Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


Kelime-i Şehâdet ve Kelime-i Tevhid

Halis ECE

Kelime-i Şehâdet ve Kelime-i Tevhid


KELİME-İ ŞEHÂDET NEDİR?

Evet, İslâm’ın şartları yukarıda hadîs-i şerifte belirtilen maddeler olmakla birlikte, Müslüman olmak için, ilk şart olan kelime-i şehâdeti kalple tasdik edip dil ile de ikrar etmek kâfidir.

Kelime-i şehâdet, “Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh” kelimeleridir.

Kelime-i şehâdeti söylemek, yani Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığını, Hz. Muhammed Mustafâ’nın (s.a.v.) onun kulu ve resûlü olduğunu kalbiyle tasdik etmek, Müslüman olmak için temel şarttır. Bu, imanın özüdür.
Bir kimse, Allâh’tan başka ilah olmadığına inandığı, onun varlığını-birliğini, eşi-benzeri olmadığını tasdik ettiği halde, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) peygamberliğini kabul etmiyorsa Müslüman olamaz. Kelime-i şehâdet bir bütündür; yarısına değil, tamamına inanmak gerekir.
***

İHLÂSLA SÖYLENEN “KELİME-İ ŞEHÂDET”İN AĞIRLIĞI

Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz bir gün, ihlâsla söylenmiş bir kelime-i şehâdetin, âhirette mü’minin terâzisinin sağ kefesini nasıl yükselteceğini şöyle anlatmışlardır:

“Azîz ve Celîl olan Allah Teâlâ kıyâmet günü, ümmetimden bir adamı halkın içerisinden alır ve onun için doksan dokuz adet büyük defter açar. Her defter, gözün alabildiği kadar kocamandır. Allah Teâlâ adama sorar:

- Bu defterlerde yazılı olanları inkâr ediyor musun? Muhâfız kâtiplerim (olmadık şeyler yazarak sana) zulmetmişler mi?

Kul:

- Hayır, ey Rabb’im, (hepsi doğrudur!) der.

Allah Teâlâ sorar:

- (Bunları işlemenden dolayı açıklamak istediğin) bir özrün var mı?

Kul:

- (Beyan edecek bir özrüm) yok, ey Rabb’im, der.

Azîz ve Celîl olan Allah Teâlâ:

- Evet, senin bizim yanımızda (büyük ve makbul) bir de hasenen (iyiliğin) var. Biz bugün sana zulmetmeyeceğiz! buyurur. Hemen bir kart çıkarılır. Üzerinde, “Eşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden Resûlüllah”(
1) yazılı.

Sonra Allah Teâlâ buyurur:

- Ağırlığını (yani ibâdetlerini ve sâlih amellerini) hazırla!

Kul sorar:

- Ey Rabb’im! Bu defterlerin yanındaki şu kart da ne?

Allah Teâlâ ona (tekrar):

- Sana zulmedilmeyecektir! buyurur.

Hemen defterler mîzânın bir kefesine konulur, kart da diğer kefesine... Tartılırlar. Neticede defterler hafif kalır, kart ağır basar. Esasen Allâh’ın ismi yanında hiçbir şey ağır olamaz!”

***

"KELİME-İ TEVHİD" VE ÖNEMİ

Süfyân bin Uyeyne (725-813) hazretleri buyurmuştur ki:

“Maddî hayatın devamı için dünyadaki su ne kadar mühimse, mânevî hayat için de, ‘Lâ ilâhe illallah’ kelime-i tevhîdi o kadar, hatta ondan daha fazla ehemmiyet arz eder.

Bu kelimenin ulvî mânâsını kalbine-rûhuna sindirebilen kimse diridir. Bu yüksek mânâyı rûhuna nakşedemeyen kimse ölüdür. Zira Allah Teâlâ’nın kullarına ihsân ettiği nimetlerin en büyüğü bu kelimedir.”

Beyhakî’nin (rh.) Ebudderdâ’dan (r.a.) rivâyet ettiği bir hadîs-i şerifte şöyle buyrulmuştur:

“Yüz kere ‘Lâ ilâhe illallah’ diyen (ve buna her gün devam eden) bir kimseyi, Allah Teâlâ kıyâmet gününde, yüzü ayın on dördü gibi parlak ve güzel olarak haşr edecek (diriltecek)tir. Ve o gün, o şahsın amelinden daha güzel bir amel, yükseltilip kabul edilmeyecektir. Ancak onun gibi veya daha fazla (Kelime-i tevhîd zikrine) devam eden kullar müstesnâ.”(2)

Ebû Ya’lâ’nın (rh.) Hz. Ebû Bekir’den (r.a.) rivâyet ettiği bir hadîs-i şerifte, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

“Lâ ilâhe illallah’ demeniz ve istiğfâr etmeniz lâzımdır. O halde bu ikisini çokça söyleyiniz. Zira şeytan diyor ki: ‘Günah işlemek zevkini insanların kalbine atmak suretiyle onları helâk ederim. Onlar ise, Lâ ilâhe illallah (kelime-i tevhîdi) ve istiğfar ile beni helâk ederler. Bundan dolayı ben de, bu hâli gördüğüm vakit, onların heveslerini uyandırıp nefsânî arzuları ile bana uyanları helâk ederim. Halbuki onlar, hidâyet yolunda olduklarını zannederler.”(3)

“Lâilâhe illallah’ kelime-i tevhîdi, âfâkî ve enfüsî yani dıştaki ve içteki putların kırılıp atılması için konmuştur. Nefsin tezkiyesinde-temizlenmesinde çok faydalıdır... Nakşibendî yolunun büyükleri, nefsin temizlenmesi için bu mübârek cümleyi seçmişlerdir.

Bir şiir meali:

‘Mâ sivânın (Allah’tan gayri nefsin putlaştırdığı her şeyin) boynunu ‘Lâ ilâhe’ (Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur) kılıcıyla vurmadıkça, ‘İllallâh’ (Ancak Allah vardır) köşküne kavuşamazsın.’

Nefis azgınlık, inat, ahdi/anlaşmayı bozmak ve fesatçılık (verdiği sözde durmamak ve bozgunculuk etmek) makamında bulunduğu sürece, kelime-i tevhîdi sıkça tekrar ederek imanı yenilemek gerekir.

Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz buyurdu ki, ‘İmanınızı lâ ilâhe illallah kelâmı ile yenileyiniz.’ Hatta bu kelimenin her zaman tekrar edilmesi lâzımdır. Çünkü nefs-i emmâre, devamlı olarak habâset (kötülük-fenalık) makamındadır.

Yine bu kelimenin faziletiyle ilgili olarak Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’den şu haber nakl olunmuştur:

‘Yeryüzü ve gökler terazinin bir kefesine, bu mübârek kelime de diğer kefesine konulsa, elbette bu kelime ağır gelirdi.’(4)

Hz. Ömer radıyallâhü anh anlatıyor:

“Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem buyurdular ki:

“Kim çarşıya girince, ‘Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümîtü ve hüve hayyün lâ yemûtü bi-yedihi’l-hayr ve hüve alâ külli şey’in kadîr’(5) temcid (yüceltme-ululama) kelimelerini okursa, Allah ona bir milyon sevap yazar, bir milyon günahını affeder ve mertebesini de bir milyon derece yüceltir.”(6)

Bütün hadîs âlimleri, müfessirler, müellifler, şârihler bunu okuyan mü’mine verilen bu mükâfat ve müjde karşısında hayretlerini gizleyememişlerdir. O bakımdan bu duâyı kendimiz ihmâl etmediğimiz gibi, çoluk-çocuğumuza, yakınlarımıza, konu-komşumuza da mutlaka öğretmeliyiz. Bunun ehemmiyetini onlara da anlatmalıyız.

Tîbî rahımehullah’ın açıklamasına göre, çarşı-pazar gibi alış-veriş yerleri, hadîs-i şeriflerde, Allâh’ı zikre karşı en çok gaflet edilen mahaller olarak anlatılmıştır. Bir başka ifade ile buralar, daha çok şeytanın hükmünün geçerli olduğu ve askerlerinin toplandığı yerlerdir. O bakımdan buralarda zikir, şeytanla savaş ve onun askerlerini hezîmete uğratmak demektir. Rasûlüllah (s.a.v.) Efendimiz bu hadîs-i şeriflerinde, şeytana karşı bu savaşı veren kimsenin Allah indinde kavuşacağı ecri-mükâfâtı müjdelemektedir.

Kişi, ecrini-sevabını düşünerek, çarşıya girmeden bu tevhid-temcid-tehlil kelimelirini okursa, oranın yoğun gafletine karşı tedbirini almış, şuur ve idrâkini zikre hazırlamış olur, gaflete düşmez.

Bu temcid kelimelerinin okunma şekli, mutlak olarak ifade edilmiştir; dileyen sesli okur, dileyen sessiz.

Ve yine Tîbî rahımehüllah der ki:

“Kim çarşıda-pazarda Allâh’ı zikrederse, o kişi, haklarında Cenâb-ı Hakk’ın, ‘Onları ne ticaret ve ne de alış-veriş, Allâh’ı zikretmekten, namaz kılmaktan, zekât vermekten alıkoyar. Bunlar, gönüllerin ve gözlerin döneceği günden korkarlar’(7) buyurduğu zümreye-gruba dâhil olur.”


DİPNOTLAR
1) Mânası: Ben şehâdet ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur... ve yine ben şehâdet ederim ki, Muhammed Allâh’ın Resûlü’dür
2) Muhtâru’l-Ehâdîsi’n-Nebeviyye, H. no. 1003/1.
3) Muhtâru’l-Ehâdîsi’n-Nebeviyye, H. no: 780
4) el-Mektûbat, İmâm-ı Rabbânî, 1, 52.
5) Mânâsı: “Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur; O tektir, ortağı yoktur. Mülk ve hamd ona mahsustur (onundur). Hayatı da ölümü de o verir. Kendisi hayydır (diridir), ölümsüzdür. Her türlü hayır-iyilik onun elindedir. O her şeye kadirdir.”
6) Tirmizî, Sünen, Dea‘vât, h. no: 3424.
7) Kur’ân-ı Kerim, Nûr sûresi, 24/37.

Kabri, İstanbul’da Divanyolu üzerinde Sultan II. Mahmud türbesinin en sağda ve caddeye yakın yerinde bulunan ve ismi ile müsemma şairimiz Muallim Nâci'nin şâhidesinde, Kelim-i Tevhid'in önemine dikkat çeken şu beyiti yazılıdır:

"Hakk-perestim arz-ı ihlâs ettiğim dergâh bir,

Bir nefes tevhidden ayrılmadım Allah bir.”

Tevhid hatmi'nin tesiri ve adedi


Şeyh Ebu’r-Rebi’ Hazretleri, keşfi açılmış bir genç ile yemek yiyordu. Yemekten evvel de, 70 bin tevhid okumuştu. Keşfi açılmış genç yemeğe uzanırken bir anda gözünün önünden perdeler kaldırıldı ve annnesinin cehennemde azab edildiğini görünce, üzüntü ile elini yemekten çekti ve ağlamaya başladı. Yanındakiler, neden yemediğini ve ağladığını sorunca da, gözyaşları içinde gördüklerini anlattı.

Şeyh Ebur Rebi’ Hazretleri içinden, “Ya Rabbi! Bilirsin ki, yemeğe oturmadan senin rızan için 70 bin tevhid okumuştum, onları bu gencin annesine bağışlıyorum” diyerek içinden niyazda bulundu.

Genç hemen gülmeye başladı, niye gülüyorsun denildiğinde, “Annem şu anda cehennemden kurtulup cennetlik oldu da ondan. Ama sebebini bilemiyorum” dedi.

Tabii bilemezdi, çünki onun keşfi ve himmeti o kadardı. Ama Şeyh Ebu’r-Rebi’ sebebini çok iyi biliyordu ve o sebep okunan 70 bin kelime-i tevhid idi.
***

Hadis-i şerifte buyruldu ki, “Kim 70 bin 'Lâilâheillallah' derse, ölmeden önce Cennet ile müjdelenir.[Kelime-i Tevhidin Fazileti S. 47]

Tasavvuf ehlinin ileri gelenlerinden bir çoklarının Kelime-i Tevhid'i bu sayı üzerinde okumalarının dayanağı, bu hadis-i şerif olsa gerektir.

Bu okunan 70 bin adet Kelime-i Tevhid'in tesiri-sevabı okuyan için olduğu ve kendisi cennetle müjdelendiği gibi, aynı hatmin başkaları için de okunması onlar için de aynı neticeyi verir.

Nakşi yolu Müceddidin kolu silsilesinin 33. ve son halkasını teşkil eden Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) hazretleri de, kelime-i tevhid hatminin adedi hususunda, “70 bin tevhid de olsa, olabilir... Amma 72 bin olsa daha iyi ve daha müessir olur” buyurmuşlardır.

Kardeşim hikmetinden sual etmek edebe mugayir olur ,fakat öğrenmek maksadıyla sual edecek olursak ,tevhid hatminin 72 bin olmasının sebebiyle ilgili bir bilginiz varmı?
SELAMLAR...........

Sevgili ALANYA SULTANI...

Merak etmekte haklıksın; ama kayd-i ihtirazi olarak ifade ettiğin gibi, hikmetinden sual etmenin edeple-adapla alakalı yönü bir tarafa, cevabını alabilecek durumda değiliz... Öyle buyrulmuş, biz de ona uymakla mükellefiz. Hasılı benim de bu hususta bilgim ve sana verebilecek bir cevabım yok.

Malumunuz; tasavvufta bir usûl vardır: "müridin fıkhı mürşidinin amelidir" diye... Biz de o düstura göre hareket ederiz, ediyoruz.

Bilmukabele selam ve muhabbetler...

Sağolun kardeşim..bizde tereddüt ve şübheye mahal yok .birimizin duymadığını ,diğerimizin duyabileceği düşüncesiyle sormuştum.SELAMLAR.........

Sen de sağolasın değerli alanya sultanı kardeşim...

Mukabil selam ve dualar...

“Maddî hayatın devamı için dünyadaki su ne kadar mühimse, mânevî hayat için de, ‘Lâ ilâhe illallah’ kelime-i tevhîdi o kadar, hatta ondan daha fazla ehemmiyet arz eder.
“Bu kelimenin ulvî mânâsını kalbine-rûhuna sindirebilen kimse diridir. Bu yüksek mânâyı rûhuna nakşedemeyen kimse ölüdür. Zira Allah Teâlâ’nın kullarına ihsân ettiği nimetlerin en büyüğü bu kelimedir.”


Gerçekten de tevhid su gibi hava gibi diğer gıdalar gibi hatta onlardan da önemli bir mümin için.....
ALLAH razi olsun.. yüreğinize sağlık kardeşim.

Teşekkürler sevgili kardeşim...

Rabbim sizlerden de razı olsun.

Selam ve dualarımla...


Blog Paylaşımları

MollaCami.Com