Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
çanekkale savaşları neden başladı acaba?
Savaşın en önemli sebeplerinden birisi Osmanlı’nın sahip olduğu petrol rezervinin Avrupalılar’ın iştahını kabartmasıydı. 19.yüzyılda diesel motorun bulunmasıyla petrole olan ihtiyaç artmıştı. Bu da Avrupalılar’ın gözlerini Osmanlı’nın topraklarındaki petrol yataklarına çevirmeleri sonucunu doğurdu.
Evet, Osmanlı petrol rezervi bakımından çok zengin olan Musul ve Kerkük’e sahipti. Bu arada İngilizler ile Almanlar Musul ve Kerkük’te ön hazırlıklara başladılar. Buralarda araştırmalar yaptılar. Bir plan hazırladılar, öyle bir plan ki; duyan da bu planın masumaneliğine aldanırdı. Ama planı bir cihan padişahı olan Cennetmekan Abdülhamit Han’a işletemediler. İngiliz ve Almanlar Abdülhamit Han’a Musul ve Kerkük bölgesinden tarihi eser hüviyetinde bir kılıç bulduklarını ve burada arkeolojik kazı yapmak istediklerini bildirdiler. Abdülhamit Han onların maksadını çok iyi tahmin ettiğinden onların bu palavrasını yutmadığı gibi bu bölgeyi şahsi zimmetine geçirdi. Çünkü o biliyordu ki yakın zamanda oraya sahip olmak isteyenler olacaktı.
Abdülhamit Han niye bu bölgeyi zimmetine aldı? Cevap ise:dünya mülkiyet hukukuna göre devlet sınırları değişse bile mülkiyet hakkı bakidir. Yani Avrupalılar bu bölgeye sahip olsalar bile petrol kuyuları Abdülhamit Han’a ait olarak kalacaktı.
Avrupalılar’ın bu aşamada en büyük problemi Abdülhamit Han’dı. Onlara göre Abdülhamit Han bir şekilde bertaraf edilmeliydi. Önce suikast düzenlediler. Olmadı. Son çare olarak onu tahttan indirmeyi planladılar. Bunda başarılı oldular ve Abdülhamit Han’ı tahttan indirttiler.
Çanakkale savaşlarının mühim sebeplerinden birini de dinsel etmenler olarak niteleyebiliriz. Katolik kilisesinin maksadı 1071 Malazgirt ve 1354 Gelibolu’nun fetihlerinin hesabını sormak ve MÜSLÜMAN TÜRKLÜĞÜ doğduğu yere, yani Orta Asya’ya postalamaktı. Yani bu muharabe bir anlamda HİLAL ile haçın , İMAN ile küfrün mücadelesi idi.
İttihatçıların propagandacılığını yapan kişilerden olan Rıza Tevfik, Londra’da İskoç asilzadelerden Lord Nıcılsın’ı ziyaret eder. Rıza Tevfik’e İngiliz ve Fransız ileri gelenleri yüz vermez. Hatta huzurlarına bile kabul etmezler. Rıza Tevfik bunun sebebini Lord Nıcılsın’a sorar. Lord Nıcılsın’ın cevabı ise şöyledir:
“Dostum Rıza Tevfik Bey; biz Mısır’da, bilhassa Hindistan’da ve Güney Asya’da İslam kitlelerini idaremiz altına almak için, milyonlarca altın harcadık! Bir türlü muvaffak olamadık! Halbuki, halife bayramdan bayrama, bir defa SELAM-I ŞAHANE ve bir de HAFIZ OSMAN HATTI KUR-AN-I KERİM gönderiyor, bütün İslam kitlelerini hudutsuz bir hürmet ile emrinde tutuyor! İşte biz ihtilalden sonra,siz JÖN TÜRKLERDEN, Sultan’ın bilhassa hilafetin, yani bir SELAM-I ŞAHANE ve bir de HAFIZ OSMAN HATTI KURAN-I KERİM ile kitleleri avucunda tutan kuvvetin de devrilmesini bekliyorduk; fakat, aldandık! İşte bu sebepten böyle bir ADEM-İ KABUL gördünüz!..”
İşte düşman devletler içimizden yetiştirdikleri mankurtlar ile HİLAFET’İ ortadan kaldıramayınca, hem mankurtların kulağını çekivermek, hem bizzat kendi elleri ile HİLAFET’İ ortadan kaldırmak ve hem de Türkler’i Orta Asya Steplerine sürmek için Çanakkale önlerine gelip dayanmışlardı.
Ayrıca Fener Patrikhanesi de 1453’ün rövanşını alıp İstanbul ve Trakya’da Bizans’ı tekrar ihya etmek istiyordu.
Bu saldırıda Siyonistlerin de emelleri vardı: Oltu Dağı ve Türkiye topraklarını ele geçirip Büyük bir İsrail Devletini hayata geçirmek.
Abdülhamit Han Hz.’ni tahttan indirtmeyi başaran Avrupalıların önünde tek bir engel kalmıştı. O da nasıl bir bahane bulup da Anadolu’ya saldırıp Osmanlıyı tamamen tarih sahnesinden silmeliydiler. Ne yapmalıydılar ki Osmanlıyı savaşa çekmeliydiler.
Kısa sürede bunun için bahaneyi de buldular.
O yıllarda Almanlar’la Ruslar’ın arasında ticaret yoları nedeniyle bir sürtüşme vardı. İşte bu anlaşmazlık onlar için bulunmaz bir fırsattı. Hemen senaryo hazırlandı. İki alman gemisi boğazları geçip Osmanlıya sığınacak ve bundan sonra da Rus limanlarını bombalayacaktı. O zaman da Osmanlı devleti Almanya’ya yardım ettiği için kendi müttefikleri olan Rusya’ya ihanet etmiş olacaktı. Bu da onların Osmanlıya savaş açmaları için yeterli neden olacaktı. Nitekim öyle de oldu. İki alman gemisi taa Baltık denizinden kalktılar, geldiler, boğazları geçtiler, Rus limanlarını bombaladılar. Artık saldırmak için yeterli nedenleri vardı. Ve saldırdılar.
Değerli mollacami.com üyeleri!
Bu iki geminin macerasını bir hikaye olarak dinlediğimizde kulağa hoş geliyor. Gelin bu iki geminin Batlık denizinden Rus limanlarına kadar olan yolculuğunu teknik ve mantık açısından birlikte inceleyelim ve bazı sorulara cevap arayalım.
Almanların gemileri ekranda da gördüğünüz gibi Baltık denizi civarındaki limanlarda bulunmaktadırlar. Bu iki geminin Çanakkale boğazına kadar izlemek zorunda olduğu yollar da ekran üzerinde iki hat olarak çizilmiştir.
1 No’lu yoldan geldiğini varsayalım. Bu yolu takip edebilmesi için öncelikle DOVER BOĞAZI’nı geçmesi gerekir. Siz de görüyorsunuz ki bu boğazın her iki yakasında Almanya’nın düşmanlarının gemileri var. Yani o boğazdan gemilerin geçme şansı yok. Ama onlar geçtiler.
“Peki nasıl oldu da bu iki Alman gemisi bu kadar düşman gemilerinin arasından sıyrılıp geçebildi.” Burada iyimser davranıyor ve gemilerin 2 no’lu yolu izlediklerini varsayarak konumuza devam ediyoruz.
Hangi yolu izlerse izlesinler sonuç itibariyle geçmeleri gereken bir başka boğaz daha var. Cebelitarık boğazı….
Cebelitarık boğazı da İngilizlerin kontrolü altındaydı. Dolayısıyla düşman gemilerinin bulunduğu bir boğazdan geçememesi gerekirdi. Ama oradan da hiçbir zarar görmeden geçip gittiler. Şimdi yine aynı soruyu soruyorum.
“Peki nasıl oldu da bu iki Alman gemisi bu kadar düşman gemilerinin arasından sıyrılıp geçebildi.”
Varsayalım ki oradan İngilizlere gözükmeden geçtiler. O zaman da önlerine MALTA ADASI çıkıyor. Orası da İngilizlerin kontrolü altında, ve etrafında kuş uçurtmuyorlar. Ama onlar oradan da geçmeyi başarıyorlar. Aynı soru akla geliyor.
“Peki nasıl oldu da bu iki Alman gemisi bu kadar düşman gemilerinin arasından sıyrılıp geçebildi.”
Aslında konumun başından beri sormuş olduğum bütün soruların bir tek cevabı vardır. O da;
“Avrupa devletleri artık karar vermişlerdi. Osmanlı devletini tamamen ortadan kaldıracak ve Türk neslini tarihten sileceklerdi.” İşte bu yüzden Çanakkale destanı bir savaş değil varoluş mücadelesidir.
Ve sonuç itibariyle bu iki gemi Çanakkale önlerine kadar geldiler. Rahatça boğazlardan geçtiler. Geçtiler çünkü o zamanki yöneticilerimiz Alman hayranıydı ve Almanya’yı dost zannediyorlardı.
Bu iki geminin Çanakkale boğazından geçişinde kafamızda soru işareti bırakan başka bir yönü daha var.
Şimdi bu iki geminin hareket tarihine bir bakalım: 27 ekim 1914. Ya Avrupa devletlerinin bu gemileri bahane ederek Çanakkale önlerine geldikleri tarih… 3 Kasım 1914 …. Arada sadece 5 gün var.
Burada yine bir soru aklımıza geliyor. “Nasıl oluyor da koskoca iki devletin donanması o zamanın teknik şartlarıyla 5 gün içinde hazır oluyor ve Çanakkale önlerine gelebiliyor. Bu mümkün mü? tabii ki değil. Ama onlar zaten o iki geminin boğazlardan geçip Rus limanlarını bombalayacağını biliyorlardı ve ona göre de hazırlıklarını yapmışlardı.
Dolayısıyla Almanya ve diğerlerinin yaptıkları yalnızca birer danışıklı dövüşten ibarettir. Hepsinin de ortak amacı Anadolu’yu işgal etmekti.
Onlar kendi planlarınca Çanakkale’yi 3 günde geçecekler, İstanbul’u Alacaklar ve oradan da tüm Anadolu’ya hakim olacaklardı.
Hatta zaferlerine o kadar inanmışlardı ki yanlarında zaferlerini kutlamak için fıçılarca içki ve Osmanlı parasının yerine kullanacakları parayı bile bastırmışlardı.
Üstelik onların 10 şilin’i bizim 60 gümüş kuruşumuza denk olacaktı. Yani paramız 6 kat değer kaybedecekti. İşte onlar bu kadar kendilerinden emindiler.
Ama onların hesap edemedikleri bir şey vardı. Çanakkale sahipsiz değildi. Oranın sahipleri vardı. Oranın erenleri vardı. Oranın şehitliği en büyük rütbe bilen Mehmetçikleri vardı. Onlar bu güçleri hesap edemediler ve gelip Çanakkale boğazına dayandılar.
Değerli mollacami.com dostları! İşte Çanakkale savaşları bu yüzden yaşanmış ve Çanakkale destanı bu yüzden yazılmıştır
şimdi bir soru sadece bir soru sormak istiyorum acaba osmanlıya neden saldırdılar_?
ADIGÜZEL
Adıgüzel kardeşim çok güzel bir anlatım, gerçekten tarihi hakikater ne yazıkki çok az biliniyor, yazına ufak bir katkıda bulunmak istiyorum
MEHMER AKİF ERSOY’UN BİR HATIRASI
Mehmet Akif Ersoy 1. Dünya savaşı esnasında bir heyetle birlikte, aynı cephedelerde birlikte savaştığımız ve kader birliği yaptığımız Almanya’ya çeşitli görüşmeler yapmak üzere, resmi davetle gittiklerini belirtir ve şu ibret verici hadiseyi anlatır:
Bir gün Berlin’de gezerken birdenbire kilise çanları gümbür gümbür çalmaya başladı. Çan sesleri her yanı inletiyordu. Bütün halk ard arda ve kulakları patlatırcasına coşkuyla çalan
Bu kilise çanlarının, büyük bir zaferin habercisi ve müjdesi olduğunu anlamış ve sokaklara dökülmüştü. Biz de sevindik ve dedik ki: Herhalde Almanlar’la beraber itilaf devletlerine karşı bir cephede zafer kazanmış olmalıyız ki, kilise çanları bu zaferi kutluyor olmalı. Ancak biraz sonra olayın mahiyetini öğrendiğimizde, bütün heyet üyeleri olarak küçük dillerimizi yutacak kadar hayret ve şaşkınlık içinde şok olmuştuk. Evet bu kilise çanları meğer Mısır bölgesinde ve Kanal cephesinde İngilizlerin, dolasıyla Hiristiyanların, Müslüman Türklere, yani bize karşı kazandığı zaferin Alman halkına müjdesini haber vermekteymiş… Bu sebeple tarihdeki olaylar değerlendirilirken mutlaka perde arkasında cereyan eden hadiseler de dikkate alınmalıdır.
Bu hatıralar, günümüzde yaşadığımız olaylara nasıl bakmamız gerektiği konusunda bizlere yardımcı olması gerekir..
selametle..
yapılan amel ne olursa olsun.niyetler önemlidir.kim ki içinde fesat tohumlarını barındırıyorsa o tohumlar sarmaşık olup kendilerine dolanacaktır mutlaka.
teşekkür ederim kardeşim katkıların için, kardeşlerim bence çanakkaleyi anlamak yakıntarihimizin tamamını anlamaktır..
ADIGÜZEL
Allah (CC) razı olsun sizden değerli yöneticimiz. Gerçekten önemli ve güzel bir yazıydı. Zannederim Almanların savaştığı bir cepheye Osmanlının başka bir cephede yenilgiye uğradığı haberi geldiğinde eğlence yapılmış. Kusura bakmayın hangi cepheler olduğu hatırımda değil. Tarih dersimizde hocamız bahsetmişlerdi sağolsunlar. Bence bizler dostumuzu düşmanımızı tanımıyoruz. Lisede başka bir hocam küçüklükten itibaren bizlere komşularımızı; bunlar sağdaki düşmanlarımız ( İran Irak Suriye Rusya..) ; bunlar ise soldaki düşmanlarımız; (Yunanistan Bulgaristan..) diye anlattıklarını ve bizlere böyle işlediklerini anlatıyordu. Ama gerçekten de öyle değil mi? Bu zamana kadar hep arkamızdan kuyular kazılmadı mı?
Bazı insanlar için ileri görüşlü diyorlar ya Abdülhamid Han'ı hiç tanımamaışlar o zaman. O bütün bu olacakları ve de başımıza gelecekleri önceden sezmiş ve ona göre tedbir alarak tam 30 yıl kadar ertelemişti korkunç sonu. Ne Padişahımızın ne de Osmanlı Devletinin değerini anlamadılar... Şimdi sözde lâik ve cumhuriyet devleti olmuşuzda ne olmuş. Dedelerimiz ve ninelerimiz boşuna ahhh lamıyorlar kardeşlerim. Ne lâikliği ne demokratikliği..? Bu ülke demokratik bir ülke olsaydı başta BAŞÖRTÜSÜNE veya DİNİNİ ÖZGÜRCE YAŞAMAK İSTEYEN BAŞÖRTÜSÜ MAĞDURLARINA saygı duyulur ve onlara da bir takım haklar verilirdi. Ama nerdeee... Osmanlı gibisi yok ve de olmayacak anlaşılan. Çanakkalede bizler için şehit düşen onca gencecik insanın hakkını nasıl ödeyebileceğimizi de bilmiyorum. Başımıza geçenlerden bunun hesabını da soracaklardır elbet.. Onca sıkıntıya katlanıp bağırlarına taş basan şehit anneleri; anneleriMİZ "VATAN SAĞOLSUN" diyerek bu toprakları bizlere emanet ederek gittiler. O annelerimizin gözyaşlarının bir damlasının bile hakkını ödeyebiliyor muyuz ki? İnşallah kardeşim Ahirette yüzlerine bakacak yüzümüz kalır millet olarak...
Tekrar Allah razı olsun...
selam ve dua ile
güvercin
İNSANI TÜKETEN YOLLAR DEĞİL; ERİŞEMEĞİ MUTLULUKLARDIR:( sevgi ve muhabbetle güvercin
hamit hanın ileri görüşünden laf açılmışken anadoluda nüfüs sayımı hamit hanın yaptırdığınını ve anadoluda ( 6000000 ) altı milyon yaşayan olduğunu hamit hanın başlattığı büyük göç akını ile müslüman olmak kaydıyla gelen ahaliye arazi tahsis edildiğini ve göçün sonucunda yapılan nüfus sayımında anadolunun nüfüsunun 1100000 onbirmilyon olduğunu
ve kurtuluş harbi sonucunda beş altı milypn kaldığını acaba göç akını olmasaydı anadolunun halinin ne olacağını ihç düşündünüzmü?
hatırıma gelmişken demirelin ülkemizin %99 u müslüman lafı hamit hanın sayımına dayanır
TEŞEKKÜR EDERİM kARDEŞİM. ZĞZINA SAĞLIK. ALLAH YARDIMCIMIZ OLSUN. EMETTEN SELAMLAR