Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


Büyü

BÜYÜ

I

Kızın arkasından dikkatle bakması annesinin gözlerinden kaçmamıştı. Reyhan kız arkadaşını Sevda’ yı kapıdan uğurlarken annesi Fırat’ ın yanına gelip;
“Sana alalım mı ?” diye sordu.
Fırat usanmıştı ne diyeceğini bilemedi. Zira Sevda ona hep abi diye hitap etmişti. Vurgun olduğu Sevda için annesine ne demeliydi. Annesi sorusunu yineleyince Fırat başını önüne eğip;
“O bana vermez ki” dedi.
Bu cevap annesinin hoşuna gitmemişti. Oğlu bir kızı isteyecekti de, kız oğluna varmayacaktı. Anne Hürrem biraz daha sert ve kararla.
“Sen istiyor musun, istemiyor musun bana onu söyle ?” dedi.
Fırat annesinin bu sinirli halini bildiğinden tereddütsüz “isterim” dedi.
Hürrem kararını vermişti. Oğlu Fırat’ ı yanına alıp doğruca cinci hoca Burhan Efendiye gidecekti. Sabah erkenden oğlunu uyandırdı. İstikamet Burhan Efendiydi. Hürrem, Burhan Efendinin kapısını üç sefer hızlıca çaldı. Kapıyı Burhan Efendinin küçük kızı üçüncü seferde açınca Hürrem hızlıca;
“Baban evde mi güzel kız” dedi. Küçük kız biraz da utanarak;
“Babam içerde” dedi. Aynı anda da Burhan efendi kapıya gelip Hürrem’ le oğlu Fırat’ ı içeri buyur etti. Kısa bir hasbıhalin ardından Hürrem pekte sıkılmadan;
“Burhan efendi bizim komşunun kızı var Sevda. Ne yalan söyleyeyim ben de o kızın gelinim olmasını istiyordum. Dün de Fırat’ ın istediğini gördüm. Yalnız kız, hani nasıl desem ... Ya işte kızın Fırat’ ta gönlü yok. Ne yap et bu işi hallet sonra dile benden ne dilersen.”

II

Hürrem kocası öldüğünden beri terzilik yaparak ve eşleriyle arası bozuk olan kadınlara sözde büyü yaparak geçimini sağlıyordu. Şehirde kocalarıyla arası açık olan bir çok kadının umuduydu ! Hürrem...
Hürrem ilk defa merakla Sevda’ yı bekliyordu. Fırat’ ı hafiften ter basmıştı. Nihayet kapı çalındı. Kapıyı açan Reyhan abisine seslendi. Beklenen olmamıştı kapıyı çalan Sevda değil, Fırat’ ın sokaktan arkadaşlarıydı.
Fırat daha önceden futbol maçına söz verdiğinden istemeye istemeye evden çıkarken evlerine gelen Sevda’ yla karşılaştı. Sevda her zaman tebessümlü yüzünü Fırat’ a çevirip bir karındaş edasıyla;
“Abi maçamı gidiyorsun?” diye sordu.
Fırat;”Evet Sevda” derken yüreği cız etti. Bu tertemiz kıza, kendisine hep abi diyen, hiçbir kötülüğünü görmediği, hiçbir terbiyesizliğine şahid olmadığı bu kıza neden böylesi çirkin bir oyunu reva görüyorlardı. Kendinden utandı. Yüzü kıpkırmızı oldu. Maçtan döner dönmez annesine vaz geçtiğini, bu işten caydığını söyleyecekti.
Sevda usulca kapıyı çaldı, karşısında her zamanki gibi Reyhan vardı. Reyhan en eski arkadaşıydı. En çok Reyhan’ la anlaşırlardı. Öyle ki kardeşten farkları yoktu. Reyhan, Sevda’ yı salona aldı. Gece boyunca çalışıp bitirdiği mutfak takımını heyecanla, gururla odasından getirip Sevda’ nın önüne koydu.
Sevda, Reyhan’ ın aylardır üzerinde çalıştığı takımını bitiriğini görünce onun kadar sevinmişti. Tam sonbete başlayacakları vakit Hürrem içeri girdi. Sevda’ yla göz göze geldiler ... Sevda yerinden doğrulup;
“Hürrem teyze Reyhan takımını bitirmiş” dedi. Hürrem yapmacık bir gülümsemenin ardından Sevda’ ya yaklaşıp;
“Yavrum saçının şurası neden fazla görünüyor? Niye kendine bakmıyorsun kızım? Artık kendine daha çok bakman lazım, gelinlik ...”
Hürrem sözlerinden hemen sonra Reyhan’ dan makas getirmesini istedi. Sevda’ da Reyhan’ da şaşkın durumda. Hürrem sözlerini tekrarlayacaktı ki Reyhan gidip makası getirdi.
Bir dakika sonra Sevda’ nın saçları Hürrem’ in avucunda olarak Hürrem dışarı çıktı. On dakika sonra da Hürrem - kocasının ölümünden sonra ilk defa olarak- misafirine çay getirdi. Hürrem’ de ki tuhaflık ne Sevda’ nın ne de Reyhan’ ın gözlerinden kaçmıştı ama ikisi de tertemiz yüreklerinden acaba geçirmediler.
İkinci çaylarını içerken Hürrem Sevda’ ya;
“Yavrum sana en son diktiğim bir etek vardı. Onun ölçüsü bana lazım acaba o eteği bana getirebilir misin?” dedi. Sevda;
“Hemen getireyim Hürrem teyze” diye cevap verince Hürrem;
“Yok kızım çayını iç sonra” dedi.
Sevda çayını bitirdikten sonra bir koşuda eve gidip eteği getirdi. Hürrem beş dakika içinde etekten de bir parça almıştı. Artık yarın Burhan efendiye gönül rahatlığı içinde gidebilirdi.
Akşama doğru Fırat eve gelir gelmez mutfakta olan annesinin yanına gitti. Söze nereden başlayacağını bilmiyordu. Annesi onun saç ve elbisesini halledip halletmediğini soracağını düşünüp keyifle;
“Oğlum saçta, elbise de bende, annen de, hiç merak etme” dedi. Fırat;
“Anne bence bu iş olmaz. Sevda beni sevmiyor. Sonradan pişman olacağımız bir iş yapmayalım.”
Fırat birşeyler daha söyleyecekti ama annesinin gözlerine bakınca sustu. Zira Hürrem oğlunu yiyecekmiş gibi bakıyordu. Bu bakış ... Fırat bu bakışı iyi biliyordu. Sesini çıkarmadan mutfaktan çıkıyordu ki Hürrem gelip oturmasını emretti. Fırat oturur oturmaz Fırat’ ın karşısına dikilip kırık ama tehdikkar bir edayla;
“Sevda’ yı seviyorsun. Yarın öbür gün biri gelip isteyecek oda varacak, ondan sonra ömür boyu pişman olacaksın. Seni sevmiyorsa ne olur. Bugün sevmiyor ama yarın sevecek, göreceksin ! Korkma, gevşeme ... Ben senin annenim, hiç bir anne evladının kötülüğünü ister mi ? Hadi söyle ...”
Fırat annesinin bu sözleri karşısında düşüncelerinden vazgeçip;
“Tamam anne sen bilirsin” dedi.

III

Yine sabah erkendi ve Hürrem, Burhan efendinin evine gidiyordu. Bu sefer kapıyı açan Burhan efendinin hanımı Cemile’ ydi.
Hürrem kısa bir süre misafir odasında yalnız oturduktan sonra Burhan efendi onu kendi odasına çağırdı. Burhan efendinin bu özel odasına ancak onunla çok samimi olanlar girebiliyordu. Hürrem oturur oturmaz Burhan efendi;
“Saç, bir parça bez getirdin mi?” diye sordu.
Hürrem mağrur bir edayla çantasından Sevda’ nın saçıyla eteğinden kestiği parçayı çıkarıp Burhan efendiye uzatarak;
“Benden kaçar mı hoca efendi ?” diye cevap verdi. Burhan efendi;
“Kız iyice vurulsun istiyorsun ha ?” deyince Hürrem;
“Vurulmak ne, oğluma kul köle olsun” dedi.
Burhan efendi önünde bulunan masada ki çok eski olduğu belli olan kitabı açıp bir kaç sayfa çevirdi. Yine masasında hazır bulunan kalemle iki metre uzunlukta, iki parmak genişliğinde beyaz, çizgisiz kağıda bir şeyler yazmaya başladı.
Yazısını tamamladıktan sonra Sevda’ nın saçından üç tel alıp kağıda koydu ve kağıdı üçgen olarak kıvırmaya başladı. Kıvırma işi bitince Hürrem’ e ; “Şimdi bu muskayı kızın evinde bir yere koyacaksın, içine üç tel saç koydum, biri sana itaat etmesi için, biri oğluna öbürü de kızına itaat etmesi için tamam mı ?”
Hürrem büyük bir memnuniyet içinde “Tamam” dedi.
Burhan efendi başka bir kitap alarak onu açtı, yine bir kaç sayfa çevirdikten sonra, iki metre uzun, iki parmak genişliğinde bir başka çizgisiz kağıda; kitaptan bir şeyler yazmaya başladı. Yazma işi bitince Sevda’ nın saçlarından üç tel daha alıp, eteğin parçasıyla kağıdın içine koydu ve kağıdı sardı. Kağıdın sarma işi biter bitmez tekrar Hürrem’ e dönüp bu defa;
“Bunu ise oğlunun odasına koyacaksın. İsteme olayı olduktan sonra gelinin yastığının içine koyarsın. Bak size nasıl hürmet ediyor.”
Hürrem çantasından çıkardığı çok fazla da olmayan parayı Burhan efendinin önüne bıraktı. Burhan efendi kendisine sürekli müşteri getiren Hürrem’ den para almaya niyetli değildi ya, ne yapsın Hürrem’ in gönlünden kopmuştu ! O da almazlık edemezdi !
Hürrem, Burhan efendiden çıkmak üzereyken Burhan efendi;
“Oğlun bugünlerde kızla tokalaşsın” dedi.
Hürrem keyifle evine doğru yürüyordu. Mümkünü yoktu Sevda artık gelinleriydi. Evine gelir gelmez oğluna baktı. Oğlu dışarı çıkmıştı. Hemen oğlunun odasında ki yataktan yastığı alıp dikiş yaptığı yere götürdü. Bir kaç dakika sonra ilk muska yerini bulmuştu.
Hürrem öğleni zor etti. Öğle yemeğinden sonra doğruca Sevda’ lara gitti. Sevda’ nın iki ablası vardı. Biri üç, diğeri bir yıl kadar önce evlenip gitmişlerdi. Hürrem, Sevda’ nın getirdiği çayı alırken;
“Kızım istersen sen bize git Reyhan’ ın yalnız canı sıkılır...”
Sevda’ da böyle bir teklif bekler gibiydi. Annesinin de git demesi üzerine evden çıktı. Hürrem çayını acele içti. Sevda’ nın annesi Dilan, Hürrem’ e çay getirmeye gidince Hürrem cebinden muskayı çıkarıp oturduğu sedirin yatağının altına koydu. Zira sedirin nevresimi bir ilkbahar da birde sonbahar da değişirdi. İlkbahara da yeni girildiğine göre sonbahara kadar epey vakti vardı. Hem Hürrem’in sonbahar için başka planları vardı.
Dilan tüm samimiyetiyle elinde Hürrem’ le kendi çayını alıp içeri girdi. Hürrem nerde nasıl konuşacağını çok iyi biliyordu. Önce Sevda’ dan söze başladı. Sevda’ nın terbiyesini, akıllılığını, güzelliğini tek tek anlatıp; “İnşallah iyi bir yere gelin olur “ diyerek sözünü bitirir bitirmez. Fırat hakkında konuşmaya başladı Fırat’ ın terbiyesinden, dürüstlüğünden, akıllılığından, boy posundan...
Dilan, Fırat’ ı tanımamış olsaydı Fırat’ ı evliya kadar masum, dürüst, bilgili ve epey heybetli iri yarı biri zannedecekti. Oysa Fırat orta boylu, zayıf pek te yakışıklı, akıllı olmayan sıradan bir gençti. Ama Sevda, Sevda’ ya diyecek yoktu. Tüm sokak, mahalle ve Sevda’ yı tanıyanlar. Sevda’ nın güzelliğinde, akıllılığın da, terbiyesin de hemfikirdiler.
Hürrem ikindi civarı evine yürürken işini kusursuz ! halletmenin mağruriyeti içindeydi.

IV

Sevda, Fırat’ la evliliğinin üçüncü ayını yaşıyordu. Hürrem’ in kendisini gelip istemesi sırasında aklı epey gel - git lere teslim olmuş, bir süre evet veya hayır diyememişti. Nitekim Hürrem’ in son kararı istemesi karşısında evet demek zorunda kalmıştı.
Kimilerine göre bu işte çok tuhaflık vardı -başta da Dilan’ a göre- kimilerine göre ise Sevda’ nın gönlü çoktan Fırat’ taydı. Zira hergün, hergün Fırat’ lara gitmesi de bunun kanıtıydı.
Ne olduysa bu üçüncü aydan sonra oldu. Sevda’ nın büyük ablası Neşe geldikten sonra ... Neşe baba evinde ki ikinci gününde temizlik yaparken Hürrem’ in sakladığı muskayı buldu. Muska işinden anlayan Neşe kimseye haber vermeden muskayı açtı. Bu ince uzun kağıt ve üç tel saç ... Neşe saçlara dikkatlice bakınca o saçların Sevda’ ya ait olduğunu anlamakta gecikmedi. Zira o bal rengi saçlar civarda yanlızca Sevda’ da vardı. Neşe muskayı da kimin yaptığını gayet iyi biliyordu, çünkü bir yıl önce aynı kağıttan kendisine de muska yapılmıştı.
Neşe muskayı bulduğu gün hiç vakit kaybetmeden doğruca Burhan efendinin evine gitti. Burhan efendi, Neşe’ yi karşısında görünce onun geçen yıl olduğu gibi yeniden muska yaptırmaya geldiğini düşündü ...
Neşe içeri geçip oturur oturmaz elinde ki muskayı Burhan efendiye uzattı. Burhan efendi muskaya bakarken Neşe çok soğukkanlı olarak;
“Hoca efendi bu muska kardeşim Sevda’ ya yapılmış. Şimdi ya bana bu işin aslını söylersin ya da çok kötü şeyler olur.” Dedi.
Burhan efendi şaşkın ... Ne diyeceğini düşünürken Neşe daha bir sertçe sözünü yineleyince Burhan efendi işi tüm detaylarıyla Neşe’ ye anlatmak zorundaydı !
Artık iş tersine dönmüştü. Burhan efendi cinlerini etrafına toplayıp yeni yeni emirler verdi, yeni iki muska hazırladı.
Neşe elinde yeni iki muskayla önce baba evine peşinden kardeşine gitti. Sevda evli kaldığı süre içerisinde adeta robot gibi yaşıyordu. Eşinin, kayınvalidesinin ve Reyhan’ ın söylediği hiç bir şeye itiraz etmiyor, her söyleneni emir biliyordu.
Aslında Reyhan bu işte çok gariplikler olduğunu biliyor ama büyü gibi şeylere inanmadığından bir isim koyamıyordu. Yoksa annesi Sevda’ yı istemeye gideceğini söylediğinde Reyhan annesiyle epey tartışmıştı. Fakat Sevda’ nın evliliği kabul etmesi Reyhan’ ı haksız ! annesini haklı ! yapmıştı.
Neşe, Sevda’ nın yanına geldiğinde kocası evden çıkıp, annesinin kendisine aldığı lokantaya gitmişti. Hürrem, Neşe’ den az da olsa çekiniyordu. Zira Neşe, Hürrem’ in tüm büyü işlerini, gaddarlığını, insafsızlığını iyi biliyordu.
Neşe kardeşiyle biraz yalnız konuşmak istediğini söyleyip kardeşinin yatak odasına geçti ... İçeri girer girmez Neşe kapıyı arkadan sessizce kitleyip kısık sesle kardeşine “sus” dedi. Sevda merakla olanlara bakıyordu.
Neşe Sevda’ nın yastığını sorup, öğrendikten sonra, sonradan dikişli olduğu belli olan taraftan yastığı söküp içinde ki muskayı çıkardı. Peşinden kendi getirdiği muskayı yastığa koyup, baba evinden aldığı iğne iplikle yastığı aynı yerinden dikti. Sevda tam bir şok yaşıyordu. Beyninde isim koyamadığı bir savaş var gibiydi. Kunta Kinte gibi bir o yana bir bu yana ...
Neşe kardeşinin yanına oturup, olup biteni kardeşine anlattı. Sevda şimdi ne olduğunu kavramaya çalışıyordu ama bir türlü beynini toparlayamıyordu.
Neşe kardeşiyle beraber Hürrem’ le Reyhan’ ın meraklı bakışları altında baba evine gittiler. Baba evine varır varmaz Neşe yastıktan çıkardığı muskayı açıp muskanın içinde ki etek parçasıyla üç tel saçı annesi ve Sevda’ ya gösterdi. Annesi ve Sevda’ da büyü işine iyice inanmışlardı. Önceki büyünün Sevda üzerinde ki etkisi bitsin diye, Neşe her iki muskayı da yaktı. Muskaların yakılmasıyla Sevda’ nın beyninde bir takım şeylerin değişmesi bir oldu. Sevda hafızasını yitirip, tekrar hafızasına kavuşan biri gibiydi.
Ve büyük sınav başlıyordu. Ne yapmalıydı ? Zira Sevda artık iki canlıydı. Konu akşam vakti Sevda’ nın babası gelene kadar enine boyuna tartışıldı. Ama netice yok.
Hürrem yaptığı işin açığa çıktığından emin fırtına öncesi sessizliğin ne kadar süreceği merakı içinde ... Reyhan, Neşe’ nin Sevda’ yı alıp gitmesi karşısında şaşkın ... Fırat ise her şeyden habersiz iş yerinde ...

V

Fırat yatsı civarı keyifle eve döndü. Bir tuhaflık, bir ölüm sessizliği vardı. Sevda’ yı sorduğunda annesi “Ablasıyla çıkıp gittiğini, henüz dönmediğini” söyledi. Fırat ilk defa kendisinden izin almadan baba evine giden Sevda’ ya kızmıştı. Doğruca kayınpederinin evine gitti . Kapının çalmasını merakla bekleyen kayınpeder Hüseyin kapı çalar çalmaz doğruca kapıya gidip kapıyı açtı. Fırat’ ı içeri buyur ettikten sonra evin avlusunda tüm olanları Fırat’ a anlatıp oyunun bittiğini sabaha boşanma için mahkemeye başvuracaklarını söyledi.
Fırat ne söyleyeceğini bilmeden çaresizce evine döndü. Evdeki ölüm sessizliği ve soğukluğu devam ediyordu. Annesine nefret dolu bir bakış atıp odasına geçti. Dünü, önceki günü ve tüm evliliğini düşündü. Her tarafta Sevda’ dan izler vardı. Ama Sevda yoktu. Ve bir daha hiç olmayacaktı.
Fırat’ ın karakteri zayıftı. Gözyaşları içinde lavaboya gitti. Döndüğünde traş jileti yanındaydı. Usulca yatağına oturup her iki bileğini derince kesti. Bir saat sonra odaya giren annesinin yapacağı hiç bir şeyi kalmamıştı. Fırat emanete ihanetle ötelere göçmüştü.
Neşe’ nin yaptığı büyünün etkisi var mıydı kimse bilemedi ...

Lokman HAMİTOĞLU


Hikayeler ve Kissalar

MollaCami.Com