Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
SON SÖZ
SON SÖZ
Takiyyuddin-i Subki hazretlerinin yazdigi vasiyet söyledir: “Kulun her hâlinde ibâdet yapmasi gerekir.Cünkü ömür çok kisadir.Ömrünün bir kismi küçüklükte geçer.Bir kismi büyüyünce,bedenî ihtiyaçlarini temin etmek,uyku,kendisine âriz olan hastalik,özür hâlleri,zarûrî mesgaleler, insanlarla ugrasma ve geçim derdi gibi islerle geçer. Bunlardan geriye,insan için çok az vakit kalir.Iste insan, ya bu kisacik ömrünü ibâdet ve tâatle geçirmek sûretiyle Allahü teâlâya,Cennet\'ine ve çesit çesit nîmetlerine kavusur,veya bu kisacik hayâti kendi aleyhine zâyi eder de, ebedî hüsrâna ugrar veya ömrünü günah ve baskalarina düsmanlikla geçirir.
Böylece seytanin yardimcilarindan olur, onunla birlikte Cehennem atesinde yanar.Herkes, yasadigi kisa ömür içerisinde bu üç hâlden birinde bulunur.Allahü teâlânin takdîr ettigi seyler, her zaman insanin istedigi sekilde cereyân etmez.Insan bâzan oturup,istedigi bir seyi bekler. Fakat bu sirada birçok iyi seyleri kaçirir.Cok defâ insanin kendisi için istedigi seylerin sonu ser olur.Bu sebeple insanin tercihte bulunmasi,söyle veya böyle olmasini istememesi gerekir.Bilakis,Allahü teâlânin kendisi için hayirli olani ihsân etmesi için,bütün islerini Allahü teâlâya birakmasi gerekir.
Bir kimsenin dâimâ Allahü teâlâya tâat üzere olmasi, emirlerine uyup, hep murâkabe üzere olmasi için, üzerindeki vazifeleri,Allahü teâlânin rizâsina uygun olarak yerine getirmelidir.Meselâ, kâdilik gibi tehlikeli ve zor bir vazifeyi yapmak zorunda kaldigi, ondan kendisini kurtaramadigi zaman, artik o vazifeden ayrilmayi istememelidir.Cünkü o vazifeden ayrilirsa, belki ondan daha kötü bir ise düsebilir.Sonra islerin sonunun nasil olacagini bilemez.Bu sebeple,üzerinde bulundugu vazifede kalmali ve su hususlara riâyet etmelidir:
1) Bu vazife kendisini, birinci derecede lâzim olan Allahü teâlânin emirlerini yerine getirmekten alikoymamalidir.
2) O vazifede kaldigi müddetçe, kötü ve bozuk birisinin o vazifeyi almamasi için kaldigini niyet etmelidir. Böylece o mâkama, lâyik olmayan birisinin gelmesine mâni olmus olur. Bu niyeti ile,dâimâ ibâdet sevâbi kazanir.Mahkemeye bir dâvâ gelip,burada bir mazlûma yardimci olup,onun hakkini zâlimden aldigi,hakki ayakta tuttugu veya bâtil ve bozuk bir ise mâni oldugu zaman,kat kat ibâdet sevâbina kavusur.Müslümanlari, onlara zarar verecek seylere karsi himâye eder.Kendisini, efendisinin,içerisinde çoluk çocugunun bulundugu bir eve koydugu köle gibi ve böyle bir eve lâyik olmadigini düsünür.
Bu sebeple,bu evden çikmak ve ayrilmak istemez.Cünkü, efendisi onu oraya koydu.Emir onun emridir.Onun için, efendisinin çoluk çocugunun islerini görmek için olanca gücü ile çalisir.Bu hususta efendisinin rizâsini arar.Bâzan efendisi onu imtihân edebilir.Bu bakimdan, onun her zaman hazir olmasi,dâimâ efendisinin emirleri istikâmetinde bir köle ve hizmetçi olmasi lâzimdir.Kisa bir müddet sonra ölüm gelir.Ya efendisinin emirlerini yerine getirirken,kölelik ve hizmetçiligi üzere can verir veya ondan baska bir hâl üzere vefât eder.Maksad,Allahü teâlanin rizâsina kavusmaktir.”
Evliyalar ansiklopedisi
Selam Sevgi ve Dua Ile