlarda geçerliydi bu sevgi. sartli bir sevgiydi yani. Annesinin hoslanmadiGi birsey yaptiGinda ?Seni doGuracaGima tas doGursaydim? sözünü sik sik duydu. Bir gün dayanamayip ?Acaba benim gerçek anne-babam siz deGil misiniz?? sorusunu sorduGunda, annesi öfkeli gözlerle ?Saçmalama salak!? diye baGirdi. Bu cevap acaba ne anlama geliyordu?
Bazen annesiyle babasi kavga ederlerdi. Daha doGrusu, öyle hissediyordu. içeriden baGirislar gelir, yanlarina gidince susarlardi. Birsey yokmus gibi davranirlardi. Ama evde birkaç gün sessiz bir gerginlik olurdu. içini daGlardi bu gergin dönemler. Neydi problem, anlayamadi hiç. Neden anlatmazlardi ki? Problem varsa söylesinler, yoksa güzel güzel sohbet etsinlerdi. Böylesi daha mi iyiydi sanki? Suratsiz bir çocuk olmustu artik.
Evlerine bir misafir geldiGinde ise, keyfi biraz yerine gelirdi. Anne baba ne kadar gergin de olsalar misafirin yaninda gülümserlerdi çünkü. Yalanciktan da olsa onlari öyle mutlu, kibar, konuskan görmek hosuna gidiyordu. Hosuna gidiyordu da, neden biz bize iken böyle davranmiyorlardi ki? Biz komsulardan daha mi deGersizdik?
Saflik derecesindeki patavatsizliGi misafirliklerde basina dert oldu. Anne-babasinin evde ?keltos? dedikleri komsu evlerine misafir olduGu bir gün ona ?keltos? diye seslenince buz gibi bir hava esmisti. Ablasi çimdikledi. Yanlis mi söylemisti adini yoksa? Adi bu deGil miydi? Niye öyle diyorlardi o zaman?
Gelen giden arttikça, çeliskiler de artiyordu. ?Yine mi o gicik tipler geliyor?/Aman efendim ne iyi oldu da geldiniz?? ?O Ayten de çok saçmaliyor canim/Haklisin AytenciGim, naaparsin?? ?Keske evde yok deseydin oGlum/inanin çok özlemistik.?
Bir kenara çekilmis, sessizce izliyordu çoGunlukla. Bu karmasik oyunun kurali acaba neydi?
ilkokula baslayisini, evdeki sikintilardan kaçis olarak, sevinçle karsilamisti. Ama siyah önlükler, anlamsiz kisitlamalar olmasa daha iyi olurdu. Hele bazen bayat nutuklar atip bazen de öfkeyle baGiran asik suratli öGretmenler olmasa çok da güzel olabilirdi. Nutuklarda baska konusuyorlardi, koridorlarda baska. ?Gelecek sizin elinizde/Siz haylazsiniz!? ?Okuyup büyük adam olacaksiniz/Adam olmazsiniz siz!? "Bu ülkenin umudu sizlerde/Sizi her gün dövmek lazim!" "Atatürk bu ülkeyi sizlere birakti/Aptallar!"
Anlayamiyordu çoGu seyi. Atatürk?ü öGretmislerdi ona önce ve sonra ve hep?beden eGitimi dersinde bile. "En büyük o! Bizi kurtardi. Bir millet yaratti." Ama Hüseyin dedesinden "Allah en büyüktür, tek yaratici Odur" diye öGrenmisti. Bir gün öGretmenine "Allah mi büyük, Atatürk mü?" diye sordu. ÖGretmen ters ters bakti ve "Böyle saçma sorulari bir daha sorma; fena olur" dedi. Korktu yine. Korkmaya alismisti zaten. Korkutucuydu dünya. Nasil korunacakti?
ilkokul öGretmeni kopyaya çok kizardi. Bir kez sinavda kopya çeken bir arkadasini sinifin ortasinda evire çevire dövmüs, hatta bacaGini kanatmisti. Kopya kötüydü, çekmemeliydi. Hiç çekmedi de. Son sinifta ilkokullar arasi bilgi yarismasina katildilar. Final yarismasinda öGretmeni yanlarina yanasti ve "söyle bir soru gelecek, cevabi da su" diye fisildadi. Duymazdan geldi. Kopya kötü deGil miydi? ÖGretmen kendilerini deniyordu herhalde. Yarisma sonrasinda öGretmen "Beni niye dinlemediniz? Size cevabi söyledim. Ya yarismayi kaybetseydiniz?" diye baGirinca, kafasi iyice karisti. Bir gün birisi ?Bunlar kamera sakasiydi? diyecek diye bekliyordu. Ama ya deGilse?
Bir de kafasindaki çeliskileri tutabilseydi! Anlasilan, onlari kendi kendine ve kendince çözmesi gerekecekti. Yapabilirse?
Susmak çok iyiydi aslinda. Zaten ilkokulda öGretmenleri hep "Susun! Çok konusmayin bakayim!" derdi. Ama lisede öGretmenler "Niye aval aval bakiyorsunuz, derse katilin biraz, sizin gibi koyunlar yüzünden bu millet geri kaldi!" deyince, sessiz ve uslu olma konusunda da çeliskide kaldi.
Büyümeseydi keske. Hep küçük bir çocuk olarak kalsa ne iyi olurdu. Zaten genellikle odasinda tek basina oyuncaklariyla oynamasina, onlarla konusmasina, annesi ?H
[navy]yillar evvel ibretle okudGum bir yaziyi paylasmissiniz...
saGa çektim bekliyorum...
hayat yolcuGu uzun ve zor...bu zorluklar insani zaman zaman yildirabiliyor..ancak insan bunlarla basettiGi sürece de yolcuGuna saGlikli bir sekilde devam edebilyor..ve dereceler kazanyor...
yani ne olursa olsun Rabbine tevekkülü birakmadiGi müddetçe bu zorlu yolculuktaki sikintilar,çeliskiler onun için kolayliGa dönüsüyor sükür...
Bu tevekkül ki nice yanginlari,atesleri gül bahçesine çevirmistir...
Durmak ve beklemek ise,devrilmenin bir öncesidir der Hz.Ali...
Hiç bir zaman durmadan ne olursa olsun yolla devam edebilmek duasiyla[/navy]
SELAMUN ALEYKUM
Ellerine saGlik kardesim....
Bizlerle paylastiGin için tesekkürler...
Bu da Hüseyin'in ve ailesinin sinavi...
Hayiri da ser'i de veren RABBiM...
HastaliGi da derdi de veren RABBiM...
Bize düsen SABiR etmek...
Bize düsen Kanaat etmek...
"ALLAH insanlara tasiyamayacaGi yükü vermez."
Demek ki; Basimiza gelen musibetlere aslinda hepimiz SABiR edebiliriz...
ancak SABiR ile geçilir bu sevda,bu sinav...