Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


Din egitimini tartismak

Din egitimini tartismak

Ben buna "Kabil kompleksi" diyorum. Nedir "Kabil kompleksi"? Kisinin, sahip olduklarinin en degersizini Allah'a layik görmesi. Vahyin üzerinde çok durdugu Allah için vermekle sinanmanin önemi de buradan kaynaklaniyor. Habil gibi sahip oldugunun en iyisini vermek de var, Kabil gibi sahip oldugunun en kötüsünü vermek de. Aslinda sinanan sizin Allah karsisindaki durusunuzdur. Bu sayede, Allah tasavvurunuz desifre edilip gözünüzün önüne konulmus oluyor.

Yahudi muhataplarin kisilestirilmis ve sinirlandirilmis bazi yamuk Tanri tasavvurlari üzerine Kur'an su 'sitemde' bulunur: "Allah'i hakkiyla takdir edemediler". Allah'i hakkiyla takdir etmek, nimetin kadrini bilmekle mümkündür.

Din egitiminin kalite sorunuyla bu söylediklerimin ne ilgisi var?

Var efendim, hem de çok yakindan ilgisi var. Bir ülkenin cins kafa çocuklarinin hiç itibar etmedigi bir alanda kalite sorununu çözmek tabi ki olmayacak is. Bunun kitap ve devlet ayagini önceki yazilarimda dile getirmeye çalismistim. "Kabil kompleksi" dedigim sey, din egitimindeki kalite sorununun üçüncü ayagindan baskasi degil.

Genç adaylar, elbette kendilerince hakli nedenlerle egitimde öncelik sirasini din disi alanlara veriyorlar. Zaten, bütün cins beyinler din egitimi alanina yönelsin diyen de yok. Bu olmayacak sey. Fakat egitim alanlari arasinda bu konuda bir oran adaletinden de söz edemeyiz. Nitelikli insan unsuru açisindan, din egitimi aleyhine olusan bir dengesizlik bu.

Bu dengesizligi, din-devlet iliskilerindeki çarpiklik ve dine karsi hasmane tavir körüklüyor. Bu hasmane tavri referans alarak durumdan vazife çikaran medya, sinema, tiyatro vb. gibi bazi sektörler körüklüyor. Onlarin dümen suyunda giden bazi derin kurum ve kuruluslar körüklüyor. Misal çok: Dini alanda tahsil yapmis bir babanin çocugu olmak bile, milletin cebinden el bebek gül bebek beslenen bazi resmi kurumlarin okullarina girememeniz için sebep teskil ediyorsa, gerisini siz düsünün.

Geriye milletin kendisi kaliyor. Evet, din egitimi alanindaki kalite sorununu yine 'derin millet'in kendisi çözecek. Tipki kendisine karsi kaç zamandan beri yürütülen yabancilastirma projesini bosa çikardigi gibi, o projenin devami olan dinden uzaklastirma projesini de bosa çikaracak. Bu ülkede din egitimine yapilan üvey evlat muamelesinin -hafif kaldiysa siz münasip bir tabir bulun- dogal bir sonucudur din egitimi alaninda yasanan kalite sorunu.

Peki, millet nasil çözecek?

Çocuklari arasindan en cins olanlarin, her seye ragmen bu alanda egitim görmesini saglayarak. Bu konuda Kabil kompleksiyle degil, Habil duyarliligiyla davranarak.

Din egitiminde kalite sorununun çözümü yolunda milletin katkisinin ilk adimi bu. Fakat gerisi de var ve bu egitimin genel sorunu: Örgün egitime 'asiri anlam yüklemekten' vazgeçmek. Modern zamanlarda örgün egitime yüklenen anlam, bir 'modern çag hurafesi'dir.

Tüm egitim ve ögretim süreçlerini örgün egitimin nahif ve zayif omuzlarina zorla yüklemek, ulus devlet olgusuyla paralel bir sürecin eseridir. Çünkü ulus devletler, okulu bir ulus yaratma laboratuari olarak kullanmayi kesfettiler.

Tepe tepe de kullandilar. Bu nedenle 'egitimli' olmayi 'okullu' olmakla esitlediler ve okullulugu tekellerine aldiklari imkanlarla ödüllendirip aksi durumu cezalandirdilar.
Okul adli atölyeler, taze yürekler ve kafalarin, eldeki sablonlara göre kesilip biçilecegi en münasip yer olarak algilanmisti.

Ulus devletlerin örgün egitim konusundaki abartilari, aslinda vatandaslarinin iyi egitimli olmalarini istemekten çok, onlari planyadan geçirmekle alakaliydi. Dünyadaki aksi gidisata ragmen, Türkiye'de devletin egitim konusundaki asiri kiskançliginin sebebi budur.

Yine her alanda terk ettigi "devletçilik" ilkesine, egitim alaninda sonuna kadar siki sikiya sarilmasinin nedeni de budur. Adem-i merkeziyetçiligin moda oldugu bir çagda, egitimde asiri merkeziyetçi bir yapiyi savunup, bunun için YÖK gibi bir 'egitim politbürosu'nu memleketin basina bela edenlerin amaci, sanirim simdi daha iyi anlasilmistir.

Elbette örgün egitim, egitimin sacayaklarindan biridir. Ama örgün egitimin yukarida saydigim mahzurlari yaninda, üstün yeteneklilerle yeteneksizleri esitlemeye dayali sakat yaklasimindan kurtulmak için "özel egitim" bir panzehir ve alternatif olarak kullanilmalidir.

Aile her zaman egitimin bir numarali ocagi olmak zorundadir. En sagliklisi budur. Isi bilen aileler örgün egitim/ögütüm kurumlarinda okuttuklari çocuklarinin körpe dimag ve yüreklerini, sik sik anti-virüs taramasindan geçirmeleri gerektigi unutmazlar.

Egitimin üçüncü ayagi, yaygin egitimdir. Bu alan, din egitimi alaninda yasanan sorunlarin çözümünde kullanilabilecek verimli bir alandir. Islam'in en kapsamli kullandigi egitim modeli de budur. Cuma namazlari aslinda en harika yaygin egitim örnegidir.

Vakit namazlari, bayram namazlari, hac ve diger ibadetler de öyle. Þariin, dört rekatlik ögle farzinin yarisini Cuma günü için hutbeye ödünç vermis olmasi, Islam'in yaygin egitime verdigi degerin bariz göstergesidir. Fakat, 1400 yillik bu yaygin egitim araçlari, günümüzde asli islevinden fersah fersah uzaklasmistir.

Bilinçli-bilinçsiz, tahribe ugramistir. Görme özürlü Ibn Ümmi Mektum firtinali ve yagisli günlerde refakatçisi olmadigi için cemaate gelmeme izni istemisti. Nebi bu izni ona vermedi. Meger, savas zamanlarinin Medine valisini yetistirirmis. Bu sonradan anlasildi. Iste ibadetlerin sundugu yaygin egitim imkani.

Simdi söyler misiniz; bu ülkede, suya-sabuna dokunmadan egitim tartisilabilir mi?


S.Hocaoglu

Selam Sevgi ve Dua Ile :)


Serbest Kürsü

MollaCami.Com