Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim


Afetler ve İnsanoğlunun Acziyeti

Halis ECE

Afetler ve İnsanoğlunun Acziyeti


İnsanların, afet-kaza-bela ve musibetler karşısındaki acziyetini Halik-ı zû’l-Celâl ve’l-Kemâl Hazretleri Kur’ân-ı Kerim’de şöyle bildiriyor:

“(Rasûlüm), de ki: ‘Bizi bu tehlikeden kurtarırsa, elbette şükredenlerden olacağız’ diye gizli ve âşikâr olarak O’na yalvarıp yakarırken, (yani şiddetli bir korku içinde ümitlenip duâ ve ilticâ ederken), karanın ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarır? (Ve yine) de ki: ‘O’ndan ve bütün sıkıntılardan sizi Allah kurtarır. (Fakat) sonra da siz, yine ona ortak koşarsınız. (Sözünüzü yerine getirmez, şükretmezsiniz.)’ De ki: ‘Allah size, üstünüzden (gökten) veya ayaklarınızın altından (yerden) bir azap göndermeğe yahut sizi fırkalara ayırarak (parti parti) birbirinize düşürüp kiminize kiminizin hıncını (kötülük ve şiddetini acı acı) tattırmaya kadirdir.’ Bak, akıllarını başlarına alsınlar diye, âyetlerimizi inceden inceye nasıl açıklıyoruz!(En‘âm sûresi, 6/63-64)

Bizden önceki milletler-kavimler-topluluklar, kendilerine gönderilen peygamberlere (aleyhimüsselâm) iman etmeyip isyanlarına ve taşkınlıklarına devam edince, Allah Teala onların bazılarının üzerine gökten taş yağdırarak helâk etti… Memleketleri taş yığını hâline geldi! Bazılarını tûfanla, yıldırımlarla... Bazılarını da şiddetli zelzele, yer çökmesi ve yerden ateş çıkması ile helâk etti. Memleketlerini viranelere çevirdi. Bir kısmını da, dâhilî anarşi (iç kargaşa ve huzursuzluk) ile birbirine kırdırdı.

İşte bu âyet-i kerîmede Rabb’imiz, o felâket ve musîbetlere işâret ederek, âhir zaman peygamberi Fahr-i Kâinat Efendimiz’in (s.a.v.) ümmeti olan bizleri îkaz etmektedir.

İbnu Abbas (r.anhümâ), âyet-i celilede geçen “min fevkıküm (üstünüzden)” kelimesini, vâlilerin yani idarecilerin zulmü; “min tahti ercüliküm (ayaklarınızın altından)” cümlesini de, ahlâksızların-terbiyesizlerin, ayak takımının kötülüğü, diye tefsir etmiştir ki; üstten azap, alttan azap demektir. Bazı müfessirler de, baştan veya alttan gelen hastalık ve musibetler ile tefsir etmişlerdir.

Bu âyet-i celile çok açık bir şekilde, insan hâlet-i rûhiyesini-psikolojisini tahlîl etmekte, apaçık ortaya koymaktadır. İnsanın yaratılış itibariyle âciz bir varlık olduğunu, “sebepler”le kuşatıldığını anlatmaktadır. Müsebbibü’l-Esbâb olan Allâh’ın emir ve izin vereceği hususlar dışında, insanın hiçbir şeye gücünün yetmeyeceğini göstermektedir.

Yine Rabb’imiz bize, henüz afetlerle yüz yüze gelmeden evvel; onlarla karşılaştığımızda, bizim nasıl bir tavır takınacağımızı da haber veriyor. Sebeplerin sükût ettiği, insanın, âcizliğinin katı gerçekleriyle burun buruna gelip acısını iliklerine kadar hissettiği âfetler karşısındaki tavrını, şimdiden, sanki bir bilgisayar ekranında bize gösteriyor. Böyle durumlarla karşılaşınca biz, bu ayetlerin tasvirlerinin, yaşadıklarımızla ne kadar mutabık ve muvafık olduğunu anlıyoruz.

Bir musibet anında dilimiz, kalbimiz ve diğer a‘zâlarımız-organlarımız başka bir şeyin adını getirmiyor aklımıza... Dilimizden dökülen müşterek/ortak kelime, “Allah” olmaktadır. Şuuraltımızla biliyoruz ki; başka bir varlığın hükmü, o anda ne karaya, ne denize, ne havaya ne de sair hiçbir varlığa geçer. O yüzden “Allah” diyoruz.

Rabb’imiz, bu âfetler vesîlesiyle bizleri îkaz ediyor. Kendimize gelip, kullukta daim olmamız için bizi uyarıyor. O bakımdan insanımız ve hatta dünyadaki bütün insanlar, yeryüzünde meydana gelen İlâhî âfetlerden kendileri için gereken dersi çıkarmalıdır. Zira bu İlâhî ikazı işitip icabınca hareket edebilmek de, az bir kazanç değildir mutlaka…
***

FIKRA

GİTMENİZ ŞART DEĞİL

[Sözüm Türkiye'den dışarı!.. Çünkü bizim ülkemizde fıkrada anlatılan türden olaylara pek rastlanmaz (!)...]

Geri kalmış ülkelerden birinin Meclis’inde, bir kanun müzakere edilirken/tartışılırken iktidar ve muhalefet milletvekilleri birbirine girmişler. Havanın iyice elektriklendiği bir sırada, muhalefet milletvekili iktidar milletvekiline bağırmış:

— Cehenneme kadar yolun var!

Diğeri şaşırmış ve ne cevap vereceğini bilememiş. Sonra meclisi idare eden Başkan’a dönerek, muhalefet milletvekilinin bu sözüne itiraz ettiğini bildirmiş.

Başkan, hemen yanında bulunan ve üzerinde “Meclis İçtüzüğü” yazılı olan kitabı açıp, sayfalarını hayli karıştırdıktan sonra, şikâyetçi milletvekiline dönerek;

— İçtüzüğe baktım, demiş. Gitmeniz şart değil
***

ATASÖZLERİ

* Cahilin dostluğundan, âlimin düşmanlığı yeğdir,

* Yalan ile iman bir yerde durmaz.

* Az sadaka çok belâ götürür (def'eder.)

* Yetimi kayır, açı doyur, kavgayı ayır.
***

GÜZEL SÖZLER

* Doğru işlemeyen akıl; keskinmiş, neye yarar? Saatin iyiliği koşmasında değil, doğru gitmesindedir. (Vauvenargues)

* Akıl ve dirâyetin ak saçlılarınki gibi, ama kalbin çocuklarınki gibi olsun.(Schiller)

* İnsanı hayvandan ayıran akıldır. İnsan, akıldan uzaklaştığı zaman, hayvan ortaya çıkar. (Efictetos)

* Yetimi kayır, açı doyur, kavgayı ayır.
* Akıl ve dirâyetin ak saçlılarınki gibi, ama kalbin çocuklarınki gibi olsun.

ne güzel sözler. Allah cc gereğini yapmaktan gaflet ettirmesin.

yetimin gönlünü alır sevindirirsek.. aç ve açıkta olanları kollar, dargınlıklara ve geçimsizliklere de engel olursak.. onları barıştırır aralarını düzeltirsek sanırım pekçok afetler de bizden ırak olacaktır haliyle. ne de olsa her şeyde fizik metafizik ilgisi oladuğuna göre..

hocam elinize sağlık diyorum.

selam ve dua ile..

Allah razı olsun.

Teşekkürler Allah razı olsun.

Allah sizlerden de razı olsun sevgili bzambak, farukaktaş ve ankebut-57...

İlginiz için şükranlar...

Selam ve sevgilerimle...



Soruyu öyle sor ki; ne kendine utanç, ne de sorulana azap olsun.

konunun ana teması (şahsi düşüncem) "kendi başımızı kendimiz yakıyoruz" sonra da ah! vah! edip feryadlar içerisine düşüyoruz ki buda extra isyan oluyor sanırım ):
hayır hayır! biz böyle değiliz değil mi? zaten böyle olmamak gerekir.

RABBimiz bu konuda neler yapmamız gerektiğini bizlere ne güzel anlatmış, saygıdeğer yazarımızın bizlere sunduğu yazıda (:

ayrıca, fıkra çok hoşuma gitti. herkese anlatmalıyım bunu (: kardeşime anlatarak başladım bile (:

RABbim, afet, musibet ve ibtilalalara uzak olan kullarından kılsın bizleri. amin...

değerli konu, güzel fıkra ve anlamlı sözler için, kısacası yazı için teşekkür ederim.
Allah razı olsun...

saygılarımla kardelen...

Sevgili KARDELEN, maşaallah gene yorumlarınla farklılığını koymuşsun ortaya...

Rabbim aklını-ilmini, fikrini-mantığını, muhakeme ve mukayese gücünü, rızası istikametinde tezyid eylesin.

Selam ve dualarımla...

Soruyu öyle sor ki; ne kendine utanç, ne de sorulana azap olsun.

amin, amin, amin...
çok değerli dualarınız için teşekkürü borç bilirim :)
Allah razı olsun :) yazılar sizden nacizane yorumlar bizden sadece o kadar :)

saygılarımla kardelen...

Bu değerli yazı, farklı konu, güzel fıkra ve güzel sözler için kısacası tüm yazılarınız için teşekkürü inanın kendime bir borç biliyorum. ALLAH razı olsun... saygılarımla

Mukabil teşekkür ve dualar sevgili acelyapekun ve kardelen...

Selamlarımla...


Soruyu öyle sor ki; ne kendine utanç, ne de sorulana azap olsun.


Blog Paylaşımları

MollaCami.Com