Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


Imam-i Sarani hazretlerinin nasihati

Imam-i Sarani hazretlerinin nasihati

Islam büyüklerinden Imam-i Þarani hazretleri “Mîzân-ül-kübrâ” kitabinda buyuruyor ki: Din kardesim iyi düsün! Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem,Kur’ân-i kerîmde icmâlen bildirilenleri,ya’nî kisa ve kapali olarak bildirilenleri açiklamasaydi,Kur’ân-i kerîm kapali kalirdi. Resûlullahin vârisleri olan mezheb imâmlarimiz hadîs-i serîflerde mücmel olarak bildirilenleri açiklamasalardi , sünnet-i nebeviyye kapali kalirdi.

Böylece,her asirda gelen âlimler,Resûlullaha tâbi’olarak, mücmel olani
açiklamislardir.Nahl sûresinin kirkdördüncü âyetinde meâlen,“Insanlara indirdigimi onlara beyân edesin” buyuruldu.Beyân etmek,Allahü teâlâdan gelen âyetleri,baska kelimelerle ve baska sûretle anlatmak demektir.

Ümmetin âlimleri de,âyetleri beyân edebilselerdi ve kapali olanlari açikliyabilselerdi ve Kur’ân-i kerîmden ahkâm çikarabilselerdi,Allahü teâlâ Peygamberine,sana vahy olunanlari teblîg et derdi.Beyân etmesini emir etmezdi. Þeyh-ül-islâm Zekeriyyâ buyurdu ki,“Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem,Kur’ân-i kerîmde mücmel olarak bildirilenleri açiklamasaydi ve mezheb imâmlari kapali olarak bildirilenleri açiklamasalardi ,bunlari hiçbirimiz anliyamazdik.

Meselâ Resulullah,abdest nasil alacagimizi hadîs-i serîfleri ile bize bildirmeseydi,nasil abdest alacagimizi Kur’ân-i kerîmden çikaramazdik.Namazlarin kaç rek’at olduklari ve orucun, haccin,zekâtin hükmleri ve keyfiyyetleri ve nisâb mikdârlari ve sartlari ve farzlari ve sünnetleri,Kur’ân-i kerîmden çikarilamazdi.Kur’ân-i kerîmde mücmel olarak bildirilen hükmlerin hepsi böyledir.Ya’nî, bunlar hadîs-i serîflerle bildirilmeseydi,hiçbirini anlayamazdik.

Din âlimleri ile mücâdele etmek, nifâk alâmetidir.Cünkü âlimlerin delîllerini ibtâl etmek, red etmek için ugrasmakdir.Nisâ sûresinin 65. âyetinde meâlen,“Onlarin îmân etmis olmalari için,aralarindaki anlasmazliklarda,seni hakem yapmalari ve verecegin hükme râzi olmalari,teslîm olmalari lâzimdir” buyuruldu.Bu âyet-i kerîme, Resûlullahin hükmünden, slâmiyyetin emrinden sikinti duyanlarda îmân olmadigina alâmetdir.

Hadîs-i serîfte,“Resûlün yaninda nizâ’,cidâl yapmayiniz!” buyurdu.Onun dîninin âlimleri ile nizâ’,cidâl yapmak, onlarin dogru olan ictihâdlarinin çürük olduklarini göstermege kalkismak,Onunla cidâl etmek demektir.Cünkü, âlimler,Resûlullahin vârisleridir.

Resûlullahin getirdiklerinin hepsine,hikmetlerini, delîllerini anlamasak bile, îmân ve tasdîk etmemiz lâzim oldugu gibi,mezheb imâmlarimizdan gelen bilgilere de, delîllerini anlamasak bile,islâmiyyete muhâlif olmadiklari için îmân ve tasdîk etmemiz lâzimdir.

Peygamberlerin hepsinin“aleyhimüssalâtü vesselâm”dinleri amelde ihtilâfli,hattâ birbirlerine zid hükmleri bulundugu hâlde, hepsine îmân ve tasdîk etmemiz lâzimdir.Böyle oldugunu âlimlerimiz sözbirligi ile bildirmislerdir. Mezhebler de,bunun gibidir.

Müctehid olmiyanlarin,mezhebler arasinda ayriliklar bulundugunu gördükleri hâlde, hepsine îmân ve tasdîk etmeleri lâzimdir.Müctehid olmiyan birinin,bir mezhebi hatâli görmesi,o mezhebin hatâli oldugunu göstermez. O kimsenin hatâli oldugunu, anlayisinin kit oldugunu gösterir.

Imâm-i Sâfi’î,teslim olmak,îmânin yarisidir buyurdu.Rebî’ hazretleri bunu isitince, hayir,îmânin hepsidir dedi.Imâm-i Sâfi’î,bu sözü kabûl eyledi.Yine imâm-i Sâfi’î “Îmâni kâmil olan,üsûl bilgilerinde söz yapmaz.Ya’nî,niye böyledir,öyle degildir demez” buyurdu.

Üsûl bilgileri nedir? dediklerinde, Kitâb ve Sünnet ve Icmâ-i ümmetdir, buyurdu. Imâm-i Þâfi’î hazretlerinin bu sözü gösteriyor ki, Rabbimizden ve Peygamberimizden “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” gelen haberlerin hepsine inandik demeliyiz. Islâm âlimlerinin bildirdikleri de bunun gibidir.Ya’nî imâmlarimizin sözlerine, söz etmeden ve cidâl etmeden inaniriz demelidir

Imâm-i ibni Abd-il Berr bunun için “Imâmlarimizdan hiçbirinin,talebesine belli bir mezhebi iltizâm etmelerini, ya’nî taklîd etmelerini emrettikleri isitilmemistir. Diledikleri mezhebin fetvâlarina uymalarini söylemislerdir. Resûlullahin “sallallahü aleyhi ve sellem”,ümmetinden birinin belli bir mezhebi iltizâm etmesini emir buyurdugu, sahîh veyâ zayif hiçbir hadîs-i serîfde bildirilmemis dir” dedi.

Allahü teâlânin kalblerini kararttigi ve mühürledigi bu kötü din adamlarina “Bid’at ehli” yanî mezhebsiz din adami denir. Bunlar,i’tikâdlari ve amelleri, Kur’ân-i kerîme ve Hadîs-i serîflere ve icmâ’i ümmete uymiyan kimselerdir.Bunlar dogru yoldan sapmis olup,Müslümanlari da felâkete sürüklemektedirler.

Bunlara uyanlar,Cehenneme gideceklerdir.Selef-i sâlihîn zamaninda ve sonra gelen din adamlari arasinda böyle bozuk olanlar çok vardi.Müslümanlar arasinda bunlarin bulunmasi, insanin bir uzvunun kangren olmasina benzer.Bu yarayi yok etmedikce,saglam kismlar da felâketden kurtulamaz.Bunlar, bulasici hastalik mikrobu tasiyan hastalar gibidir.Bunlara yaklasanlar zarâr görür.Bunlarin zarârina yakalanmamak için yanlarina yaklasmamak lâzimdir.

Imâm-i Kurâfî buyuruyor ki,“Eshâb-i kirâm, sözbirligi ile bildirdiler ki,hazret-i Ebû Bekrden ve hazret-i Ömerden fetvâ alip da,bunlari taklîd eden bir kimse,baska islerini baska Sahâbîlere de sorar ve ögrendigi ile amel ederdi. Huccet,delîl soran olmazdi.Ya’nî,Tâbi’înden yeni îmân etmis olanlarin,Eshâb-i kirâmdan yalniz birinin mezhebini taklîd etmesi mümkin degildi.

Cünkü,Eshâb-i kirâmin mezhebleri tedvîn edilmis,büyük mezheb olarak kitâblara geçmis degildi.Her zaman ayni Sahâbînin yaninda bulunup da,herseyi ona sorup, isitdiklerini yapmak da, pek az kimseye nasîb oldu.Rast geldikleri sahâbîye sorup,ögrenip,yapmak mecbûriyyeti vardi.Zarûret olunca,her mezhebe uyulur.Tâbi’în,delîllerini hiç aramazlardi.

Simdi ise yeni îmân edenlerin, ayni mezhebdeki âlimlerden huccet,delîl aramadan sorup ögrenerek amel etmeleri,ayni mezhebde olan âlimleri bulamazlarsa,her âlimden sormalari, sonra bir mezhebi ögrenip,bu mezhebi taklîd etmeleri lâzim oldugunu âlimler sözbirligi ile bildirmislerdir.


Vahiy ve nakil


Selam Sevgi ve Dua Ile


Hikayeler ve Kissalar

MollaCami.Com