Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
Büyük ailemin kayip çocuklari üzerine
Büyük ailemin kayip çocuklari üzerine
Bir zamanlarin çok ünlü bir televizyon yildiziydi. Babasi ve dedesi Cambridge ve Oxford gibi okullardan mezun olduguna göre, Türkiye'nin kalbur üstü ailelerinden birine mensup idi. Televizyonlarda eglence içerikli gece sohbetleri yapiyordu.
Sonra birden özüne döndügü, Allah'a teslimiyet yoluna girdigi ve namaza basladigi kulagima geldi. Büyük ailemizin yitik bir çocugu daha yuvasina dönmüstü. "Kendine hos geldi" demekten baska ne denirdi ki?
Geçen yil tefsir derslerimin birinde onu salonun en ön sirasinda, tam karsimda oturur gördüm. Tanidim ama, o olup olmadigindan da emin olamadim. Bir buçuk saatlik ders boyunca bazen göz göze geldik. Gözlerinin kimi anlar tomurcuklandigini hissettim. Ders verenler bilirler kimin neresiyle dinledigini. Onun yüregiyle dinledigi gözlerinden görünüyordu. Yanlis hatirlamiyorsam, ara ara not da aliyordu.
Dersten sonra hasbihal ettik. Cebinden el kitabi çapinda bir defter çikardi. Bunlar onun özüne döndükten sonraki okumalari sirasinda aldigi notlardi. Eserlerimin hemen hepsini didik didik ederek okudugu, tuttugu notlardan anlasiliyordu.
Asil dikkatimi çeken söyledikleri oldu. Büyük dönüsümden sonra eski çevresi kendisine vebali muamelesi yapmis. Daha beteri, eskiden çalistigi televizyonlar sanki aralarinda zimni bir anlasma varmis gibi, kendisiyle çalismaktan kaçinmislar. Hatta bir kanal, programi kendisi teklif ettigi halde, tam sözlesme asamasinda caymis. Gerekçe neymis biliyor musunuz? Kanalin birim sorumlularindan bir bayanin "Ama o namaz kiliyor" demesi.
Bütün bunlari, Serdar Turgut'un kendisiyle yapilan bir mülakatta "içime döndüm" samimi itirafi üzerine hatirladim. Turgut sansli. En azindan, yukaridaki örnekte oldugu gibi onu açliga mahkum ederek "dinsel taciz" yapamayacaklar.
Bu yapiliyor. Hem de çok. Þu spor dünyasinda bazi futbolcular üzerinde koparilan firtina bunun tipik bir örnegi degil mi? Sinema ve sahne dünyasinin bazi söhretleri belki de bu "laik aforoz"dan korktuklari için öze dönüslerini disa vuramiyorlar. Hatta sakliyorlar. Bazilari ise çok istemesine ragmen sirf bu baskiya maruz kalmamak için dönüsüm arzularini gerçeklestiremiyorlar. Bunun kimi örneklerinden haberdarim.
Türkiye kamuoyunun pek haberi yok ama, Misir son yillarda ülkenin önde gelen söhretlerinin ardi ardina patlayan "tövbe" bombalariyla tam bir sok yasadi. Birçok bayan sinema ve tiyatro söhreti Islami bir hayati tercih ederek tesettüre girdi. Arap alemindeki bu dönüsümün en son örnegini el-Cezire televizyonunun çok yetenekli bayan spikeriydi. Haber programlarinda Arap, Ingiliz ve Fransiz konuklariyla kendi dillerinde söylesecek kadar yetenekli olan bu bayan spiker, su anda ayni görevi tesettürüyle ifa ediyor.
Serdar Turgut örnegi, esasen bir seyi gösteriyor: Kendini ateist sanan aydinlarimiz aslinda ateizme felsefi ve teolojik bir düsünme ve arastirma sürecinin ardindan 'ulasmis' degiller.
Dogru, bu ülkedeki birçok Müslüman da Islam'a böyle bir süreç sonunda ulasmis degil.
Ama ikisi arasinda fark var. Bu ülkede ateist olmak için bir çok seyi degistirmek, birçok seyden vazgeçmek, birçok degeri inkar etmek gerekir. Yani dramatik bir kopma ve kirilma yasamak gerekir. Ama Müslüman olmak için bunlarin hiçbiri gerekmez.
Islam ilahiyatinda iman "taklidi iman" ve "tahkiki iman" diye ikiye ayrilir. Bizim ateistlere bakinca, onlarin inkarinin "tahkiki" degil, "taklidi inkar" oldugunu görüyorum. Kimisi Batili türdeslerine bakarak, kimisi çagin modasi oldugunu düsündügü için, kimisi aldigi pozitivist egitimin igva ve desisesine kapilarak "ate" oldu. Zaten bu ateizm modasi "tahkiki inkara" dayansaydi, ya Besir Fuat gibi intihar ederler, ya da Nietzsche gibi delirirlerdi.
Bu öykü, bu ülkenin kayip yillarinin ve kayip kusaklarinin öyküsü. Bu ülkedeki ateizm modasini "entelektüel züppelik" olarak adlandiran kimdi, simdi ismini kesin hatirlamiyorum. Fakat kaba ve kirici olsa da dogru bir tesbit bu. Bu ülkedeki ateizmin taklidi olmasinin nedenlerinden biri de, tepkisel dogumuna sebep olan "taklidi Islam" idi. Hasmina çekmek, tepkiselligin kaderidir.
Kim ne derse desin, büyük ailemizin yitik çocuklarinin kendi özlerine dönüsü, kendini aileye ait hisseden her mü'mini sevindirir. Bundan tam 8 yil önce kaleme aldigim su satirlar, bugün için de aynen geçerli:
"Dini dinin dostlarindan degil de, dinin mahkum ve mahrum edildigi dönemlerde onun düsmanlarindan ögrendigi için dine düsman olanlar hakkinda acele hüküm vermeyiniz."
Bazilari, hayat denizinde firtina kopmadan imanin en büyük imkan oldugunu farkedemez. Bazilari o kadar uyusmustur ki, firtina kopunca da farkedemez.
Allah bosuna buyurmuyor:
"Ey insanlik ailesi! Sizler Allah'a sonuna kadar muhtaçsiniz. Allah? Evet, kendi kendine yeten sadece O'dur!" (35:15).
S.Hocaoglu
Selam Sevgi ve Dua Ile :)