Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
=_= Batı'da Ana-Babanın Hali =_=
Batı'da Ana-Babanın Hali
Cezayirli ilim adamını dinliyoruz, özel bir sohbette ibretli şeyler anlatıyor. Doğu'yu Batı'yı tümüyle gezmiş, her iki tarafın da iç yüzüne vakıf olmuş, mantıklı bir ilim adamı. Bir ara sözü Batı'nın bugünkü durumuna getiriyor, uçurumun kenarına gelen Batı'nın çökmek üzere olduğunu ifade ediyor. Dinleyenlerden biri soruyor:
- Bu durumlarını kendileri bilmiyorlar mı? Kendi ilim adamları bu hallerini görmüyorlar mı? Hemen cevap veriyor İsa Bey:
- Kendi ilim adamlarının, içinde bulundukları korkunçluğu anlatan yüz tane eserini sayabilirim burada. Yazdıkları bu çeşit kitaplarında ittifak ettikleri bir nokta şudur:
- Geldiğimiz yer, uçurumun kenarıdır. Batı dünyasının iç yüzü kokuşmuş, çürümüş, bitlenmiş, hatta zihniyeti iaşe haline dönüşmüştür!..
Profesör misâl de veriyor bu konuda. Sözlerine şöyle devam ediyor:
- Bugün Batı'da ana babalar belki yiyecek ekmek bulabiliyorlar. Ama bununla sadece karınlarını doyuruyorlar, vicdanlarını, iz'anlarını asla! Evlâd sevgisinden mahrum, şefkat ve alâkaya hasret! Bilmem hangi şehirdeki şahsî hayatını yaşayan evlad, dünyanın her tarafıyla ânında haberleşmeye muktedirken, elinin altındaki telefona uzanıp ta ana babasının hangi şehrin huzur evinde olduğunu merak etmiyor, bir telefonla halini hatırını sormaya ihtiyaç duymuyor!..
Anlattıklarını bizzat şahit olduğu olaylar halinde nakleden Profesör, şunları da.ilâve ediyor
- Bugün Batı'dakl ana babalar huzurevlerinde öylesine yalnız ve itilmişlik içindeler ki, konuşacak adam arıyor, içini dökecek muhatap bulmak için çırpınıyorlar. Hatta bunların içinde öyleleri var ki, konuşabilmek için adam kiralıyorlar. Günün belli saatında geliyor, belli yerde buluşuyorlar. Oturup karşılıklı sohbet ediyorlar. Yaşlı baba ana içini döküyor, birazcık dilini dönderip nefesini hareketlendiriyor. Sonra kiralık adam saati dolunca kalkıp işine gidiyor. O da evine dönüp yalnızlığın derinliğinde ertesi günkü konuşma saatini beklemeye başlıyor...
İşte imansızlığın, Batı'nın içine düştüğü durumun iç yüzü. Bizi Batı'ya imrendirip boyamak isteyenlerin hayranı oldukları anlayışın geldiği netice... İnsan bu zihniyetlere ve bu anlayışlara bakınca sahip olduğu imanından, iz'anından, Müslümanca düşünüşünden ne kadar memnun oluyor, ne kadar seviniyor. Hatta bir ara bağıracağı geliyor:
- Yaşasın İslamiyet! Var olsun Müslümanca düşünüş ve İslâmcı terbiye! Müslümanlar ana babalarını böyle bir âkibete itmiyorlar. Müslümanca düşünen evlad, yarın kendisinin de ana baba olacağını bildiği içindir ki, Allah'a itaattan sonra ana babasına itaat ve hürmetin İslâm'ın emri olduğunu unutmuyor, bu inanç bugünün ana babasına huzur verirken yarınınkine de ümid vaad ediyor, istikbaline korku ile bakmaktan kurtarıyor...
Binlerce yazıklar olsun Batı karşısında aşağılık duygusuna kapılanlara. Onların çürümüş zihniyetini üzerimize boca etmek için çırpınanlara...
Batı hayranlığına karşıyım. Batının neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Anlatılanlara tam olarak katılıyorum. Batı ile aramızda DİN farkımız var iken onlara hayran olmaya şaşıyorum. ''Kime benzerseniz onlardansınızdır.''
günümüzde örnek alınan batı toplumlarının tarihlerini inceledigimizde hepsinin yuksek medeniyet diye tabir ettikleriuygurlıklarında(fransa,ingiltere,amerika,ispanya vs.)sömürgecilik,kan ,göz yaşi hakim...böyle toplumların yasantılarının samimi oldugunu düsünmüyorum...böyle olsaydı dediginiz gibi huzur evlerinin hali böyle olmazdı...selam ve dua ile