Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
Kur’an, insanogluna gönderilmis en gelismis anti-virüs programidir’
Kur’an, insanogluna gönderilmis en gelismis anti-virüs programidir’
Dr. Ender Saraç in Dogan Yayinlarindan çikan Doganin Sifali Eli adli çalismasi birkaç haftadir en çok satan kitaplar arasinda. Son yillarda gazete sayfalarinda, TV programlarinda adlarini çok duydugumuz antioksidanlar, oligoelementlerin yani sira, vitaminler, gida destekleri, çaylar, baharatlarla ilgili anlasilir dilde pratik bilgi sunuyor ve Türk insaninin yasam tarzi ve beslenme aliskanliklarini göz önüne alarak kabizlik, stres, uyku bozuklugu ve benzeri problemler için hatta saglikli oruç tutma konusunda evde uygulanabilecek pratik reçeteler öneriyor. Bu haliyle her eve lazim bir basucu kitabi, bir sözlük gibi.
Verdiginiz tariflerin tamami size aitse, çok kisisel bir reçete ile karsi karsiyayiz demektir. Nasil güvenecegiz?
Tariflerin çogu benim binlerce hastalik deneyimlerimden olusuyor. Tabii ki bunlarin bir bölümü uzun süre denenmis ve yararliligi ortada olan tarifler. Ben bilimsel tibbi reddetmiyorum, tam tersine onunla bütünlesecek koruyucu hekimligi ön plana çikartarak insanlarin hasta olma risklerini düsürme, Türk insanina saglikli beslenme ve yasama, ruhsal ve bedensel iyi olma yollarini ögretmeye çalisiyorum.
Klasik tedavinin etkinligini artirip, yan etkisini azaltacak bir sekle döndürmeyi amaçliyorum. Sadece hayvan deneylerine dayali laboratuvar arastirmalarinin çok gerçekçi olmayabilecegini düsünüyorum. Ayni hayvanlari özgür ortamlarina birakin, kimyalari degisir. Bu hayvan deneyleri hapishanede yasayan insanlari degerlendirip sonuçlari tüm insanlara mal etmek gibi bir olay. Ayrica insanin iç zekasinin birçok durumda ayni maddeyi çok farkli isleyip yorumlayabilecegini düsünüyorum.
Benim için bilimsel arastirmalar önemli oldugu kadar hastalarimin uyguladigim tedavilere verdigi reaksiyonlar da önemlidir. Bazen çok iyi, çok yararli, çok etkili denen bir ilacin birkaç sene sonra olumsuz yan etkilerle piyasadan çekildigini gördük. Ama dogal ilaçlarin ve tedavi yöntemlerinin çogu binlerce yildir insan üstünde kullaniliyor. Bu nedenle güvenilirlikleri ve yan etkileri daha ortada.
Ama dogal gidalarin çogunun kimyasal ilaçlarla etkilesimini ortaya koyan arastirmalar ya yetersiz ya da hiç yok.
Dogal preparatlarla-kimyasal ilaçlari ayni anda rastgele kullanmak olmaz. Mutlaka bu konuda doktorunuzdan yardim almalisiniz. Örnegin, omega-3 haplarini kan sulandirici aspirin gibi ilaçlarla beraber bilinçsizce alirsaniz, ikisi de kan pihtilasmasina etki ettiginden risk olusturabilir.
Ishalken aloe-vera almak bagirsak hareketlerini daha da artirabilir. Yüksek tansiyonu olan bir kiside fazla kekik suyu tansiyonu bir puan artirabilir. Kortizon kullananlarda meyan kökü bu etkiyi daha da artirabilir. Aslinda dikkat edilmesi gereken durumlari kitapta detayli bir sekilde yazdim. Yine de içiniz rahat olsun, dogal maddeler asiri ve yüksek dozda kullanilmadiklari sürece genelde güvenli sayilir.
Kanser tedavisinde önerilen bitkisel desteklerin, kemoterapiden saglanacak iyilesmeyi olumsuz yönde etkiledigi görüsleri var. Siz kisisel deneyimlerinize dayanarak buna katilmiyorsunuz; ama karar verici için bu yeterli mi?
Kanser tedavisinde bilinçli kullanilan dogal preparatlarin yani sira dogru beslenmenin, stresle basa çikmanin, bitki çaylarinin ve bazi baharatlarin gerçekten çok ise yaradigini ben bizzat yüzlerce hastamda gözlemledim. Bu destek tedaviler çogu zaman onkoloji uzmanlariyla haberleserek yapildi ve hastalarin yasam süresi ve kalitesi çok olumlu etkilendi. Bu hastalar daha az agriyla,kemoterapi-cerrahi-radyoterapi gibi yöntemlerin yan etkilerini daha az hissederek yasiyorlar.
Ama kemoterapi sirasinda bu prepatlari hastasina yasaklayan doktorlar var. Hasta ikilemde kaliyor.
Buna mukabil Türkiyenin önemli onkologlarindan bana hasta gönderenler de var. Uzun yillar içinde tamamlayici tip sistemlerini kullanan kimselerin hayatta kaldigini görünce eskiden buna önyargi ile yaklasan doktorlarin sayisinda ciddi bir azalma oldu. Sonuçta doktorun kendi inisiyatifidir, dogal tip yöntemlerine inanmamayi tercih edebilir. Normal ilaç firmalarinin lanse ettigi bilgiler isiginda o firmalarin yayinlarini takip edebilir.
Bazi doktorlar ise bunlari kabul edip arti bunlarin yan etkilerine karsi hastanin yasam kalitesine artilar koymak ihtiyaci hissedebilir. Bir grup doktor ise sadece dogal tedavilere gidebilir. Hijyenik preparatlarla ruhsatli olarak üretilmis ürünlerle yapildigi, hastaya zarar vermemek hedeflendigi sürece her üç yola da saygim var.
Siz daha önce Hint inanislarina göre biçimlenen bir tibbi yaklasimi benimsemis ve insan bedenlerini tiplere ayirmistiniz. Eger bu Türk insani için de geçerli idiyse, neden bu yeni kitapta dikkate almadiniz?
Ayurveda evrensel bir bilgidir. Ben bu tip yaklasimini Türk insaninin özelliklerine göre yorumlamistim ve çok yararli sonuçlar aldim. Ancak Uzakdogu tip sistemleri ve felsefesi içerisinde derinlestikçe bizim kendi öz kültürümüzdeki pek çok bilginin de ise yarayabilecegini anladim. Daha önceden Dogu daki bilgilere toplum olarak burun kiviriyorduk. Bu kadim bilgileri Bati kesfetti kendi bilimsel anlayisina göre denemelerden geçirdi ve biz Dogunun bilgisi üzerimizden Batiya geçip tekrar Batidan bize dönünce kabullendik.
Tahminime göre teknoloji ince enerjileri saptayabilir duruma geldikçe bes duyu ile algilayamadigimiz pek çok enerjinin de var olabilecegini ve insani çok etkileyebilecegini ögrenecegiz. Nurlu insan, kasvetli ev, onun bana hep nazari degiyor, yildizim düsük, yildizi parladi, kem gözlere kursun gibi konusmalarin altinda yatan ince enerjilerin zamanla saptanabildigini görecegiz.
Kisinin içe dönüp manevi yanlarini kesfetmesinin bedenindeki bagisiklik sistemini güçlendirdigi biliniyor. Bu nasil oluyor? Görünmeyen bir sey yani dua ve düsünce, görünen bir seyi; fizik bedeni nasil etkiliyor?
Aslinda görünmeyen diye bir sey yok, bes duyu ile algilanamayan diye bir sey var. Biz bu boyutta yaratilip gönderildigimizde bes duyu ile algilayabildigimiz kadarina var diyoruz. Bizim duyamadigimiz dalgalarla yarasa yön buluyor, bir böcegi yiyebiliyor, ari renkleri göremedigi halde sadece mor ötesi ile 17 km ye kadar gidip yuvasina geri dönebiliyor.
Köpek bizim duyamadigimiz desibeldeki sesleri duyup çok ince titresimlerle yer kabugu hareketlerini, sahibinin 300 metre uzaktan arabayi park edip eve dogru yürümekte oldugunu hissediyor. Bunlar bize göre yok; ama köpege, yarasaya, ariya göre var. Içe dönüs teknikleriyle, bes duyumuzla algilayamadigimiz kuantum düzeyinde enerjiler devreye giriyor.
Kuanta adi verilen çok yüksek frekansta titresimcikler oldugu, bunlarin enerji ile madde arasinda geçis yapacak sekilde sinirdaki maddeler oldugu tespit edildi. Iste bu maddelere herhangi çok ince enerji düzeyindeki bir uyaran geldi mi, kuantum düzeyinden kuantum taneciklerine, oradan atomlara, moleküllere, dokulara ve her türlü maddesel düzeye dönüsebiliyorlar. Yani madde ile zihin arasinda, enerji ile maddesel evren arasinda geçis noktalari bunlar.
Düsünce ya da dua uyaran oluyor yani
Evet düsünce çok ince düzeyde bir enerji. Her sey özünde bu titresimlerle basliyor. Insanin iç