Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
Çocukken siz neler yapardınız?:)
:) lolipop yerine plastik çatallar kaşıklara takılı şekerleri yemeyi,
:) mahalledeki küçücük bakkaldan itişe kakışa leblebi tozu alıp 1 poşeti ağzına doldurup mahalledeki çocukların yüzüne doğru konuşmayı(BUARADA HEPSİNİN YÜZLERİ LEBLEBİ TOZU OLURDU)
:)üçgen oynayacak kimseyi bulmayınca kardeşimi ve onun arkadaşlarını ipe koyup oyun oynamayı(zavallılar akşama kadar beklerlerdi )
:)okulun önünden geçen küçük seyyar arabası olan tatlı yüzlü dededen horoz şeker ve elmalı şeker almayı
:)çamurdan tekerlek yapıp mahallenin başına geçip yokuştan aşağı bırakmayı
:)her dışarı çıkışımda düşüp çorabımı yırtmayı ve suratımda kanla gelmeyi:))
:)annesi çok kızdığı için üstünü pislemeyen uğuru çömeldiğinde yere itiklemeyi(yazık bana bişe diyemezdi) :))
:)sevilay ablanın ekmek alırmısın bana diye çağırdığında özlem sevilay abla seni çağırıyo deyip onu göndermeyi(napim oda herdakika biryere gönderiyodu :)) )
çocukluğumu okadar özlemişimki.peki sizler neler yapardınız.hatırlıyomusunuz yaramazlıklarınızı:))
HAYAT OKADAR HIZLI GEÇİYOKİ BİZE YAŞADIKLARIMIZ BİR HAYAL GİBİ GELİYO
bu arada aramızda kalsın hala çatallı şekerlerden buluyorum;) leblebi tozu yok ortalıkta. :)) selametle
Çocukluğuma dair,anlatılmaya değer çok hoş anılarım olmadı.Ancak bu manada aklıma gelen bir nükteyi paylaşayım istedim.
Bediüzzaman Hazretleri der ki:
''Ben sekiz-dokuz yaşında iken, bütün nahiyemizde ve etrafında ahali Nakşî tarikatında, ve oraca meşhur Gavs-ı Hizan namıyla bir zattan istimdat ederken, ben akrabama ve umum ahaliye muhalif olarak "Yâ Gavs-ı Geylânî" derdim. Çocukluk itibarıyla elimden bir ceviz gibi ehemmiyetsiz birşey kaybolsa, "Yâ Şeyh! Sana bir Fatiha, sen benim bu şeyimi buldur." Acaiptir ve yemin ediyorum ki, bin defa böyle Hazret-i Şeyh, himmet ve duasıyla imdadıma yetişmiş. Onun için bütün hayatımda umumiyetle Fâtiha ve ezkâr ne kadar okumuşsam, zât-ı Risaletten (a.s.m.) sonra Şeyh-i Geylânî’ye hediye ediliyordu.
________________________________________________________________________
Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi kat'iyetinde,gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecektir.
Cocukluk hayatimda cok guzel seyler yasadim ama anlatmaya gerek yok. Bu babtan olarak bir vecizeyi hatirlatsam kafidir.Sah i Naksibend Hazretleri oyle buyurur:
"Bizim yolumuz diger yollarin bittigi yerden baslar".Sah i Naksibend(kuddisesirruh)
Vesselam
çok hasta olan bi çocuktum sürekli şurup, hap, iğne :( iğneyi diğerlerine tercih ederdim ama hap atmak zulüm olurdu bana... babam evde oldumu tokatı hazır tutardı öyle yutardım, tabi midemi bulandırmazsa ilacımı almış olurdum:) babam evde yoksa ki büyük ihtimal kış mevsimidir, işte o zaman bayram olurdu bana hapları eritir dökerdim çöpe falan atmazdım bi gören olur diye :) şimdi anlatıyorum babama "şimdi neler yapıyosun benden habersiz sökül bakalım" diyor:) bende "yok şimdi anlatamam en az çocukluğum kadar bi zaman geçsin ki, bana kızma yüzünde tebessüm olsun" diyorum:)
bende çok özledim o sorumluluğun olmadığı, anne ve babamı kahramanım olarak gördüğüm günleri... teşekkürler ROSE az yaramaz değilmişsin sende :)
Ben çocukluğumda gizli yaramazlardandım. Yani dışardan uslu görünüp,arkadan allah ne verdiyse yaramazlık yapanlardan.
Annem evden gidince,annemin çizgili,naylon dokumadan yapılmış,kırmızı saplı pazar çantasına ip bağlayıp,3.katta olan evimizin balkonundan aşağı sarkıtır,bahçedeki kedi yavruları içine girinceye kadar beklerdim.Hatta çantanın içine azıcık kıyma koyar,içine girmelerini sağlardım.
Yavru kediler içine girince,çantayı yukarı çeker, kedileri bir güzel severdim. Onların karınlarını doyurur, yıkardım.Sonra tekrar aşağı indirirdim.
Harçlıklarımdan biriktirdiğim paralarla,hazır çorba yapıp,dikdörtgen dondurma kaplarına koyar,dört köşesinden annemin kazak şişleriyle delip ip geçirirdim.Onunlada arka bahçedeki kedilere ziyafet verirdim. Sonra annem eve gelince,şişler için kulaklarımı çekerdi.
Birde bizim mahallede küçük bir cami vardı. İlk defa kur-anı kerimi orada öğrenmiştim.Camii imamı babamın arkadaşıydı.Küçücük minaresi vardı.yerden yüksekliği ancak 6 metre kadardı.Ve küçük penceresi evin bahçesine bakıyordu.
Birgün annenmle beraber imamın evine oturmaya gitmiştik.Bende evin çocuklarıyla beraber,oyun oynamak için bahçeye çıkmıştım.Bahçede çok güzel bir asma vardı. Üzüm salkımları,tahtaların arasından aşağıya sarkıyordu.Ama mevsimi olmadığı için üzümler sertti,henüz olgunlaşmamıştı.
Başımı yukarıya kaldırdığım zaman,minarenin küçük penceresinin açık olduğunu gördüm.
kafamda şimşekler çaktı ve bir salkım üzüm kopartıp,pencereye doğru atmaya başladım. kimini tutturuyor kimini tutturamıyordum İkindi ezanı vakti geldi ve müezzin minrenin küçük camından kafasını uzattı.
Allaaaaahuekber derken ben bir üzüm daha attım.Attığım üzüm müezzinin boğazına gitmişti,gak guk dedikten sonra neye uğradığını şaşırmış bir halde ezanı tamamlayamadan geri çekildi. Ama bizi görmemişti.Hala bunun vicdan azabını çekiyorum.Ama o zaman 4.sınıf öğrencisiydim.Ve çoook yaramazdım.
buna benzer daha sayamayacağım kadar çok haylazlıklar....
Aslında o günleri çok arıyorum.O günlerin sıcak,samimi insanlarını.Kışın ayazında,çıtır çıtır yanan,kömür sobasının sıcaklığını.Üzerinde annemin bakırdan yapılmış,içi su dolu olan güğümünü,kandillerde hasibe teyzenin getirdiği helvaları,kızamık şekerlerini,saat sekizde açılıp,on ikide kapanan tek kanallı televizyonu.
kısacası zaman geçtikçe biz büyüdük,teknoloji gelişti,zaman su gibi aktı gitti.ama zamanla kayıp giden,sadece bizim çocukluğumuz değil,o günlerin samimi içten insanları ve daha bir çok kaybettiğmiz değerler oldu bana göre.....
teşekkürler rose kardeşim bana bunları tekrar hatırlattğın için emeğine sağlık....
Aşkta tıpkı ELİF gibidir, isminde gizlidir. Ama okunmaz, o olmadan da besmele sese gelmez, o herşeyin içindedir; hiç birşeyde görülmez
Çocukluğum köyde geçti.Yazın şehirden akrabalrım glirdi.Onlar oyub oybarken beni babam camiye gönderirdi.Fazla oyun oynuyamadım diye üzülürdüm.Ama iyiki göndermiş.Allah razı olsun.
yaz gelince kuran öğrenme hikayeleri başka kardeşim:)bütün mahallenin çocukları toplanıp camiiye kuran öğrenmeye giderdik.yalnız bizim şansımız yoktu nere gitsek hangi hoca olursa olsun mutlaka elinde uzun bir siyah hortum olurdu.hiçbişe yapmasan bile yerdin dayağı.şükürki ben hiç yemedim.ama ne olursa lsun hiç bırakmazdık camiyi.mutlaka yaz gelince toplanıp giderdik.unutamam o camii günlerini:)) hayat işte akıp gidiyo tutamıyosun,çeyizini hazırladıysan öbür dünyaya o kalıyo sana birtek yoldaş.birde rabbin.ALLAH hepimizin yardımcısı olsun.rabbim affetsin bizleri.selametle
katana kardeşim anlatmak veya anlatmamak sizlerin elinizde anlatandanda ALLAH razı olsun anlatmayandanda.birazcık gülümsetebildiysem sizleri ne mutlu bana.anlatmaya gerek görmüyorsanız anlatmayın ozaman.canınız saolsun.:)) selametle
Paylaşımın için teşekkürler rose kardeşim, anılarını paylaşan kardeşlerime de teşekkür ediyorum. Jade kardeşim çok keyifliydi anıların.
Çocukluğuma dair anlatacak çok şey var elbette, ama hepsini paylaşarak sizleri sıkmayacağım :)
Küçük bir şehirde geçti çocukluğum,
Çocukluğumla ilgili aklıma ilk gelen hatıram; dört yaşlarındayken kapının önünde küçük ayaklarımı, küçük mavi naylon ve burnu kapalı terliklerime sokmak isteyip bir türlü girdiremememdi. Ayağımı terliye doğru bastırıyordum ama girmiyordu. Halama seslenmeye karar verdim. Öyle çok bağırdım ki koşarak geldi halam ve terliği alıp ters çevirdiğinde neredeyse bayılacaktı :) Terliği atıp hızla kaçtı :) çünkü içine kurbağa girmişti :p
Çocukluğum kuzenimle geçti çok iyi anlaşırdık. Böcek kolleksiyonu yapardık kuzenimle, onları itinayla toplar beslemeye çalışırdık. Böcekleri incelemek çok hoşumuza giderdi :) ve sonra korkanların üzerine atmak daha çok hoşumuza giderdi :p
Yağmurdan sonra toprakta solucan avına çıkardık, onları bölüp iki taraflarınında hareket etmesini izlemek için :)
Çok yaramazdık eve hiç girmek istemezdik, müstakil evlerde oturduğumuzdan çatılara tırmanabiliyorduk. Bir gün ben yine çatıya tırmanmaya koyulmuşken içim titremeye başladı heryerim titriyordu :) Meğer dokunduğum çatıda elektirik kaçağı varmış :) Ben hem titriyor hem de bağırıyordum. Babannem sesime geldi, beni kurtarmak için belime sarıldı :)) Babannemde titremeye başladı :)) Benden daha çok bağırmaya başladı :p
Sonra annem koşmuş neyse bizi kurtarmayı başardılar :) Ama ah kızım diye sarılan olmadı bi de üstüne dayak yedim ne işin var orda diye :p
Bazen resim yapardım sonra onları sergilemek için babannemden un alıp suyla karıştırıp resimleri evin dış duvarlarına öyle yapıştırırdım :p
Altı yaşlarımda dedemi kaybettik (Allah rahmet eylesin), kuzenimle herkesten gizli mezarlığa giderdik dedemizi görecektik. Ama mezarlık çok uzak olduğundan hep kaybolurduk.. Abilerimiz bizi bulurdu.. Sağolsunlar hep koruyup gözettiler bizi :)
Neyse benim çocukluğum anlatmakla bitmez :) Allah'a emanet olun...
cocuklugum cok kanlı gecmisti:)
:):)hiç unutmam bu animi...evimize yakın bi yerde biraz meyilli bir yol vardi.buyuk traktor lastiklerini guc bela yukarıya cıkarıp sonra asagi dogru iterdik.Saf bi amcamın oglu vardi cok cabuk gaza gelirdi.(cok severim kendisini)Tutturduk lastigin içine gir senle beraber itelim diye...cocuk tereddut etti huyunu bilen diger arkadaslarla yok girersin yok giremezsin derken lastige koyduk ve ittik.lastik tahmin etmedigimiz sekilde hızlı gitmisti.hepimiz can havliyle lastigin pesinde kosuyorduk ama durduramadik lastik o hizla direge carpti amcamın oglugun kafası kırılmıstı.Annesi heryerde beni ariyordu:))
mahallemizden gecen araba kamyon vs aracların arkasına tutunurduk.bi munibusun arkasına tutunmustuk soför bizi gorunce hızlandi o hızla arabaan atlamıstım:)derisi soyulmadık yerim kalmamıstı:)
bi keresinde misafirligi gitmistik babam gittigimiz eve meyve falan almıstı.biraz oturduktan sonra kalkmamiz gerekti ben bi turlu kalkmadim gozum meyvede kalmıstı.meyveleri yemeden kalkmam dedim hem annemgil utanmıstı hem ev sahibi:)simdi hatırladıgımda baya bi guluyom.
Sabah kahvaltısında evden cıkardık.gunde 7-8 mac yapardık.gordugumuz herseyi yakardık o dumanlı isli elbiselerle gelip yatar sonra diger gun aynı sekilde devam ederdik:)
pek paramız olmadigindan evden bugday asırır portakal biskuvi alirdik hepimiz toplanıp gures turnuvası yapardık kazanan herseyi alirdi:)
hey gidi gunler:))))
Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden
Senin de destanini okuyalim ezberden
Haberin yok gibidir tasidiGin degerden
Elde sensin, dilde sen, gönüldesin bastasin
Fatih’in istanbul’u fethettiGi yastasin!
Yürü, hala ne diye kendinle savastasi
81 li olupta boyacilik yapmadim diyene sasarim. Ben yaptim. Ama muthis kurnazlik yapar tum ayakkabilari alirdim. Ne yapardim biliyormusunuz. Veresiye boyardim, maas gunu gelince de yuklu paralari cekerdim...Inanin Ilkokul 3 ten bu yana univeriste de dahil aileme hic maddi yuk olmadim. Zaten manen yukumuz yetiyordu. Calismak guzeldir arkadaslar, babamin durumu iyi olmasina ragmen calsimama hic bir sey demezdi.Cok faydasini gordum...Vesselam
:=)) ey gidi günler ey diyorsunuz bazı arkadaşlrın yazılarına çok güldüm yaa rabia hele kurbağaya :))
yaa bide böcek atmanız rabia kardeşim ben çok korkarım ve atarlardı korktugumdan ağlardım halada devam ediyor korkum
maşallah mezopotamya kardeşim çok yaramazmışsınız yazık değilmi yaw çocuga lastik içinde
katana kardeş sizde maşallah zeki imişsiniz:) veresiye
--------------------------------------------------------------------------------------------------
...::Hiç bi edeb vasılı hüda olamaz::...
:))
Ecyad kardeşim gülümsemenize çok sevindim, ama birşeyi itiraf etmeliyim şuan böceklerden çok korkuyorum :(
Köye tatile giderdik, atlarımı eşeğimi civcivlerimi kedilerimi horozlarımı tavuklarımı güvercinlerimi köpeklerimi kuzularımı ineklerimi :))) hepsini çok özledim. Ama nedense böceklerimi hiç özlemiyorum :o
şimdinin aksine küçükken hayvanlardan çok korkardım kardeşimin kuşu vardı ondan da çok korkardım bi gece onu korktuğum için balkona çıkarmıştım ama sabah kuşu ölü bulmuştuk daha küçük olduğum için şubatın ortasında kuşun dışarda canlı kalamayacağını anlayamamıştım. şimdi ise her gün onlarla iç içe olmak zorundayım bölümüm nedeniyle. bu cesareti nerden buldum onu hiç anlayamıyorum zaten ama itiraf ediyim hala bazılarından çok korkuyorum
okula kardeşimle aynı gün başalamıştık. ama ben gitmemek için çok direnmiştim. okula giden iki yol vardı. babam beni okula bırakıyodu. onun hangi yoldan gittiğini öğrenip bende diğer yoldan evin yolunu tutuyodum. aynı şeyi bir kaç kez tekrarlamıştım. en sonunda ise tokadı yemiştim. ondan sonra bi daha okuldan kaçmaya cesaret edememiştim.
camiye yaz tatilinde bizde arkadaşlarla ve ablalarla giderdik. camiye gitmeye 5 yaşımda başlamıştım. ama cami o kadar kalabalıktı ki biz daha kur-an a geçemeden okul başlardı çoğu günler bize sıra bile gelmezdi ama biz yinede sıkılmadan hergün giderdik. en sonunda babam 12 yaşıma kadar kur-an okumayı öğrenemediğimi görünce kızım bu böyle olmayacak dedi arkadaşları mı da toplayıp komuşumuza göndermişti. allah razı olsun onun sayesinde 2 hafta sonra kur-an okumaya başlayabilmiştim. onun hakkını hiç ödeyemem
bunun dışında okuldan geldikten sonra direk dışarı çıkardık. eve ise ancak bi arkadaşın bi yerine bişey olduğunda ya da akşam ezanı okunduğunda girerdik.çıkmadığımız ağaç, çatı kalmzdı eve sağlam olarak girdiğimiz gün sayısı çok azdı.
aslında çok uslu bi çocuktum ama arkadaşlarım "hadi"deyince onları kıramazdım demkki içimde varmış.
çok sağolun bize çocukluğumuzu hatırlttınız. ayrıca arkadaşlarda gerçekten çok renkli bi çocukluk geçirmişler. jade kardeşim o hayvanlarla bu kadar yakın olmak gerçekten cesaret işi kutlarım seni.
aslında benim çocukluğumu annem anlatsa daha yerinde olur,o na çok korkulu günler yaşattım çünkü;ama hepsi oyun oynamayı çok sevmemden kaynaklanıyodu,suç benim değildi yani.ip atlarken bir kat yükseklikten düşüp,günlerce koma derecesinde yattım,körebe oynarken motosiklet çarptı,düz yürümek varken,döne döne yürüyüdüğüm için dikenli tele düşüp dudağımı yardım,zaten dizlerimin yarasız olduğu hiç bir an hatırlamıyorum ben,ama genede vazgeçmezdim oyun sevdamdan,erkek çocukları beni takımlarına alırlar,beraber futbol oynardık ilkokulda,iyi oynardım yani,ama en çok halhal ımla zıplamayı severdim,bir ucu ayak bileğime bağlı,diğer ucunda top var,ben zıplayıp atlıyorum,bütün dükkan sahipleri rekor denettiriyolar,kimin dediği rakamı,hiç durmaksızın atlarsam bana ikramda bulunuyolardı,bende elimden geldiğince kırıyodum o rekoru.hala içimde oyun oynama kıpırtıları oluyoda,etrafımdakiler şaşırıyolar,ruhumdaki çocukluğa.tabi leblebi tozunu da çok özledim.
rabia o solucan işi bendede vardı toplardık kardeşimle onları suya atardık şimdi kızıyom kendime günahtır niye yapmışım diye.bide çok olurduki bazılarını ayırırdık ikiye her taşın toptrağın altına bakardık.ama ben korkmuyorum tiksinmem de onlardan.şimdi bile köye gittiğimizde alıyom elime milleti korkutuyorum:))bana çok pissin diyolar yaw :))
katana kardeşim o satış işleri bizdede vardı atom satardık kardeşimle tepsi alıp mahallede bitirirdik onu.simit pasta artık ne varsa.sonra biraz büyüyünce ailemin durumu iidi ama babam boş durmayı sevmezdi ilkokul çağlarında pazarcılık yaptım halada cicanneme yardım ederim.küçükken maydonoz satardık ya ben öle coşardımki mayyydonozz var yemeğe kahvaltıya böreğe maydonooooooooozz diye bağırırdım:))) okulda dalga geçen arkadaşlar olduğu halde hiç aldırmaaz yapardım pazarcılığı.halada severim 13 sene oldu alışmışım,gerçi şimdi bağırmıyorum ama oturup serginin arkasında soranlara cevap veriyorum.yinede seviyorum.hem cicannem yaşlı (babamın teyzesi oluyo oda bizle oturuyo )o bile duramıyo.gerçi o yokluktan gelmiş biz ne çekmişizki.onun yanına gider namaza gönderirim yemeğini yer gelir.
çocukluk çok güzelmiş hatırlayınca insanın yüzünde hep tebessüm kalıyo.selametle