Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


Seyyid Fehim-i Arvâsî (kuddise sirruh)

Seyyid Fehim-i Arvâsî (kuddise sirruh) - 15

Vefât haberi duyulunca,basta sevenleri olmak üzere bütün halk ve yabânî hayvanlar bile üzüldüler...


Ömrünün son günlerine dogru rahatsizligi fazlalasti.Bir Cumâ günü hasta haliyle câmiye gitti.O gün halîfesi ve oglu Seyyid Muhammed Emin Efendi belig ve hazîn bir hutbe okudu. Câminin arkasindaki çesmeye kadar saflar baglamis olan cemâat bu hutbenin tesiriyle mahzûn olup,agladi.Seyyid Fehim hazretleri Cumâ namazini oturarak kildi.Sonra da Seyyid Abdülhakîm Efendi, eyyid Muhammed Emîn Efendi,Halîfe Dervis ve Halîfe Ali adli dört halîfesini huzûruna dâvet buyurarak vasiyetlerini söyle bildirdi:

"...Muhammed Emin yerime ikâme edilmistir.Yâni benim vazîfemi yürütecektir.Ince kalplidir.Bize karsi sevgisi çok kuvvetli oldugu için benden sonra fazla yasayacagini zannetmiyorum.Ondan sonra Seyyid Abdülhakîm mutlak olarak yerime ikâme buyrulmustur.Kendisi, Arvas'ta olsun, Baskale'de olsun,Istanbul'da olsun ona itâat ediniz.Onun rizâsi benim rizâmdir.Ona muhâlefet bana muhâlefettir." buyurarak SeyyidAbdülhakîm Efendinin zamanla Istanbul'a gelecegini isâret etti.Dört halîfesinden baska bâzi talebelerinin de bulundugu sirada vasiyetine devâm ederek buyurdu ki:

"Kitaplarimi Arvas Kütüphânesine vakfettim.Benim bildigim kimseye borcum yoktur.Ihtiyâten îlân edin.Sâyet alacaklilar çikarsa,ne kadar iddiâ ederlerse,Muhammed Emin tereddütsüz versin.Ilmin ve Naksibendiyye yolunun yayilmasina ihtimâm gösteriniz.Seyyidim ve senedim Seyyid Büzürk(Seyyid Tâhâ-yi Hakkârî)hazretlerinin,her sene asgarî bir defâ Van'a gidip halki irsâd için fakîre olan emirlerini yerine getiriniz.

Hüseyin'in annesinin genç olmasina ragmen çocuklarini birakip gidecegine kâni degilim.Bununla berâber himâye etmek lâzimdir." buyurdu.O sirada on yasinda olan Hüseyin Efendi orada oynuyordu.Bir ara;"Can fedâ babacigim.Misâfir çoktur. Disarida hep sizi bekliyorlar.Niye yatiyorsunuz.Kalkin misâfire bakin." deyince,çocugun sözlerine tebessüm ederek; "Bu çocuk sâlihtir." buyurdu.

Vasiyetine devâm ederek;"Benden sonra çok fitne çikacak, kadinlardan hayâ perdesi kalkip,çarsi pazarlarda dolasacaklar.Islâm, Abdülhamîd Hanla kâimdir." buyurdu.Bir ara Seyyid Abdülhakîm Efendiye dönerek;"Cenâb-i Hak sizi muhâfaza edecektir."buyurdu ve Ibrâhim aleyhisselâmin ateste yanmadigi kissasini anlatti."Naksibendiyye yolunun yayilmasi için elimden geldigince,kil kadar ayrilmamak üzere hizmet ettim.Insâallah mes'ûl degilim.

Tam tedkîk etmeden fetvâ vermeyiniz.Ruhsatlarla yetinmeyiniz.Imkân oldukça azîmetleri esas kabûl ediniz."buyurduktan sonra bir müddet kimseyi yanlarina kabûl buyurmadilar.Allahü teâlâyi anmakla ve ibâdetle mesgûl oldular.Bir ara karpuz istediler.Fakat o mevsimde Müküs'de karpuz yoktu.Catak'a gidip getirdiler. Fakat karpuzu yemeden vefât ettiler.

Fehim-i Arvâsî hazretlerinin hastaligini duyanlar uzak yakin her taraftan gelip ziyâret ettiler.Tedâvî için doktorlar getirdiler.Vefât ettigi günün ikindi namazini oturarak kilan Seyyid Fehim hazretlerinin mübârek vücudlari secdeden mübârek basini kaldirmayacak derecede zayiflamisti.Oglu Seyyid Muhammed Emin Efendinin yardimiyla basini secdeden kaldirabiliyordu.Bu sirada hüzün ve üzüntü Arvas ve etrâfini kaplamis,evin etrâfinda yüzlerce seveni ve talebesi onun iyilesmesi haberini bekliyordu.O sirada renk renk, çesit çesit kuslar geldiler,havada sira sira durarak herkesin hissettigi sekilde hüzünlerini izhâr ettiler.Yüzbinlerce kus, Arvas üzerinde semsiye gibi gölge ettiler.

O arada gaybdan bir ses;"Yâ
eyyetühennefsü'l-mutmeinneh..." âyet-i kerîmesini sonuna kadar okudu.Secdeden basini kaldirip"Er-Refîkul-a'lâ."dedikten sonra sesli bir kelime-i tevhidden sonra 1895(H.1313)senesi Þevval ayinin on besinci Sali günü rûhunu teslim etti.Vefât haberi duyulunca,basta sevenleri olmak üzere bütün halk ve yabânî hayvanlar bile üzüldüler.

Huzur Pinari


Selam Sevgi ve Dua Ile

Seyyid Fehim-i Arvâsî (kuddise sirruh) - 12

Islâm dünyâsinda eskiden beri basta sevgili Peygamberimiz ve Eshâbi olmak üzere bütün velîlerin kabirleri ziyâret edilmis,rûhâniyetlerinden istifâde edilmis,herkes onlari vesîle ederek,Allahü teâlâya yalvarmis, duâlarinin kabûlü için niyâzda bulunmustur.

Seyyid Fehim hazretleri,hizmetlerinde bulunan Haci Ömer Efendiyle birlikte Câmi-ül-Ezher Medresesine gittiler.Bir odaya girdiler.Bu odada oturan bir âlimin etrâfinda çok sayida kitaplar ve önünde bir kâgit oldugu halde oturdugunu gördüler. Âlim,kitaplara bakiyor fakat önündeki kâgida bir sey yazamiyordu.Seyyid Fehim hazretleri kâgitta olan yaziyi bir defâda okuyup ezberledi.Cünkü bir defâ okudugu yaziyi ezberlemek onun husûsiyetlerindendi.Âlim kimse basini kaldirip; \"Sizin okumaniz var midir?\"diye sordu.Seyyid Fehim hazretleri ilimle bir mikdâr mesgûl oldugunu bildirdi.

Âlim; \"Siz bu kâgittaki yazinin mânâsini bilir misiniz?\" dedi.\"Evet. cevâbini alinca, hayret etti ve; \"Hayret! Câmiü\'l-Ezher Medresesi(Üniversitesi)bütün sûbeleri (fakülteleri)ile bir haftadan beri bu meselenin halli için tâtil edildi.Reîsü\'l-ulemâ basta olmak üzere bütün âlimler gece-gündüz çalismaktadir.Bu yazinin mânâ ve mefhûmunu anlamaktan âciz kaldi.\" dedi.Seyyid Fehim hazretleri; \"Basit bir meseledir.\" buyurunca, âlim daha çok hayret etti.

Seyyid Fehim hazretleri anlasilamayan meseleyi îzâh etmeye basladi.Hayretler vâdisinde dolasan âlim,saygiyla kalkip elini öptükten sonra,hemen kâgit kalem alip Fehim-i Arvâsî hazretlerinin îzâhini yazdi.Adresini alarak tekrar ellerini öptü ve ayrildi. Seyyid Fehim hazretleri de Haci Ömer Efendiyle birlikte kirâladiklari eve döndü.

Bir müddet sonra Câmiu\'l-Ezher Medresesi
Reîsü\'l-ulemâsinin(rektörü)gönderdigi dört âlim çikageldi. Reîsü\'l-ulemâ tarafindan Câmiü\'l-Ezhere dâvet edildigini ifâde ettiler.Seyyid Fehim hazretleri dâveti kabûl buyurup, gitti.Büyük bir salonda Reîsü\'l-ulemâ basta olmak üzere bes yüze yakin âlim büyük bir saygi ile kendisini karsiladilar. Seyyid Fehim hazretleriyle Reîsü\'l-ulemâ yanyana oturdular. Sohbet basladi.Reîsü\'l-ulemâ,Seyyid Fehim hazretlerine; \"Efendi hazretleri!Tam istenen sekilde açikladiginiz mesele, Câmiü\'l-Ezherce müskil ve mânâsi anlasilamayan bir mesele hâline gelmisti.Cenâb-i Hakk\'in yardimiyla bu müskilâttan bizleri kurtardiniz.Câmiü\'l-Ezher size sonsuz sükrân borçludur.\" dedi.

Birçok müskil meselelerin halledildigi suâlli cevapli sohbet,saatlerce devâm etti.Bu sirada Seyyid Fehim hazretleri,yanindaki Haci Ömer Efendiden tütün çubugunu doldurmasini ve yakmasini istedi.Haci Ömer Efendinin hazirladigi çubuktan birkaç nefes çekip yerine koydu. Reîsü\'l-ulemâ, Seyyid Fehim hazretlerinden müsâde isteyip; \"Birkaç nefes de ben çekebilir miyim?\" dedi.Seyyid Fehim hazretleri müsâde ettikten sonra birkaç nefes deReîsü\'l-ulemâ çekti.Fakat bu sirada salondaki âlimler arasinda fisiltilar basladi.Iki âlim gelerek Reîsü\'l-ulemâ\'ya; \"Efendim tütün içmenin kesin haram olduguna dâir dört fetvâ vermistiniz.

Simdi içiyorsunuz,hikmeti nedir?\" diye sordular. Reîsü\'l-ulemâ cevâben; \"Yemin ederim ki bizim ilmimiz bu zâtin ilmi yaninda denizde bir damla gibidir.Verâ ve takvâmiz da bu zâtin verâ ve takvâsi yaninda yok gibidir.Bu zâta uyarak bugünden sonra tütün içecegim.Demek ki yanilmisim.Haram degilmis.Haram ve günah olsaydi,bu zât agzina koyar miydi? Siz serbestsiniz.Benden haram oldugunu duyan herkese haram olmadigini duyurunuz.\" dedi.


Seyyid Fehim efendi ögrencilerini su kenarina götürürmüs ki; su sesinin verdigi ferahlik fikih ilmini ögrenmeyi kolaylastirirmis

Huzur Pinari

Selam Sevgi ve Dua Ile

Seyyid Fehim hazretleri Mekke'de bulundugu sirada Imâm-i Rabbânî hazretlerinin torunlarindan Ahmed Saîd'in oglu Muhammed Mazhâr Müceddîdî ile görüstü.Bu sebeple ogullarinin birinin ismini Mazhar koydu.

Hac vazîfesini îfâ ettikten sonra Medîne-i münevvereye giden Seyyid Fehim-i Arvâsî hazretleri,
sevgiliPeygamberimizin mübârek kabrini ziyâret edip, feyzlerine kavustu.Sonra tekrar Arvas'a dönüp irsada devâm etti.

Hayâtinda cemâatsiz namaz kilmadi.On iki yasindan beri gece teheccüd namazini kaçirmamistir.Talebelerinden Molla Abdülhakîm veya Molla Þâbân bulunduklari zaman onlara uyar, bulunmadiklari zaman kendisi imâm olurdu.Mihrâba geçip tekbir aldiginda elektrik cereyâni gibi kalplere tesir ederdi.Ramazân-i serîfte teravih namazini hatimle kilarlar, yâni her rekatte bir sayfa Kur'ân-i kerîm okunurdu.Terâvih ve duâ biter sahur sofrasi hazirlanirdi. Sahurdan sonra sabah ezâni okunur,namazdan sonra, zikir ve murâkabe ile mesgûl olunurdu.Günes yükseldikten sonra kusluk, namazi kilinir,kaylûle vaktinde iki saat kadar uyurlardi.

Seyyid Fehim hazretlerinin sohbet ve hizmetinde bulunanlar, kendilerini dünyâdan uzaklasmis görürlerdi.Arapça, Farsça, Türkçe ile diger mahalli dilleri bilirdi.Her dildeki mahâreti emsâlinden üstündü. Arapça konustugu zaman Misir Câmiü'l-Ezherinde yetistigi sanilirdi.Maddî ve mânevî bütün ilimlerde derin âlim, fesâhat ve belâgatlari hârikaydi. Seyyid Abdülhakîm hazretleri onun vasiflarini su sekilde anlatirdi:

"O, her ilimde bir okyanustu. Derinligine kimse inemedi. Ancak oglu ve halifesi Seyyid Muhammed Emin azicik anliyordu. Hattâ Þeyh Sa'dî Sîrâzî'nin Gülistan'indan bir beyt okudular ve îzâh buyurdular. Bir mikdârini anlayabildim.Seyyid Muhammed Emin de bir mikdar daha anladi. Sonra o da anlayamadi.Hülâsa hakîkat ve inceliklerini kimse hakkiyla idrâk edemedi.

Seyyid Fehim hazretleri insanlara Islâmiyeti anlattigi gibi,cin tâifesine de anlatirdi.Cinlerden dört binden fazla talebesi vardi.

Seyyid Fehim hazretleri bir gece rüyâsinda Resûlullah efendimizi gördü. Resûlullah efendimiz ona; \"Abdülhakîm'in terbiyesini sana ismarladim." buyurdu.Bu emir üzerine Abdülhakîm Efendinin terbiyesine daha çok ihtimâm gösterip, onu tasavvuftaki vilâyet-i Ahmediyye derecesine ulastirdi.

Seyyid Fehim hazretlerinin önde gelen talebesi Seyyid Abdülhakîm Efendi,onun sohbetlerinden çok istifâde etmisti. Bir gece benzeri olmayan bir sohbet oldu.Seyyid Abdülhakîm bu sohbette dinlediklerini kendisi için yeterli görerek; "Bu sohbet bana yeter,alabilecegim her seyi bu gece aldim." diye düsündü.Sabah olunca üstâdi kendisinden ibrigini istedi.

Abdülhakîm Efendi ibrigi bir elma agacinin altinda bulunan hocasina götürdü.Bu sirada hazret-i Seyyid; "Abdülhakîm! Bu agaç ne agacidir?" diye sordu.\"Elma agacidir efendim." diye cevap alinca; "Bu agacin bir gövdesi,dallari, dallarinda da meyveleri vardir.Simdi bir elmanin içindeki çekirdegi yiyen bir kurt,ben bütün elmayi ve elma agacini yedim,onda olanlari aldim dese,dogru olur mu?" buyurdu. Böylece Seyyid Abdülhakîm Efendiye aksamki düsüncelerinin yanlis oldugunu bildirip,daha çok gayret etmesi gerektigini isâret buyurdu.

Seyyid Tâhâ hazretlerinin oglu Seyyid Ubeydullah Efendi hacca gitmek istiyordu. Van'a geldi. Kendi kendine; "Arabistan'da babam Tâhâ-yi Hakkârî hazretlerini taniyanlar çoktur.Ilim sohbetleri olur.Yanimda büyük bir âlimin bulunmasi zarûrîdir.Buna lâyik ancak babamin halîfesi Seyyid Fehim hazretleridir." diye düsünerek onlari berâber götürmek üzere Van'a dâvet etti.Seyyid Fehim hazretleri Van'a gelince; "Üstâdim birlikte hacca gidelim." dedi. Seyyid Fehim hazretleri özür beyân edip;

"Mâlî ve bedenî durumum müsâid degildir." buyurdu.Seyyid Ubeydullah Efendi; "Mal ve para isi bana âittir.Bedenî durumunuzla ilgili olarak Mevlânâ Hâlid-i Bagdâdî hazretlerinin Dîvân'ina bakalim,ne çikacak" dedi. Dîvân'in bâzi sayfalarini açtiklari zaman Medîne-i münevvere ile ilgili beytler çikti.Bunun üzerine karar verip birlikte hac yolculuguna çiktilar.Istanbul'a geçip, Fâtih'teki Resâdiye Oteline indiler.Onlarin Istanbul'a geldiklerini haber alan zamânin padisâhi Sultan Ikinci Abdülhamîd Han,kendilerini saraya dâvet etti.Sarayda misâfir edip,ikrâm ve ihsânlarda bulundu.

Kendisi velî olan,âlim ve velîlere çok hürmet eden Sultan Ikinci Abdülhamîd Han,Seyyid Fehim hazretlerinin sohbetlerinde bulunup,duâsini aldi.On iki gün kadar Istanbul'da misâfir ettikten sonra,Haydarpasa'ya kadar merâsimle,törenle ugurladi.

Seyyid Fehim hazretleri ve Seyyid Ubeydullah Efendi vapurla Misir'a gittiler.Oradaki âlim ve velîler ile görüsüp sohbette bulundular.O devrin önemli ilim merkezlerinden olan Ezher Medresesinden yetisen âlimler,Seyyid Fehim hazretlerinin ilim ve fazîletteki üstünlügünü kabûl ettiler.

Fikih çok derin bir ilimdir.Ögrenmesi çok zordur.Seyyid Fehim efendi ögrencilerini su kenarina götürürmüs ki; su sesinin verdigi ferahlik fikih ilmini ögrenmedeki sikintiyi bastirsin diye..

Huzur Pinari

Selam Sevgi ve Dua ile


Hikayeler ve Kissalar

MollaCami.Com