Bölümler | Kategoriler | Konular | Kitaplar | İletişim
Dis KAPLATMAK
Dis KAPLATMAK
1 - Soru: Dis kaplatmak veya doldurma hususunda zamanimizin bazi din adamlari, sinirsiz bir müsaade verirken, bazi kimseler de hiç caiz olmayacaGi tezini savunmakta! Bu görüslerden hangisini seçmek gerekir?
Cevap: Bir kayit ve sarta dayanmaksizin verilen müsaade, ifratta yanilmaktir. Hiç caiz olmayacaGini iddiaya kalkmak da tefritte bocalamaktir. ifrat ve tefritte ilmilik bulunmadiGi gibi, maseri izdiraplara çare de getirilmemektedir. Kimi sahislar, hiçbir sey sormaya lüzum görmeden dislerini doldurtmakta ve kaplatmakta; meseleyi sahih kaynaklardan tetkik edip öGrenmek itiyadinda olan ise, gelisigüzel fetva imal eden kimselerin sözlerine itibar etmektedir.
"O halde takip edilecek yol nasil olmalidir?" diyenlere verilebilecek cevap sudur: Önce zaruret olup olmadiGi incelenecek, zaruret varsa miktari tesbit edilip onu asmamak üzere dinimizin bu husustaki müsaadesinden faydalanarak dis doldurtma veya kaplatma yoluna gidilecektir.
2 - Soru: Müctehidlerin ihtilafi, dis doldurtma veya kaplatmanin caiz olup olmadiGi hususunda midir?
Cevap: Hanefi müctehidlerinin bu husustaki ihtilafi, dis doldurtmanin veya kaplatmanin caiz olup olmadiGinda deGildir. Bu noktada ihtilaf deGil, bilakis ittifak etmislerdir. Aralarinda vaki olan ihtilaf, disi baGlamak veya kaplatmakta kullanilacak maden üzerinde olmustur, imam-i Azam Ebu Hanife, bu isin ancak gümüsle yapilmasina müsaade etmis ve onun için ictihadina imam Ebu Yusuf da katilmistir.
imam Muhammed ise, disi baGlatmanin veya kaplatmanin altin veya gümüs ile yapilabileceGini ifade ve ictihad etmistir. imam Ebu Yusuf'un imam Muhammed'in ictihadina katildiGina dair rivayet de bulunmaktadir.
Zahir'ür-rivaye kitaplarindan bulunan imam Muhammed'in "el-Camiu's-SaGir" adli eserinde söyle ifade edilmektedir: "Disler oynayip sallandiGi vakit, düsmesinden korkulursa sahibi onu (yandaki dislere) baGlatmak dilerse gümüs ile sikica baGlatabilir. Fakat altin ile baGlatamaz. Bu, Ebu Hanife'nin içtihadidir. imam Muhammed (ra), "Altin ile de gümüs ile de baGlatilabilir" demistir. Hakim'in "el-Müntekaa" adli kitabinda imam Ebu Hanife ve imam Ebu Yusuf'un görüsleri söyle nakledilmektedir: "Bir kisinin disi sallandiGi zaman, düsmesinden korkarsa, altin veya gümüs (tel) ile baGlatmasinda Ebu Hanife ve Ebu Yusuf'a göre bir beis yoktur. "Muhit" adli eserde de böyle ifade edilmistir.
Ashab-i tercihten bulunan Kadihan'in "Feteva-i Haniye" adli eserinde, Hakim'in beyanina açiklik getiren su ibare mevcuttur: "Bir kimsenin ön disi sallansa ve fakat henüz düsmüs olmasa, düsmesinden endise edilse, altin veya gümüs ile baGlatmakta bir mahzur yoktur. Bu, bir zinet gibi (hükme baGlanacak mesele) deGildir. Bu meselenin gümüs ile olan cevazinda Hanefi imamlarinin icmai vardir.
imam-i Azam Hazretlerine göre, düsmüs bir disin yerine gümüs dis taktirmakta bir mahzur yoktur. imam Muhammed'in dis bahsinde altin ile gümüs arasinda bir ayirim yapmadan müsaade verdiGi düsünülünce, çikmis bir disin yerine altin veya gümüs dis taktirmanin cevazi kendiliGinden ortaya çikmis olur.
islam alimlerinin bu husustaki fetvalarinin dayanaGi, Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai'nin rivayet ettikleri Hadis-i seriftir. Arfece bin Es'ed (ra)'in Külab vak'asi günü, düsmanin kiliç darbesi ile burnu kesilmisti. Gümüsten burun taktirmis ise de koku yapmis (ve kendisini rahatsiz birakmis)ti. Bunun üzerine, Peygamber (sav), altindan (takma) burun yaptirmasini ona emretti. imam Muhammed, bu Hadisi ictihadina mesned olarak almis ve altindan dis yaptirmakta ve kaplatmakta bir beis olmadiGi ictihadinda bulunmustur.
imam Muhammed Hazretleri'nin telifatindan bulunan "Siyer-i Kebir"in ibaresinde dikkat çekici beyanlar mevcuttur. söyle ki: "En yettehize sinnen min zehebin" ibaresi ise, enli bir sey ile disi her tarafindan kaplarcasina diGerine baGlamak manasina gelmektedir.
Dis mevzuu ile ilgili olarak fikih kitaplarinda geçen üç ayri ifade göze çarpmaktadir:
sedd: Sallanan disleri, saGlam olanlara saGlamca baGlamaktan ibarettir.
Talik: Kisinin çikmis bulunan disini veya besmele ile kesilmis bir koyunun disini yahut gümüs veya altindan yapilmis bir disi yandakilere tutturmaktir.
Tedbib: Enli ve yassi hale getirilmis madenle (altin veya gümüs ile) disi yukaridan asaGi doGru kaplarcasina diGerine baGlamaktan ibarettir.
Mecdüddin Firuzabadi'nin "Kamus" tercemesinde bu tedbib kelimesi söyle açiklanmaktadir: "Bir nesne (sey) üzerine ayrilip mecmuunu ihtiva eylemek manasinadir.
Bu cümlede geçen "Ayrilmak" kelimesi, "Bir seyin üzerine kapanir gibi eGilmek" diye açiklanmistir.
Tedbib, yukaridan asaGiya doGru kapatmak, kaplamak, kusatmak; sedd kelimesi ise asaGidan yukari doGru çikan bir baGlama seklini ifade etmektedir. Zira seddin manalari arasinda irtifa (yükselme) de vardir. Günes doGup yükselince Araplar "sedden neharu" derler.
Bu hususa mesned olacak nakiller sadece Arfece hadisinden ibaret de deGildir, islami eserler tetkik edildiGinde baskaca beyanlara tesadüf etmek de mümkündür. söyle ki:
a) ibni Kaani, "Mücem'üs-Sahabe" adli eserinde Abdullah bin Abdillah bin Ubey bin Selul'den söyle dediGini rivayet et-mistir: "Uhud harbi günü, benim ön dislerim ufalanmisti. Bunun üzerine, Peygamber (sav) bana altindan dis yaptirmami emretti."
b) Taberani, "Mu'cemü'l Vasat"da Abdullah bin Ömer (ra)'dan Hisam bin Urve'nin rivayet ettiGi hadiste, Hazret-i
Ömer'in ön disinin düstüGünü, Peygamber (sav) Efendimiz'in onu altinla baGlatmasini emrettiGini rivayet etmistir.
c) Amr bin Heysem Ebu Kutun, "Abdullah bin Amr'in bazi dislerinin altinla baGlanmis olduGunu gördüm" demistir. ibni Sa'd, bu zat hakkinda "Sika, vera sahibi ve ibadete düskün" ifadesini kullanmaktadir.
d) Peygamber (sav) Efendimiz'in damadi Hazret-i Osman (ra)'in dislerini altinla kaplattiGini Akid bin Yasin haber vermistir.
e) Enes bin Malik'i, bilekleri üzerine (oturtan) çocuklarinin tavaf ettiklerini ve Hazret-i Enes (ra)'in dislerinin altinla baGlanmis olduGunu gördüGünü, Taberani "Mücem"inde Muhammed bin Sadan'dan rivayet etmektedir.
3 - Soru: Dis kaplatmak veya doldurtmak, gusle mani teskil eder mi?
Cevap: Dis onarimi ile ilgili üç seklin hangisi olursa olsun, altina suyun geçemeyeceGi açiktir. Bu sebeple gusle mani olmalari akla gelmekte ise de, baGlanan tellerin veya kaplanan parçalarin, asil makamina kaim olacaGi ve suyun onlara isabetinin kafi geleceGi ifade edilmistir. Mesela, bir kimsenin kolu veya ayaGi kirilsa da alçiya alinsa, gerek gusül için gerekse abdest için sarginin üzerine mesh edilmesi, yikama yerine geçer. Bu ariza, aylarca ve hatta yillarca devam etse, dinimizin müsaadesi de o kadar devam eder.
Usul-i fikihta kiyas bahsi gözden geçirildiGi zaman görüleceGi üzere, dis kaplatmayi vücuda yapismis mum veya balik puluna kiyas etmek, kiyas-i celinin "Tesiri zayif" kismina girer. Bu kismin illet-i müessiresi kuvvetsizdir. Bu mezvuu kiyas-i hafi'nin "Tesiri kavi" kismina uygun bir biçimde ele alip, kirik bir uzvun üzerindeki sargiya veya alçiya kiyas etmek daha uygundur. Zira makis ve makisün aleyh arasinda bulunan sartlar ve benzerlik bu kisimda daha kuvvetlidir. Usul-i fikih ilmine asinaliGi bulunan ilim sahiplerinin meçhulü deGildir ki, kiyas-i hafinin "Tesiri kavi" olan kismi, kiyas-i celinin "Tesi-ri zayif" olan kismina tercih olunur.
Hanbeli mezhebine göre; gusülde aGzin ve burnun içini yikamak farzdir. Hanefi mezhebine göre, guslün farziyetini
bildiren Ayet-i Kerimedeki "Fettahher