Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


Zamanın en büyük kutbu

Eskiden bana çok tesir eden bir menkıbe dinlemiştim. Çağının büyük mürşidlerinden bilinen birisinin “Zamanın en büyük kutbu kimdir?” diye bir murakabesi oluyor.

Ona günün en büyük gönül erinin bir demirci olduğu ilhâm ediliyor. Bu meşhur mürşid, “Acaba bu demircinin özelliği nedir ki böyle büyük bir makamı kazanmış?” diye merak ediyor ve doğruca bu demircinin dükkanına doğru gidiyor ve onu uzaktan takip etmeye başlıyor. Bakıyor ki, demirci, sabah namazından sonra işinin başına geçiyor, ateşin başında demircilik yapıyor. Hiçbir irşadı, hiçbir tebliği yok. Merakı iyice artıyor ve dükkanına girip kendisine “Zamanın en büyük kutbu sizmişsiniz... Siz neler yapıyorsunuz?” diye soruyor. O da “Estağfirullah... Biz kim, kutup kim? Ne yapabilirim ki, buraya geliyor akşama kadar demir dövüyorum. Ben nasıl kutup olabilirim ki?” diyor.

O meşhur zat tekrar soruyor: “Peki, sen demir döverken ne düşünürsün?”

Demirci gayet sıradan bir şey anlatır gibi; “Körük çekilirken, ateş kızıştığı, kıvılcımlar saçılmaya başladığı zaman cehennem ateşini düşünür, ‘Ya Rabbi, bu kullarının hâli ne olacak? Bu cehennemin azabından onları muhafaza et’ diyerek ağlar ve yalvarırım.” diyor. Bütün insanları kucaklayan bu derin ve engin şefkat, Cenab-ı Hakk’ın Rahîm isminin bir tecellisi olmak itibarıyla çok önemli. Vedûd isminin bir tecellisi olan aşktan çok yüksek. Kur’an-ı Kerim, Hz. Yakup Aleyhisselam’ın Yusuf Aleyhisselam’a karşı olan şefkatini, Züleyha’nın aşkından üstün göstermiş ve çok nezih bulmuştur.

Şefkat üzerine yazılan bir yazı üzerine sorulan soruya şöyle cevap verilmişti:

“Erzurum’da sohbetlere katılan Hacı Musa ile İshak Baba vardı. Bunlar, okunan Kur’an tefsiri Risale-i Nurları çok dikkatli dinlerlerdi. İç derinlikleri engin kimselerdi. Hacı Musa bir gün dedi ki: ‘İshak Baba ile hacca gitmiştik. Kırk kişilik bir otobüs içindeydik. Bir ara otobüs çok şiddetli şekilde öne ve arkaya doğru sarsıntıyla gidip gelmeye başladı. Çok şiddetli bir zelzeleye tutulmuş gibiydik. Bir ara dönüp baktım, arkada İshak Baba başka bir âleme dalmış şekilde kendi kendine öne-arkaya çarpa çarpa gidip geliyor. Bu müthiş duruma onun sebep olduğunu anladım. Sonra kendisine ‘O sırada ne düşünüyordun?’ diye sordum. ‘Bir anda gözümün önünde cehennem dehşetiyle canlandı. İnsanların durumuna dayanamadım. ‘Yakma Allah’ım onları... Beni yak!..’ diye yalvarmaya başladım.’ dedi.”

Aslında Bişr-i Hafi gibi büyüklerin de demirci olmaları veya demircilerin yanında çalışmaları açısından bu meseleye bakılabilir. Demiri eriten ateşin, cehennemi hatırlatıcı hatta gözler önünde temessül ettirici özelliği bilhassa maneviyata açık böyle ruhları uyandırıcı, vicdanlarını harekete getirici bir yanı da olsa gerek...

Büyük ruhlar, ulu gönüller, şefkatle atan yürekler insanlığın dünya ve âhiret saadeti için hep kendilerini fedâya hazır olmuşlar ve îsâr hasletiyle hareket etmişlerdir...


Abdullah Aymaz
26.03.2006


Hikayeler ve Kissalar

MollaCami.Com