Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


KABRIN DEHSETI

KABRIN DEHSETI

Okuldan eve döndügümde açilan kapidan manidar nagmeler geliyordu kulagima içli bir sesten:

"Ölüm ayrilik ama, bize bayram sevinci, Hosnut ise Yaradan yolda bulunmus inci. Ölüm bize dümdüz yol, onlara bir sarp yokus; Hakka varan yollarda yokuslar bile pek hos..!"

Hazirlanmakta olan sofradan nefis kokular geldi burnuma. Güzel bir aksam yemeginin ardindan çayi ocaga koyup kütüphane olarak kullandigimiz odaya geçtik. Aile içi münasebetleri menfi etkiledigi ve faydasindan çok zarari oldugu için evimizde televizyon bulundurmuyoruz. Vaktimiz, sark odasi seklinde tefris ettigimiz, kitaplarimiz da orada bulundugundan kütüphane diye isimlendirdigimiz odada geçiyordu. Günümüzün nasil geçtiginden bahsederken çay demlenmisti.

Bardagi elime alip sirtimi duvara yasladim yer minderinde. Ögrencilerimle birlikte gittigim kitapçidan yeni aldigim kitabi okumaya basladim. Okudukça rengim atiyor nefes alis verisim degisiyordu. Esim bunu farketmis olacak ki okudugum kitaba, beni etkileyen konuya bakmak istedi. Kabir yolculugunu anlatiyordu. Konu onun da dikkatini çekmisti. Ne de olsa eninde sonunda hepimiz oraya gidecektik. Kendi okudugu kitabi birakti ve benden sesli okumami istedi.

Önümdeki sayfada sorgu melekleri Münker-Nekir ve kabir suali anlatiliyordu. Hadis-i Seriflere göre bunlar:

Rabbin kim? Dinin e? Peygamberin kim? Amelin ne? sorulariydi. Dogru cevap veremeyenler için kabir azabi baslayacakti. Istenilen cevaplari verenleri ise kabir nimetleri bekliyordu. Ama sehitlere sorgu-sual yoktu. Bunlari okurken:

Allahümmecalne minhüm/ Allahim bizi onlardan eyle diye kabirde nimetlenenlerden olmamiz için dua ediyorduk.

Okumayi birakip Efendimizin: Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe ya da cehennem çukurlarindan bir çukurdur. hadisini mütalaa ettik kisa müddet. Hayalen gözümün önüne bir bahçe gelip misafir oldu en yesilinden. Neler yoktu ki içinde? Muzlar, kirazlar, elmalar... ve gözün görmedigi, kulagin isitmedigi, hiçbir beserin aklina gelmeyen envai çesit yiyecek içecekler. Civil civil ötüsen kuslar, siril siril akan dereler, göz kamastiran altindan köskler... Ne büyük bir lütuftu kabrin cennet bahçesi olmasi.

Böyle bir bahçenin çok cüzisine sahip olmak için bile ne yapilsa degerdi. Derken yüzüm burusmaya istahim kaçmaya basladi. Hadisin ikinci kismini tefekkür ediyorduk. Ne feci bir akibetti kabrin cehennem çukurlarindan biri olmasi. Çukur deyince, Mersindeki cennet- cehennem magaralarini hatirladim. Cehennem olarak isimlendirilen yer ne kadar ürpertici! 40-50 m çapinda 120 m derinliginde inmesi çikmasi mümkün görünmeyen bir kuyu. Orasinin atesle dolu olup etrafina alevler saçtigini ve içine atildigimi düsündüm.Yakitinin taslar ve insanlar oldugu geçiyordu Kuranda.

Taslari yakip eritecek, kül edecek bir ates. Aman Allahim! Tasavvuru bile ne kadar ürperti hasil ediyordu. Oturdugum yerde terlemeye basladim. Bu akibete düçar olmamak için nelerden vazgeçmez, hangi fedakarligi yapmaz ki akli basinda olan insan. Rabbimiz! Kabirlerimizi cennet bahçesi eyle.

Çayi içememistik, sogumustu. Zaten o sirada çaydan çerezden vazgeçirmisti kabrin dehseti. Sayfanin devaminda, hadisler isiginda kabir azabina sebep olan ameller anlatiliyordu. Bunlar: Idrardan sakinmamak ve temizlenmemek, giybet ve nemime yapmak (söz tasimak), borçlu ölmek, ölünün arkasindan -kaderi tenkit edercesine- yüksek sesle aglamak, yalan söylemek, Kuran ögrenip ahkamiyla amel etmemek, zina yapmak, faiz yemek olarak siralaniyordu. Okudukça günahlarim aklima geliyor, yapip ettiklerime bin pisman olup Aleyhisselatü vesselamdan ögrendigim:

Allahümme ecirna min azabil kabr!/ Allahim bizi kabir azabindan koru! niyazinda bulunuyordum.

Sayfayi çevirdigimde beni dehsete düsüren, tüylerimi diken diken eden bir cümle çikti karsima. Önemine binaen simsiyah ve italik yazilmisti.Eger ölüleri defnetmemeniz endisesi olmasaydi kabir azabinin bir kismini sizlere isittirmesi için Allaha dua ederdim. Peygamber Efendimizden nakledilen bu cümle kabir azabinin dehsetini gözler önüne seriyordu. Ben bir kere daha Rabbi Rahimime sigindim, Aleyhisselatü vesselamin sabah aksam sigindigi gibi.

Sesim korkudan titriyordu. Zorlanarak okumaya devam ettim. Kabirdeki azap sekillerini anlatiyordu yine hadislerle.Kabir sikmasi, tokmakla vurus, bakirdan tirnaklarla yüzleri ve gögüsleri tirmalamak, yilan- akrep gibi haserat-i muzirranin ölüyü isirmasi, sabah aksam atese arz edilmek, ibret olsun diye topragin cesedi disari atmasi azap sekillerindendi. Bunlari okudukça nefis muhasebemi yapiyor, akibetimden endise ediyordum. Diger yandan refikam durmadan:

Allahümme ecirna min az


Serbest Kürsü

MollaCami.Com