Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
"Hamd" mi kıymetli, "şükür" mü?
Halis ECE
"Hamd" mi kıymetli, "şükür" mü?
“Hamd etmek şükr etmekten daha kıymetlidir. Çünkü şükr etmekte, sevgilinin nimetlerini düşünmek vardır, onlar gözönündedir. Bu ise sıfata ve fiile yönelmektir.
“Hamd ederken düşünülen ise, hamd edilen Zât’ın güzelliğidir; O’nun hüsn-i cemâli yani bizzat kendisi gözönündedir. Yani nimetleri de, elem ve keder vermesi de hep sevilmekte, medhedilmekte/övülmektedir. Zira, Cenâb-ı Hakk’ın verdiği elemler-ıztıraplar, hüzün ve kederler de, nimetleri gibi güzeldir.
“Görülüyor ki, hamd; senâ etmenin, övmenin en üstün şeklidir ve özünde hüsn-i cemâl mertebesini daha çok toplamakta; dolasıysile sevinç hâlinde de, üzüntü ve sıkıntı hâlinde de hamd edilmektedir.
“Şükür ise; nîmet zamanlarında olup devamlı değildir. Nîmet kalmayıp ihsan-ikram bitince, şükür de çabucak kaybolur gider.” (el-Mektûbat, İmâm-ı Rabbâni, 2, 33)
***
Kısacası hamd şükür'den daha umumidir; bollukta da darlıkta da, sağlıkta da hastalıkta da, hüzünde de sevinçte de hamd edilir/edilebilir. Ama şükürsadece nimet mukabili ve o nimetin ziyadeleşmesi/artması için olduğundan, hastalıkta ve sıkıntılı anlarda, kötü durumlarda şükredilmez… Şükredilirse, içinde bulunduğumuz o kötü halin -Allah korusun- daha da artmasına sebep olur.
Dilerseniz mevzumuzu, Süleyman Hilmi Silistrevî (k.s.) hazretlerinin dilinden, sahip olduğumuz maddi-manevi tüm nimetlerin şükrünü içinde toplayan güzel bir dua ile noktalayalım.
"Yâ Rabbi! Şükründen âciz olduğumuz bütün nimetlerine, İslâm nimetine ve yine şükründen a'cez bulunduğum Ümmet-i Muhammed'ten olmak ve tarîkat-ı aliyye nimetlerine; başta Zât-ı ilâhi'nin, sıfât-ı ilâhiyenin, esmâ-i ilâhiyenin ve ef'âl-i ilâhiyenin hudutsuzluğunca şükürler olsun."
Şükrün mikyâsı kanaattir ve iktisattır ve rızadır ve memnuniyettir. Şükürsüzlüğün mizanı hırstır ve israftır, hürmetsizliktir, haram-helâl demeyip rast geleni yemektir.
Hem şükrün envâı var. O nevilerin en câmii ve fihriste-i umumiyesi, namazdır.
Hem şükür içinde sâfi bir iman var; hâlis bir tevhid bulunur. Çünkü, bir elmayı yiyen ve "Elhamdülillâh" diyen adam, o şükürle ilân eder ki: "O elma doğrudan doğruya dest-i kudretin yadigârı ve doğrudan doğruya hazine-i rahmetin hediyesidir" demesiyle ve itikad etmesiyle, herşeyi, cüz’î olsun küllî olsun, Onun dest-i kudretine teslim ediyor. Ve herşeyde rahmetin cilvesini bilir. Hakikî bir imanı ve hâlis bir tevhidi, şükürle beyan ediyor.
İnsan-ı gafil, küfran-ı nimetle ne derece hasârete düştüğünü, çok cihetlerden yalnız bir veçhini söyleyeceğiz. Şöyle ki:
Lezzetli bir nimeti insan yese, eğer şükretse, o yediği nimet, o şükür vasıtasıyla bir nur olur, uhrevî bir meyve-i Cennet olur. Verdiği lezzetle, Cenâb-ı Hakkın iltifat-ı rahmetinin eseri olduğunu düşünmekle, büyük ve daimî bir lezzet ve zevk veriyor. Bu gibi mânevî lübleri ve hülâsaları ve mânevî maddeleri ulvî makamlara gönderip, maddî ve tüflî (posa) ve kışrî, yani vazifesini bitiren ve lüzumsuz kalan maddeleri fuzulât olup aslına, yani anâsıra inkılâp etmeye gidiyor. Eğer şükretmezse, o muvakkat lezzet, zeval ile bir elem ve teessüf bırakır ve kendisi dahi kazurat olur. Elmas mahiyetindeki nimet, kömüre kalb olur. Şükürle, zâil rızıklar, daimî lezzetler, bâki meyveler verir. Şükürsüz nimet, en güzel bir suretten, çirkin bir surete döner. Çünkü, o gafile göre rızkın âkıbeti, muvakkat bir lezzetten sonra fuzulâttır.
Şükürde bir zahmet yoktur. Bilâkis, nimetin lezzetini arttırır. Çünkü şükür, nimette in’âmı görmek demektir. İn’âmı görmek, nimetin zevalinden hasıl olan elemi def eder. Zira, nimet zâil olduğundan, Mün’im-i Hakikî onun yerini boş bırakmaz, misliyle doldurur ve teceddüdünden lezzet alırsın.
Evet;"Onların duaları şu sözlerle sona erer: ’Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur." (Yunus Suresi, 10:10.) ayet-i kerime hamdin ayn-ı lezzet olduğuna delâlet eder. Çünkü, hamd, in’am şeceresini, nimet semeresinde gösterir. Ve bu vesileyle zeval-i nimetin tasavvurundan hasıl olan elem zâil olur. Çünkü, şecerede çok semere vardır, biri giderse, ötekisi yerine gelir. Demek hamd, ayn-ı lezzettir.(Risale-i Nur'dan)
_____________________________________________________________________
Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi kat'iyetinde,gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecektir.
Kıymetli kardeşim YOLCU;
Rabbim emeklerini zayi' etmesin... Sağlık ve afiyet üzere hayırlı-bereketli ömürler ihsan eylesin. Şeriat-ı garra-i Ahmediyye ceddesinden kıl ucu kadar ayırmasın.
Teşekkürler ediyorum.
Selam ve sevgilerimle...
dünyada yapılabilecek en büyük şükür duası. halis ece kardeşim hatırlattığın için teşekkürler.manasını düşünelim!!!!!
"Yâ Rabbi! Şükründen âciz olduğumuz bütün nimetlerine, İslâm nimetine, Ümmet-i Muhammed'ten olmak nimetine; başta Zât-ı ilâhi'nin, sıfât-ı ilâhiyenin, esmâ-i ilâhiyenin ve ef'âl-i ilâhiyenin hudutsuzluğunca şükürler olsun."
Sevgili Zeyd kardeşim, ilgine teşekkür ederim. Rabbim, küfran-ı nimette bulunmaktan muhafaza buyursun, şâkirîn zümresine ilhak eylesin.
Selamlar...