Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
ULA BİZ GARDAŞUK
ULA BİZ GARDAŞUK
Oflu'nun biri Osmanlı zamanı askere alınmış. Tesâdüfe bakın ki; kur’ası Yemen’e çıkmış. O zaman Yemen’e altı ayda gidilir, altı ayda gelinirmiş. Tabiî gelinebilirse… Çünkü Yemen ahâlîsi ekseriyetle Alevîliğin Zeydiyye koluna mensûb olduğundan onlar “Hilâfet”i tanımaz “İmâmet”e inanırlar. Bundan dolayı Osmanlı’yı pek çok uğraştırmışlar ve çete muhârebeleriyle sayısız Anadolu evlâdını hâinâne bir sûrette öldürmüşlerdir.
Osmanlıların Yemen’e bir ihtiyâcı yoktu. Yemen, Osmanlı toprağı olsa da, olmasa da bir şey değişmezdi. Ancak Mekke ve Medine’nin emniyeti bakımından Kızıldeniz’in girişindeki bu ülkede asker bulundurmak ihtiyâcı vardı. Bu stratejik (sevku’l-ceyşî) zarûret sebebiyle oraya gönderilen Osmanlı askerlerinin pek çoğu vatanlarına dönememiş, bundan dolayı yanık türkülerimizden biri olan “Yemen Türküsü” Anadolu’da harc-ı âlem bir hâle gelmişti. Bu türküde:
“Bura Yemen’dir,
Gülü çemendir
Giden gelmiyor
Acep nedendir.”
Yâhûd;
“Burası Huş’tur
Yolu yokuştur
Giden gelmiyor
Acep ne iştir.”
sözleriyle bu hazîn Yemen mâcerasının dillerde kalmış bir hâtırâ ve terennümüdür. “Hûş” Yemen’de merkez Sana’nın yüzelli kilometre kuzeybatısında bir şehirdir. Yemenliler buraya kelimeyi cemîlendirerek “Hûşân” derler. Hâlâ burada yüksek bir dağın tepesinden Türklerden kalma bir kale ve geniş bir “Türk Şehidliği” vardır.
Bizim Oflu, on yıl burada askerlik yaptıktan sonra terhîs edilmek üzere İstanbul’a geri gelmiş. Selimiye kışlasında son günlerini geçiriyor ve terhîs tezkeresini bekliyormuş. Bu esnâda kışlanın yemekhânesinde çalıştırılıyormuş… Uzun bir sırığa takılan karavanayı iki asker omuzlarında götürüyorlarmış. Bir gün bizim Oflu’ya eş olarak acemi erlerden biri düşmüş. Karavanayı omuzlayıp götürürlerken bu acemi eri gözü ısıran, on seneden beri de vatanından çok uzakta olan Oflu’nun kafası karışmış. Sırığın diğer ucunu omuzuna atmış yürümekte olan acemiye demiş ki:
“–Ula habu karavanayı koy yere bakayum. Sağa bir şey soracağum. Yüzüne bakayrum, sanki seni bir yerden tanıyrum. Bir yandan da düşüniyrum, on seneden beri ben Yemen’deyim. Sen daha çocuksun. Ula adın nedur?”
Acemi er:
“–Mehmed” demiş ve ilâve etmiş. “Seninki?”
“–Ahmed” demiş ve bundan sonra aralarındaki konuşma şu minval üzere devam etmiş:
“–Ula nerelisun?”
“–Trabzonliyum. Ya sen?”
“–Ben da.”
“–Ula Trabzon’un neresindensun?”
“–Ofliyum. Ya sen?”
“–Ben da.”
“–Ula, Of’in hangi köyündensun?”
“–Çufaruksa!”dan,Ya sen?”
“−Ben da.”
“–Ula evunuz köyün neresündedur?”
“–Köyün yukarsunda, mezarluğun yanidur.”
“–Ula babanin adu nedur?”
“Recep.”
Oflu heyecanla ilâve etmiş:
“−La ananun adi nedur?” Acemi er:
“−Hava!” deyince Oflu, elinde tuttuğu karavana omuzluğunu fırlatarak karşısındaki gence sarılmış ve:
“−Oy gurban olayım sağa! Biz gardaşuk. Sen benim Yemen’e giderken köyde bıraktuğum küçük gardaşum Mehmed imişsin.” demiş ve ağlamaya başlamış.
Not: “Türküm!..” veya “Kürdüm!..” diyerek birbirleriyle kavgaya heveslenen bütün evlâd-ı vatana ithâf olunur.
(Kadir Mısıroğlu, İthaflı Fıkralar)
Allah razı olsun..Çok hoş ayrıca düşündüren bir fıkra....
""Din Nasihattir.""
""Anani Atani Say; Bereket büyüklerle beraberdir...""
""Kula bela gelmez hak yazmadıkca,
Hak bela vermez kul azmadıkca""
gerçekten çok etkileyici gerçekten yaşanmış olabilir mi acaba.çünki 10 yıl askerlik yapmış ya.
Vuslat gibi nimet mi olur,
Ya Rab! nice sukredelim?
Hizmet gibi devlet mi olur,
Ya Rab! nice sukredelim?
****Bezledersen bu yolda canini,bir gün olur elbet bulursun cananini****
Harika bence hele en altta yazmis oldugunuz uyari gercekten ilgi ve dikkat uyarici manasi buyuk tabi anlayana .............
Allah razi olsun kardesim selametle...
harika güzel bir öykü herkese hayırlı günler şabanı şerifiniz mübarek olsun
çok beğendim kardeşim rabbim razı olsun
kardeşlerim cumanız hayır dolu geçer ALLAHA EMANET OLUN
allah razı olsun kardeşim paylaşımın için gerçekten çok etkileyici
kardeşler, üstat Kadir MISIROĞLU herzaman yaptığı gibi çok güzel bi yazıyı kaleme almış.ALLAH Razı olsun hepimizden..
Uzun sayılabilecek bir zamandan sonra herkese tekrar merhabalar!
Yazı için mesaj gönderen tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum... Gerçekten şuur ve idrak dolu ifadeler... Yazmış olmak için karalanmış tek bir cevap yok içlerinde...
Tekrar teşekkür ediyorum...
Selamlarımla...
Fî emânillah...
Allah razı olsun çok güzel paylaşım ben yemenle ilgili bir belgesel izlemiştim ve içim acıdı ne çekmiş askerlerimiz orda hiç değerleri yok gibi bir mezar dahi çok görmüşler. :((
ELİNİZE YÜREĞİNİZE SAĞLIK KARDEŞİM. YAZINIZI GÖZLERİM DOLARAK OKUDUMVE DÜŞÜNDÜM ECDADIMIZ BU VATAN İÇİN NASIL NASIL MÜCADELE ETMİŞLER, VATANI EMANET OLARAK BIRAKTIKLARI EVLADLARI NE HALDELER?
Sevgili ECYAD, değerli TUNAHANHAKAN;
Allah cümlemizden râzı olsun.
Belgeselde izlediğiniz, bu kısa hikayeyi okurken girdiğiniz halet-i ruhiye gibi, mübarek ecdadımızın çekmediği ıztırap, karşılaşmadığı meşakkat kalmamış adeta dünyada… Hele de Cezîretü’l-Arap denilen o bölgede… Gerek merkezle olan irtibatın güçlüğü dolayısıyla çekilen yokluk-kıtlık, açlık ve sefalet; gerekse bölge insanının -maalesef- çeşitli saiklere kapılarak kalkıştıkları ihanet! Şehitlerimize çok gördükleri üç-beş metrekarelik mezar da bunun neticesi değil mi?
Kaldı ki bu hikaye, aysberg'in görünen onda sekizlik kısmının küçücük bir noktası durumundadır, umumi tablo karşısında...
Ne diyelim? Gene o mübarek ecdadımızın deyimlerini tekrarlamaktan başka bir şey gelmiyor içimden: “Allah dağına göre kar verirmiş!” Onlar onun altından kalkabilmişler.
Mevlam, nezd-i ilahisinde ecirlerini zâyi etmesin.
Bu milleti bir daha böylesi ihanet ve felaketlere maruz bırakmasın.
Bu günlerimizi aratmasın.
Measselam…
İç acıtan bir gerçek maalesef. Hocam sağolun Allah razı olsun sizden. Paylaşımınız çok güzel ve etkileyiciydi yine. "YEMEN" üzerinde çok düşünülmesi gereken bu bölgede gerçekleşen olaylar çok üzücü. Ecyad kardeşimizin bahsettiği belgeseli bende izlemiştim. Çok etkileyici bir belgeseldi. İnanın şuan yazacak birşey bulamıyorum. Tarihinden habersiz bu gençler bu fedakarlıkları hakediyor mu bizler bunu hakediyor muyuz? :'( Şehitlerimizin hakkını asla ödeyemeyiz galiba. Tekrar Allah razı olsun. Kusura bakmayın.
İNSANI TÜKETEN YOLLAR DEĞİL; ERİŞEMEĞİ MUTLULUKLARDIR:( sevgi ve muhabbetle güvercin
GÜVERCIN Karedşimiz demiş ki;
"Tarihinden habersiz bu gençler bu fedakarlıkları hakediyor mu bizler bunu hakediyor muyuz?"
Evet, üzerinde durulması çokça düşünülmesi gereken bir nokta...
Onlar o fedakârlıklara niçin katlanmışlardı?
Oralarda ne işleri vardı, gayeleri neydi?
Şüphesiz ki tek maksatları, "i'lâ-yi kelimetullah" idi...
O takdirde demek oluyor ki; onlara liyakatin yolu da, Allah kelamının yayılması, kelime-i tevhid nurunun âlemi aydınlatması için gayrat, gayret, gayret! Başkaca bir çıkış yolu gözükmüyor.
Rabbim, yolundaki bütün hizmetlerimizi rızasına uygun kılarak o pâk ecdada layık nesiller olabilmeyi nasib u müyesser kılsın.
Selam ve dualar...
Değerli halisece kardeşim
Konuyla ilgili değil ama size bir sorum olacak "bir erkek evine aldığı cariye yi
nikahına alabilir mi? ilgilenirseniz çok sevinirim..
selametle.....