Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
BiR DÜNYA MASALi
Bundan dört sene önce, özür dilerim, dört milyar alti yüz milyon sene önce eriyik bir kitle vardi. BaGrindan koptuGu anasinin yörüngesinde, alevler içerisinde dolanip duruyordu.
Sekiz yüz milyon sene geçmesi gerekti azicik soGumasi, kendine gelebilmesi ve bundan sonra da ne yapacaGina karar verebilmesi için. Sonra çok sessiz, çok yalniz bir milyar sene daha geçirdi. Hiç yilbaslarini kutlayacak dostu olmadi o aralar. Havada kesif bir amonyak, metan kokusu; birbirini kovaladi yillar.
Daha sonra nerden geldiGi bilinmez bir konuGu oldu; bir canli = bir bakteri (cyanobacteria). Artik üzerinde bir hayat, bir kader ortaGi vardi. Bu bakteriler milyarlarca sene sürecek hayatlarina baslamislar, fotosentezle kitleler olusturmaya baslamislardi.
Zaman su gibi akip gidiyordu. Günümüze iki milyar alti yüz milyon sene kalmisti, kitalar olusuyordu artik. Bir sekiz yüz milyon sene daha habersiz geçerken, artik sahnede Eukaryotic hücreler de vardi. Hani su hayvanlari, bitkileri, mantarlari olusturan hücreler.
Göz açip kapayincaya kadar, bir milyar üç yüz milyon sene daha geçiverdi. Çok hücreli hayvanlar, özellikle deniz yaratiklari boy göstermeye baslamislardi.
sunun surasinda günümüze dört yüz otuz dört milyon sene kalmisti. Eli kulaGindaydi Galatasaray’in sampiyonlar liginde karsisina disli rakipler çikmasina. Yapilamazdi o siralar kitalararasi sampiyonalar, kitalar arasi yolculuklar; çünkü kocaman tek bir super kita vardi: Gondwana. Kuzey yarim küre tamamen okyanustu. Daha sonra Gondwana kuzeye doGru hareket edince, kuzeyde muazzam buzullar olustu. Deniz suyu seviyesi düstü ve zar zor olusmus canlilarin %60 i telef oldu. Bu yeryüzündeki ve denizlerdeki canlilarin yediGi ilk büyük darbeydi.
Günümüze dört yüz milyon sene kala hava sicakliklari mevsim normallerine geldi, istikrar sonucu denizler yeniden yükseldi ve ilk çenesiz baliklar ortaya çikti.
Artik tohumlu bitkiler, küçük ormanciklar görülmeye basladiGinda, mangallarini devirecek, izmaritlerini atip onlari yakacak magandalarin ortaya çikmasina daha üç yüz elli dört milyon sene vardi.
Örümceklerin atasi kanatsiz böcekler de bu devirde bir terlik darbesiyle ezilmeden, mesut, mutlu yasayip gidiyorlardi.
Derken tüm canlilarin %70 inin telef olduGu ikinci büyük darbe geldi çatti. Bu darbe ne kötü yönetim, ne de ekonomik istikrarsizlik sonucu ortaya çikmisti. Dünyaya freni patlamis bir asteroit çarpismisti. Bugünkü dünya düzeninde astreoidin hangi ülkeye kafadan geçirdiGi hakkinda muhtelif görüsler öne sürüldü, kaba tahminlerde bulunuldu.
Acisiyla tatlisiyla, yüz deGil, yüz milyon sene daha geçti Bu Carboniferous döneminde her tarafta buzullar olusurken, buzullarin ve suyun basinçla altinda kalan ormancik bölgelerinde günümüzün kömür havzalari olustu. iste iki yüz seksen alti milyon sene sonra, o kömür havzalari yüzünden çikti dünya savaslari, döndü aGir sanayi çarklari.
sunun surasinda iki yüz elli milyon senecik kalmisken; Permian döneminde üçüncü ve en büyük darbe geldi. Deniz seviyesi en az yüz elli metre düstü. Günümüzdeki St Helens YanardaGi’nin patlamasindan bir milyon misli güçlü volkanik patlamalar oldu. Günes münes gözükmez oldu. Kapkara yeryüzü seraya döndü ve deniz canlilarinin %97 si, kara vertebralilarinin % 75 i, yaprakli kara bitkilerinin %97 si baGira baGira yok oldu.
Bu badireyi atlatanlardan yeni türler, yeni bitkiler, yeni sürüngenler gelisti.
Ve iki yüz on üç milyon sene önce muhtesem bir dönem basladi: Jurassic dönem. Çesit çesit dinozorlar türedi. Dünya, Spielberg filmlerine dönmüstü. Bu acayip, unutulmaz dönem, dev yaratiklarin, dev deniz mahluklarinin, dev kuslarin birbirini yediGi bir efsane dönem olarak ders kitaplarindaki, bilim kurgu filmlerindeki yerini aldi. Nedense hiç bir filme konu olmadi dinozorlarin çiftlesmesi, olamadi.
Çesit çesit böcekler, çiçekli bitkiler, modern memeliler ortaya çikarken, yüz binlerce senede bir görülen bir darbe daha geldi. On kilometre çapinda olduGu sanilan bir asteroit, simdiki Meksika’nin Yucatan Körfezi dolaylarina çarpti. Tarifi olanaksiz çarpma, buharlasan kayalar, sok dalgalariyla dünyanin diGer tarafinda harekete geçen volkanlar, havalanan toz ve kil tabakasiyla kaplaniveren atmosfer, kararan - soGuyan dünya...
Sonuç: iki ölü, bir yarali deGil; güzelim dinozorlarin sonu oldu.
Artik devir deGismisti. Mesozoic ÇaG bitmis, Cenozoic ÇaG baslamisti. Günümüze altmis alti milyon sene kala memeliler, çesit çesit bitkiler, ilk atlar, Moby Dick’in atalari, film deGil, yasam sahnesindeydiler.
Oligocene, Miocene, Pliocene dönemleri birbirini takip etti. Kimler geldi kimler geçti; ne memeliler, ne primatlar, ne hominidisler, ne homo habilisler geldi geçti ve gelindi bir milyon sekiz yüz bin sene öncesine, dördüncü jeolojik devire; bu devrin bir milyon yedi yüz doksan bin sene sürecek ilk evresi Pelistocene dönemine.
Dünyanin günese göre astronomik pozisyonunun deGismesiyle korkunç bir buzul çaGi dönemi baslamisti. Buzullar, Avrupa’nin Asya’nin ve Kuzey Amerika’nin büyük bir kismini kaplamisti. Yillik sicaklik ortalamalari sifir derecenin çok altlarindaydi. Ara sira ilik dönemler de olmuyor deGildi; ama buzullu dönemler yüz bin sene sürüyorsa, ilik dönemler sadece on bin senecik sürüyordu.
Pleistocene döneminde artik ilkel insan da ortaya çikmisti. Henüz modern deGildi. Daha Kazikli Voyvoda’lara, toplama kamplarinda firinlarda yakmalara, kimyasal ve biyolojik silahlara on binlerce sene vardi.
Günümüze on bin sene kala, son buzul dönemi bitip, ilik Holocene dönemi basladiGinda, yeryüzü asteroitten beter bir belayla, insanin evrimlesmisi ile tanisti: Homosapiens.
Ve medeniyet basladi.
Gerisini biliyorsunuz...
Duvarinizdaki Saatli Maarif Takvimi’nin yapraklarini birer birer deGil, biner biner de kopartsaniz, yukaridaki satirlarin basina, dört milyar bes yüz doksan milyon dokuz yüz doksan bin sene önceye dönmeye ömrünüz yetmez.
su anda iki uzun buzul çaGi arasindaki kisacik ilik dönemi yasiyoruz. Ömrünüz, su anda “küresel isinma var” diye dövünürken, ardindan mutlaka gelecek uzun buzul çaGini görmeye, su bir derecelik isinmanin kiymetini anlamaya, ondan korkmamaya da yetmez.
Belki su anda bunaltan hayat pahaliliGindan, dönüp düren dolaplardan, aslinda milyarlarca senedir yasayabileceGiniz, yasamaya uygun yegane minicik, mikroskopik kosullari ve zaman dilimciGini yasadiGinizi anlamaya da yetmez.
Kitalar yükselmeye, hareket etmeye, dünyanin dikey aksi, günesin etrafindaki yörüngesi deGismeye devam edecek. Kaçinilmaz olarak ekinoks - yani günes isinlarinin ekvatora dik olarak geldiGi, gece ile gündüzün esit olduGu tarihler yine deGisecek, Fikret Kizilok’un ölümü artik bir ekinoks gecesine denk gelemeyecek.
içinde bulunduGumuz ilik dönemden belki on misli daha uzun sürecek bir buzul çaGi daha mutlaka gelecek.
Belki Hasan DaGi patlayacak, belki yildizli bir gecede komsunun bahçesine üzerine Küçük Prensi’yle bir asteroit düsüverecek -
Ali, Ayse’ye küs iken, Mehmet sevgisini söylemeye utanirken,
Levent üsenirken, Zeynep hep erteleyip, bir türlü baslamaya cesaret edemezken,
Hasan feci gicik kaparken, Musa parasizliktan kivranirken,
koca dinozorlara yar olmamis yeryüzünde, bizim de neslimiz tükenip gidiverecek,
fosillerimiz bulunacak kuruttuGumuz nehir yataklarinda, mars çiçeGi tarlalarinda.
Merhaba sizlere
Bir gün duracak dünyamizdan
Bugün de çarpan yüreklere
DoGan günese, yildizli gecelere
su minicik zaman diliminden
Hala gönderebilirken
Sevgiler hepinize...
düs hekimi yalçin ergir http://www.ergir.com