Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
Hz. Isa (a.s.) Hz. Hüseyin (r.a.) ve Seyh Ahmed Yasin (Hafezehullah)
Hz. Isa (a.s.) Hz. Hüseyin (r.a.) ve Seyh Ahmed Yasin (Hafezehullah)
2 Kasim 2003 Pazar, Nureddinirin
Kudüs ve Aksa sehidlerimizin pak ve mukaddes ruhlari için, basta Seyh Ahmed Yasin olmak üzere intifadimizin tüm izzetli önderlerinin, sehidperver Filistin direnisçilerinin ve gazilerimizin esenligi için okudugum "Yasin-i Serif" suresinin ardindan, "Allah'im! Ümmetin suskunlugunu sana sikayet ediyorum" diyen Seyh Ahmed Yasin'e vefa ve baglilik duygulariyla yazima basliyorum.
Öncelikle bu ümmetin bir ferdi olarak büyük bir mahcubiyet içinde oldugumu, böyle bir "sikayet"in ardindan Rabbimden bagislanma dilegimi belirtmek istiyorum. Acaba hangi özgür ve pak fitratlar bu "sikayet" karsisinda mahcub olmamistir ki?!
Islami sorumluluk ve yükümlülüklerine müdrik olan hangi Müslüman bu "sikayet" karsisinda boynunu öne egmemistir ki?! Acaba, yürekleri katilasmamis hangi Müslüman bu "sikayet" karsisinda ihsasat firtinasinda savrulup gözyasi dökmemistir ki?!
Kendi reyi ile Kur'an-i Kerim'i tefsir ve tevil etme sapkinligindan Allah'a siginarak, bazi ayeti kerimeler isiginda bu "sikayet"i anlamlandirmak, duygu ve düsüncelerimi gayretli ve mübariz baci ve kardeslerimle paylasmak istiyorum.
Üzerinde durmaya çalisacagim ayetler genellikle (N.S.R.) kökünden türemis kelimelerin geçtigi ayetler olacaktir. Rabbim beni, Kur'an'in risaleti disinda beyanda bulunmaktan muhafaza etsin.
"Ey iman edenler! Siz eger Allah'a yardim ederseniz O da size yardim eder ve ayaklarinizi saglam tutar." (Muhammed, 47/7)
Hepimiz bu ayet-i kerimeyi biliriz. Ayette Allah Subhanehu ve Teala mümin kullarini "yardim"a çagirmaktadir. "In tensurullah
Ve kuskusuz biliriz ki bu "yardim çagrisi" Allah Tebareke ve Teala'nin zatina raci degildir. Öyle olacak olursa, (hasa) Allah'in müskil bir duruma düstügünü bu durumdan kurtulmak ve esenlige çikmak için de mümin kullarini yardima çagirdigini düsünmemiz gerekir ki bu Rabbimizin uluhiyet ve rububiyeti açisindan muhal ve gayri kabil-i mümkündür.
Bunun içindir ki Islam ulemasi meal ve tefsirlerinde "in tensurullah" ile "Allah'in dinine yardim etme, Islam'in ve Müslümanlarin yardimina kosma" anlamini ortaya koymuslardir. Buna "parantez arasi açiklama" da diyebiliriz. Kuskusuz ki bu tüm Müslümanlarca kabul edilen ve inanilan bir hakikattir.
Bununla birlikte "Allah'in dinine yardim etme, Islam'in ve Müslümanlarin yardimina kosma" açiklamasi (meal tefsiri) de kendi iç anlam bütünlügüne uygun olarak daha birçok açiklamalarin da kapisini açmaktadir. Bu da Kur'an-i Kerim'in beyani, tevhid davasinin evrensel risaleti ilke ve zaviyesine göre olabilecektir.
Bu hususu göz önünde bulundurarak, bir bakima Kur'an'in kendi kendini tefsir etmesi hakikati baglaminda su ayet-i kerimeyi buraya almakta yarar olacaktir.
"Iste böyle! Kim Allah'in isaretlerini yüceltirse süphesiz bu kalplerin takvasindandir." (Hacc, 22/2)
Bu ayet-i kerimede geçen "seairallah" Allah'in siarlari ibaresini ilk verdigimiz ayetteki "in tensurullah" ibaresiyle birlikte düsündügümüzde, "Allah'a yardim etmek" beyani ile "Allah'in siarlarini yüceltme, koruma ve savunma" anlaminin da anlasilacagini kolaylikla belirtebiliriz.
Elbette ki ilgili ayetin anlam ve tevilini sadece bu noktaya hasretme durumunda olamayiz. Ancak bu anlami önceleyerek yazimizda üzerinde durmaya çalisacagimiz temel hususun belirginlik kazanmasina yardimci olacaktir.
Söyle ki:
Allah Tebareke ve Teala "in tensurullah" beyani ile müminleri kendi siarlarini yüceltmeye, koruyup savunmaya, kollayip gözetmeye çagirmaktadir. Bu durumda, o halde nedir "seairallah" diye sorma ve cevabini ortaya koyma durumundayiz.
Kuskusuz ki birçok temel önem ve deger arzeden "Allah'in siari" vardir ki, bunlardan biri "Kuds-i S;erif"tir. Kudüs, Filistin Islam topraklari ve Müslümanlarin ilk kiblesi "Mescid-i Aksa"nin ortak ismidir ayni zamanda. Kudüs'ü savunmak ve kollamak demek, bütün Filistin'i ve Mescid-i Aksa'yi savunmak ve kollamak demektir. Kudüs ayni zamanda Kur'an-i Kerim'in beyaniyla bir "arz-i mukaddese"dir.
"Ben, süphesiz senin Rabbinim. Ayakkabilarini çikar. Sen kutsal vadi olan Tuva'dasin." (Taha,20/12)
"Hani Rabbi ona kutsal vadi olan Tuva'da seslenmisti." (Naziat, 79/16)
"Ey milletim! Allah'in size yazdigi kutsal topraga girin, geriye dönmeyin; yoksa zarar edenler olursunuz." (Maide, 5/21)
Bilindigi üzere bu üç ayeti kerimede de Hz. Musa (s.a.)'nin risaleti, Israilogullarina göre nübüvveti söz konusu edilmektedir. Kutsal vadi Tuva'da kendisine seslenilen peygamber Hz. Musa'dir; kavmi olan Israilogullarini arz-i mukaddese'ye girmeye çagiran da Hz. Musa (a.s.)'dir.
"El vadi'l mukaddes" ve "el arze'l mukaddese"nin hangi cografya oldugu da yine kitaplarimizda yazmaktadir. Ben sadece yanimda bulunan "Kur'an-i Kerim Lügati"ndaki tarifi aynen aktarmak istiyorum.
"Tertemiz belde, mukaddes arazi, Filistin veya Tur dagi ve civari yahut Sam ve civari" (1)
Ayrica "Isra" suresinin ilk ayeti de bu hususun bir tefsiri mesabesindedir.
"Kulunu, kendisine birtakim ayetlerimizi göstermek için bir gece Mescidi Haram'dan çevresini mübarek kildigimiz Mescidi Aksa'ya yürütenin sani pek yücedir. Süphesiz o duyandir, görendir." (Isra, 17/1)
Burada geçen "barekna havleh" ibaresi ile Mescid-i Aksa'nin çevresinin maddi açidan münbit, manevi açidan ise mübarek ve kutlu kilindigini anlamaktayiz.
Toparlayacak olursak "Kudüs" ile birlikte hem arz-i mukaddese'yi, hem de Filistin ve Mescid-i Aksa'yi birlikte anliyoruz. Kudüs'ün ihtiram ve kutsiyetine bu ayeti kerimeler açikça delalet etmektedir. Ve Kudüs "seairallah"tandir; Allah'in siarlarindan biridir.
"Allah'im ümmetin suskunlugunu sana sikayet ediyorum" diyen Seyh Ahmed Yasin, Islam cografyasinin bir kismi olan Filistin topraklarinin siyonist isgal karsisinda savunulmasi, bu ugurda verilen izzetli ve destansi Islami mukavemetin desteklenmesi ve kollanmasi konusunda, Islam ümmetinin gayretsizligini Allahu Teala'ya sikayet ederken, herhangi bir "Islam topragi" için bunu söylemiyor;
o, "Allah'in siarlari"ndan olan "arz-i mukaddese"nin yeryüzünün en serli ve alçaklari olan siyonist isgalciler karsisinda savunulmasini, bu ugurda canlarini, kanlarini kurban sunan Filistinli sehidperver direnisçilerle omuz omuza olunmasini, siyonist saldirganlik karsisinda, katliam, suikast ve cinayetler karsisinda, yikim ve vahsetler karsisinda Islam ümmetinin, müminlerin Kudüs'ün yardimina kosmasini istiyor;
seferber olmasini, bütün imkan ve güçlerini harekete geçirmesini, Allah'in arzinin her bir yaninda ayaga kalkilmasini, Kudüs'ün ve Kudüs direnisçilerinin sahipsiz ve yardimcisiz olmadiginin ortaya konulmasini istiyor; feryad ediyor, çiglik atiyor ve bir "yardim çagrisi" yapiyor "yalel Müslimin!" diyerek! Ama görüyor ki Islam ümmeti gayretsiz,
Islam ümmeti "Allah'in siarlarini" koruma ve kollama noktasinda duyarsiz, Filistinlilerin çektigi aci ve izdiraplar karsisinda tepkisiz. Iste bu noktada "Allah'im ümmetin suskunlugunu sana sikayet ediyorum" diyor.
Çünkü o, yillar boyu süren yilmaz ve boyun egmez mücadelesiyle emsalsiz fedakarlik ve adanmisligi ile ümmete karsi hüccetini tamamliyor, tüm mazeret kapilarini kapatiyor. Ondan sonra "Kudüs'ün Rabbi olan Allah Subhanehu ve Teala"ya "sikayet"te bulunuyor.
Simdi bizler müminler olarak "in tensurullah" ile bu çagriyi, bu çiglik ve bu feryadi anlamayacak miyiz? Seyh Ahmed Yasin'in bu çagrisi "in tensurullah"in en güzel bir tefsiri, canli bir örnegi degil midir?
Bizler müminler olarak Kur'an-i Kerim'i niye okuyoruz, niçin anlamaya çalisiyoruz. Elimizden ve dilimizden düsürmedigimiz Kur'an-i Kerim'imiz bizden ne bekliyor, ne yapmamizi istiyor? Sadece oturup tefekkür ve tefehhüm etmemizi mi; onun ayetlerini sadece konusup tartismamizi mi?
Iste Seyh Ahmed Yasin, bize Kur'an'in bu ayetinin anlamlarini ögretiyor. Bizleri bu ayetin sorumluluklarini kusanmaya çagiriyor. Bizleri gerçek anlamda Kur'an'in takipçileri olmaya davet ediyor!
Buna karsin hala daha tepkisizlik, hala daha suskunluk hala daha gayretsizlik varsa, Allah'in siarlarini koruma ve kollama konusunda bir seferberlik yoksa, ortaya konulan bir mücadele ve direnis yoksa, yüreklerimiz ve bileklerimiz "Kudüs" için intifada ile bütünlesmiyorsa, o zaman da Hz. Resul-i Ekrem (s.a.s.)'in su sikayetine muhatap olmayacak miyiz?
"Peygamber dedi ki: "Ey Rabbim! Dogrusu kavmim su Kur'an'i terkedilmis halde biraktilar." (Furkan, 25/30)
Tüm inancim ve itminanimla belirtmek isterim ki Kur'an-i Kerim'i "mehcur" birakmak, onu fiilen ve madden bir kenara itmek demek degildir sadece, Kur'an-i Kerim'i sikça okuduklari, sürekli yanlarinda ve ellerinde bulundurduklari halde, onu okuyup tartistiklari halde,
Kur'an'in gösterdigi ve istedigi istikamette yürümeyenler, ayaga kalkmayanlar, gayrete gelmeyenler, mücadele vermeyenler, fedakarlik göstermeyen, bu cümleden olmak üzere "Allah'in siarlari"ni koruyup kollamada, savunup korumada gereken hassasiyet ve ciddiyeti sergilemeyenler, sonuçta Kur'an'i "mehcur" birakmaktadirlar.
Yine Seyh Ahmed Yasin'in "sikayeti"ne dönecek olursak, bu sikayet de, Hz. Resul-i Ekrem (s.a.s.)'in sikayetinin, ilgili ayetin bir tefsiri durumundadir. Kur'an'in mehcur birakilmasini beyan eden ayeti kerime ile Seyh Ahmed Yasin'in sikayetini birlikte düsünmemiz gerekmez mi? Bu bizler için büyük bir uyari degil midir ayni zamanda?
"Isa, onlarin inkarciliga yöneldiklerini sezince "Allah'a giden yolda benim yardimcilarim kimlerdir?" dedi. Havariler: "Biz Allah'in yardimcilariyiz. Allah'a iman ettik. Bizim Müslüman kimseler oldugumuza sahid ol" dediler." (Ali Imran, 3/52)
"in tensurullah..." ayeti ile bu ayeti kerimeyi birlikte düsündügümüzde karsimiza su önemli ibarelerin çiktigini görüyoruz:
"men ensari ilellah" Kimdir bana Allah için yardim edecek olanlar?
"nehnu ensarullah" Biz Allah'in yardimcilariyiz!
Biz bu ayeti kerimeyi yalnizca Hz. Isa (a.s.)in ve onun havarilerinin dönemine, o döneme iliskin görev ve sorumluluklara hasretme durumunda olamayiz elbette. Bu evrensel bir "çagri" ve evrensel bir "icab"tir.
Ilk ayette ele almaya çalistigimiz "in tensurullah" ayeti baglaminda bu ayeti birlikte degerlendirdigimizde yine söyle bir çagri ile karsilasmaktayiz: "Allah'in siarlarini yüceltme, koruma, kollama ve savunma noktasinda kimler vardir?
Bu ugurda kim ahdedecek, kim Allah adina söz verecek? Allah'in siarlarindan olan Kudüs'ün savunulmasi, bu ugurda emsalsiz bir direnis sergileyen Filistin kahramanlariyla, bu mukavemetin izzet ve seref dolu yigit önderleriyle dayanisma içinde olmak için "ben varim!" diyenler kimlerdir?
Damarlarindaki kan Allah için cosanlar, kalpleri Allah'in siarlari için çarpanlar, Kudüs için ayaga kalkip her türlü fedakarliga hazir olanlar kimlerdir.?
Bu ayeti kerimeyi bu sekilde anlamamiz, hususen Seyh Ahmed Yasin'in "sikayet"ini de bu ayeti kerimenin müsahhas ve en güzel bir tefsiri olarak görmemiz yanlis mi olacak?
Bütün inancim ve itminanimla belirtmek istiyorum ki Hz. Isa Ruhullah'in "men ensari ilellah" çagrisini bugün, Allah'in siarlarindan olan Kuds-i Serif'in savunulmasi noktasinda Seyh Ahmed Yasin'in çagrisiyla ögreniyoruz; Seyh Ahmed Yasin'in çagrisi Hz. Isa Ruhullah'in çagrisidir! Bu çagri nübüvvetin, evrensel ilahi risaletin ve tevhid davasinin çagrisidir.
Simdi herkes kendine bakmali. Kendi kendimize sormaliyiz; bizler azim ve kararliligimizla, sadakat ve fedakarligimizla, mücadele ve kiyamimizla "nahnu ensarullah!" diyenlerden miyiz?! Halimiz ve amellerimiz bunu ispat ediyor mu?
Iste Ahmed Yasin'in Allah Subhanehu ve Teala'ya olan sikayeti, ümmet içinde böylesi "ensarullah"i çok az gördügü için, baska bir deyisle "ensarullah" olmanin hakki verilmedigi içindir. Bu sikayetten bizler payimiza düseni almayacak miyiz? Bu sikayetten ne kadar azade kalabiliriz ki?
Ve biz yine bir çagri isitiyoruz, asirlar öncesinden; Peygamber (s.a.s.) Ehl-i Beyti'nin tarihinde en anlamli direnisini sergiledikleri "Kerbela"dan. Bu kez çagri sehidlerin efendisi Hz. Hüseyin'den gelmektedir:
"Hel min nasirin yensuruna bi hatiri ceddina Resulillah!"
"Ceddimiz Resulullah'in hatiri için kimdir bizim yardimcilarimiz?"
Hakkin ve mazlumlarin müdafaasi için kiyama kalkan 73 kisinin arasindan yükselmektedir bu çagri! Ali oglu Hüseyin'in agzindan yükselmektedir bu çagri!
Kerbela kiyamini bize en güzel bir sekilde ögretenlerden biri olan üstad Sehid Mutahhari "Hamase-i Huseyniye" adli eserinde bu kiyamin evrensel anlam ve mesajini anlatirken söyle der:
"Eger Hüseyin bu zamanda yasasaydi, and olsun Allah'a, onun siari Filistin olurdu. Bugün Filistin'deki isgal ve Filistinli kardeslerimizin mazlumiyeti karsisinda Hz. Peygamser (s.a.s.) kabrinde sizlanmaktadir. Siyonist Israil isgal ve zulümlerini sürdürdükçe biz yerimizde nasil durabiliriz?! Filistin'deki mazlumiyet sürdükçe, sessiz kalirsak biz kendimize nasil Müslümaniz diyebiliriz ki?!"
Yine ayni noktaya gelmiyor muyuz? Hz. Hüseyin'in "Hel min nasirin yensuruna!" çagrisi ile, Hz. Isa Ruhullah'in "men ensari ilellah" çagrisi arasinda ne fark var?
Ve ayni sekilde Seyh Ahmed Yasin'in "sikayet"inde dile getirdikleri ile bunlar arasinda ne fark var?
Bugün bizler Hz. Hüseyin'in çagrisindan; "ey ümmetin pak vicdanli gayretli Müslümanlari! Kudüs'ün yardimina kosun! Mescidi Aksa miracina durak olan Resulullah'in hatiri için Filistin'in yardimina kosun!
Siyonist isgal altinda boyun egmeden, yilmadan ve korkmadan tanklara, uçaklara ve füzelere karsi direnen kahraman direnisçilerin yardimina kosun! Çiglik atan analarin, yetim kalan yavrularin, dul kalan hanimlarin, viran olan siginaksizlarin yardimina kosun!" çagrisini anlamiyor muyuz?
Seyh Ahmed Yasin de bundan baska ne diyor zaten? Onun çagrisi Hz. Hüseyin'in "Hel min nasirin yensuruna!" çagrisinin tekrarindan baska nedir ki?
Ümmetimizin gayret damarlari mi koptu ki hala daha Kudüs yolunda seferber olmuyor; bu ugurda canlarini mallarini ortaya koymuyor? Bunun hesabi ruz-i mahserde nasil verilebilir? Bu vebalin altinda nasil kalinabilir?!
"Bunun üzerine o da: "Ben yenik düstüm, yardim et!" diye Rabbine dua etti." (Kamer, 54/10)
Bu da Hz. Nuh (a.s.)'un duasi. Hz. Nuh Nebiyullah omuzlarindaki ilahi risaleti bütün gücüyle ifa eder. Kavmini tevhide çagirir. Allah'a kul olmalarini ögretir, gösterir onlara. Ancak kavmi tüm hüccetlere ragmen inkara ve taskinliga yönelir. Hz. Nuh (a.s.) da bu durum karsisinda sunu söyler:
"inni maglubun, fentesir!" Süphesiz ki yenik düstüm, intikamimi sen al Allah'im!
Biz bu duayi Hz. Musa (a.s.)'nin risaletinde görüyorsak da, bu ayetin delalet ettigi anlami sadece o döneme hasretmek asla dogru olmaz. Tarihin tüm evrelerinde, tüm ümmetlerde ve tüm zamanlarda kiyamet gününe kadar, hakk-batil mücadelesinde, müstekbir ve tagutlar karsisinda yenik düsen, esir düsen, yara alan, tugyanin azginlasmasi karsisinda daralip çaresiz kalan, imkanlari, dayanaklari azalan, silahsiz ve savunmasiz kalan tüm tevhid erlerinin, hususen kiyam önderlerinin her zaman yapacagi duadir bu!
Ahmed Yasin'in yaptigi da budur zaten. Sonunda "Allah'im ümmetin suskunlugunu sana sikayet ediyorum" deme noktasina getiren de budur.
"Sana sikayette bulunuyorum! Gücümüz dagildi... Birligimiz bozuldu... Yollarimiz ayrildi... Halkimizin zaafini, ümmetimizin bize yardim edip, düsmani yenmedeki aczini sana sikayet ediyoruz...!"
Hz. Nuh Nebiyullah'in duasinin günümüzdeki bir tecellisi ve örnegidir Seyh Ahmed Yasin'in bu sözleri... Kisacasi: "inni maglubun, fentesir!"
Ancak bu söz bir teslimiyet, bir yilginlik, bir ürkeklik degildir asla. Bu söz, yigitlerin kararlilik, azim, sebat, sabir ve direncinin ifadesidir. Seyh Ahmed Yasin'in çehresinde ve yüreginde "isbiru ve sabiru ve rabitu"nun tecellisi vardir.
Seyh Ahmed Yasin'i tanimak isteyenler Kur'an'in su beyanini bir kez daha okumalidirlar:
"Mü'minlerden öyle adamlar vardir ki, Allah'a verdikleri söze sadik kaldilar. Onlardan kimi (Izzettin El Kassami'ler, Abbas Musavi'ler, Ragib Harb'lar, Fethi Sikaki'ler, Yahya Ayyas'lar, Salah S;ehade'ler, Ibrahim Megadme'ler, Muhammed Sider'ler, Ebu Senneb'ler, Hanadi Ceradat'lar ve daha niceleri)
(Allah yolunda sehid edilmek suretiyle) adagini yerine getirdi, kimi de (Seyh Ahmed Yasin'ler, Ramazan allah'lar, Abdulaziz Rantisi'ler, Mahmud Zehar'lar, Abdullah Sami'ler ve daha niceleri)(sehid olmayi) beklemektedir. (Ahidlerinde) hiçbir degisiklik yapmamislardir." (Ahzab, 33/23)
Seyh Ahmed Yasin'in sikayeti bize yine Hz. Hüseyin'in sikayet ve duasini hatirlatmaktadir:
"Selam olsun sana ey Allah'in Resulü! Ben senin kizin Fatima'nin ogluyum! Sen sahit ol ki ümmetin bana yardimda bulunmadi, beni korumadi. Bu, seninle yeniden görüsünceye kadar olan sikayetimdir."
Hz. Hüseyin ceddi Resulullah'in kabrini son kez ziyaret ettiginde bunlari söylemis ve oradan da katilgahi olan Kerbela'ya dogru yola çikmisti. Kerbela'da kildigi son namazinda ise su münacaatta bulunmustu Rabbine:
"Allah'im! Her gam ve kederde siginagim, her sikinti ve zorlukta ümidim, her musibette güvendigim sensin. Kalpleri sarsan kurtulus yollarini kapatan, dostlari kaçiran ve düsmanlari sevindiren nice gam ve musibetleri sana sikayet ettim, baskalarindan ümidimi kesip sana yöneldim..."
Kerbela'dan farksizdir Filistin ve Hz. Hüseyin'in "sikayet"inden farksizdir Seyh Ahmed Yasin'in "sikayet"i...
Ey Kur'an'a iman edenler, Ey Kur'an'a tabi olan müminler! Kur'an'in gösterdigi yolda samimi ve mertçe yürümek Seyh Ahmed Yasin'in "sikayet"i çok iyi kavramakla olur. Kur'an'i bir kez daha "Kudüs" ile birlikte, "intifada" ve "süheda" ile birlikte, Seyh Ahmed Yasin"lerle birlikte okuyalim. Görecegiz ki Kur'an'in her bir sayfasinda Kudüs vardir, intifada vardir, Seyh Ahmed Yasin'ler vardir...
Allah'im!
Bu zindan duvarlari arasinda bu gece yarisinda tüm benligimle sana yönelerek senden niyaz ediyorum:
Bizleri Seyh Ahmed Yasin'in sikayet ettiklerinin arasina katma! Bizleri böylesine ruhsuzlardan, gayretsizlerden, vefasizlardan ve kaçaklardan degil, Ahmed Yasin'lerle birlikte bilek bilege, yürek yürege, omuz omuza siyonizme karsi çarpisanlardan ve "sözlerine sadakat gösterip adaklarini yerine getirenlerden" kil!
Amin, ya Rabbelalemin."
Dipnot:
1. Kur'an-i Kerim Lügati El Miftah, Timas Yay. Sh.383
Alinti
Selam Sevgi ve Dua Ile :)