Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
Kim Olduğunu Unutma...
Bir zamanlar Ayaz adlı bir köle varmış. Takdir bu ya, köle bir gün Sultan
Mahmud'un kölesi olmuş. Sultan, köleyi taşıdığı asil karakteri sebebiyle çok
sevmiş. Derken Sultan'ın öylesine itimadını kazanmış ki, bütün sultanlığın
haznedârı tayin edilmiş ve en kıymetli ve zarif mücevherler, taşlar ona
emanet edilir olmuş. Bu gelişmeyi gören saraylılar ise durumdan pek rahatsız
olmuşlar. Hasetleri ve kibirleri yüzünden, sözüm ona basit bir köleye böyle
bir mevki verilmesini ve kendi rütbelerine çıkarılmasını bir türlü
hazmedememişler. Bu duygular içinde, özellikle Sultan yakınlardaysa ondan
gün geçtikçe daha çok şikayet etmeye başlamışlar ve asil ruhlu kölenin
itibarını zedelemek için ellerinden geleni yapmışlar. Bir gün Sultan'ın
huzurunda bir saraylının diğerine şöyle dediği duyulmuş: "Köle Ayaz'ın sık
sık hazineye gittiğini biliyor musun? Onun mücevherlerimizi çaldığından adım
gibi eminim." Sultan kulaklarına inanamamış. "İşin aslını kendi gözlerimle
görmeliyim" demiş. Duvara küçük bir delik yaptırıp, içeride olanları
seyretmeye hazırlanmış. Kölenin sessizce içeri girdiğini, kapıyı kapattığını
ve sandığa gittiğini görmüş. Orada sakladığı küçük bir bohçaymış bu. Bohçayı
öpmüş alnına koymuş ve sonra da açmış. İçinden çıkan köleyken giydiği yırtık
pırtık bir elbise! Aynanın karşısına geçmiş. Kendi kendine, "Daha önceleri
bu elbiseyi giydiğin zamanlar kim olduğunu hatırlıyor musun?" diye sormuş.
"Bir Hiçtin sen... Hepsi hepsi satılacak bir köleydin ve Allah, Sultan'ın
eliyle sana rahmetinden belki de hiç hak etmediğin nimetler lutfetti. Asla
nereden geldiğini unutma! Çünkü mal mülk insanın hafızasını uçurur,
unutuluşlara sürükler. Şimdi sen de, nimetçe senden aşağı olanlara kibirle
bakma ve daima hatırla Ayaz, hatırla!" Sandığı kapatmış, kilitlemiş ve
sessizce kapıya doğru yürümüş. Hazine dairesinden çıkarken birden Sultan'la
yüz yüze gelmiş. Sultan gözlerini Ayaz'ın yüzüne dikmiş dururken,
yanaklarından aşağı yaşlar süzülüyormuş ve boğazı öyle düğümlenmiş ki,
konuşmakta güçlük çekmiş. "Bugüne kadar mücevherlerimin hazinedârıydın, ama
şimdi... Kalbimin hazinedârısın. Bana benim de önünde bir hiç olduğum kendi
Sultanımın huzurunda nasıl davranmam gerektiği dersini verdin.
Allah razı olsun kardeşim.Çok güzel.Keşke bizlerde onlar gibi olabilsek.
Gerçekten manidar bir kıssa. Kardeşimizden Allah razı olsun.
ALLAH razı olsun kardeş güzeldi.
S.A KARDEŞ VALLA MUHTEŞEMDİ NERDEN BULUYOSUNUZ BÖYLE GÜZEL KISSALARI HAKKINI HELAL ET BEN BU YAZIYI BAŞKALARIYLA PAYLAŞMAKİÇİN KOPYALADIM...
bizlerede hatırlattın canım kardeşim ne olduğumuzu kimin kölesi olmamız gerektiğini.. rabim son nefesimiz dahil hidayetşnden ve hizmetinden ayırmasın bizleri...
EY ASİLER MERCEĞİ SANA SIĞINMAYA GELDİM, ÇOK KABAHATLER İŞLEDİM SANA YALVARMAYA GELDİM,ÇIKACAK BİR CANIM KALDI EY CANLARIN CANANI MÜNASİP OLURMU SÖYLEMEKCANIMI FEDAYA GELDİM, SEN TABİBÜL KULÜPSÜNBEN İSE GÖNÜL HASTASI KALP YARAMA DEVA İÇİN KAPINA GELDİM,KAPINA BİR ŞEYLE GELMEK HATADIR BASMAKLA ŞEREF VEDİĞİN TOPRAĞI ÖPMEYE GELDİM
ALLAH razı olsun kardeş.ellerine sağlık