Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


Kölelikten SultanliGa

KÖLELiKTEN SULTANLiGA

YA BiLAL, EZAN OKUYARAK BENi FERAHLANDiR (Hadis-i serif)
Bir Mekke gecesi...
Aydinlik ve duru duru bir gece.
suradan buradan duyulan böcek ve kuslar, gecenin derinliGinde eriyen doyulmaz seslerle göGe kocaman gümüs bir madalyon gibi asilmis dolunaya hangi sirri fisildiyor dersiniz. Yildizlar, yanip sönen isiklari ile uzaktan çevreledikleri aya mi, ürpertili yalnizliGi siyah bir kadife gibi üstüne çekmis yeryüzüne mi, selam veriyorlar belli deGil... Belli olan o ki bir gölgenin duvar diplerine sine sine yürüdüGü. Uzunca boylu olduGu anlasilan tedirgin bir karalti, etrafi iyice dinleyerek bir tehlike bulunmadiGina emin olduktan sonra önünde durduGu evin kapisini usulca tiklatti:
-Bilal!
...çit yok. Karalti az dinledi. Kapiyi daha hizli vurdu ve deminkinden daha yüksek seslendi:
-Bilal! Bilal!
Sustu ve beklemeye basladi. Vakit eriyip giderken içerden ayak sesleri isitildi.
Ohh nihayet geliyor.. Gelen, yaklasirken, uykulu bir sesle sordu:
-Kim o?
Disaridaki duyar duyarmaz bir tonda cevap veriyor:
-Benim! Ebu Bekr!
Bilal, kapiyi aralarken:
-Hayirdir! dedi, gecenin bu saatinde mühim bir sey olmali.
-Seni islam dinine davet için geldim!
Bilal sasirdi. Bu da ne emek? Hem de gece yarisi! "islam dini" ne demek? içeri girerken sormaya devam ediyordu:
-Ya Eba Bekr! Bu dediklerini sabah konussaydik olmaz miydi?
-Olmazdi, çünkü efendinin bunu bilmemesi lazim..
Bir kenara ilistiler. insanliGin ikinci en üstünü anlatmaya basladi:
-Beseri; içinde bulunduGu su zelil ve ahmak mevkiden kurtularak tek ve hakiki mabud olan yüce Allah'a iman saadetine kavusturacak islam dinini, diGer peygamberlere de gelmis olan Cebrail ismindeki melek tebliG ediyor. simdi bu en kamil ve son dinin de bir Peygamberi var. Vahiy O'na geliyor. Ben O'nun elinden tutarak kendisine iman ettim. Arkadasim olduGun için sana geldim. Senin de iman etmeni; senin de insanlik suuruna ve mü'min olma huzuruna ermeni arzuluyorum. su putlar ilah olur mu canim? Düsünmek lazim. Akil ve mantiGimiz var. Mesela kiz çocuklari niçin utanma sebebi kabul edilerek topraGa gömülsün; hem de diri diri! ÇiGirindan çikmis bir devirde yasiyoruz. Halbuki, insan en üstün mahluk. Son dinin Peygamberi bozukluklarimizi ve bütün cihani düzeltecek ve insana kaybettiGi serefini iade edecek. Bu Peygamber, simdi, aramizda. Gizli gizli dinini yayiyor.
-Kim? Ben taniyor muyum?
-Taniyorsun. Muhammed bin Abdullah, Muhammed'ül Emin. Bugüne kadar bir tek kötü hareketine sahid olmadiGimiz, hepimizden ve herkesten üstün, asil ve dürüst zat...
Hazret-i Ebu Bekr, radiyallahü anh, Mekke'de doGmasina raGmen asli Habesistanli olduGu için "Habesli Bilal" manasina Bilal-i Habesi ismindeki köleye bu öz ve buna yakin kelimelerle anlatiyor. Umeyye bin Halef'in kölesi büyük bir dikkatle dinliyor.
-Zencisin diye seni asaGi görüyor ve köle olarak tutuyorlar. Halbuki benim Peygamberimin getirdiGi dinde, kimsenin kimseye hiç bir üstünlüGü yok. Herkes Allah'in kulu ve esit. Üstünlük sadece ihlas ve takvada. Yani; kisi gayreti ile üstün olabiliyor. Paranin saltanati ile deGil. ÜstünlüGün ölçüsü de Allah'a yakin olmak; servet deGil. bu din her cins haksizliGa en büyük darbe.
Bilal'de heyacan zirvede. DuymadiGi, üzerinde belki de hiç kafa yormadiGi seyler isitiyordu... sustu... Ama ne güzel sözler bunlar. Muhammed'ül Emin, yüksek ahlakli insan. Ebu Bekr, yine kibar bir kimse. Bunlardan daha dürüst ve doGru sözlü biri yok ki! Ayin alaca isiGinda diz dize konusan bu iki adamdan köle olani bakislarini yerden kaldirdi ve:
-sey, dedi. O'nun teklifini hemen mi kabul ettin? Bir menfaat pesinde olmasin?
-Evet; ben, tereddütsüz müslüman oldum. Bir çikar pesinde olmasi imkansiz. Buna ihtiyaci yok ki. Haniminin ne kadar varlikli olduGunu biliyorsun.
Bilal, bir müddet sessizce düsündükten sonra:
-Bana islami öGret; nasil müslüman olacaGimi söyle, dedi.
...Ve, aziz dostunun rehberliGinde Kelime-i sehadet’i tekrarladi...
-Eshedü en la ilahe illallah ve eshedü enne Muhammeden abduhu ve resuluhu!... Zenci adamin disleri, ayin savkiyla pahali inciler gibi yildir yildir yaniyordu...
Gecenin su saatinde her tehlikeyi göze alarak suraya kadar gelmeye fazlasi ile deGmis ve bir kisi daha müslüman olmustu. Ebu Bekr Efendimiz, son derece memnun ve bahtiyar dönüyordu. Bir insanin islam’la sereflenmesine sebep olmak! Amellerin en güzeli; en mutluluk vereni.
........
Zenci köle, artik yürüyen bir nur gibi. Bütün hücrelerini Allah ve Resulullah aski doldurmustu.. O da annesine kostu, annesi de kurtulsun istiyordu. AnneciGinin kafir olarak ölüp ebedi felakete düsmesine gönlü razi olamazdi. OGlu gibi köle olan Hamime, Bilal'i Habesi r.a.' in teklifi ile müslümanliGi kabul etti ve o köle kadincik Eshab-i Kiram ve ilk müslümanlardan olma nimetine kavustu.
Bilal, çok mert ve dürüst bir köle. Sesi ise inanilmayacak kadar güzel... Efendisi Umeyye bin Halef, ticaret kervanlarina O'nu yolluyor. insan-Hayvan, kervandakiler yorgun ve mecalsiz düstüGünde Bilal'in söylediGi yanik ve içli naGmelerle herkes kendine geliyor; develer çatlarcasina kosturuyor; ses o kadar güzel ve tesirli...
Hazreti Ebu Bekr'le dostluklari sam'a giden böyle bir kervan arkadasliGi ile basliyor ve bu dostluk, Kureys esrafindan bir çok kimseye nasip olmayan bir sansla zenci kölenin müslüman olusu ile kardesliGe dönüyor.
...Hazreti Ebu Bekr, Ammar bin Yaser, Yaser'in zevcesi Sümeyye Hatun, Süheyl-i Rumi, Mikdat gibi Bilali Habesi ve Müslüman olduGunu gizlemiyor. Küfre açiktan ve cepheden cihad ilan edenlerden. Bunlar, Resulullah'la birlikte müslümanliGini saklamayan yedi öncü. ilk Mücahidler.
MüslümünliGini isittiGi günü kadar Bilal'in, sahibi Umeyye bin Halef'in yaninda kiymetli bir yeri vardi. Umeyye'nin, oniki köle ve bir kaç oGlu olduGu halde mühim islerini çok sevdiGi Bilal'e yaptiriyordu. Efendisinin kervanla baska memleketlere ihraç edilen mallarini bu becerikli Habesli siyahi köle götürüyordu. Umeyye kendine nazaran makbul bir isi daha havale etmisti O'na; Bilal, ayni zamanda puthanenin de bekçisi.
iste bu sevgi , beklenmedik bir haber üzerine müthis bir nefretle yer deGistirdi.
"Bilal müslüman olmus ve puthanede ne kadar put varsa hepsini yere sermis" lakirdisi Umeyye bin Halef'i önce sasirtti; hakikat olduGunu anlayinca da evlatlarina bile tercih ettiGi kölesine karsi merhametsiz bir zalim oldu. Hazreti Bilali Habesi, r.a’a, iskencelerin en korkuncunu yapiyordu. Kölesi ya! O'nun için istediGini yaparmis. Kime ne! Zaten kölenin maldan farki var miymis?
Böyle düsünüyor zalim. Ve bu mantiktan aldiGi kuvvetle o mübarek sahabeyi sille,tokat ve sopa ile dövüyor, dövüyor.
-Muhammed'i inkar et; Lat ve Uzza'ya dön; islamiyeti reddet, dedikçe büyük sahabenin cevabi:
-Ehad, ehad / Allah bir, Allah bir!!!
Yeniden tokat, yeniden tekme, yeniden sopa... Bir aGaca sikica baGlanmis mazlum insanin, patlamis dudak kenarlarindan kan siziyor. Gözleri, yanaklari sis sis. Göz pinarlarindan yaslar yuvarlaniyor.
Ama Umeyye'nin hinci dinmiyor. Nasil olur? Bir köle kendisi istemediGi halde nasil müslüman olur? DiGer müsriklerle birlikte sürüte sürüte, kizgin sal-taslara götürüyorlar. Öylesine kizgin ki, bu düz taslara et konsa biraz sonra pisecek hale gelirdi.
Yine "dininden dön" teklifi.
Yine red.
Üzerinde ne varsa çikarmislar. Sadece bir don kalmis. Sallara yatiriyorlar. Günün en sicak saatleri. Taslar cayir cayir yakiyor. Bu da doyurmuyor Umeyye'yi,
-su koca taslari da üstüne koyun! diyor ve çakmak çakmak gözlerini iskence altindaki garibin gözlerine dikiyor:
-Muhammed'i yalanla, diyorum sana!
islamiyyetten dön! Sende hiç mi akil yok? Nasil da inanmistim sana! Dön diyorum! Bir cahillik ettiGini söyle haydi; yoksa öleceksin!
Cevap deGismiyor:
-La ilahe illallah! La ilahe illallah Muhammeden resulullah!
Altta yakici taslar, üstünde kaya parcalari, kavuran Arabistan günesi ve dehsetli izdirap çeken kimsesiz bir insan, bir garip. Umeyye kafi görmüyor:
-Kum atin üstüne!...
Sicak kum, kizgin zeytinyaGi gibi vücuduna dökülüyor. BoGazina kadar kumlara gömülü... elleri ayaklari baGli, kipirdayamiyor; bin zorlukla ve can çekisir gibi nefes aliyor.
Saatlerce böyle aGir iskence çektikten sonra çikarip yine ates gibi sallara yüz üstü yatiriyor ve bu defa sirtina aGir taslar koyuyorlar.
Umeyye bin Halef, Ebu Cehil ve bir müsrik sürüsü, yüksek sahabenin ayaGina ip takip çiplak olduGu halde canavar disi gibi sivri çali dikenleri üzerinde sürüterek bütün vücudunu yirtik ve çizikler içinde koyuyorlar. Hazret-i Bilal, kanlar içinde kalip, kendinden geçerken onlarda en küçük bir vicdan sizisi yok... Bilakis alay ediyorlar.
Gündüz en yakici saatlerde bir direGe baGlayarak; susuz ekmeksiz ta geceye kadar bekletiyorlar. Ayaklarina kara sular iniyor. Gece olunca da gelsin türlü türlü iskenceler.
Bir gün... O'nu yine ates gibi taslar üzerine yatirmislar.
Umeyye:
-Muhammed'i inkar et. ilahlarimiza dön. Gel vazgeç su sevdadan!
Diyerek sövüp-sayiyor.
Bu islam öncüsü gevrek ve zor isitilir bir sesle ayni cevabini veriyor:
-Allah birdir, Allah birdir!... Ehad! Ehad!
Sanki onlarla hiç alakasi yok.
Bunun üzerine kafirler, üç-bes kisinin zor kaldirdiGi bir kayayi getirip mazlum sahabenin göGsüne koydular... Ancak hirilti halinde nefes alabiliyor. Nerede ise son nefesini verecek.
Öldürücü sicak, göGsü üzerindeki müthis aGirlik, açlik, susuzluk, vücudundaki izdirap veren yaralar.... Ve tükenen takat; bayildi... Saatlerce baygin kaldi... iyice zayiflamis. Avurtlari çökmüs. Gözleri çukura kaçmis. Dudaklari kansiz ve çatlak içinde. Kisa kivir kivir saçlari, seyrek sakali terden ipislak. Bir tek kisi bile "yahu bu da insandir!" demedi ve o vaziyetten kurtarmadilar. Hazret-i Bilal, r.a, gözlerini açtiGinda tasin göGsünden düsmüs ve günesin gri bir bulut kümesinin arkasinda kaybolmus olduGunu gördü. Gördü ve sükrünü dile getirdi:
-Allah'im senden gelen her sey güzel...
iste iman, iste müslüman.
Onlar nerede biz nerede? Nerede dayanilmaz zorluklara sabirla katlanan sahabi ahlaki; nerede bizim irade zayifliGimiz... Allah'im; bizi onlara benzet...
Bilal'i Habes'i de mecal diye bir sey kalmamis. Bitmis durumda. Fakat iskenceler bitmiyor. Kafir olmaktan daha beter ne var ki? Bir deve yularini iki kat yaparak mübarek insanin boynuna geçirip, ipi çocuklarin eline veriyorlar.
Boynunda ip, Mekke sokaklarinda pesinde bir alay çocukla sürütülen zenci köle. Onlarin gözünde köle. Aslinda bir sultan... Görenler merak edip konusuyor!
-Ne olmus?
-Müslüman olmus, efendisi ceza veriyor.
Bir gün yine iskenceler altinda; Umeyyeler, Ebu Cehiller ve daha niceleri kararli:
-Ya islamiyetten dönersin veya seni öldüreceGiz!
GöGüs ve karninda aGir aGir taslar, yakan kum, tepede kizgin günes. Ve tavizsiz konusan islam düsmanlari. Teklif ve tehditler, hakaretler, alaylar birbirine karisiyor.
-Hadi inkar et, Lat ve Uzza'ya dön, hadi delilik yapma dinimize karsi gelme!
Cevap, sakin, yumusak telassiz:
-Ehad, ehad /Allah bir, Allah bir...
iste tam o an Allah'in Resulü görülüyor. Mazlum sahabi, ölümü beklerken bir müjde; Peygamberimizin sözü, serin sular gibi yüreGine serpiliyor.
-Allahü Teala’nin ismini söylemek seni kurtarir!
Efendimiz, oradan ayrilarak evlerine gittiler. Az sonra Hazret-i Ebu Bekr, geldi. Resulullah, Bilali Habesi'ye yapilan iskenceleri anlatarak tarifsiz derecede üzgün olduGunu ifade buyurdular. Yüksek sahabi, derhal Peygamberimizin tarif ettiGi yere kostu... Manzara dayanilir gibi deGil.
-Ya Umeyye! Bilal'e bu kötülükleri yapmakla ne kazanacaksin ki; size bir teklif; O'nu bana satin?
Yüzler, Ebu Bekr, r.a.'a çevrili ve biraz saskin.
-Sana satmak mi? Niçin satalim. Zaten sen bunlari yoldan çikarip, Muhammed'in pesine takiyorsun. Fakat takas yapabiliriz.
Mesela:
-Kölen Amir ile deGistirebiliriz.
-Derhal. Amir'i bütün mali ile sana baGisladim ya Umeyye! Yeter ki kardesimi bana ver..
-Al senin olsun!
Ebu Bekr Efendimiz, hemen dostunun üzerine kostu. Taslari atti, baGlarini çözdü ve O'na yardim ederek hane-i Saadet’in yoluna düstüler.
Müsrikler, Ebu Bekr'i kandirdiklari fikrinde olduklari için zevkten aGizlarinin suyu akiyor. Çünkü Amir çok zengin ve o da Bilal gibi hünerli bir köle... Hem mallari ile birlikte onu aliyor hem de bir sikintidan kurtuluyorlardi... Nasipsiz Amir, efendisi Ebu Bekr hazretlerinin müslüman olma teklifini her defasinda geri çevirmisti.
Herkes, serbest iradesi ile layik olduGu yeri buluyor. Kainatin Efendisi’nin huzuruna vardiklarinda Hazret-i Ebu Bekr, hiç vakit kaybetmeden hemen arz etti:
-Bilal'i Allah rizasi için azad ettim.
Peygamberimiz, memnun kalarak dua buyurdular. Onu sevindirmek karsiliksiz kalir mi? Hemen vahiy geldi. Velleyl suresinin onyedinci ayet-i kerimesi ile Ebu Bekr r.a.’in da cehennemden azad edildiGi haber veriliyordu.
Bilali Habesi r.a. hürriyetine kavusunca uGrunda akil almaz iskencelere katlandiGi Resulullah'in yanindan katilarak O'nun müezzini oldu.
Peygamber müezzinliGi... ikinci bir kula nasip olmayan sanli rütbe. O garip, kimsesiz köleciGe islamiyet, hükümdarlarin kavusamayacaGi bir makam vermisti. Ezan okuyor; ne güzel ses Allah'im! Ferahlandirici ve deruni.
O ezan okurken kalpler nurla, gözler yasla doluyordu.

Dinimizim insanlara verdigi degeri anlat çok güzel bir yazi paylsatiniz Allahrazi olsun


Hayatin Icinden Islam

MollaCami.Com