Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
Müslümanin Hayatinin Amaci: Allah Rizasi
Müslümanin Hayatinin Amaci: Allah Rizasi
Allah, rizasina uyanlari bununla kurtulus yollarina ulastirir ve onlari kendi izniyle karanliklardan nura çikarir. Onlari dosdogru yola yöneltip-iletir. (Maide Suresi, 16)
Müslümanlarla diger insanlar arasindaki fark nedir? Bu soruya Müslüman olmayanlardan farkli cevaplar gelebilir. Onlar, Müslümanlarla aralarinda kültürel ve ahlaki bazi ayriliklar oldugunu söyleyebilirler. Müslümanlarin "dünya görüsü"nün farkli oldugunu, onlarin bazi "deger"lere inandiklarini, kendilerinin ise bu "deger"leri kabul etmediklerini öne sürebilirler. Müslümanlarin kendilerinden "ideolojik" farkliliklar tasidiklarini belirtebilirler.
Ama aslinda bu söyledikleri, yalnizca temel bir farkliligin sonuçlari olarak ortaya çikmis ve yalnizca "gözle görülür" özellik tasiyan bazi farkliliklardir. Onlar, Müslümanlarin gerçekte kendilerinden ne yönde farkli olduklarini çogunlukla anlayamazlar. (Zaten bu farki anlamamis olduklari için Müslüman degillerdir.)
Müslümanlari digerlerinden ayiran temel özelligin ne oldugundan söz etmeden önce bir noktayi hatirlatmakta fayda var: "Müslüman" derken, nüfus cüzdaninda "Müslümandir" ibaresi bulunan insani kastetmiyoruz. Müslüman, Allah'in, dinine baglananlara verdigi bir isimdir. Kuran'da tarif edilen Müslümanlari diger insanlardan ayiran temel fark, bu insanlarin Allah'in sonsuz kudretinin farkinda olmalaridir. Allah'in sonsuz kudretinin farkinda olmak ise -geleneksel inançlarin korunmasindan ötürü- bir Yaratici'nin var oldugunu tasdik etmek demek degildir. Kuran'da bu gerçege söyle dikkat çekilmektedir:
De ki: "Göklerden ve yerden sizlere rizik veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çikaran ve ölüyü diriden çikaran kimdir? Ve isleri evirip-çeviren kimdir?" Onlar: '"Allah" diyeceklerdir. Öyleyse de ki: "Peki siz yine de korkup-sakinmayacak misiniz? Iste bu, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah'tir. Öyleyse haktan sonra sapikliktan baska ne var? Peki, nasil hala çevriliyorsunuz?" (Yunus Suresi, 31-32)
Ayette soru sorulan kisi, Allah'in varligini tasdik eden ve O'nun sifatlarini kabul eden, ama tüm bunlara ragmen, "Allah'tan korkup-sakinma" özelliginden yoksun olan ve Allah'tan yüz çevirmis biridir. (Zaten seytan da Allah'in varligini tasdik etmiyor degildir.)
Allah'in büyüklügünü kavramak bunu sözle tasdik etmekten ibaret degildir. Müslümanlar Allah'in varliginin ve büyüklügünün farkina varan, O'ndan "korkup-sakinan" ve hayatlarini farkina vardiklari bu büyük gerçege göre düzenleyen insanlardir. Digerleri ise, ya Allah'i inkar edenler, ya da Allah'in varligini üstteki ayette tarif edilen kisi gibi bir tarzda tasdik etmesine ragmen Allah'tan "korkup-sakinmayanlar"dir.
Bu özellikteki insanlarin yasamlari, kendilerini yaratmis olan Allah'in farkinda olmadan kurulmus yasamlardir. Bunlar hayatlarinin, kim tarafindan, nasil ve neden baslatildigini gözardi ederler. Kendi zihinlerinde, Allah'a ve O'nun dinine yer olmayan yeni bir hayat kurmaya çalisirlar. Kuran'da ise, böyle bir yasamin bos ve çürük bir temele dayandigi, yikimla bitmeye mahkum oldugu su hikmetli benzetmeyle anlatilir:
Binasinin temelini, Allah korkusu ve hosnutlugu üzerine kuran kimse mi hayirlidir, yoksa binasinin temelini göçecek bir yarin kenarina kurup onunla birlikte kendisi de cehennem atesi içine yuvarlanan kimse mi? Allah, zulmeden bir topluluga hidayet vermez. (Tevbe Suresi, 109)
Ayette de haber verildigi gibi, Kuran'da tarif edilen sekilde bir imana sahip olmayanlarin yasamlari, "yikilacak yar"larin kenarlarina kuruludur. Onlarin hayattaki tek amaçlari "bu dünya"da mutlulugu ve rahatligi elde etmektir. Bu insanlarin çogu, kendine "zengin olmak" gibi bir hedef belirler. Bu hedefine ulasmak için elinden geleni yapacak, tüm fiziki ve beyinsel gücünü zengin olmak için kullanacaktir. Kimisi de hayattaki amacini "itibar sahibi ve ünlü bir insan olmak" olarak saptar. Bunu elde etmek için de elinden gelen herseyi yapar. Örnegin ünlü bir yazar olup, "saygin" bir insan haline gelebilmek için elindeki bütün imkanlari kullanir, fedakarliklara katlanir. Ama bunlarin hepsi, ölümle birlikte yok olacak olan bos hedeflerden baska bir sey degildir. Hatta birçogu henüz hayattayken de kaybedilebilir.
Oysa mümin, Allah'in varliginin ve gücünün farkindadir. Allah'in onu niçin yarattigini ve ondan neler istedigini bilir. Bu sayede - diger insanlar için kesin bir yikimdan baska bir sey olamayan - ölümün de sirrini çözer: Ölüm bir yok olus degil, asil hayata geçis asamasidir.
Müslüman olmayanlar, hayatlarinin tesadüfen ve "kendi kendine" olustugunu sandiklari gibi, hayatlarini bitiren ölümün de "kendi kendine" olusan bir "kaza" oldugunu düsünürler. Oysa hayati yaratan da ölümü yaratan da Allah'tir. Bir tesadüf ya da kaza olmayan ölüm, Allah tarafindan özel olarak yaratilmis, zamani ve yeri belirlenmis bir olaydir.
Iste mümin de, Allah'in herseye hakim oldugunu bilen ve ölümün bir son degil, asil hayata (ahiret) geçis asamasi oldugunu kavrayan insandir. Bu gerçeklerin farkindayken de, elbette digerleri gibi hayatini "yikilacak bir yarin kenarina" kurmaz. Hayatin, ölümün ve ölüm-sonrasi gerçek hayatin asil sahibinin kim oldugunu ve kim tarafindan yaratildigini bildigi için, Allah'a yönelir. Paranin, makam ve mevkinin, fiziki güzelligin Allah tarafindan yaratilmis ve yaratilmakta olan bu sistem içinde "geçer akçe" olmadigini görür. Bunlar ancak, Allah'in koydugu kurallar sayesinde kisa bir süre isleyecek olan "sebep"lerdir.
Allah'in yaratmis oldugu sistemin anahtari ise Allah'in rizasidir. Çünkü Allah sadece rizasina uyanlari dogru yola iletecektir:
Allah, rizasina uyanlari bununla Kuran'la kurtulus yollarina ulastirir ve onlari kendi izniyle karanliklardan nura çikarir. Onlari dosdogru yola yöneltip-iletir. (Maide Suresi, 16)
Müslüman, Allah'in rizasini aradigi için Müslümandir. Iste Müslümani, digerlerinden ayiran en önemli fark buradadir. Müslümanlar, dini Allah'in rizasini kazanmak için izlenecek bir yol olarak görürken, birçoklari için din, birtakim inançlari içeren kurallar bütünüdür ve hayatlarinda önemli bir yeri yoktur.
Zaten gerçek Müslümanlarla, Müslüman taklidi yapan ikiyüzlüler (münafiklar) arasindaki ayrim da burada ortaya çikar. Müslümanlar, dini Allah'in rizasini kazanmak için izlenecek bir yol olarak kabul ederken, münafiklar bunu kendi çikar ve isteklerini tatmin etmeye yarayacak bir araç olarak görürler. Müslümanlarin namazi "husu" (Allah'a karsi saygi dolu bir korku) içinde kilarken (Müminun Suresi, 1-2), münafiklarin bunu insanlara "gösteris" olsun diye (Maun Suresi, 6) yapmalari da bundandir. Ayni sekilde münafiklar, Allah yolunda yapilan harcamayi (infak) da gerçekte Allah rizasi için degil, yine insanlara gösteris olsun diye yaparlar:
Ey iman edenler, Allah'a ve ahiret gününe inanmayip, insanlara karsi gösteris olsun diye malini infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarinizi geçersiz kilmayin. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanin durumuna benzer; üzerine sagnak bir yagmur düstü mü, onu çirilçiplak birakiverir. Onlar kazandiklarindan hiçbir seye güç yetiremez (elde edemez)ler. Allah, kafirler topluluguna hidayet vermez. (Bakara suresi 262)
Alinti
Selam Sevgi ve Dua Ile :)