Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
MEHMEDİM!
Yıl 1994, Mardin'in bir ilçesi. İçimizde kanayan bir yaraydı terör. O gece hilalliydi ay, sır dolu bir karanlık. Mehmed, mevzisinde karanlığı koklayarak derin nefes aldı.
'Bu nöbet son nöbetim. İki gün sonra elvedâ karlı dağlar, dumanlı tepeler...'
Arkadaşı göğüs geçirdi yanında:
'Benim sekiz ayım var. Allah bizi korusun!'
Burası terör yuvasıydı. Konuşmayı kesip, pür dikkat geceyi gözetlemeye başladılar. Mevzi, yol kenarında idi. Herkes geçebilirdi. Kendilerine doğru gelen iki karaltı gördüler. Bunlar yolcu gibiydi. Selam verip geçtiler. Fakat o da ne öyle? 'Tak!.. Tak!..' Selamla Mehmetçikleri aldatan iki hain, geçer geçmez geri dönüp kurşun sıkmışlardı Mehmed'in ardından. Bir yağmur gibi akmıştı kurşunlar beynine yiğidin. Yâ Rab! Bu ne hainlik böyle? Al kanlar Mehmed'in göğsüne dolarken, o hilale bakarak inliyordu:
'Hainler!.. Bugün analar yüzlerce Mehmed doğurdu... Allah!...'
Anasına son mektubunda yazmıştı: 'Anacığım! Dün gece rüyamda melekler elime kına yaktılar. Hayırdır inşallah! Bir gün al bayraklı bir tabut görürsen avluda, sakın ağlama!...'
Anası da, son mektupta, doğacak oğlunu müjdelemişti. O gece ana yüreğini kanlı bir sızı kapladı. Namazdan sonra uzun uzun dua etti oğluna. Ne çare, ertesi gün Aydın'a kor yumağı düşmüş, yürekler pâre pâre olmuştu. Anasının gözyaşları sel olurken, Aydınlı haykırıyordu:
'Kahrolsun hainler! Vatan sağolsun!...'
Mehmed'in naaşına bakanlar, hayretler içinde birşey gördüler. Şehidin sağ gözünden ince ince gözyaşları akıyordu yanağına. Kimbilir? 'Oğlumu göremedim.' mi demek istiyordu?
SELAMETLE
(firaset arş)
bunlaarda Allah korkusu yok ki her türlü rezilliği kepzeliği yaparlar.....
ama ne mutluki o MEhmetlre şehit olup en yüce makama çıkıyorlar...
rabbimiz bizlerede nasip etsin en güzel hayırlı sonla olan ölümleri....