Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


^#^ Ne Yazık ki Bir Tek Canım Var ^#^

Ne Yazık ki Bir Tek Canım Var

Medar-ı İftiharımız tarafından tavsiye edilen, her yönüyle mahiyetimizi bildiren ve hatırlatan en güzel iki isimden birisi: Abdullah...
Bu güzel ve tatlı ismin kahramanlarından layıkıyla müsemması: Abdullah bin Huzâfe es-Sehmî.
Allah Rasûlü'nü (a.s.m.) görenlerden...
Sahâbî...
Hz. Ömer (r.a.) devrinde müslüman arkadaşlarıyla birlikte Bizans'a esir düşer.
Kendisine İslâm'ı bırakıp hıristiyanlığı kabul etmesi teklifi yapılır.
O; böyle bir dönekliği kesinlikle reddeder.
Tâgiye (İmparator), İslâm dininden dönüp hıristiyanlığı kabul etmezse bakır kazana atıp cayır cayır yakacağını söyler.
O; yine dönmeye yanaşmaz.
İmparator emreder. Kazan getirilir. İçine zeytinyağı doldurulur. Altı yakılır ve diğer esir müslümanlardan birisi getirilir. Dönme teklifi yapılır. Müslüman dönmeyince kaynayan kazana atılır. Ve atılır atılmaz eti kemiğinden soyulur.
Abdullah'a aynı teklif:
"Dininden dön. Hıristiyanlığı kabul et. Yoksa sen de arkadaşın gibi olacaksın."
O, yine "Hayır" der.
Kazana atılması emredilir. Götürülürken hıçkırıklarını tutumaz, ağlar.
İmparator onun böyle ağladığını görence; "Onu getirin" der.
Hz. Abdullah geriye gelir gelmez tarihin sine-i tekriminde emanet olarak kalacak, meleklere parmak ısırtacak, Rahmet'i çoşturacak şu sözleri söyler:
"Zannetme ki bana revâ gördüğüne ağlıyorum. Hayır. Lâkin şu anda benim Allah yolunda feda olacak ancak bir tek ruhum var. Ne kadar isterdim saçlarım sayısınca ruhlarım olsaydı da hepsine musallat olsaydın ve ben de hepsini seve seve Allah için feda etseydim."
Tâgiye; bu iman, aşk ve şevk karşısında küçük dilini yutar. Görüp duydukları hoşuna gider. Ve bir bahaneyle onu hürriyetine kavuşturmak ister:
"-Benim başımı öp. Seni serbest bırakacağım."
"-Hayır"
"-Dininden dön. Seni kızımla evlendirip mülkümde ortak yapacağım."
"-Hayır. Hayır"
"-Başımı öp. Seninle beraber seksen esir müslümanı serbest bırakacağım."
"-İşte şimdi oldu."
Başını öper gibi olur ve seksen arkadaşıyla beraber Medine'ye dönerler. Halife Hz. Ömer (r.a.)di.
Böyle günlerin adamı Ömer... Mukaddesata saygılı Ömer... Yapılması gerekeni zamanında yapan Ömer... Taşı gediğine koyan Ömer...
Hz. Abdullah'ın bu türlü sebatı, şecaati ve kendisi için değil, seksen müslümanın hürriyeti için bu ağır fedakarlığa katlanışı çoktan duymuştur.
Onların Medine'ye ayak bastıklarını duyunca ileri gelen bütün müslümanları toplar. Gelen nurlu ve çilekeş kafileyi karşılar. Bağırlarına basarlar. Hz. Ömer (r.a.) arkadaşlarına şöyle der:
"-Şimdi kalkacak ve herkes Abdullah'ın başını öpecek. Çünkü o baş, müslümanların hürriyetleri için bir tagiyenin başını öptü."
Başta kendisi ve bütün müslümanlar o mübarek başı öperler.
İşte İslâm'ın temelleri böyle atıldı ve yükseldi.
İşte hakiki din olan İslâm'ın mensubları böylesine kefere ve fecereyi kâle almadılar. Metelik vermediler.
Bir insan için herşey olan ruhlarını bile verirken, verdiklerini azımsadılar. Buna da fedakarlık mı denilir diye adeta yaptıklarını gizlemeye çalıştılar.
Ve işte böylesine de diğergamdılar. Kendi menfaatini başkasının zararında değil, başkalarının menfaatini kendi zararında buldular, gördüler...
Hem kendileri, hem de davaları yükseldi...
Bizler de müslümanız , bizler de Abdullah'ız diyen neslimin bu duygularla dolup taşmasını Yüce Dergah'tan dilenirken..Bizleri de bu şerefli zümrenin bir ferdi kılmasını Yüce rabbimden niyâz ederim.


Hikayeler ve Kissalar

MollaCami.Com